Distopya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Distopya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mart 2014 Pazar

Hayvan Çiftliği

0 yorum
George Orwell'ın muhteşem kitabı! Kitabı bugün bitirmem de zamanlaması manidar olanlar listesine çoktan girdi.

Hayvan Çiftliği - Bir Peri Masalı, ismi güzel kendi güzel harika bir kitap. Beylik Çiftlik'teki hayvanlar, Koca Reis dedikleri bir erkek domuzun gördüğü düşü anlatışını dinlemek için etrafında toplanırlar. Koca Reis, hayvanların kendi kendilerini yönetecekleri, insanların boyunduruğu altında yaşamadıkları bir çiftlik hayalini anlatır! İnsanları beslemek zorunda kalmadıkları ve tüm yiyecekleri kendileri için ürettikleri bir çiftlik. Ancak Koca Reis'in ömrü Ayaklanma'yı görmeye yetmemiştir.

Çiftlikte hayvanların zihnine ekilen bu düşünce tohumu zamanla yeşerir ve bir anda patlar. Snowball ile Napoleon adındaki iki domuz da hayvanları örgütler. Çiftlik sahibinin çiftlikten kovulmasıyla Beylik Çiftlik, yerini Hayvan Çiftliği'ne bırakır. Yepyeni bir dönem başlamış olur.

Kitap mükemmel ötesi bir kitap! Bir hayvan çiftliğinin topluma bu kadar çok benzemesi, toplumun kendisi olması şaşırtıcıdır. Napoleon'un çiftlik yönetimini eline geçirerek o meşhur kural geçerli olmaya başlar:
Bütün hayvanlar eşittir
Ama bazı hayvanlar
Öbürlerinden daha eşittir.
Ayaklanma'dan sonra duvara yazılan yedi kuralın zamanla değişmesine tanık olmak çok ilginçtir. Manipülasyon örneğine de mükemmel bir örnektir!

George Orwell, bazıları gibi büyük laflar etmek kaygısı gütmeden, Bir Peri Masalı'nda gerçeğin tam göbeğine inmiş, binlerce sayfalık ders kitaplarının özünü mükemmel şekilde yansıtmıştır. Gerek ortak düşman yaratmak, gerekse propaganda yöntemleri hala geçerliliği korumaktadır.
Yedi Emir
1. İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
2. Dört ayak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
3. Hiçbir hayvan giysi giymeyecek.
4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
7. Bütün hayvanlar eşittir. (sayfa 41) 
Ayaklanmanın sonucunda alınan ilk kararlar duvara yazılmıştı. Ancak yukarıdaki tüm kararların değişimini George Orwell üslubuyla okumak daha da manidar! Örneğin, beşinci kural Hiçbir hayvan aşırı içki içmeyecek şekline bürünmüştür. Tabi ara bir yasakla, domuzlar dışında hiçbir hayvan aşırı içki içmeyecek durumuna gelmiştir.

Toplumun siyasal özeti 1943-44 yıllarında George Orwell tarafından yazıya geçirilmiş. Bundan yetmiş yıl önce yazılmış bir kitabın yetmiş yıl sonra geçerliliğini koruyor olması, üç-beş yetmiş yıl daha geçerli olacağının göstergesidir. Zira Hayvan Çiftliği'nde Koca Reis'in söylediklerini söyleyenlerin sayısı azalmıştır ve hatta tamamen yok olacaktır. Bununla birlikte hayvanların zihninde kalan Koca Reis'in anıları da zamanla Napoleon tarafından silinmeye başlanmıştır. Böylece kitabın harika sonuna bir adım daha yaklaşmış oluyoruz! Diğer hayvanların domuzlarla insanları ayırt edememesiyle birlikte hayvan çiftliğinde hayvanların son durumu, kendi geleceğimiz hakkında büyük bir ipucu vermektedir!

Kitaptaki karakterlerin bolluğu ve tam olarak yerindeliği kitabı daha da özel kılmaktadır. Boxer adlı atın karakteri, Benjamin adlı eşeğin tutumu... Hepsi harika! Mükemmel ötesi! Kitap aynı zamanda Friedrich Karl Waechter illüstrasyonlarıyla bezenmiş durumda. Ancak iki sayfaya yayılan çizimler cild sırtı yüzünden kesilebiliyor. Bu da enlemesine basılsa daha iyi olmaz mıydı sorusunu uyandırıyor. Ancak bu kitabın mükemmeliğine leke sürmüyor.

George Orwell bir klasiğe imza atmıştır! Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Celâl Üster'in harika çevirisiyle ve sunuşuyla Şubat 2014 tarihli 37. baskısıdır. Can Yayınları'nın kapak tasarım değişikliği de Hayvan Çiftliği için çok güzel olmuş.

