30 Ocak 2014 Perşembe

Thérèse Raquin

0 yorum

Emile Zola eseri. Bayan Raquin'in bir erkek çocuğu bulunmaktadır. Camille, hastalıklı, cılız çocukluk geçirmiştir. Bu çocukluk döneminde, Bayan Raquin'in erkek kardeşi kendi kızını evlatlık verir. Thérèse adındaki bu kız çocuğu ile Camille birlikte büyümüşlerdir. Bu birliktelik, yaşlarının kemale ermesiyle evlenmekle sonuçlanmıştır. Thérèse bu evliliği halası için kabul etmiş ve sessiz bir kabullenişle hayatına devam etmektedir. Ancak Camille'in arkadaşı Laurent ile tanışan Thérèse'in ve Raquin ailesinin hayatı değişecektir!

Kanın da dökülmesiyle işler daha da zor bir hale gelecektir! Kan dökülmesi öncesi ve sonrasında Emile Zola, çözümlemeleriyle çok ilginç bir hikaye ortaya koymaktadır. Bu aşk hikayesini diğerlerinden ayıran, başkahramanların ruhsal çözümlemeleridir. Süreç boyunca kişiliklerdeki dalgalanmaları görmek okunulası bir kitap sunmaktadır. Yol ayrımlarında, kahramanların seçimleri dışında olası diğer seçimlerin de sonuçlarını düşünmek kitabı daha da değerli kılmaktadır. İnsan ruhuna incelikli bir eğiliş olan roman bizlere bir aşk hikayesi sunmaktadır.

Rutubet kokan bir binada, görünenler ve görünmeyenlerin yanı sıra, yan kahramanların gözünden baktığımızda Raquin ailesi sorunsuz bir aile iken, Raquin ailesi, gerek beyinlerinin sınırları içerisinde gerek beton sınırlar içerisinde bambaşka hayatlar yaşamaktadırlar.
"İnsanlar bazen ölürler," diye mırıldandı. "Yalnız, sağ kalanlar için durum tehlikeli olur." (sayfa 41)
Emile Zola'nın bu ince işlenmiş romanı, bir hayatın, birçok yönden görünüşünü ve içini anlatmaktadır. Sadece bir aşk romanı değildir. Bir katilin ruh çözümlemesi bir tanığın çığlığıdır bu roman.

Bendeki kitap Varlık Yayınları'ndan Samih Tiryakioğlu çevirisiyle 2010 tarihli dokuzuncu baskısıdır.

Varlık Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

28 Ocak 2014 Salı

Alfabe Fanzin Sayı 8

0 yorum

Yeni sayı beklenenden birkaç gün erken geldi! Bu benim için çok güzel oldu. Her zaman beğendiğim gibi bu sefer de çok güzel bir kapakla geldi. Ön ve arka kapaklarla birlikte iç çizimler Çiğdem Koç imzasını taşımaktadır. Arka iç kapaksa Yaşlı Bunak imzasını taşımakta. Sırada muhteviyat var.
Sunuş; Derken Fanzin Elden Ele... - Burak Çıkırıkçı
Şiir; İki Maymun - Ahmet Aykut
Öykü; Fındık Kabuğu - S. Run
Şiir; Baykuş Islığı - Tan Doğan
Düzyazı; Yasaklanan Şenlikler - Fırat Akova
Anı; Göklerin Dili Olsaydık - Birce Altın
Şiir; Karda Yürüyen Çıplak'ın Seyahatnamesinden I - Burak Çıkırıkçı
Öykü; Kerevizle Konuşmalar - Umut Tugay Temel
Şiir; Olmak Sevdası - Berk Çetin
Şiir; Gerçeğin Sanrısı - Canset Er
Öykü; Şeytani Çürük Dişin Saldırısı - Yahya Macaroğlu
Şiir; Kaybeden Beden'lere den den'lere - Mert Öztürk
Düzyazı; Birçok İsmi Olan - Ece Çavuşoğlu
Şiir; Teçhiz Tamam - Ömer Kaçar
Öykü; Biraz Daha Işık! - Eyyüp Yıldırmış
Şiir; Tesirli - Oktay Yılmaz
Şiir; Paslı Teneke - Mehmet Rayman
Öykü; Otobüs - Samet Yangın
Şiir; Çilehane - Emre Güngör
Öykü; Kar Taneleri Yeterince Yalnız Değil - Furkan İşlek
Farkedileceği üzere bu sayıda Düşünce Platformu yok. Ancak bu önümüzdeki sayılarda da olmayacağı anlamını taşımamalıdır. Zira yeni sayılarda yeni konular platformda işlenecektir.

Derken Fanzin Elden Ele, başlıklı, Burak Çıkırıkçı imzasını taşıyan sunuşla başlıyor fanzin.
Edebiyat bu süreçte oldukça tahrip edildi bana kalırsa, şimdi insanlar fanzin gibi eski usûl bir yayını tekrar sahipleniyor.
İki Maymun şiirine Ahmet Aykut;
biri lâl
diğeri âmâ idi
dizeleriyle başlıyor.

