27 Kasım 2014 Perşembe

Galapera Öykü Fanzin Kasım 2014

0 yorum
Bu sayısında kapağına Necati Cumalı'yı taşıyor.

Öniçkapakta Jale Sancak bizi karşılıyor. Edebiyat ilaç olsun yaralarımıza...

Bizi karşılayan öykü Sevgi Ünal'ın Mürekkep'i. Kursta istenen bir mürekkep kahramanımızı geçmişe götürüyor.

Doğukan Demircioğlu; kahramanımızın Tamirci'ye gidişine ve orada karşılaştıklarını bize aktarıyor.

Ayşecan Kurtay Odamda Tek Başıma'da bize bir oda çerçevesinde geçmişle gelecek arasındaki bağı anlatıyor.

Arif Aktaşlı Başka Bir Düş'te buluşanları anlatıyor.

Belgin Bıyıkoğlu Eski Bahçenin Tüm Renkleri içinde Nergis'i anlatıyor bize... Kendisi dışında şekillenen hayatı sanki onun hayatı değilmiş gibi...

Diydem Deniz Koç Derin Bağ'da evinde ölü bulunan Gürkan'ı anlatıyor.

Behiye H. Malkoç Sürpriz'de İran'dan dönen Murat'ı ve karşılaştıklarını anlatıyor.

İsa Balcı Soba'da insanı üşüten gerçek soğukluğunu çocuk sıcaklığında anlatıyor.

Ardından kapak misafir Necati Cumalı'yı işleyen; Hülya Soyşekerci'nin makalesi Necati Cumalı Şiiri ve 1940 Kuşağı İçindeki Yeri geliyor.

Emrah Öztürk Saydam Tehlike: Görünmez Adam'da H.G. Wells'in Görünmez Adam kitabının James Whale yönetmeliğindeki sinema uyarlamasını aktarıyor.

Aysun Güven Zeus'un Kızı; Karanlık'ta Elif'i ve bulduğu bir kitabı anlatıyor. Ardından da fikri sorulmadan evlendiriliyor...

Gülay Gökçen Fransız'da Ayla'yı ve onun sinema sevgisini anlatıyor bize çıplak gerçeklikte.

Selva Trak Ulupınar Tel Dolap'ta Aslı, Zeynep ve Nur'un hayatından bir kesit aktarıyor. Bombaların aramızdan aldığı çocuklara ithaf ediyor.

Esra Yılmazer 13 yaşındaki Osman'ı anlatıyor... Hakim olacaktı Osman...

Füsun Çetinel Eteksiz Karı'da bir kocanın Güzin Abla'ya mektubunu aktarıyor bize.

Emre Dağdelen Ateşböcekleri ve Hayalet Avcıları'nda kahramanızın çocukluğundan bir anıyı aktarıyor; evlerinin arka bahçesine düşen yıldızları anlatıyor; öldürülen yıldızlar...

Daha sonra Hülya Soyşekerci'nin makalesinin devamı geliyor ve hemen ardından Necati Cumalı'nın Aklım Arkada Kalacak adlı eseri geliyor.

Arkaiçkapakta kitap tanıtımları mevcut. Arkapağaysa Selim İleri Necati Cumalı, Moda Dışı! ile konuk oluyor. Arkakapakta Necati Cumalı'nın Kısmeti Kapalı Gençlik şiiri de mevcut.

Dolu dolu bir sayı da böyle bitiyor!

Galapera

26 Kasım 2014 Çarşamba

Alfaba Fanzin Sayı 14

0 yorum

Onbeşinci sayının çıkmasına günler kala, ondördüncü sayıyı bitirdim. Böyle olunca çok fazla beklemek durumu olmuyor.

Her zamanki gibi güzel bir kapakla bizi karşılıyor. Ön ve arkakapaktaki çizimler Rafet Utku imzası taşıyor. Aynı zamanda iç sayfalardaki çizimlerin bir kısmında imzası var. Canset Er'in bu sayıda çizimleri de görüyoruz.

"Şimdi"lerde Yaşamak... önsözüyle başlıyor ondördüncü sayı.

