26 Ağustos 2013 Pazartesi

Sherlock Holmes Suç Detayda Saklıdır

5 yorum

Martı Yayınları'nın 5 ciltlik Sherlock Holmes serisinin ikinci kitabı.
1. Kitap: Akıl Oyunlarının Gölgesinde.
3. Kitap: Şüphe Asla Uyumaz
4. Kitap: Gerçekler Kanıt İster
5. Kitap Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir

Bu ikinci kitabı da elinizden bırakamayacağınız bir kitap. Sir Arthur Conan Doyle, hikayeleriyle yine alıp götürüyor! Bu kitapta Profesör Moriarty ve Sherlock'un ağabeyi Mycroft'la karşılaşıyoruz!

Öyküleri okurken -birinci kitap için yazmıştım- kendimi şöminenin karşısında, elimde pipomla bu eşsiz maceralara eşlik ediyormuşum gibi hissettim yine! Gazete haberlerini onlarla aynı anda okudum! Baker Sokağı'nda komşu olsaydım Sherlock'la?
Gümüş Şimşek
Sarı Surat
Borsacı Kâtibi
Gloria Scott
Musgrave Töreni
Reigate Bulmacası
Albayın Ölümü
Brook Sokağı Cinayeti
Yunanlı Tercüman
Kayıp Antlaşma
Son Vaka
Gümüş Şimşek yarış atının adıdır. Bir gün at kaybolur ve antrenörü ölü olarak bulunur. Bu gizemi çözmek ve atı bulmak Sherlock Holmes'ün görevidir.

Sarı Surat'ta Sherlock Holmes ve Dr. John Watson, bir gezinti sonrasında evlerinde bir müşteriyle karşılaşmaları ve sonrasıda gelişen olaylar anlatılmaktadır. Gelen kişi, boş olan komşu eve insanların taşınmasından sonra eşiyle aralarının bozulması üzerine aklını kurcalayan sorular için Sherlock Holmes'e danışmaktadır. Komşu evin camında gördüğü ifadesiz, donuk yüz müşteriyi ayrıca tedirgin etmiştir.

Borsacı Kâtibi işten atılmıştır. İş aramakla geçen süre sonunda büyük bir firmadan beklemediği bir şekilde olumlu yanıt gelmiştir. İşe başlamasından hemen önce bir başka firma ona çok daha iyi maaşlı bir iş teklif etmiştir. Kâtip bu işi kabul eder. Ancak işi şimdiye kadar sadece liste çıkartmaktır. İşi uzadıkça işinden şüphelenir. Evinde çalışmasına işvereninin ofisi sadece masa ve sandalyeden oluşmaktadır. İşyeri tabelası da daha gelmemiştir. Şüpheleri üzerine katip Sherlock Holmes'e danışmaya karar verir.

Gloria Scott batan bir geminin adıydı. Holmes'ün müşterisinin babasına bir gün bir misafir gelir ve babası o günden sonra çok tuhaflaşır. Bu misafir evde kahyalığa kadar da yükselmiştir! Bu akıl almaz olayı kabullenemeyen müşteri sonunda öfke patlaması yaşamıştır ancak yine de babası misafirden özür dilemesini ister. Sonrasında misafir gider ve bir kaç zaman sonra babasına mektup gelir. Baba felç geçirmiştir ve sonrasında da ölmüştür. Mektubun sebep olduğu bu ölüm ile misafir arasındaki bağı çözmek Sherlock Holmes'e kalmıştır.

Musgrave Töreni'nde Sherlock Holmes'ün okuldan arkadaşının Sherlock'a gelişi anlatılmaktadır. Sherlock'un arkadaşı, saygıdeğer kahyasını bir gün ailenin eski evraklarını karıştırken yakalmış ve bunun affedilmez olduğunu söylemiştir. Hemen gitmesini istediyse de kahya ondan zaman istemiştir. Süre bitişinde kahya ortadan kaybolmuştur ancak eşyaları hala odasındadır. Bu gizem için Sherlock Holmes'e danışılmaktadır!

Reigate Bulmacası'da Holmes ile Watson'ın, doktorun bir arkadaşını ziyarete gidişi ve gelişen olaylar anlatılmaktadır. Bu ziyaret esnasında tuhaf bir hırsızlık olayı gerçekleşmiştir. İp yumağı dahi çalan hırsızlardan sonra bir başka evde cinayet işlenmiştir. Sherlock Holmes, tatilde zihnini yine olay çözerek dinlendirmektedir!

 Albayın Ölümü üzerine Sherlock Holmes'ten yardım istenir. Albayın eşi akşamki yardım toplantısından sonra eve döner; ancak alışılmışın dışında, kahvaltı odasına iner. Albay da bunun üzerine kahvaltı odasına gelir. Bir süre sonra ev çalışanları kavga sesleri duyarlar ve sonra sesler kesilir. Odanın kapısı kilitlidir ve çalışanlar bahçe camından odaya girdiklerinde albayı ölü bulmuşlardır ve kapının anahtarı kayıptır.