Fındık Kabuğu'nda S. Run bir adam ile, bir doktorun öyküsünü bizlere şairane bir üslupla sunuyor.
Ben küçük bir çocuğum!
Ha-ha.
Çocuklar zaten küçük olur, değil mi? 
Baykuş Islığı şiirine Tan Doğan;
ıslık çaldı baykuşun... duydun mu...
hadi bin kayığına sırtında kamburun
dizeleriyle başlıyor.

Yasaklanan Şenlikler başlıklı düzyazısında şiirsel bir üslupla karşımızda Fırat Akova.
Evet evet, o evin eşiğindeydi işte, yüreğim sabahlıyordu
huzurunda.
Göklerin Dili Olsaydık başlıklı anısında Birce Altın, modern zaman insanlarının zamanla birlikte yaşayışını anlatıyor.
Sizler gecenin üçünde yaş toprağa yatıp yıldızları seyrettiniz mi? Sokak ortasında duyduğunuz bir müzikte müziğin ritmine uyup dans etmeye başladınız mı?
Karda Yürüyen Çıplak'ın Seyahatnamesinden I şiirine Burak Çıkırıkçı;
Erguvan Kasrı II. Perişan döneminde inşaa edilmiş,
esir kemiği konstrüksiyon bir yapıdır. 
dizeleriyle başlıyor.

Kerevizle Konuşmalar adlı öyküsünde Umut Tugay Temel, bize bir adamın kendi kereviziyle sohbetini aktarıyor. Kereviz sessiz dinliyor, adam anlatıyor... Diğer insanlar..?
Hâlâ göklere bakamıyorum. Şu kırmızılıktan korktuğum kadar, ölü yıkayıcılardan korkmuyorum. 
Olmak Sevdası şiirine Berk Çetin;
bir daha doğmamak üzere*
mısrasıyla başlıyor.

Gerçeğin Sanrısı şiirine Canset Er;
Yürümek ne de zor bu şehirde.
İstemsizce sergilenen bir obje gibiyim.
dizeleriyle başlıyor.

Şeytani Çürük Dişin Saldırısı'nda Yahya Macaroğlu bizlere Veysel'in hikayesini anlatıyor. Veysel'in battaniyesi, içinizi üşütecek!
İşte şimdi bu beğendiği üç tarafı kapalı, tepesi dikdörtgen önü de artık kullanılmayan ray eskileriyle kaplı bu istasyon köşesinde yatağını hazırlamak derdinde.
Kaybeden Beden'lerde den den'lere şiirine Mert Öztürk;
İlk aralıktan sola çıkınca, kendiyle kalanlar
tutunamayanlar
mısralarıyla başlıyor.

Birçok İsmi Olan adlı düzyazı -Ece Çavuşlu imzasıyla- bizlere yerlatından sesleniyor!
Artık kim olduğuma dair bir fikrinizin olmadığını biliyorum. Ben, çokların karşılayıcısı, on yedi yüzyıldır unuttuğunuz, görmezden geldiğiniz, Tanrı. Yeraltı krallığımdan sizi hâlâ izliyorum ve yanıma geleceğiniz günü bekliyorum.
Teçhiz Tamam şiirinde Ömer Kaçar bizlere bir kıta sunuyor.
Bizim Zahide'yi bir temiz yıkamışlar. 
mısrasıyla başlıyor.

Biraz Daha Işık! adlı öyküsünde Eyyüp Yıldırmış bir şehir akşamında bir adamı ve onun tanıdığı güvercinsever bir başka adamı anlatıyor.
Yaz, kış demeden her gün öğleden sonra kuş hapisanesinin kapılarını açar, onları azad ederdi. Ama onlar kapalı bir dam ve hazır yemek varken uçup gitmektense gökyüzünde kısa bir volta atıp geri dönmeyi yeğlerlerdi.
Tesirli adlı şiirine Oktay Yılmaz;
Uçurtma uçmayan dünyada bilmiyoruz
el el üstünde kimin eli var. 
dizeleriyle başlıyor.

Paslı Teneke şiirine Mehmet Rayman
sesiniz geliyor
kediniz yok ortada
mısralarıyla başlıyor.

Otobüs isimli öykü benim imzamı taşıyor. Bu noktada Alfabe Fanzin ekibine ve kalemlerine teşekkürü borç bilirim! Sessiz bir çığlık olan fanzine seslerini kattılar! 1 Şubat günü saat 15'te Kadıköy 26A Sahaf'ta toplanılıyor!

Çilehane adlı şiirine Emre Güngör;
Benim yüreğim üzüm değil ki
Niye tunçla döverler, beni
mısralarıyla başlıyor.

Kar Taneleri Yeterince Yalnız Değil'de Furkan İşlek cennet yolu üzerindeki bir bar sohbetini bizlere aktarıyor.
-Kar daha ne kadar devam eder dersin?
-Artık durmaz iki ay böyle devam eder.
-Geçtiğimiz üç yıl hiç iki ay devamlı yağmadı. Nerden çıkardın iki ayı?
-Çünkü o üç yıl dışında geçmiş yirmi yıl iki ay aralıksız yağdı.
Bir fanzin de böyle bitiyor! Yeni sayı yine biraz erken çıkar mı bilinmez ancak yeni sayının kendini beklettiği kesin!

