19 Kasım 2012 Pazartesi

Kaosun Sırları

0 yorum
Maxime Chattam eseridir. Chattam'a has özellikler bu kitabında da mevcut. Bu kitabın benim için bir başka özelliği daha var ki o da en uzun sürede okuduğum kitap olmuştur. Geçtiğimz yaz ayında kitaplara fazla vakit ayıramamış olmama rağmen, bu kitabı bir hafta okuyup iki hafta okumamazlık lüksüne sahiptim. Tabi bu süre kitaptan kopmak için fazla bile. Ancak yine de kaldığınız yerden devam ettiğinizde aynı tadı ve akıcılığını koruyor. Kimi detayları unutmak kaçınılmaz o ayrı.

Eser ilk başladığında fantastik öğeler hissetiriyor. Ancak olan bitenin mantığa açıklaması da ilerleyen sayfalarda mevcut. Böyle bir harmanın varlığı ve bu harman arasında tek bir "vücudun" iç çatışmaları arasında kalan Yale'in hikayesini okuyoruz.

Yael'in hayatını izliyoruz. Gölgeler'in oyununda bir taş haline gelen Yael kimi zaman istenen karelere hareket ediyor kimi zamansa beklenmeyen hamlelerde bulunuyor. İlk olarak aynalarda kendini gösteren gölgeler Yael'i tehtit etmektedirler. Yael derinlere indikçe ölüme bir adım daha atmış oluyor. Kamel Nasr'ın blogundan alıntılarla fikirleri bize sunuluyor. Kamel Nasr'ın da belirttiği gibi Yael kitabın sonunda ölüyor.

Sonunu bildiğiniz bir kitabı neden okursunuz?

Maxime Chattam'ın güzel kurgusu ve akıcılığıyla Fransa'dan Amerika'ya uzanan bir tür satranç oyununda iyi okumalar dilerim.



KitapYurdu.Com : http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=435475

Incarceron

0 yorum
Incarceron, biri içeride, diğeri dışarıda. İkisi de özgürlük arayışında... Tüm kitabı özetlemek istesem ben de bu cümleyi kullanırdım. Catherine Fisher çok güzel bir harman koymuş ortaya. Geçmişte meydana gelen bir bilimkurgu! Zaman zaman düşündüğüm, böyle bir eser olsa nasıl olur diye sorgularken karşıma çıkan bir kitap bu! Eserle ilgili çok sevdiğim bir özelliği hemen paylaşmak istiyorum. Fisher bölüm başlarında Diyar ve Hapishane efsanelerinden, şarkılarından ve de önemli kişilerin mektuplarından sözlerinden alıntılar koymuş. Hikayeyi daha da bir güzelleştirip daha da efsanevileştirmiş. Bir İngiliz yazara yakışır şekilde. Ancak Amerikan Edebiyatı'ndan da bolca nasiplendiği gözümden kaçmadı. Çok güzel bir yerden konuyu yakalamış ve çok uygun bir şekilde kurgulamış. Kurgusunda maceraya bolca yer vermiş. Bir Matrix kadar detaylı felsefesi yok gibi geldi... Üzerine düşünceler geliştirilebiliyor elbette ki... Gerçek hayat için "acaba"yı sordurmayı başarmıştır. Bu cümlemi kitabı okuyanlar daha iyi anlamıştır. Okuyacak olanlarsa okuduktan sonra daha iyi anlar. İpucu vermeden geçemeyeceğim. Acaba bizim yıldız zannetiklerimiz aslında Gözler mi?

Kitabı okumayı bitirdikten sonra internette de araştırdım biraz. Sinema uyarlaması 2013'te gelecekmiş. Gelsin diye bekliyorum.

Kitap, serinin ilk kitabı. İkinci kitap Sapphique. Hemen edinip okuyacağım. Kitabı alırken bir seri olduğunu bilmiyordum, bu da öyle bir anı.

Azıcık da kitabın hikayesi:

Incarceron, Sapiens adı verilen bilgeler tarafından inşa edilmiş kapalı bir sisteme sahip hapishanedir. İnşa sonrasında seçili sapienslerin de içeri girmesiyle hapishane bir daha açılmamacasına dışarıya kilitlenmiştir. Kaçışın olmasını engellemek için de tüm tedbirler alınmıştır. Incarceron yapay bir zekaya sahiptir. Yapay bir cennet olması öngörülmüştür. Bir tür deneydir aslında. Kötüler için geliştirilmiş bir yapay cennet kötüleri onlardan vazgeçirebilecek mi? (Deney'den anladığım benim bu.) Cenneti cehenneme Incarceron mu çevirmiştir yoksa insanların kendisi mi?

Finn, içerideki bir mahkumdur, dışarıdan geldiğine inanmaktadır ve kaçmak ister. Claudia Dışarı'dandır, Diyar'dadır 17. yy'da mahkum gibidir... İktidar entrikalarının kurbanları...

Kitap 2011 baskısıdır. Pegasus Yayınları'ndan Dost Körpe çevirisidir.



KitapYurdu.Com : http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=592314
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.