Brook Sokağı Cinayet'te Baker Sokağı'nda çalışan bir doktor ve ona muayenehane açması işin sermaye sağlayan kişinin durumu anlatılmaktadır. Sermayeyi sağlayan bir kişi, gazetedeki haberlerden sonra çok telaşlı olmaya başlamıştır. Daha sonrasında doktora muayene olmayan bir hasta için ilaç almaya depoya gidip döndüğünde hastasını bulamaz ve ortağının odasına girildiğini farkeder. Bunun üzerine Sherlock Holmes'ten yardım istenir. Ancak Holmes, sermaye sağlayan kişiyi yalancılıkla suçlar ve işi almaz. Ancak ertesi gün bu kişi ölmüştür! Ölen kişinin kim olduğunu ve katilini bulmak Sherlock Holmes'ün görevidir.

Yunanlı Tercüman başına gelen garip tercüme işi için Sherlock Holmes'e danışır. Tercüman kaçırılır gibi tercüme işine götürülür. Nereye gittiğini bilmemektedir. İş sonrasında, bu işi kimseye anlatmaması söylenir! Tercüme ettiği kişi elleri kolları bağlıdır ve konuşması yasaktır! Sherlock Holmes bu gizemin peşine düşmüştür.

Kayıp Antlaşma bir türlü bulunamamıştır ve bu görev Sherlock Holmes'e düşmüştür. Dışişleri'nde yüksek mevkide çalışan bir kişi çok gizli bir antlaşmanın kopyasını çıkarırken antlaşma çalınır! Çeşitli ipuçları kafaları karıştırsa da Sherlock Holmes gerçeği bulacaktır!

Son Vaka'da karşımıza Profesör Moriarty çıkıyor! Dr. Watson 'bu vakadan sonra onu bir daha görmedim' diyor. Gerçekten serinin son öyküsünü okusaydım nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim! Döneminde bu hikayeyi okusaydım, ben de serinin bitmesine çok öfkelenecekler arasında olurdum! Sherlock Holmes Profesör Moriarty'nin bir çok karanlık işin arkasında olduğunu çözmüştür. Aylarca süren amansız kovalamacanın sonunda Holmes ve Moriarty karşılaşmışlardır! Dr. Watson'a kalansa Sherlock Holmes'ten mektuptur.

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Ocak 2013 tarihli Cumhur Mısırlıoğlu çevirisidir.

Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com


21 Ağustos 2013 Çarşamba

Tutunamayanlar

1 yorum
Oğuz Atay şaheseri! Matematiksel psikoloji analizi. Denklem şeklindeki bir kitap. Değişkenler tanımlanıyor. Dengeler içine sığamayan, tutunamayanların bir romanı!

Olaylar Selim Işık'ın ölümüyle -intiharıyla- başlıyor. Turgut Özben, Selim'in intiharına inanmakta güçlük çekiyor. O zamanlar daha Olric yok... Turgut'un tutunma mücadelesi de böyle başlıyor! Selim'i anlamak istiyor, Selimleşmek istiyor, Selimoloji üzerinde ihtisas yapmak istiyor!

Kitabı okuduktan sonra hayat algısında değişim hissedilecektir! Değişecektir, değişilecektir. Hayat denkleminin parametreleri inceleniyor, algılanıyor. Oğuz Atay bunu kendi üslubuyla yapıyor! Bir şaheser! Mutlaka her kütüphanede olması gereken bir kitap.

Oğuz Atay, eserinde çeşitli üsluplarla karşımıza çıkıyor. Bu da kitabı daha da güzelleştiriyor, özelleştiriyor. Kitabın 15. Bölüm'ü ise beni çok çok şaşırtmıştır. Hiç beklemiyordum. Bölüm sonuna kadar hiçbir noktalama işareti yok! Tek nefeste anlatmak başka nasıl ifade edilebilirdi ki?!

Her bir sayfada Selim Işık'a ve Turgut Özben'e bir adım daha yaklaşıyoruz. Kabuklarının içindeki dünya bambaşka bir dünya! Her karakter ayrı bir tahlile ihtiyaç duymaktadır! Oğuz Atay'ın yazdıkları kadar yazmadıkları da çok şey anlatıyor!!!

Bambaşka bir algılama şekli, zihnin koordinatlarında kayboluş, denklemde yer almayan, kendinin yer almadığını düşünen, değişkenlerin hayatı. Değişkenlerin varlığı.