Alfabe Fanzin
Twitter'da Alfabe Fanzin
Facebook'ta Alfabe Fanzin
İmge Kitabevi

27 Ocak 2014 Pazartesi

Değirmen

0 yorum
Sabahattin Ali eseri. Bambaşka dünyalara götürüyor, yaşatıyor ve o şaşkınlıkla bırakıyor! Sabahattin Ali, insanın bamteline dokunuyor. Bu kitapta, yazarın kendi önsözü de bulunuyor. 

Dönemin gerçeklerinden kaçmadan, gerçekleri saklamadan kendi üslubuyla anlatan Sabahattin Ali'nin sorgusal öyküleri nadide öyküler arasındadır. Kitap üç bölümden oluşuyor. Öyküleri okudukça bölümlerin özü seziliyor.

İçindekiler
Yazarın Önsözü
Birinci Kısım
Değirmen
Kurtarılamayan Şaheser
Kırlangıçlar
Viyolonsel
Birdenbire Sönen Kandilin Hikâyesi
İkinci Kısım
Bir Delikanlının Hikâyesi
Bir Gemici Hikâyesi
Kazlar
Bir Firar
Kanal
Candarma Bekir
Sarhoş
Üçüncü Kısım
Bir Cinayetin Sebebi
Bir Siyah Fanila İçin
Komik-i Şehir
Değirmen'de bir aşk hikayesi anlatılıyor. İnsan sevdiğine ne verebilir, ne kadar verebilir temelinde sorgulanan bir buluşma. Bir çingene çalgıcısı, bir köyde bir kolu eksik bir kıza aşık olur.

Kurtarılamayan Şaheser'de bir şair, bır kıza aşık olur. Sanatıyla kendini ispatlamaya çalışan şairi, kız bir türlü sevmemektedir. Lakin şair daha iyi eser vermek adına uğraşmaktadır. Bu uğraşı ile kendine bir yolculuğa çıkmıştır.

Kırlangıçlar, insanların kuş halidir. İki kırlangıç bir ağaç dalında karşılaşırlar. Farklıdırlar, aşıktırlar. Kırlangıçlar üzerinden insanları anlatan Sabahattin Ali, masalsı bir üslupla bilindik bir dünyada bir mevsim anlatıyor!

Viyolonsel'de siyahî insanlar ülkesinde, bir beyaz adamın hikayesi. Bu beyaz adamla eşi bir gemi kazası sonucu oradadırlar. Bu kadınla erkeğin gerçek hikayesi viyolonsel tellerinde birer nota oluyor.

Birden Bire Sönen Kandilin Hikayesi'nde masalsı üslupla, aşka felsefi bir yaklaşım anlatılıyor. Bir iskeletten insan ne kadar korkabilir?

Böylece ilk kısım sona eriyor.

Bir Delikanlının Hikâyesi'nde kitaplarıyla kendi başına yaşayan bir adamın gözünde kadını anlatıyor Sabahattin Ali.

Bir Gemici Hikâyesi'nde gemide kazancı olarak çalışan bir gencin hayatı hikâye edilmiş. Kekemeliği yüzünden okulunu bitirememiş ve son çalıştığı gemide, gemi çalışanları açtır. Sorgulama böylece başlar.

Kazlar'da; kocası hapishanede olan bir kadının, kocasının mektubu üzerine kaz bulma mücadelesi anlatılmaktadır. Şehre yürüyerek gitmek dokuz saattir...

Bir Firar'da hırsızlıkla suçlanan bir adamın iç çatışmasını okuyoruz. Aslında suçsuzdur. Ancak yediği dayağın etkisiyle itiraf etmiştir. Ancak çaldıklarının yerini hala söyleyememiştir...

Kanal'da, çocukluk arkadaşı olan iki adaş adamın aralarına su kanalı girer! O topraklarda sular kırmızı akar...

Candarma Bekir, hemşehrisi olan mapus kişinin sevkinden sorumludur. Ancak olayların rengi değişir. Mapus kişinin cezasıyla yüzbir senedir.

Sarhoş bir çalgıcı akşam eve gelir. Karısının öfkesiyle karşılanır...

Böylece ikinci kısım biter. Öykülerin konuları bile, biraz olsun kısımların konularını sezdirmektedir.

Bir Cinayetin Sebebi ne olabilir? İnsan ne için başka bir insanı öldürür? Dört seferdir mahkemesi ertelenen sanık, bize bunları son celsede açıklıyor.

Bir Siyah Fanila İçin, insan hayatını ne kadar değiştirebilir? Kaymakamlıktan ayakkabı boyacılığına bir öykü.

Komik-i Şehir'de otoritenin, önyargıların ve aşkın bir harmanı anlatılıyor... Komik olmayan bir hikaye...

Bendeki kitap, Şubat 2013 tarihli 14 Yapı Kredi Yayınları baskısı. Kitabın ilk baskısıysa 1935 tarihli.