Ardından Abdurrahim Hâdi Bıyıklı'nın Geç Saatlere Kalıyorsun şiiri;

Bankalar ve ıssız yürüyüşün son takribi
Bir ve birkaç dakikalık alkışlar

dizeleriyle başlıyor.

Damla Karayiğit Çaresizlik Kuyuları'mızda bize madalyonun silik yüzünü, görünmeyen yüzünü ve madalyonu anlatıyor, bize Sedef'i anlatıyor.

Murat Demir Artı Bir şiirine;

Böyle rahatı bozuk bir yazıya
ve şölenlerden, düğünlerden

dizleriyle başlıyor.

Önder Şit Kerten-kedi'de bize iç hesaplaşmayı anlatıyor, bize algılamayı gösteriyor.

Önder Kaçar Gece Mor şiirine;

Ah, ne acı bu sabahsızlık,
bu düş kısırlığı tik tak!

dizeleriyle başlıyor.

Canset Er Yokta'da bir otobüs yolculuğunu bizlere aktarıyor.

Barış Türk, Kıyamet Gününe Ertelenmiş Ruh Hâlleri şiirine;

Daha çocukken öldürülen insanlar varsa
Bence insanlar için yaratılmamış bu dünya

Dres denşehri kadar yorgunum,  yıkığım

dizeleriyle başlıyor.

Burak Çıkırıkçı Babil şiirine,

"Son bir mevsim güneşli,
Böyle hatırla beni."

Öyle bir yangın ki içimizde
Bizi damlara çıkarıp ağlatan

dizeleriyle başlıyor.

Yahya Macaroğlu Düldül'ün Son Koşusu'nda insan ile at arasındaki bağı anlatıyor.

Gönülnur Demet Sıradan Senfoni şiirine;

İşte o anda
Sokaklardan oluşan bir orkestra çalmaya başladı.

dizeleriyle başlıyor.

Doğuş Serçe Yorgun Adım şiirine;

Yanıma yatıyor
Ona bakıyor ve düşünüyorum

dizeleriyle başlıyor.

Tahsin Görmüş Varınca Ara'da ev özlemi çeken birisini anlatıyor.

İşbu Huruflar şiirine Süleyman Turgut;

Limonî bulutlar geçiyor göğümüzden
Bir bahara selam durur şakakların
Ellerinde bir barut kalıntısı akşamlar

dizeleriyle başlıyor.

İbrahim Evin Anneme Doğrulttuğum 11 Numara şiirine;

Bir karam var bir tabancam bir isa bir nisan
Ben gidelim derim de gelmez elim ipe sapa

dizeleriyle başlıyor.

Tan Doğan Dize Dize / 22 şiirine;

karakalem

çiziyorum ömrüde hep ruhumun resmini
'gül'ümü kül görenler ressam sanıyor beni

dizeleriyle başlıyor.

Tuba Kır Bir Gayret'te tembel hayvanı anlatıyor; insanları anlatıyor tembel hayvan gözünde.

Mehmet Önder Karakaş Mor Nakış şiirine;

azımsandım
ellerim düşen bir cemre yolu ile

dizeleriyle başlıyor.

Umut Göksal İntihar Siparişi şiirine;

i
Gülüşünün şarjörünü bir şiirimle doldur
Kırmızı ruja boyanmış bir dizeyle beni vur.

dizeleriyle başlıyor.

Sercan Erbaş Sonsuz şiirine;

Yanmış bir sigara gibi hayat,
Bir gün söneceği besbelli,

dizeleriyle başlıyor.

Ertuğrul Tiryaki Zehir Zemberek şiirinde bize bir dörtlük sunuyor.

Bir sayı da böylece bitiveriyor...

Alfabe Fanzin

Sefiller

1 yorum

Victor Hugo'nun ölümsüz eseri. Uzun zaman sonra tekrar okudum. Tekrar sinirlendim, tekrar üzüldüm... Hugo'nun o zaman gördüğü gerçekler, varlığını olduğu gibi muhafaza etmiş, hiçbir şey değişmemiş. Yazıldığı o zamandan bu zamana değişim yokken, ilk okuduğum zamandan bu zamana bir değişim beklemek pek de gerçekçi olmaz. Değişmedi, değişmeyecek. Bunlar insanlığın temel taşları...

