16 Kasım 2013 Cumartesi

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi

0 yorum

Ahmet Ümit'in son kitabı! Bir mükemmel eser! Gezi Parkı Direnişi'ni hikaye içine dağıtışı o kadar güzel ki! O kadar sade bir biçimde her şeyi anlatmış ki... Okunmalı! Bunun dışında Ahmet Ümit'in oluşturduğu paradoksu da o kadar çok sevdim ki! Ayrıca şunu da belirtmeden geçemem İstanbul'da gezerken, bir tabela, bir sokak adı, bir köşe başı karşınıza çıkar ve bi' an Başkomiser Nevzat'la gezdiğinizi düşünürsünüz! Bir roman kahramanının, sokaklarda vücut bulması onun gerçekliği, onun klasikliği adına büyük bir işarettir!

Paradoksun sürprizi kaçırmak olmaz, o yüzden bıyık altından gülümseyerek yeni paragrafa başlıyorum.

Tarlabaşı'nda, bir ıssız sokakta bir kişi öldürülüyor. Başkomiser Nevzat; Zeynep ve Ali'yle bu cinayetin gizemini aydınlatmak peşindedir. Karanlık sokakların, karanlık insanlarıyla birlikte, erken kaybetmiş insanlarının kurduğu bir düzen. Bununla birlikte bu düzen içinde tarafların tutumu taraflar arasında kalanların ezilmesi de kelimelere yansıyor. Anlatılmayanlar da anlatılanlar kadar önemli!
"Rüzgar bile denemez, bir yel. hafif bir esinti, usulca gezindi alnımda, saçlarımda. Sanki günün bütün yorgunluğu bir anda uçup gidivermişti zihnimden, bedenimden. Bir an kendimi gökteki dolunayın, bu gölgeli ağaçların, bu gümüşten havuzun, şu esintinin bir parçası gibi hissettim. İşte o anda duydum sesi. Uğultu gibiydi, evet, ağaçlardan geliyordu. Genç adamın duyduğu ses bu muydu yoksa? Tüylerim diken diken olmuştu, ama kendimi korkutmanın anlamı yoktu. Hemen mantıklı bir açıklama buldu zihnim: Rüzgarın sesi. Elbette rüzgarın sesi. Zaten uğultu gibi, ne söylediği de anlaşılmıyordu. Ama bu büyülü gece, mantıklı açıklamamı çürüttü hemen; uğultu giderek netleşti, bir kız çocuğunun incecik sesine dönüştü. Ardı ardına isimler sıralamaya başladı.'Ali İsmail, Abdullah, Mehmet, Ethem, Mustafa.' Bir dua, bir ilahi, bir tekerleme gibi... 'Ali İsmail, Abdullah, Mehmet, Ethem, Mustafa.' " (sayfa 303)
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nden mükemmel bir roman!  Pirana, Keto ve Musti ise romanın bambaşka bir güzel rengi! Çok çok konuşturur aslında bu roman... Sessizce rakı kadehine uzanım, puslu gözlerle camdan bakmak adabındadır ancak!

Bendeki kitap, Everest Yayınları'nın Ekim 2013 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Alfa Yayınları
Everest Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

10 Kasım 2013 Pazar

Cesur Yeni Dünya

0 yorum

Aldous Huxley'den distopik bir roman! Ford'tan sonra (F.S.) 632 yılında geçen bir bilim-kurgu! Bir solukta okunan, okudukça içine daha da çok çeken bir kitap!

Ford, "Lord(tanrı)" göndermesine sahip olmakla birlikte, Henry Ford kastedilmektedir. Ford cemaatinde kutsal işaret T'dir. Bu da Henry Ford'un seri üretimle piyasaya sürdüğü T Modeli otomobillere atıftır. Bu söylediklerim, kitabın sonundaki "Ek"te zaten mevcut. Bu ek kitabı ayrıca güzel kılmıştır!