 Yapı Kredi Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

22 Ocak 2014 Çarşamba

Galîz Kahraman

0 yorum
İhsan Oktay Anar'ın son kitabı! 17 Ocak 2014'te çıkan bu kitabı, bitmesin diye uğraşıp ancak bu kadar süre uzatarak okuyabildim.
Hüüüüüüüüüüüüüüüp! Jjjjjjjjjjjjjjjjt! Nah-ha!
Türk Dil Kurumu, "galiz" kelimesini şöyle açıklıyor:
 galiz
sf. Kaba ve çirkin, iğrenç.
 Güncel Türkçe Sözlük
galiz  
Tembel.
 Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
galiz  
Zayıf, cılız.
 Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

İhsan Oktay Anar'ın daha önceki kitaplarında olduğu gibi, bu kitap için de sözlük hazırlayacak olan arkadaşlarımız elbette vardır.

İşte bizim galîz kahramanımız İdris Âmil Hazretleri'nin başından geçenleri okuyoruz. Kasımpaşalı olan İdris Âmil Efendimiz, şair ruhlu(?) bir kişidir. Bu şairanelik, cins-i latif içindir. Böylece kadınlar kendisine divane olacaklardır! Bu sanat yolunda, başına olmadık işler gelen Efendimiz, bir çok karakterle karşılaşıyor.

İhsan Oktay Anar'ın yine muhteşem üslubuyla muhteşem bir roman, muhteşem(?) bir kahraman okuyoruz! Olayların akışı içine kendimizi bırakmaktan başka bir şeye ihtiyaç yok! Karakterlerin tanıdıklığı da okuyucuyu ayrıca şaşırtacaktır!

İhsan Oktay Anar'ın o eşsiz kurgusunda, bir çok yere, birçok konuya yolculuğun tadı yine damağınızda kalacak! Yeni kitabı şimdiden beklemeye başladım! Umarım çok uzun bir ara vermez!
Bu hâdiselerin cereyan ettiği devirlerde, devletimiz sanatçıları daha bir ciddîye alırdı. O zamanlar üç grup sanatçı vardı. İlki, devletin halktan topladığı parayla Evropa'ya gönderilenlerden ibâretti ki, bunlar için 'takdirnâmeler' tanzim edilirdi. İkinciler daha bir ciddîye alınır, yazdıkları her bir kitap ilgili memurlarca satır satır okunur, haklarında 'fezleke', 'iddianâme', 'gerekçeli hüküm' gibi kâğıtlar hazırlanırdı. 'Artist vesikası' verilen üçüncü gruptakiler ise bazı tiyatro kumpanyalarında, daha da acısı pavyonlarda çalışırlardı. (sayfa 38-39)
Bu gibi daha niceleri var! İhsan Oktay Anar'ın kelimeleriyle yaşamı izlemek... Bitmesin istenilen kitaplardan! Defalarca okunacaklardan! Hayatın kendisi!
Çünkü bir romanın iki tür okuyucusu olurdu: Zeus gibi olanlar ve Yahova'ya benzeyenler. Evet, gerçekten de, 'ilah romancılar' gibi 'ilah okuyucular' da olurdu. Kadîm Yunanlar'ın ilâhları antropomorfik idi, yani kendilerine benzer, yiyip içip sefâ sürer, zinâ yapar ve bazen de acı çekerdi. Fakat insanları kendi sûretinden yaratan Yahova'ya göre, insanlar teomorfik idi. İlâhlar insana benzeyince iş kolaydı, insanlar "bu da bizden" deyip hayatlarına devam ederlerdi; ama insan ilâha benzedi mi, yükleneceği mesuliyet ziyâde olurdu. Zaten insanın eti ne budu ne idi; kaldı ki bir ilâha benzesin! Ama bazıları bundan memnun gibiydiler. İşte Zeus'a benzeyen okuyucu roman okuduğu sırada eğlenip güler, bazen ağlar, kısaca hayattan zevk alırken, Yahova'ya benzeyen okuyucu böyle yapmazdı! Onun için kitapçı dükkânına gideceği gün, âdeta Mahşer Günü idi, tövbe estağfurullah! Bu okuyucu Yahova'nın bizzât kendisi olarak kitapçıya gittiğinde, onun teomorfik yahut egomorfik kulları olması gereken romancılar, önünde el pençe divan durmuş vaziyette bekler olurlardı. (sayfa 159-160)
İhsan Oktay Anar'ın kaleminden sanatçıya ve okuyucuya bir bakıştı bu iki alıntı. Daha bir çok konu üzerine ince ince işlenmiş cümleler kitapta mevcut. Bu düzen içinde, kurgu içinde okumanın keyfi bir başkadır. İnsanların sınıflanması veya incelenmesi açısından başucu kitabıdır!

Keyifle okunacak, özenle saklanacak, sonra tekrar okunacak, üzerine düşünülecek bir kitap! İleride çocuklarıma okutacaklarımdan!

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan Ocak 2014 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
İletişim Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

Hüüüüüüüüüüüüüüüp! Jjjjjjjjjjjjjjjjt! Nah-ha!

20 Ocak 2014 Pazartesi

Her An Mucize

0 yorum

Ralph Marston'ın ikinci kitabı! 


Bu kitabın benim için bir özelliği daha var. Her üniversite öğrencisinin yaşadığı final dönemi ruhu içerisindeyken, kitap bana ulaştı. Geleceğinden haberim olmayan bu kitap, benim için hoş bir sürprizin ötesine geçti. Her An Mucize diyerek, final döneminde mavi kapağıyla karşıma çıktı! Mavi rengin bilimsel özelliklerine ve insan üzerindeki etkisine değinmeyeceğim. Kitaba baktığınızda sezdiklerinizi size bırakıyor, maviyi düşünün diyorum.