"Garip Yaratıklar Ansiklopedisinden:
Tutunamayan (Disconnectus erectus): Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır. İlk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer. Yalnız pençeleri ve özellikle tırnakları çok zayıftır. Dik arazide, yokuş yukarı hiç tutunamaz. Yokuş aşağı, kayarak iner. (Bu arada sık sık düşer.) Tüyleri yok denecek kadar azdır. Gözleri çok büyük olmakla birlikte, görme duyusu zayıftır. Bu nedenle tehlikeyi uzaktan göremez. "(sayfa 146) (Disconnectus erectus'un tanımı sayfa 151'de bitmektedir.)
Sayfalarca not çıkardım bu kitaptan. Hatta, hala eksik kısımları bile var notların!

"Süleyman Kargı'nın evinden çıkarken Turgut'un başı ağrıyordu. Hava kararmıştı. Ilık bir akşamdı. Kaldırımın ortasında durdu; bir sigara yaktı. İnsanlar, Selim Işık'ın başına gelenlerden habersiz, aceleyle birtakım yerlere gidiyorlardı: birtakım insanlar, birtakım yerlere. Bir adam yaklaştı: "Ateşinizi müsaade eder misiniz?" Etmem. Siz, Selim'den bahsetmeme müsaade eder misiniz? Etmezsiniz. Gördünüz mü? Adam, kamburunu çıkararak eğildi, sigarasını yaktı; sağol anlamında elini başına götürdü, uzaklaştı. Hemen kaçtınız, değil mi? Kaçın bakalım. Sigara hukuku. İnsan kaldırımın ortasında kararsız durursa, ya ateş isterler ya da adres sorarlar. Başka bir şey sormazlar. Sigarayı attı. Yardımı kesiyorum. Adımlarını hızlandırdı. Beni de bir yere sıkıştırıverseydin şarkıların içinde. Saçmalama! Turgut'u çok severdim. Benim olsaydı derdim! Senin kaderin, ortaokul manzumelerinde kalmak. Küçüktüm ufacıktım, gerçeklere acıktım. Efendim? Gerçekler mideme oturdu." (sayfa 245)
Hayat denkleminde insan değişkeninin tanımlanması...

"Nermin'in vücudu, yorganın kıvrımları arasında, kaybolmuştu; yalnız saçları görünüyordu. Yorgan hafifçe inip kalkmasa, yatakta canlı bir varlık olduğunu anlamak zordu. Belki de gerçekten yoktur, yanımda yatan, bir saç demetinden ibarettir. Yorganın altından elini uzatarak karısının tenine dokundu. Yazık; insanlar düşüncelerimize uygun biçimleri almıyor. Karısına sırtını döndü, kolunu yataktan aşağı sarkıttı. Hayat, düşünceleri tutan bir hapishanedir. İnsan, can sıkıcı bir saç demetidir, ben de akılsız bir robotum. Uyuyakaldı." (Nermin; Turgut'un eşi.) (sayfa 32)
Daha nice mutlaka okunması gereken satır var!..

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan 2008 tarihli 42. baskısı.

İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

9 Ağustos 2013 Cuma

Velvele Mecmua Sayı 4

1 yorum

Elime yeni geçen bir dergi! Halbuki onlar çoktan 4. sayılarını basmışlar. Öğrenci işi "Geyik Tabanlı Gerçeksel" bir mecmua. Kapağı açtıktan sonra karşımızda "Kucaklama Kınama" bölümü var. Güldüm onlara. Girizgâhla başlıyorlar. Sonrasında Yeraltından Notlar geliyor ki patatesleri anlatıyor. Gerçekten patates nedir, türleri nelerdir. Bu yazıyı "haber niteliği taşımıyor bahanesiyle" basın kartı vermeyen Başbakalın Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'ne ithaf etmişler. Sonraki ise Kalorifer Petekleriyle Röportaj. Daha sonra ise Bikini Diyetleri Derneği'nin ilk ve son basın bildirisini okuyoruz.

Kitaplara Açılan Pimapen bölümünde ise, Turgut Özakman'ın Şu Çılgın Türkler kitabı ile Friedrich Nietzsche'nin Deccal - Hristiyanlığa Lanet kitabını ele almışlar.

Düğün ve Direniş'i okuduktan sonra Hiç Gerek Yoktu'yu okuyorsunuz. Yanında ise bir sinek öldürmelik vermişler. Hedef de koymuşlar, o hedefte sineği öldürüp resmini onlara gönderenlere bira ya da dürüm ayran hediyeymiş.