Çocuklarım, hatta torunlarım da bu kitabı okuyacak! Daha önce okumuş olarında da tekrar tekrar okuması, köşede kıyıda kalmış gizlerini araması gerekmektedir, düşüncesindeyim.

Bu baskının hoşuma giden yanlarından birisi de özel isimlerin de Türkçe okunuş şeklinde yazılmasıdır. Çok az yayın evi bunu yapmayı tercih ediyor. Ben de Türkçe okunuş şeklinde yazılması taraftarıyım.

Jan Valjan'ın ömrünü harika bir kurgu içerisinde okuyoruz. Tekrar tekrar okunmalı! Jan Valjan'ın yaşadıklarını, bugün farklı kıyafetler içerisinde görüyoruz. Dış görünüş değişse de insan aynı insan...

Kitaptan alıntı yapmaya kalksam tüm kitabı buraya taşımam gerekir... Aslında hepimiz biraz sefiliz...

Bendeki kitap, Antik Kitap'tan Ali Çankırılı çevirisiyle Eylül 2011 tarihli baskısıdır.

Kitap
Antik Kitap
Babil.com
İdefix.com
Kitapyurdu.com
dr.com.tr

13 Kasım 2014 Perşembe

İt Dalaşı

0 yorum
 Markus Zusak'ın Köpek Düşleri ile başlayan üç kitaplık serinin ikinci kitabı.
İlk kitap:Köpek Düşleri
Son kitap: Köpekler Ağladığında

Bu kitapta bir şeyler eksik. Markus Zusak'ın anlatımında bir farklılık hissediliyor. Bilmem nedendir ancak ikinci kitap ilki kadar etkileyici olmadı. Yine o yalınlık mevcut ancak -dediğim gibi- bir şeyler farklı.

Wolfe ailesinin hayatına devam ediyoruz. Cameron ve Rube Wolfe'un başından daha sert olaylar geçiyor... Hayatın arkada kalmış sokaklarında mücadelede yumruklar konuşuyor.

Wolfe ailesi mücadele etmeye devam ediyor. Cameron'ın bakış açısıyla hayatı gözlemeye ve hayatın sürüklemelerini okuyoruz... Cameron'ın kendine has tespitleri yine gülümsetiyor. Wolfe ailesinin o havası kendinden ödün vermiyor. İlk kitaptan bildiğimiz tek eldivenli boks müsabakaları Wolfe kardeşleri çok başka yerlere götürecek.

 Sırada serinin son kitabı.

Bendeki kitap Kasım 2013 tarihli Nilgün Birgül çevirisiyle ilk baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

6 Kasım 2014 Perşembe

Fırtına Takvimi

0 yorum
Dünyanın bir yerinde; Yelnehir.

Fırtına Takvimi Jale Sancak'ın ilk romanı. 2014 Duygu Asena Roman ödülünü de aldı. Harika bir kurgu içerisinde fırtınanın duman ettiği insanlar...

Yelnehir'de, hem sulara, hem de fırtınalara kapılmadan var olma mücadelesi içindeki insanları ve fırtınanın önüne katıp nereye sürüklendiğini anlatıyor. Kitabı okurken o fırtınayı iliklerinizde hissedecek, kalkan tozun görüşünüzü bulandırdığına şahit olacaksınız. Karakterlerin zihninden bakıp, olayları algılayışlarını tek tek göreceksiniz. Bunların hepsi önde, fırtına ta içeride yaşama çabası...

Yelnehir'de milat Berru'nun ölmesi; Berru'dan önce ve Berru'dan sonra. Bu milat çevresinde kişilerin çokluğu, yollarının kesişmesi ve hepsinin içsesi; ve fırtınanın ardında kalan enkaz...