Kitap:
Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

3 Mart 2014 Pazartesi

Fahrenheit 451

0 yorum

Ray Bradbury eseri. Mutlaka okunması gereken kitaplardan. Kütüphanenin demirbaşlarından.

Guy Montag bir itfaiyecidir. Lakin görevi söndürmek değil yakmaktır! Toplumun yavaş yavaş kitapları dışlaması sonucunda devletin işe el koyarak görevlendirdiği itfaiye, tüm kitapları yakar! Bir zamanlar itfaiyenin yangınları söndürdüğü gerçeği ise sadece bir efsane haline dönmüştür.

Guy Montag, komşusu 17 yaşındaki Clarisse McClellan ile sohbet etmeye başlar. Bu genç kız farklıdır.
"Bahse girerim ki senin bilmediğin bir şeyi daha ben biliyorum. Sabahları çimenlerin üzerinde çiy tanecikleri olur."
Montag birden bunu bilip bilmediğini anımsayamayınca huzursuz oldu. (sayfa 31)
Bu farklılığı -insanlığı- Guy Montag'ı da etkilemeye başlar. Kendine bile itiraf edemediği gerçeklerle yüzleşmeye doğru adım adım ilerler.

Ray Bradbury oluşturduğu dünya ile çok ilginç bir "gerçekliğe" bizleri götürüyor. Duvar boyutunda televizyonlar insanları mutlu etmekle görevlidir. İnsan mutlu olmak için varsa, kafa karıştırıcı kitaplara neden ihtiyaç duysun ki? Kitapların dışlanması böyle başlıyor. Diğer ilginç nokta ise televizyonun "aile" olarak adlandırılmasıdır. Bu kitap ilk baskısı 1953 tarihindedir! 61 sene öncesi demek! 61 sene öncesinden günümüze uzanan bu eseri bir distopyadan "çağdaş edebiyat" sınıfına almak hata sayılmaz. Kitabın ilerleyen sayfalarında bir şekilde kitap buludurmak cezasından -kitaplarını ve ikametgahlarını kaybederek- ülkenin derinliklerine kaçan bir gruptan bahsediliyor. Kitabı günümüzden ayıran tek şey bu olsa gerek, bizler kitaplarımızı kaybetmeden kaçabilmiş bir topluluğun temsilcileriyiz.
"Orada değildin, görmedin," dedi Montag. "Kitaplarda bir şeyler olmalıydı, hayal edemeyeceğimiz bir şeyler, kadının yanan evde kalmasını sağlayacak bir şeyler; orada bir şeyler olmalı. Bir hiç için kalmazsın."
"Kadın enayiymiş." (sayfa 85)
Kitabı okurken bolca düşündüğüm konulardan biri de bu "kitap savaşları" olmuştu. Böyle bir savaş durumunda olabilecekleri tahayyül etmek tuhaftı. Zira kaçan grupta üniversite hocaları vardı ve bu insanlar öğrenci bulamadıkları için üniversiteler kapanmıştı. Toplumun, kendiliğinden kitaplardan uzaklaşır mı sorusunun doğal cevabının hayır olmasını beklemek, günümüz gerçekliğiyle çelişmektedir. Beatty'nin anlattıklarıyla Fahrenheit 451 toplumu görülerek, günümüz toplumuyla karşılaştırmak sonucunda, Fahrenheit 451'e pek de uzak sayılmadığımız anlaşılır.
Hepimiz birbirimize benzemeliyiz. Hiç de, anayasanın dediği gibi, kimse eşit ve özgür doğmamıştır, herkes eşit yapılır. Her insan bir diğerinin sureti olunca herkes mutlu olur, ortada çekinilecek, korkulacak, herkesin kendisini yargılamasına yol açacak dağlar yok olur. (sayfa 95)
Onlara yarışmalar düzenle, en popüler şarkıların sözlerini, devletlerin başkentlerini veya Iowa'da geçen yıl ne kadar mısır yetiştirildiğini bilerek kazansınlar. Onları patlamalarına neden olmayacak bilgilerle doldur, öyle lanet olası 'olaylarla' tıka basa yap ki, kendilerini bilgileriyle gerçekten "zeki" hissetsinler. (sayfa 98-99) 
 Fahrenheit 451, kitap -imgesiyle değil, doğruca- ile birlikte geleceğin(?) toplumsal zihni bakımından bir kehanet romanıdır.

Bendeki kitap İthaki Yayınları'ndan Zerrin Kayalıoğlu ve Korkut Kayalıoğlu'nun birlikte çevirisiyle Eylül 2013 tarihli ikinci baskısıdır. Ayrıca Ray Bradbury'nin Şubat 1993'te yazdığı önsözü de içermektedir.