Mavi kapağından sonra; kitap, Günde Bir Doz Motivasyon'daki gibi, kurgulanmış. Ralph Marston, greatday.com sitesinde yazdıklarından seçtiklerini sınaflandırarak başlıklar altında toplamış. Günde Bir Doz Motivasyon'daki gibi okunan kitap; yanından kitabı eksik olmayanlar için, kendine yer açıyor! Bu da demektir ki birden fazla kitap taşımaya hazırlıklı olun! 

İçindekiler şu şekilde:
Her Şeyde Gizli Mucize
Giriş
Minnettarlıkla Yaşamak
Sahici Yaşamak
Olumlu Bir Tavırla Yaşamak
Kendini Bilmek Ve Anlamak
Hayattan Öğrenmek
Esnek, Yaratıcı Açık Bir Zihinle Yaşamak
Cesaretle Yaşamak
Eylem İçinde Yaşamak
Değer Yaratmak
Sebatla Yaşamak
Saplanıp Kalmayın
En İyiyi Bekleyerek Yaşamak
Kontrolü Bırakmadan Yaşamak
Sahip Olduklarından En İyi Şekilde Yararlanmak
Ânı Dolu Dolu Yaşamak
Huzurlu Yaşamak
Zorluklar Arasında Yaşamak
Amaçla Ve Anlamlı Yaşamak
Değerli Hayatınız
İlk kitaptaki gibi, anabaşlıkların altında altbaşlıklar dizilimiş durumda. Bu kitapla birlikte, bitirmeden bloga yazdığım ikinci kitap oldu! Bitinceye kadar çantadan eksik olmayan, bittikten sonra da kitaplıktan alınıp alınıp okumalık bir kitap! Her gün bir doz motivasyonla, her anın bir mucize olduğunu unutmamak güzel bir şey! 

Ralph S. Marston, Jr. bizi bu kitabında bir şiirle karşılıyor;
Merak ettiğin olur mu hiç
her şeyde gizli mucizeyi? (sayfa 9)
Bu dünyada onlardan (olumsuz şeylerden) çok daha fazla olumlu şey var. O kadar çok ki artık kanıksadık. Bütüne baktığımızda bugün, algımızın sınırlarını aşacak denli güzeldir ve harikuladedir. (sayfa 30)
Kitap, Ocak 2014 baskı tarihli olup Işıl Aydın çevirisidir. Başta Işıl Ölmez olmak üzere, Koton Kitap'a, bana böyle güzel bir sürpriz yaptıkları için de ayrıca teşekkür ediyorum. Zira bunaldığım bir anda ilaç gibi geldi!
https://www.facebook.com/HerAnMucize


Kitap
Koton Kitap
İdefix.com
Kitapyurdu.com

15 Ocak 2014 Çarşamba

Günde Bir Doz Motivasyon

0 yorum
Günde Bir Doz Motivasyon Kapak

Ralph S. Marston, Jr.ın kitabı. Beklediğimden çok iyi bir kitap. Zira kişisel gelişim kitaplarında hep bir tuzu kuruluk meselesine takılırım. Yazarının tuzu kurudur, bu yüzden rahatlıkla konuşabilir, yaklaşımına sahip olmuşumdur. Ancak bu kitapta işler daha farklı. Ralph Marston, kendisinin de önsözde belirttiği gibi, ani bir aydınlanma falan vaat etmiyor. Zaten bildiklerimizi bizlere kısaca hatırlatıyor. Bu olaya greatday.com sitesiyle başlamış. Günbegün yazıyor. Kitabının adı da buradan geliyor. Ayrıca 1995'ten beri bunu yapmış olması da bir başka başarıdır. Ralph Marston'ın bu çabası, istikrarı, yazdıklarının sadece bir tuzu kuruluk ürünü olmadığını da gösterir.

