24 Haziran 2014 Salı

Alfabe Fanzin Sayı 12

0 yorum
 Tam bir yıl oldu! Fanzin için tam onikinci kez buraya yazıyorum demek. Bir yıl yaşlandık, büyüdük, eskidik demek.

Bugüne kadar fanzin için yazmış, çizmiş veya söylemiş, tüm arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum. Hepsi birbirinden değerli insanlar. Çok şey paylaştık. Büyüdükçe büyüdük... Sosyal medyada Alfabe için yazılanları okudukça gururlandım, sevindim. Dağıtım ağı da büyüdükçe büyüdü. Yavaş yavaş.... Yürümenin acelesi yok. Etraftaki manzarayı yakalamak lazım ve alfabedeki her harfin tüm kelimelerini çıkartmak gerek!

Kapak ve iç çizimler Çiğdem Koç'a; arkaiç kapak ise Yaşlı Bunak'a ait.

Muhteviyatı:
Önsöz; İşte, Her Şey Senin... - Ömer Kaçar
Şiir; Toprağın Altındakiler'e - Serkan Dinç
Öykü; Sıradan Biri - Canset Er
Şiir; Üzerimde İstanbul II - Burak Çıkırıkçı
Şiir; Gepetto Ustanın Diğer Kuklalarına - Gönülnur Demet
Düzyazı; Ahlakdışı Stratejiler II: Düş - Ömer Kaçar
Şiir; Pergel - Aytaç Ars
Öykü; Şantaj Tavşanı Yahut Tav/şan-taj - Önder Şit
Şiir; Yüz Karası - Barış Keskin
Öykü; Elif Shafak Tarafından Yazılmamış Bir Gore Vidal Anlatısı (Ya Da Kargı) - Yahya Macaroğlu
Şiir; Bir Gök - Sergen Yücel
Şiir; Hazirandı - Tan Doğan
Öykü; Kösele Humpty Dumpty - Ece Çavuşoğlu
Şiir; Kaside - Baran Can Sayın
Öykü; Akşamüstü - Samet Yangın
Şiir; Şairin Beyanı Esastır - Uğur Ufuk Çalışkan
Şiir; Adı Ağıttır. - Berk Çetin
Şiir; Mila - Barış Türk
Şiir; Kara Gün - Cafer Uluç

İşte, Her Şey Senin...de Ömer Kaçar karşılıyor bizleri onikici sayı için. Bir yıl için. Geçen için, gelecek için.
Uzak-larda bir yerde bir kör, bir sağır, bir sakat, bir de şair var. Şair, şiirini yazıyor ve yüksek sesle okumaya başlıyor. Kör, şiiri duysa da görmek istiyor; sağır, şiiri görse de duymak istiyor; sakat ise şiire bir adım daha yaklaşmak istiyor.
Toprağın Altındakiler'e diyen Serkan Dinç, şiirine şu dizelerle başlıyor:
Altındaydılar toprağın
Altında 
Canset Er bize Sıradan Biri'ni anlatıyor. Sıradan çıkmayan, çıkamayan, çıkan çıkmayı düşünen ve sırada ölenler... Sıradan olan, sıradan olmayan...
İnsanlar bekliyor. Ucu bucağı olmayan bir sıraya doğru ilerliyorum. İstemsizce. Seçim yapmak için zaman kaybetmektense bir an evvel sıralardan birinde yer edinmeyi tercih ediyorum. Şimdi beraber bekliyoruz.
Burak Çıkırıkçı Üzerimde İstanbul II şiirine şu şekilde başlıyor:
Kule dibinde çocuklarını gezdiriyor,
Babası olmayan gürcüler.
Gönülnur Demet Gepetto Ustanın Diğer Kuklalarına şöyle başlıyor:
Bir küfür ardından da kukla savruluyor. 
Ömer Kaçar; Ahlakdışı Stratejiler II: Düş'ü anlatıyor bize. Düş gören, düşen, düşemeyen, göremeyen... Unutan...
1
Düş. Karanlıklarda kirlen. Tutkular kalıba dökülmüş. Düş. Bastı-rılmış aşk, bastırılmış iç sıkıntısı, bastırılmış göğüs ağrısı. Düş. Yıllar yılı. 
Pergel'e Aytaç Ars şöyle başlıyor:
Bu odaya güldün sen bugün
Bu odanın taraflarına
Önder Şit Şantaj Tavşanı Yahut Tav/Şan-taj'da "tavşanı" anlatıyor.
Küçük tavşanım, gel bana. Gel, gel. Gözlerin ayrık ve gölgede. Göl-ge, seni karartmıyor; gölge dışında ne varsa kör ediyor. Ben böyle görüyo-rum, tavşanım. Beyaz karnın yumuk. Kolların yarıdan kesilmiş. 
Barış Keskin, Yüz Karası'na şöyle başlıyor;
Tütüyordu dumanı bacasında
Ve ağlıyordu bir işçi kömür karasında.
Yahya Macaroğlu; Elif Shafak Tarafından Yazılmamış Bir Gore Vidal Anlatısı (Ya Da Kargı)'da kalıpları, müstehçenliği ve pornoyu anlatıyor.
Bazılarınız ismimi merak ediyor olabilir, bana şeytan derler, tabii siz başka isimler de takabilirsiniz. İsimlerinizin, bakışlarınızın, ayıplayışlarınızın üzerimde en küçük bir etkisi olmayacağını bilmenin iç rahatlığıyla söyleyebiliyorum bunu.
Sergen Yücel,  Bir Gök'e şöyle başlıyor:
Sarı bir gök indi meşref perdenin cismine
Bir oturup, bir ağlayan 
Tan Doğan Hazirandı şiirine şu dizelerle başlıyor:
“yârimyâr”a “ışk”la…
hazirandı:
ansızın başladı yağmur: yaza inat 
 Kösele Humpty Dumpty öyküsünde Ece Çavuşoğlu bir babayı anlatıyor...
Paramız yok-tu. Paramız yok-muş. Paramız yok-tu. Paramız yok-muş...
Acaba bunu daha kaç kere tekrar edersem gerçekliğini kabullenip, bunca yıl yaptıklarımın sorumluluğunu üzerime alabilirim? Paramız yok.
Hiç olmadı. En azından babam için.
 Baran Can Sayın Kaside'ye şöyle başlıyor:
Naziksin
bir karanfil damlar gibi saçlarına
Sonra benim öyküm Akşamüstü var. Bir İzmit öyküsü.