Kitap:
İthaki Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

10 Kasım 2013 Pazar

Cesur Yeni Dünya

0 yorum

Aldous Huxley'den distopik bir roman! Ford'tan sonra (F.S.) 632 yılında geçen bir bilim-kurgu! Bir solukta okunan, okudukça içine daha da çok çeken bir kitap!

Ford, "Lord(tanrı)" göndermesine sahip olmakla birlikte, Henry Ford kastedilmektedir. Ford cemaatinde kutsal işaret T'dir. Bu da Henry Ford'un seri üretimle piyasaya sürdüğü T Modeli otomobillere atıftır. Bu söylediklerim, kitabın sonundaki "Ek"te zaten mevcut. Bu ek kitabı ayrıca güzel kılmıştır!

Uygar toplumda insanlar Epsilon Eksi Yarı Moronlar'ından Alfa Çift Artı insanlarına kadar sınıflandırılmıştır. Bu kast sisteminde her kastın kendine ait görevleri vardır ve her kast kıyafetleriyle birbirinden ayrılır. Bu topluma hizmet eden / bu toplumdan hizmet alan şirket-devletin sloganı "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar"dır. Bu düzen içerisinde tüm kastlar hipnopedya (uykuda eğitim) yöntemiyle şartlandırılmaktadır. Bu Yeni Pavlovcu Şartlandırma'yla kastlar üzerine düşenler dışına çıkamamaktadır. Bir şekilde şartlandırmaları aşacak gibi olduklarında da kendilerini kötü hissetmeye ve Soma almaya şartlandırılmışlardır. Bu insan düzeni içerisine Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde dahil alıyoruz. Bu merkez yıllar önce biten doğum yerine "insan" üretme tesisidir ve burada insanlar yapay rahimden doğarlar. Şişe'de ilk döllendikleri andan kastları belirlenmiştir! Bir grup öğrenciyle birlikte bu merkezi biz de tanıyoruz ve bize merkezi tanıtan KŞM müdürü.Kuluçka merkezleri sayesinde tek bir yumurtadan yüze yakın ikiz -yani yüzüz- kardeş üretilebiliyor ki bunlar Bakonovski Grubu adını alıyor.

Böyle bir dünyada, Bernard Marx, kendini dışlanmış hissediyor, kabul görmemiş olmanın oluşturduğu yalnızlaşmayla birlikte uygarlığın ulaşmadığı ve uygarlıktan elektrikli tellerle ayrılmış olan New Mexico Ayrıbölge'sine ziyarete gider. Bu ziyaretten sonra hayatı değişecektir! Vahşi'yi yani John'u uygarlığa getirecektir!

John ve dünya üzerindeki 10 denetçiden birisi olan Mustafa Mond üzerinden ana çatışma işlemektedir: Vahşi Dünya - Uygar Dünya... 16. ve 17. Bölümlerde bu karşılaşma mükemmel bir diyalog sahnesi sunmaktadır! Bunun yanı sıra Helmholtz Watson ile Bernard Marx üzerinden de uyum sorunları, uyumsuzluk üzerine karşılaştırmalı bir bakış sağlanabiliyor! Bernard, sisteme kabul edilmeyişinin kırgınlığını, eksikliğini yaşamaktadır. Oysa Helmholtz sistem saygın bir yere sahiptir ancak sistemde kendini eksik hisseder! İçgüdüsel bir sorgulayış peşindedir!

Kitabın felsefi derinliği başlı başına bir okyanus oluşturmaktadır! Bunun yanında mükemmel kurgusuyla bilim-kurgu ziyafeti sunmaktadır! Karamsar çatı altında toplanan bu unsurlar, üzerine çokça konuşulması gereken bir kitap sunmaktadır!
"Kekeledi.'Hey Cesur Yeni Dünya,' diye başladı, sonra aniden duraksadı, kan yanaklarından çekildi; beti benzi sarardı." (sayfa 188) 
Vahşi çok ilk defa böyle dillendiriyor Cesur Yeni Dünya'yı!

Kütüphanede mutlaka bulunması gereken, üzerine düşünülmesi gereken bir eser! Kesinlikle not düşmek gerekir ki kitaptaki tüm isimler gerçekte yaşamamış insanların isimlerine atıftır. Mustafa Mond; Mustafa Kemal Atatürk ile Sir, Alfred Mond'a atıftır!