Ralph Marston, böylece blogunda birikenler arasından seçtiklerini sınıflandırıp kitaplaştırmış. Gayet de başarılı gayet de amacına hizmet eden bir kitap ortaya çıkmış! Bu günlük yapısından dolayı da Ralph Marston -yine önsözde belirttiği gibi- oturup uzun uzun okumalık bir kitap değil, alıp bir bölüm okuyup bırakmalık, daha sonra tekrar alıp okumalık bir kitap sunuyor. Bu yapısıyla da benim ilk defa bir kitabı bitirmeden buraya yazmama sebep oluyor!
Ralph Marston'ın ikinci kitabı: Her An Mucize
İçindeki başlıklar şöyle olmakla birlikte her başlığı da birçok alt başlığı mevcut.
Günü Yaşamak
Hayatın Güzelliği
Yön ve Bağlılık
Olumlu Beklentiler
Hedefler ve Hayeller
Kontrol ve Sorumluluk
Zorluklar
Disiplin ve Odaklanma
Değer ve Değerler
Minnettarlık
Olumsuzluğu ve Korkuyu Yenmek
En Yüksek Performans
Olasılıklar
Başarıya Giden Yollar
İçinizdeki Cevheri Çıkarın
Sorunlar ve Fırsatlar
Huzur ve Kabullenme
Zenginlik ve Bolluk
Harekete Geçmek
Bir şeyleri hatırlatırken Ralph Marston, kullandığı benzetmeler de dikkat çekici. Bazılarını zaten biliyor olacaksınız, bazılarınaysa o yönden bakmadığınızı fark edeceksiniz. Bu iç içelikle birlikte, kitabı elinize aldığınızda bir başlıkla kalmadığınızı fark edeceksiniz! Bu da kitabın ayrı bir başarısıdır!
Okyanusu geçen bir gemi, yolculuğun %90'ında rotanın dışında seyreder. Ancak seyir subayı varılacak noktayı bildiğinden, yol boyunca, gemi rotasından çok fazla şaşmadan gerekli müdahaleleri yapabilir. Seyir süresince yapılan bu müdahaleler hayati önem taşır. Kesin bir varış noktasının yokluğunda ise bu müdahaleleri yapmak imkansızdır.  (sayfa 31)
Bendeki kitap, Işıl Aydın çevirisiyle, Koton Kitap, Eylül 2013 tarihli Koton Kitap Tanıtım kopyasıdır. Kitabı yayına hazırlayan ve bu kitapla beni buluşturan Işıl Ölmez'e ve Koton Kitap ailesine teşekkür ediyorum!
Günde Bir Doz Motivasyon Arkakapak


Kitabın internet sitesi: gundebirdozmotivasyon.com
Ralph Marston'ın Twitter hesabı: twitter.com/ralphmarston
Ralph Marston'ın The Daily Motivator sitesi: greatday.com

Kitap:
Koton Kitap
İdefix.com
Kitapyurdu.com

14 Ocak 2014 Salı

Sarnıç

0 yorum

Sait Faik Abasıyanık öyküleri. Öykülerin hazin bir hikayesi vardır gözümde. Okunur, bir zaman unutulur ve tekrar hatırlandığında ilk etkisinin yanı sıra yeni etkileri olur. İnsandaki birikmişliğin artışı öykülere bakışı da etkilemektedir. Öyledir ki zaman zaman geriye dönerek öyküleri tazelemekte fayda vardır. Bunun dışında, Sait Faik'in üslubu da insanı ayrıca etkilemektedir.

Çocukluk yıllarımda babamın bir Sait Faik kitabını bulmuştum. Hangi öyküsüydü, hangi kitaptı, hangi yayıneviydi hatırlamıyorum. Sararmış yaprakları ve kitap kokusuyla elime almış okumaya başlamıştım. Öyküden aklımda kalan, "yamaç" olmuş, bir sokağın rampasıydı... O rampayı tekrar bulamadım...

Öykülerin işte böyle de bir etkisi de vardır. İlk etkiyi, ileride tekrar okumakla da edinmek zordur.

İçindeki öyküler:
Sarnıç
Kalorifer ve Bahar
Beyaz Altın
Bir Karpuz Sergisi
Mavnalar
Gece İşi
Hancının Karısı
Loğusa
Ormanda Uyku
Kim Kime
Park
Gaz Sobası
Plaj İnsanları
Davut'un Anası
Grenoble'de İtalyan Mahallesi
Marsilya Limanı

Sarnıç'ta lise hayatından erişkinliğe uzanan bir zaman diliminde, dostluk arkadaşlık ve aşkı anlatıyor Sait Faik.

Kalorifer ve Bahar şehre gelen yeniliklerin çocuklar üzerinden anlatılmasıdır.

Beyaz Altın'da bir katip ile bir köy ağasının ilişkisi ile ambarlarda fazladan ürün çıkmasını anlatıyor Sait Faik. Fazla ürünü fark eden katip tecrübesine bir yenisini ekliyor.

Bir Karpuz Sergisi açmak ister iki arkadaş...

Mavnalar köprü başından, bir arkadaşlık hikayesidir.

Gece İşi gececi bir kahvede bağlanan iştir...

Hancının Karısı, bir adam, bir han ve bir köpek etrafında beklenen...

Loğusa'da yaşı geçmiş bir baba, onun evlenmiş, oğlu ve kızı üç katlı bir evde altlı üstlü oturmaktadır. Baba, genç bir kadınla evlenir...

Ormanda Uyku'da kadın erkek ilişkise bir bakış ve yazma ihtiyacı...

Kim Kime'de kocası ölen bir kadın yardım aramaktadır.

Park'ta bir şehrin uyanışı...

Gaz Sobası köy kahvecisinin köye getirdiği bir başka yeniliktir. Onu diğerlerinden ayıran bir şey vardır...

Plaj İnsanları birtakım insanlar plajda gezinmektedirler.

Davut'un Anası'nda bir dipnot bulunmaktadır: Kurum'da "Davud'un Anası" adıyla yayımlanan bu hikaye, Varlık Yayınları'ndan çıkan kitapta "Davud'un Aynası" adıyla yer almış, ancak "İçindekler" listesinde "Davud'un Anası" olarak geçmiştir. Davut, annesiyle birlikte Ali Öğretmen'inde kalmaktadır. Annesi Ali Öğretmen'e ev işlerinde yardım etmektedir.