Şairin Beyanı Esastır şiirine Uğur Ufuk Çalışkan şu dizelerle başlıyor:
Katilimi arıyorum
Henüz beni öldürmediği için 
Berk Çetin Adı Ağıttır. şiirine şöyle başlıyor:
Şimdi güzel ve uzak ülkelerde hasat zamanıdır
Rivayete göre bundan yirmi kadar yıl önce
Bir fransız ve bir alman hipokrat elele tutuşmuştu
Barış Türk Mila şiirine;
Şimdi güzel ve uzak ülkelerde hasat zamanıdır
Rivayete göre bundan yirmi kadar yıl önce
Bir fransız ve bir alman hipokrat elele tutuşmuştu 
dizeleriyle başlıyor.

Cafer Uluç, Kara Gün şiirine şöyle başlıyor:
Kara, kapkara bir duman…
Kızıl, epeyce kızıl kan!
 Bir sayı, bir yıl geride kalıyor; geride bıraktıklarıyla, geleceği bekleyerek. Yeni sayıyı merakla bekliyoruz! Lakin bu sayı üç ay sonra olacak. Detaylı bilgi için: http://www.alfabefanzin.com/onemli-duyuru/


İmge.com.tr
Twitter
Facebook
Alfabe Fanzin İnternet Sitesi

Doğu'nun Limanları

0 yorum
 Amin Maalouf'tan bir harika eser daha! Amin Maalouf bizi bolca dolaştırıyor. Osmanlı'dan Nazilere, Nazilerden Filistin'e kadar bir yolda İsyan'ı okuyoruz. İsyan'ın dedesi doktor. Babannesi padişah ailesinden. İsyan'ı böylece tanımaya başlıyoruz.
Benim hayatım, dedi, doğumumdan yarım asır önce, Boğaz kıyısında, hiç görmediğim bir odada başladı. (sayfa 17)
Dün sizinle karşılaştığımızda, sadece "Kitabdar" dedim, öyle değil mi? Babamın... sırtıma yüklediği ismi mümkün değil tahmin edemezsiniz: İsyan! Evet, İsyan! "Boyun eğmeme", "Ayaklanma", "İtaatsizlik". Oğluna "İsyan" diye seslenen bir baba görülmüş müdür hiç? (sayfa 42-43)
İsyan'ın yolu Fransa'ya düşüyor. Okumak, doktor olmak istiyor. Ancak kendisini bir anda Direniş'in içinde buluyor ve Direniş'ten bir kızla -Clara- tanışıyor. Yollar onları kâh birleştirecek kâh ayıracak.

Benim dikkatimi çekense Fransızların çok cana yakın olarak gösterilmiş olması. Gerçekte Fransa'ya hiç gitmedim ama okuduğum, izlediğim, gördüğüm ve anlatılanlar kadarıyla o kadar da sıcakkanlı insanlar değil. İnsana çok kısa sürede kendini evinde gibi hissettirmiyorlar. Bu kitapta bu konu oldukça dikkatimi çekti.

Amin Maalouf, İsyan üzerinde yine mükemmel bir "kimlik" mozaiği oluşturmuş. Okudukça "İsyan kim?" diye sormamak elde değil. Buna, ismi cevabı veriyor zaten: İsyan!

İsyan'ın başına gelenler, Doğu'nun Limanları'nda yaşananlar, ailesinde olanlar... İç içe geçmiş öyküler İsyan'ın yoluna bağlanıyor yahut o yollar İsyan'ın öyküsünü, yolunu anlatıyor.
"O, eski bir direnişçinin kardeşi; sen ise alt tarafı eski bir kaçakçının ağabeyisin." (sayfa 152) 
"Peki ya gelmeyince ne oldu, onu mu merak ediyorsunuz? Sorunuzun cevabı içinde. Gelmemenin bir vakti yoktur. İnsan çoşkuyla beklerken ne kadar zaman geçerse, o büyük günün o yaklaştığına o kadar inanır. Bir yıl mı geçmiş? Ne yapalım dersiniz, hazırlanması en az bir yıl sürerdi zaten... İki yıl mı geçmiş? Gelmesinin eli kulağındadır..." (sayfa 166) 
Bendeki kitap; Yapı Kredi Yayınları'ndan Saadet Özen çevirisiyle Mayıs 2009 tarihli 39. baskısı. İlk baskısının tarihi Kasım 1996.
Kitap:


 
Copyright © Kitaplık
S.Y.