Kitaptaki tüm karakterlerin gerek duyusal gerek kurgusal tahlili kitabın derinliği hakkında bir fikir vermektedir! Bunun yanı sıra, toplum yaşamı, ekonomik yapılanma, toplumda kişi psikolojisi, bireysel psikoloji ve din üzerine birçok unsur barındırmaktadır! Auldous Huxley, Cesur Yeni Dünya; bir şaheser!
"'Öyleyse Tanrı'nın olmadığına mı inanıyorsunuz?'
'Hayır, büyük olasılıkla bir tane var.'
'Öyleyse niye...?'
Vahşi'nin sözünü kesti. 'Fakat insanlara farklı gösteriyor kendini. Modernlik öncesi çağlarda kendini, bu kitaplarda tarif edilen biçimde gösteriyordu. Şimdi ise...'
'Şimdi nasıl gösteriyor kendini?' dedi Vahşi.
'Kendini yokluk şeklinde gösteriyor; sanki hiç yokmuş gibi.' " (sayfa 302)

Bendeki kitap Kocaeli Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'ne ait İthaki Yayınları'ndan Ümit Tosun çevirisiyle Mayıs 2011 tarihli 7. baskısı.

Kitap:
İthaki Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com





20 Mayıs 2011 Cuma

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört

0 yorum
Bir distopya. "Distopya" kelimesini de bu kitapla öğrendim ya! Teleekranlar arasında geçen bir ömür Winston Smith'inki.Kitabı okumaya başlayınca aklıma Köy (The Village) filmi geldi. Dış dünyadan habersizlik. Korku unsurları... Derinlemesine araştırmadım aralarında bağlantı var mı diye...Ancak bildiğim bir şey var ki George Orwell'ın bu kitabının film uyarlaması mevcut. Ninteen Eighty-Four orjinal adıyla çıkmış bir film.

Kitap aslında günümüzde de bazı noktalarda geçerliliğini korumaktadır. Teleekran olmasa da Mobese var... Büyük Birader olmasa da başkaları var.

Neyse asıl konumuz kitap. Bendeki, Can Yayınları'ndan 2000 yılı baskısı.Kitapta ilk dikkatimi çeken bilim-kurgu öğeleriydi. Kitabı okumaya başlayınca farkettim ki George Orwell yeni yepyeni ama kötücül bir dünya oluşturmuş! Kitabın dili gayet anlaşılır. Nuran Akgören çok güzel bir şekilde çevirmiş. Öyle ki George Orwell'ın Okyanusya'da Yenikonuş olarak oluşturduğu dil de çok güzel bir şekilde tercüme edilmiş.
Yenikonuş dili üzerine kitapta bir ek bölüm bulunmaktadır. Bu da bize Yenikonuş'u anlatmaktadır.

Okyanusya... Bizim dış dünyaya kapalı ülkemiz. İçeride halk devrimden sonrasını yaşıyor. Büyük Birader'e tam itaat sağlanmış durumda. Hatta yetmemiş Ördekdil istiyorlar. Yani, düşünmeden sadece itaat!Goldstein halka sunulan kötü adamımız. Gerçekleri, doğruları savunmasına rağmen,kötü adam ilan edilmiş durumda.

Okyanusya bitmek bilmeyen bir savaş içinde...

Büyük Birader halkı bu savaştan koruyan, Goldstein'dan da koruyan kahraman olarak gösteriliyor.

Winston Smith'in belleği işlevini yerine getirmek için çabalıyor ve iç çatışmaları başlıyor.Devrim öncesini anımsamaya çalışıyor.

Ingsos'u başta Winston kendisi anlatıyor. Ancak bu girişte bir noktada Ingsos'un bir icraati halkın durumunun vehametini gözler önüne seriyor. Daha bir gün öncesinde çikolata miktarı 30 g.dan 20 g. düşürülüp ertesi gününde teleekrandan yapılan açıklamada halkın bu sene refah düzeyinin arttığı ve çikolatanın gramajının 20 grama yükseltildiği açıklanıyor.Bittabi halk buna seviniyor.

"Geçmişi denetleyen, geleceği de denetler; şu ânı denetleyen, geçmişi de denetler."
Parti'nin bu sloganı çok şey anlatmakta.

Dil ve düşünce arasındaki bağlantıyı Syme adlı arkadaştan dinlemekteyiz. Dili küçültme üzerine bir nutuk atıyor bize başta.

Okyanusya'daki duruma böylece böyle aşina olmaya başlıyoruz ve Winston Smith günlüğünü tutmaya başlıyor. Ingsos'a aykırı düşüncelere sahip olduğu için düşünce suçunu işlemenin korkusuyla başlıyor günlüğüne. Yüz suçu da görüyoruz sonraları...

Savaş Barıştır
Özgürlük Köleliktir
Bilgisizlik Kuvvettir
Partinin bu sloganları bile toplum üzerindeki tam hakimiyet kurmanın temellerini bize veriyor.

Okyanusya'ya böyle böyle giriyoruz. İster istemez o paranoyaya eşlik etmeye başlıyoruz.Okunması ama mutlaka okunması gereken kitaplardan.

Kitap:
KitapYurdu.Com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.