26 Şubat 2017 Pazar

Başka Zaman Kütüphaneleri

0 yorum
Zoran Zivkovic ile tanıştığım kitabı. Akıcı bir dile sahip. Fantastik olayların aslında o kadar uzak olmadığını anlatıyor. Zoran Zivkovic keşke daha önce tanışsaydım dediğim yazarların içerisine girdi bile.
Kütüphanelerin bir şekilde canlı olduğunu içten içe tüm kitapseverler düşünüyormuş gibi gelirdi bana. Zivkovic de benim için bunun ispatı niteliğindedir.

Kütüphanelerin olgun sessizliği içinde hem merak uyandıran hem de insanı ürküten bir çekiciliği vardır.

Zoran Zivkovic bize altı farklı kütüphaneyi anlatıyor.
Bunlar sırasıyla:
1) Sanal Kütüphane
2) Ev Kütüphanesi
3) Gece Kütüphanesi
4) Cehennem Kütüphanesi
5) En Küçük Kütüphane
6) Soylu Kütüphane

Kütüphanelere bakışınızı renklendirecek öyküler bunlar. Bir pazar gününüzde elinizde kahvenizle rahatlıkla bitirebileceğiniz hikayeler. Tabi sonrasında kütüphaneye gitme isteğinizi bastırmanız gerekecek.

Kitapları her zaman çok sevmişimdir ve yeterli bir kütüphanenin nasıl olması gerektiğini, nerelere sahip olması gerektiğini düşünmüşümdür. Kütüphane, bildiğiniz üzere, kitapların evi anlamındadır.
Peki hangi kitapların evi? Her tür kitaba ayrı bir ev mi olmalıdır? Yoksa bu ev tüm kitaplara mı kucak açmalıdır? Ayrıca dünyadaki gelmiş geçmiş tüm kitaplara nasıl sahip olabilir? (Bu soruları sadece ben sormuyormuşum. Bu kitap ile bunu görmüş oldum. Sanal Kütüphane'ye bakınız.)
Bunları düşünürken aklıma da hep kitapların çoğulluğundan mütevellit Yığın Paradoksu gelir.
Yığın Paradoksu kısaca bir kum yığının kaç tane kum taneciğinden oluşacağını sorgular. Örneğin 1 milyon kum taneciği bir kum yığını ise, bir tane kum taneciğini alırsak geriye dokuz yüz doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz tane kum taneciği kalır. Bu kum yığını olmamış mı olur?

Kütüphane için de bunu düşünürüm. İki kitap da kelime anlamınca çoğul olmasından dolayı kütüphaneye sahip olmalıdır. Ancak tek kitabın neden bir kütüphaneye sahip olmaması lazım? (Burada da En Küçük Kütüphane'ye bir göz atınız.)

İlk hikaye Sanal Kütüphane: Bir yazar, istemediği bir e-posta alır ve işler o zaman çetrefilleşir.
İkinci hikaye Ev Kütüphanesi: İşe gitmek üzere evden çıkan bir adam posta kutusunu kontrol eder ve oraya nasıl sokulduğunu anlamlandıramadığı bir kitap görür. Her posta kutusunu açtığında ise yeni bir cilt görecektir.
Ayrıca kitapların çok yer kapladıkları da bilinen bir gerçektir. Bu yasayı tersine işletemezsiniz.Kitaplara ne kadar çok yer verirseniz verin, Asla yetinmezler. Önce duvarları ve ardında da adım attıkları her yeri işgal etmeye başlarlar. Kitaplarun işgalinden nasibini almayacak tek köşe evin tavanlarıdır. Yeni kitaplar eve gelmeyi sürdüürürler ve siz tek bir eski kitabı bile atma fikrine tahammül edemezsiniz. Bir de bu arada, yavaş yavaş ve hiç çaktırmadan yeni ciltler kendilerinden öncekileri iterler. Aynı buzullar gibi. (sayfa 35~36-Ev Kütüphanesi)
Üçüncü hikaye Gece Kütüphanesi: Dünyadaki bütün yaşamış ve yaşayan insanların biyografileri bu kütüphanededir! Ayrıca gayet nesneldir!
Dördüncü hikaye ise Cehennem Kütüphanesi: Kitap okumayı herkes çok sevmez. Kitap okumak onlar için bir ceza mıdır? Kiminin cenneti kiminin cehennemi olur?
Beşinci hikaye En Küçük Kütüphane hakkındadır. Bu kütüphaneden geçen kitaplar bir daha görülmekte midir?
Altıncı ve son hikaye ise daha bir ilginçtir. Soylu Bir Kütüphane'de kendine yer bulmaya çalışan bir kitap hakkındadır ve bu kitap karton ciltlidir. Ne kadar da saygısızca!

Bendeki kitap Zepros Yayınları'ndan 2015 Haziran tarihli, Cumhur Orancı çevirisiyle ilk baskısıdır.

Kitap:
Zepros Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr


 
Copyright © Kitaplık
S.Y.