Grenoble'de İtalyan Mahallesi'ne girmek insanları neden ürkütür?

Marsilya Limanı uzaktaki yakın bir liman, bir değişim, bir bütün...

Bendeki kitap Kocaeli Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'ne ait olan Yapı Kredi Yayınları'ndan 2010 tarihli 15. baskısı.

Kitap:
Yapı Kredi Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com




6 Ocak 2014 Pazartesi

Alfabe Fanzin Sayı Yedi

0 yorum

Alfabe Fanzin yeni yılda yeni sayısıyla ve yeni mizanpajla karşımızda! Yeniliklerle dolu bir sayı.
Kapaklar ve çizimler Çiğdem Koç'a ait. Mizanpaja imzasını atansa Esra Melody Butcher. Fanzini yayıma hazırlayanlarsa Ömer Kaçar, Canset Er, Aykut Kırşan ve Burak Çıkırıkçı. Hemen muhteviyata geçelim. Muhteviyatta da "sağa çevir" ile karşılaşmak benim için de çok şaşırtıcı oldu! Çok da güzel olmuş.
Şiir; Yazıyordum Ben Kuşlar Omuzlarımda - Fırat Akova
Öykü; Kamufle Olmasın Ten - Canset Er
Şiir; Yerküre: Beş Metrekare - Ömer Kaçar
Günce; Anlamlandırmak Ne Ki? - Birce Altın
Şiir; Bando Sessizliğinde Yola Koyulanlar İstasyonu - Oktay Yılmaz
Deneme; Kafamın İçinden Se(k)sler Geliyor! - Berat Doğan Özkabadayı
Düzyazı; Ah İstanbul - Matruşka
Öykü; Ayna - Samet Yangın
Şiir; Bir Salyangozun Derlenmiş Anıları - Burak Çıkırıkçı
Deneme; Dengeye Çeyrek Kala - Ufuk Dönmez
Öykü; Boşluk - Pınar Gürgenli
Düzyazı; Modern Anne - Ece Çavuşoğlu
Şiir; Sevinçlerimin Başlangıcı - Berk Çetin
Öykü; Hiçbir şey, Her şeydir! - Umut Tugay Temel
Şiir; Karanlık - Altay Kenger
Düzyazı; Amma, Fakat ve Lâkin - Kardelen Çanak
Düşünce Platformu; Edebiyatta "Kadın"
Yazıyordum Ben Kuşlar Omuzlarımda'ya Fırat Akova,
"yazıyordum ben
birbirimizin adlarını sözlükte ararken" 
dizeleriyle başlıyor.

Kamufle Olmasın Ten'de Canset Er, kadın bedenine bakış üzerine bir öyküyle karşımızda. Kadın bedenini, kadının varlığını ve kadına bakışın keskinliğini aktarıyor.
"İlerlemeye başladı. Küçük elleriyle neresini kapatarak yürümeliydi?"
Yerküre: Beş Metrekare'ye Ömer Kaçar,
"Bir tenkeye atlayıp, uç noktalara doğru bir yolculuğa çıkıyorum.
Ay tepemde, ay başımdan eksik olmaz, ah ne kadar da bıkmışım." 
dizeleriyle başlıyor.

Anlamlandırmak Ne Ki? Birce Altın'ın insan ve anlam üzerine bir günlük gözlemini sunuyor.
"Bugün fark ettim ki eskisinden çok daha fazla sayıda insanla çok daha kısa süreli ilişkilere sahip oluyoruz."
Bando Sessizliğinde Yola Koyulanlar İstasyonu'nu Oktay Yılmaz,
"tanıdık yüzyıllar yaşanıyor insandaşlar arasında
farklı düşlerde çalışsak da mirim, aynı anda başlar mesaimiz"
dizleriyle sonlandırıyor.

Kafamın İçinden Se(k)sler Geliyor! diyor Berat Doğan Özkabadayı. Televizyona, televizyonun etkilerine tepkisini gösteriyor.
"Şimdi kalkın ve sokağa çıkın. Çocuklarınızı parklarda oynarken izlemeyi özlemediniz mi?"
Ah İstanbul diyor Matruşka. İstanbul değişiyor, İstanbul başka. Gidenlerle kalanların şehri İstanbul.
"Ah nasıl da güzeldi istasyon çayları, gitmek meselesi üzerine konuşurken İstanbul'la. İstanbul'un boğazını farenjitken gördün mü hiç?" 
Ayna'da ben karşınıza çıkıyorum. Bu nokta -adetim üzerine- Alfabe'de emeği geçenlere teşekkür etmek noktasıdır. Alfabe parçaları, bir araya gelerek anlatır, kenardan, hayatı.

Bir Salyangozun Derlenmiş Anıları'na Burak Çıkırıkçı
"Çırılçıplak duruyoruz dünyada,
Ellerinde okyanus geçen kitaplar,
'üç masa ötemizde bafra içen bir Tanrı'
Durmadan bizi kaydediyor."
dizeleriyle başlıyor.

