23 Ocak 2018 Salı

Ejderha Dövmeli Kız

0 yorum
Stieg Larsson'ın kitabı. Kitap çıktığı dönemde çok ses getirmişti. Önyargılarımdan ve popülist yaklaşımdan uzak durmak adına okumamıştım. Gel zaman git zaman okumak aklıma geldi, zamanında okumadığım için pişman bile oldum.

Stieg Larsson harika bir kitap ortaya koymuş. Kitaba başladıktan sonra bir şekilde içine gömülüyor, muammanın peşinde kendinizi buluyorsunuz.

Kitap bir serinin ilk kitabı. Millennium; Mikael Blomkvist ve onun partneri Erika Berger'in çıkarttığı bir dergidir. Mikael, ekonomi haberlerinin peşinde koşmuş, gizli kapaklı olan her şeyi ortaya dökmeye çalışan bir idealisttir. (?) Ancak işler bir şekilde sarpa sararak Hans-Erik Wennerström haberiyle davalık olur ve davayı kaybeder. İşte olaylar bundan sonra oldukça ilginç hale gelmektedir.

Henrik Vanger'den bir iş teklifi gelir. Mevcut şartları göz önüne aldığında işi kabul etmek durumunda kalır. Bir yıl boyunca Henrik Vanger için çalışacaktır. Henrik Vanger'in yeğeni Harriet'in kayboluşunu araştıracaktır. Ancak bu olay 40 yıl önce gerçekleşmiştir ve çözülememiştir.

Lisbeth Salander ise 20'li yaşlarında bir kızdır. Dragan Armansky'ın çalışanıdır. Milton Security'te ofisteki ufak tefek işleri halletmek için işe başlamıştır; ancak serbest bir araştırmacı haline gelmiştir. Kişiliği onu sosyal uyum konusunda çok zorlamaktadır.

Konunun nereye varacağını merak ederek kitabı okurken kitap çok ilginç yerlere değinmeye başlıyor. Polisiyenin çok hoş bir örneği. Kitabı bu kadar özel kılan ise değindiği toplumsal bozulma, toplumun ta kendisi. 

Bu noktadan sonra kitabın sonuyla ilgili ipuçları olabileceği için kitabı okumadıysanız bu noktada bu yazıyı okumayı bırakıp kitabı okumaya başlamalısınız.

Kitap Türkiye'de çıktığından bu yana kaç kadının tecavüze uğradığını ve cinayete kurban gittiğinin sayılarına inanamazsınız. 2010 yılından günümüze yaklaşık 2000 kadın öldürülmüştür. Bu sayı sadece Türkiye'de sayıdır. Araştırmaya başladığınızda durumun vehametini daha da hissedersiniz. Bu kitap biraz olsun bu konuya ses getirdi. Ama polisiye gözüyle değil de işlediği konuya eğildiğinizde çarpık (?) bir ilişkiye sahip Erika ile Mikael'i görüyorsunuz. Daha sonra Lisbeth çıkıyor. Mevcut karakterlerin işlenişinden çok vakanın oluşturduğu muamma ile görünen her şeyin göründüğü gibi olmadığını çok daha kötü olduğunu ifade ediyor.

Peki insanlar daha ne kadar kötüleşecek? İnsanın özünde iyi olduğu veya kötü olduğu felsefe dünyasında da çokça tartışılagelmiştir. Her şey bir yana, insanın nasıl kötücül bir varlık olduğu modernizm ile birlikte gözlerimizin önündedir. Medeniyetle(?) birlikte kötücüllüğümüz yükselmektedir.

Stieg Larsson'ın ömrü, sersini tamamlamaya vefa etmemiştir. Üç kitapta kalmıştır; sırasıyla:
Ejderha Dövmeli Kız

Kitap:

14 Ocak 2018 Pazar

Ses Taklitçisi

0 yorum
Thomas Bernhard'ın kısa hikayeleri. Kısa derken gerçekten kısa, bir sayfayı geçen hikaye sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ancak o kısacık hikayelerle dünyayı izliyorsunuz. İyimserliği bir kenara bırakın. İnsan iyi olsaydı, insan yüzünden bu kadar çok incinmişlik olmazdı. Her şeyi kırıp döküyoruz.

Gerçeklerin ağırlığı, distopik bir atmosfer oluşturuyor. Buna yapılabilecek hiçbir şey yok, gerçeğin ta kendisi bu.

Mutluluk adlı hikayesi çok ilginç bir hikaye. Hikaye mi gerçek mi?

Bendeki kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan Sezer Duru çevirisiyle Haziran 2016 tarihli üçüncü baskısı.

Kitap:
Yapı Kredi Yayınları
Idefix.com
Kitapyurdu.com

7 Ocak 2018 Pazar

Başlangıç

0 yorum
Dan Brown'ın son kitabı.Kitabın temelinde nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi işliyor.

Dan Brown sürükleyiciliğinden bir şey kaybetmeden yazmış. Elinizden düşürmeden bitirmek isteyeceğiniz türde bir kitap.

Profesör Langdon serisine ait olsa da profesör Langdon gibi değil. Langdon'ı sadece bir kaç bölümde hissedebiliyorsunuz. Geri kalanında Langdon'dan başka birisi gibi geliyor. Langdon bu sefer eski öğrencisi ve dostu Edmond'ın davetiyle kendisini olayların içinde bulur. Langdon'ın uzmanlık alanı simgebilim ile bağlantılar Edmond'ın kurduğu bağlantılardan ibarettir. Sanat tarihi ile ilgili bağlantılar da Edmond'ın üstün zekasından dökülen merak sayesinde karşımıza çıkmaktadır.

Buradan anlaşılacağı üzere Dan Brown da Elon Musk furyasına kapılmış bir durumda. Bir teknoloji dahisi ortaya çıkar ve tüm akışı yönlendirir. İşin ilginç yanı Dan Brown'ın karakteri yalnız başına çalışır ve kendi başına her şeyi bilebilir. Kodlamayla arası çok iyi olduğundan sadece kodlama yaparak tüm bilim literatürüne hakim olabilir(!)

İşte bu dahinin adı. Amerikalı baba, İspanyol annenin çocuğudur. Baba ölür, anne İspanya'ya döner. Edmond yetimhanede büyür. Bu yaşadıkları Edmond'ı insanlığın nereden geldiğini ve nereye gideceğini araştırmaya iter.

Bir buluş gerçekleştirmiştir. Bunu önce Müslüman, Hristiyan ve Yahudi din adamlarıyla paylaşır. Bu durumdan çok rahatsız olmuştur bu hazretler.

Dan Brown, din ile bilim karşılaştırması yapmaktadır. Ancak kitabın sonunda Dan Brown durumu yumuşatmıştır.

Kitap boyunca acaba sonunda ne çıkacak diye bekledim. Sonunda en azından çok da kötü olmayan bir şekilde bağladı diyerek derin bir nefes aldım. Üzerine devam edilen çalışmalarla bağlantılı olması beni hayal kırıklığına uğratmadı. En azından termodinamik kurallarıyla ilgili yaklaşım hoştu.

Dan Brown bu kitabını Profesör Langdon ile değil de başka bir karakterle yazsaydı çok daha fazla sevebileceğim bir kitap.

Bendeki kitap Ekim 2017 tarihli 5. baskısı. Dikkatimi çeken ise ilk baskı da aynı ayın içinde. Türkçe çevirisi Petek Demir İncek'e ait. Kitap Altın Kitaplar'dan.


 
Copyright © Kitaplık
S.Y.