Uygar toplumda insanlar Epsilon Eksi Yarı Moronlar'ından Alfa Çift Artı insanlarına kadar sınıflandırılmıştır. Bu kast sisteminde her kastın kendine ait görevleri vardır ve her kast kıyafetleriyle birbirinden ayrılır. Bu topluma hizmet eden / bu toplumdan hizmet alan şirket-devletin sloganı "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar"dır. Bu düzen içerisinde tüm kastlar hipnopedya (uykuda eğitim) yöntemiyle şartlandırılmaktadır. Bu Yeni Pavlovcu Şartlandırma'yla kastlar üzerine düşenler dışına çıkamamaktadır. Bir şekilde şartlandırmaları aşacak gibi olduklarında da kendilerini kötü hissetmeye ve Soma almaya şartlandırılmışlardır. Bu insan düzeni içerisine Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde dahil alıyoruz. Bu merkez yıllar önce biten doğum yerine "insan" üretme tesisidir ve burada insanlar yapay rahimden doğarlar. Şişe'de ilk döllendikleri andan kastları belirlenmiştir! Bir grup öğrenciyle birlikte bu merkezi biz de tanıyoruz ve bize merkezi tanıtan KŞM müdürü.Kuluçka merkezleri sayesinde tek bir yumurtadan yüze yakın ikiz -yani yüzüz- kardeş üretilebiliyor ki bunlar Bakonovski Grubu adını alıyor.

Böyle bir dünyada, Bernard Marx, kendini dışlanmış hissediyor, kabul görmemiş olmanın oluşturduğu yalnızlaşmayla birlikte uygarlığın ulaşmadığı ve uygarlıktan elektrikli tellerle ayrılmış olan New Mexico Ayrıbölge'sine ziyarete gider. Bu ziyaretten sonra hayatı değişecektir! Vahşi'yi yani John'u uygarlığa getirecektir!

John ve dünya üzerindeki 10 denetçiden birisi olan Mustafa Mond üzerinden ana çatışma işlemektedir: Vahşi Dünya - Uygar Dünya... 16. ve 17. Bölümlerde bu karşılaşma mükemmel bir diyalog sahnesi sunmaktadır! Bunun yanı sıra Helmholtz Watson ile Bernard Marx üzerinden de uyum sorunları, uyumsuzluk üzerine karşılaştırmalı bir bakış sağlanabiliyor! Bernard, sisteme kabul edilmeyişinin kırgınlığını, eksikliğini yaşamaktadır. Oysa Helmholtz sistem saygın bir yere sahiptir ancak sistemde kendini eksik hisseder! İçgüdüsel bir sorgulayış peşindedir!

Kitabın felsefi derinliği başlı başına bir okyanus oluşturmaktadır! Bunun yanında mükemmel kurgusuyla bilim-kurgu ziyafeti sunmaktadır! Karamsar çatı altında toplanan bu unsurlar, üzerine çokça konuşulması gereken bir kitap sunmaktadır!
"Kekeledi.'Hey Cesur Yeni Dünya,' diye başladı, sonra aniden duraksadı, kan yanaklarından çekildi; beti benzi sarardı." (sayfa 188) 
Vahşi çok ilk defa böyle dillendiriyor Cesur Yeni Dünya'yı!

Kütüphanede mutlaka bulunması gereken, üzerine düşünülmesi gereken bir eser! Kesinlikle not düşmek gerekir ki kitaptaki tüm isimler gerçekte yaşamamış insanların isimlerine atıftır. Mustafa Mond; Mustafa Kemal Atatürk ile Sir, Alfred Mond'a atıftır!

Kitaptaki tüm karakterlerin gerek duyusal gerek kurgusal tahlili kitabın derinliği hakkında bir fikir vermektedir! Bunun yanı sıra, toplum yaşamı, ekonomik yapılanma, toplumda kişi psikolojisi, bireysel psikoloji ve din üzerine birçok unsur barındırmaktadır! Auldous Huxley, Cesur Yeni Dünya; bir şaheser!
"'Öyleyse Tanrı'nın olmadığına mı inanıyorsunuz?'
'Hayır, büyük olasılıkla bir tane var.'
'Öyleyse niye...?'
Vahşi'nin sözünü kesti. 'Fakat insanlara farklı gösteriyor kendini. Modernlik öncesi çağlarda kendini, bu kitaplarda tarif edilen biçimde gösteriyordu. Şimdi ise...'
'Şimdi nasıl gösteriyor kendini?' dedi Vahşi.
'Kendini yokluk şeklinde gösteriyor; sanki hiç yokmuş gibi.' " (sayfa 302)

Bendeki kitap Kocaeli Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'ne ait İthaki Yayınları'ndan Ümit Tosun çevirisiyle Mayıs 2011 tarihli 7. baskısı.

Kitap:
İthaki Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com





 
Copyright © Kitaplık
S.Y.