11 Adımda Direnişçi olma yönergesinden sonra bir Çamaşır Makinesi hikayesi mevcut. Otomatik Metaforlar sonrasındaysa Justin Bieber Marksizmi üzerine bir yazı bulunuyor. Sonrasına Tavşan ile Kaplumbağa var. Çin'in Büyük Nüfus Komplosu adlı yazı sonrasında Stencil Atölyesi'de duvar boyama kalıbı vermişler. Küçük Kırmızı Beneklerim'deyse bir başka hikaye bizleri karşılıyor. Fill In The Blanks sınavını da geçtikten sonra Ölü Sihirbaz'ın Evine konuk oluyoruz. Tanımsız Kalmışlar İçin Post Yapısal Bir Tanım: Lolo'dan sonra bizi son olarak Neden bölümü karşılıyor.

www.velvelemecmua.com 
velvelemecmua@mynet.com
velvelemecmua@gmail.com

Facebook'ta: www.facebook.com/mecmuavelvele
Twitter'da:    www.twitter.com/velvelemecmua

Alfaba Fanzin Sayı 2

0 yorum

Kenar kültür neşriyatı Alfabe Fanzin Sayı 2 çıktı. Bizleri güzel yine çok güzel bir kapak ve çok güzel bir arka kapak karşılıyor. Kapağa imzasını atan Merve Dabağoğlu. Bu sayıda da çeşitli türler, dünyalar var!

Bir anıyla -Nesrin Er imzasıyla- başlıyor muhteviyat. Safiye anlatılıyor bize. Adı Safiye olmayan milyonlarca Safiye gibi; "okul duvarının köşesine gelip, çocukları izlerken ne düşünürdü"? Muhteviyatın devamında Ömer Kaçar Çocukça Bir Şeyler anlatıyor. Bakkalın bir çocuğun dünyasındaki yeri ve yaklaşımına karşılık bir annenin çocuk üzerindeki etkisi... "Kapıyı açmamla birlikte ani bir titremeyle tek gözünü açtı(annesi). O gün bana bir şeyler mırıldanmıştı ama yıllar geçti hâlâ anlayamadım..."

Canset Er'in "Kör Sözler"inde -Kendinden geçen ağızların gözü olmayan yüzüne sahip olmalıydım.-görmeden, anlamadan konuşmaya doğan bir tepki var! Sonraki muhteviyat Merve Tursun imzasında Yedi Bin Üç Yüz Yıldır Dünyadasın adlı öykü. " 'Müjdemi isterim, artık kelebekler ölmeyecek…' " Dünyanın zaman çizgisinde bir karmaşa!

Bir sonraki muhteviyat Faruk Demirbilek'in "devamı gelecek sayıda" öyküsü! Bir aşk var! Paylaşmak istememek aşkı! "Her şey nazlı yârimin kafası yarıldıktan sonra başladı." ile başlıyoruz öyküye ve devamını gelecek sayıda bekliyoruz.  Hilal Yıldırım imzalı muhteviyat bir öykü. "Bir şarkı dolanıyor kırmızı saçlarımın arasında." Melodili bir öykü gibi başlıyor!

Sonraki muhteviyat "Duvarsızların Uzaktan Yakından Alakası Olan Hikâyesi" adlı bir öykü." 'İkimizin sınırları… Sınırlar olmazsa bize rahatsızlık veren şeyler olur. En çok da ikimize...' " Sonraki muhteviyatta ise benim imzam mevcut. Sabah adlı öykümü yayımladılar. Bu güzel insanların arasında olmaktan mutluluk duydum, buradan da hep aralarında olmak dileğiyle, teşekkür ediyorum!

Halil İbrahim Erkut'un imzasını taşıyan muhteviyet bir şiir. Zaman Özgür Değil diyor bize. Kumsaati yapısında yazılmış bir şiir! Hemen devamında Burak Çıkırıkçı'nın muhteviyatı mevcut; Histeri adlı şiir! Belki de bir kriz. Sonrasındaki muhteviyat da bir şiir; Mehmet Ali Balkan'ın İçinde Yaşadığımız Deri adlı şiiri. Biz neydik? Korktuk.

Sıradaki muhteviyat bir deneme. Eyüp Tekin Paradigma ve Gelenek üzerine eğiliyor.

Hilal Yıldırım, sıradaki muhteviyatta, Bejan Matur'un Rüzgar Dolu Konaklar adlı kitabını tanıtıyor bize. Hemen ardında Ömer Faruk Güler, Michel Gondry'nin Günlerin Köpüğü filmini tanıtıyor.

Kent Tanımındaki Değişime Bir Bakış ve Ülkemizde Kentsel Bağlamda Kamu Sorunsalı adlı makale ise bir sonraki muhteviyet Murad Adalı imzasıyla karşımızda.

Mantar Pano'yla sayfaların sonuna geliniyor ve sıradaki fanzin bekleniyor! Bu sayıda Raquel Aparicio'nun her biri ayrı güzel illüstrasyonlarıyle bezenmiş fanzinin içi! Değinmeden geçemeyeceğim bir noktadır bu da!

Facebook'ta: www.facebook.com/alfabefanzin
Twitter'da:    www.twitter.com/alfabefanzin
E-Posta:       alfabefanzin@gmail.com




 
Copyright © Kitaplık
S.Y.