Jale Sancak, şiirsi üslubuyla, harika bir kurguyla bize birçok insan tanıtıyor. Üslubuna alışık olanlar hiç zorlanmadan Yelnehir'de kaybolup gidebilirler. Tanımayanlar için ilk birkaç sayfadan sonra rüzgarın kaldırdığı tozun kokusunu duyacaklardır. Sayfalar ilerledikçe kişilerin Yelnehir'deki yeri, yaşamın onları koyduğu sınıflar tozdan arınıyor. İnsanlar... Hepsinin kendi fırtınası...
Halil ile Kevser'in dolandırılması, üstüne kızları Berru'nun ölümü; Halil'in kızkardeşi Leyla ile öğretmen Yücel'in evlilik süreci, Halil ile Leyla'nın kızkardeşleri Şilan; anneleri Ziyar ve onun anıları... Diğer tarafta Doktor Levent ve eşi Süreyya; aralarında hemşire Nur... Fırtınanın kaldırdığı tozun sakladığı acılar...

Bendeki kitap Kasım 2013 tarihli Kırmızı Kedi Yayınevi'nden ilk baskısı.

Kitap:
Kırmızı Kedi Yayınevi
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

4 Kasım 2014 Salı

Serenad

1 yorum
Zülfü Livaneli eseri. Beklediğimden çok çok iyi bir kitap! Almanya'dan İstanbul'a uzanan Maximillian Wagner'in öyküsü ışığında başka öyküler canlanıyor. Üç kadın, yaşadıkları acı olaylar Maya Duran'da toplanıyor. Dört kadın, dört öykü ve Maximillian Wagner. Mavi Alay'dan, Yahudi katliamına olaylar, mozaik İstanbul'da iç içe geçiyor, bütünleşiyor.

Kitabı okurken, eğitim sistemimizi bir kere daha sorguladım. Bize gösterdikleri tarih dersleri aklıma geldi, ezberletilen yıllar... Diğer yanda canlı, acı dolu, yakın tarih, saklanan, unutturulmaya çalışılan yaşanmışlıklar...

Ve insanlık adına hala -belki(!)- bir umut... Aşk...

Kitap mükemmel bir kurgu içerisinde. Maya Duran,onun anneannesi ve babannesi, safkan Alman Maximillian Wagner ve onun Yahudi eşi Nadia...
"Elbette anlatıyor" dedim. "Ama benim aklım Süleyman'ın gençlik arkadaşını boğdurmasına takıldı. Niye yaptı acaba bunu?"
"Normal bir nedenden dolayı: İktidarda olduğu için."
"Her iktidar adam öldürür mü?"
"Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar."
"Peki, iyi insanlar iktidara gelirse?"
"Öyle şey olmaz!"
"Neden?"
Acı bir gülümsemeyle açıkladı:
"İyi insanlar iktidara gelemez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar."
Güldüm.
"Kusura bakmayın ama profesör, sizin aklınız Hitler'e takılı kalmış. Her iktidar öldürür ne demek? Şimdi ben, saçma bir şey ama, iktidara gelsem öldürür müyüm sizce?"
Omuzlarımdan tuttu, gözlerimin içine baktı.
"Evet!" dedi. "Siz bile öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yol yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli."
Ellerini çekip daha yumuşak bir sesle devam etti.
"Dolaylı olarak öldürürsünüz, ölümlere neden olursunuz, ama başka bir şekilde, iktidarınızın sürekliliği öldürmeye bağlı olur. Belki şu anda böyle bir şey yapamayacak bir yapıdasınızdır. Ama iktidar yolu zorlu bir yoldur. Uzun bir yoldur, insanı dönüştüren bir yoldur. Ancak iktidara hazır hale geldiğinizde, gerektiği kadar dönüştüğünüzde, bu yolu tamamlayabilirsiniz."
Kitap bu öykülerden yola çıkarak çok temel eleştirilerde bulunuyor Maya'nın ağzından. Nükteli, ince ve umut dolu... Umut dolu çünkü hala bizim gibi insanların varlığına işaret ediyor.

Mutlaka okunması gereken kitaplardan. Zira gözümüzün önündekini görmememiz için oluşturulan suni  görebilirliği kırıyor, aynanın arkasını gösteriyor.

Bendeki kitap Doğan Kitap'tan Mart 2011 tarihli.

Kitap:
Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.