Dengeye Çeyrek Kala'da Ufuk Dönmez mutluluk ile mutsuzluk arasında dengeyi anlatıyor.
"Birini çok seversen, metrobüste herkese yer veresin gelir. Söğütlüçeşme'den bırak Edirnekapı'yı, Edirne'ye kadar ayakta gidersin gerekirse, gerçek âşık yürüyerek de gider."
 Boşluk'ta Pınar Gürgenli bir kadını, Selda'yı anlatıyor bize. Şahap'la da tanışmak talihsizliği de yanında geliyor.
"Selda, hazırlıklarını tamamlayana kadar evde dört döndü bütün gün. Kan ter içinde kaldığı için üç defa duş aldı. Kendini kelebek gibi hissediyordu. Uçuyordu, zarifti, hafifti... Mutluydu."
Modern Anne'de Ece Çavuşlu modern anneyi anlatıyor.
"Kızım ben senin şu hâlini çekip internete koymaz mıyım? Altına da büyük harflerle 'annesinin canısı bitanesi aşkısı' yazıp seni yerin dibine sokmaz mıyım? İnternet çıktı mertlik bozuldu artık. Bir modern anne olarak çocuğumu dövmüyor, rencide ederek terbiye ediyorum."
Sevinçlerimin Başlangıcı'na Berk Çetin,
"Sinsice bir zehirbazlık oynanıyor omuzlarımızdan aşağı
Çakal geçinen miskinler tekkesi bu maçı kazanmalı!" 
dizleriyle başlıyor.

Hiçbir şey, Her Şeydir! diyor Umut Tugay Temel bir dalış anı sunuyor bizlere. Sokak jargonuna kulak misafirliği eden bir adam, birden görevine dönüyor.
"Bir de memleketten haber almıştır sevdiğinin bir başkasına gelin gittiğini. Aklının son kırıntılarını da işte böyle martılara savurmuştur. " 
Karanlık'a Altay Kenger,
"geceleri yalnızlığı alırım koynuma
sabaha kadar koyun sayarız, koyun koyuna." 
dizleriyle başlıyor.

Amma, Fakat ve Lâkin'de Kardelen Çanak insanlara bakıyor.
"Artık atasözleri de yok. Kimse 'kraldan çok kralcı" kesilemiyor çünkü cümleler ben'le başlıyor." 
Düşünce Platformu'nda bu sayıda Edebiyatta Kadın konusu işleniyor. Platformda; Ahmet Barış Ay, Emre Gürkan Kanmaz, Sena Türkmen, Cemil Aydın, Eyüp Tekin, Samet Yangın, Ece Çavuşlu, Yahya Macaroğlu var!

Son olarak arka iç kapak çizimiyle bu sayı da bitiyor! Yeni sayıyı merakla bekliyorum! İyi seneler.

İmge Kitabevi'nde Alfabe Fanzin Sayı 7

Twitter'da: twitter.com/alfabefanzin
E-Posta: alfabefanzin@gmail.com
Alfabe ne dinliyor? wob.io/#/stations/6601

3 Ocak 2014 Cuma

Yaban

0 yorum

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun müthiş eseri. Geçmişte okunan kitapların tekrardan okunması başka bir tattır. Bu da öyle oldu. Yaban'ın o yalnızlığını ta iliklerimde hissederken, o durağan zaman içinde köylünün de davranışları kendim görmüşçesine tanıdıktı. Yaban'da anlatılan konu dışında beni en çok etkileyen, o durağanlık, o ayrıklıktı.

Ahmet Celâl, umumi harpte sağ kolunu kaybetmiş bir subay. Çanakkale Savaşı'nda da bulunmuş... Gazi olunca haliyle ordudan ayrılıyor. İstanbul'a dönmek yerine, erlerinden Mehmet Ali'yle onun köyüne dönüyor. Oradaki köy yaşamına alışmaya çalışırken, aydın ile köylü çatışması temelinde, Kurtuluş Savaşı'ndan bir kesit sunuluyor.

Bu kitap ders kitabı olacak nitelikte bir kitap! Zira kitaptaki karakterlerin, ne kadar tanıdık olduğuna şaşırmamak elde değil! Bununla birlikte, bu tanıdıklığın günümüzden kaynaklanması ise daha da şaşırtıcı bir olaydır! Tanıdıklık içinde, bir ayrıklık içinde savaş yıllarına dönüyoruz. Mehmet Ali'nin akıbetiyse, gözümde çok ince bir göndermedir.
Türk köylüsünün ruhu, durgun ve derin bir sudur. Bunun dibinde ne var? Yalçın bir kaya mı, balçık yığını mı, bir yumuşak kum tabakası mı? Keşfetmek mümkün değildir. (sayfa 20)
-Beyim, geceleri, sabahlara dek mırıl mırıl ne okuyup duruyorsun? Seni büyü yapar sanırlar. (sayfa 21)
Bu çocuk, belki bir daha dönmeyecek. Yüreğimde derin bir kasvetle arkasından yürüyorum. (sayfa 55)
Mehmet Ali yokuştan indi. Dereyi geçti. Tarlaların içinden yürüyerek yola doğru ilerliyor. Dört arkadaştılar. Bir defa dönüp arkalarına bakmıyorlar. Belki bakmayı erlik saymıyorlar. Bunlar belki, yarınki Türk zaferinin isimsiz kahramanları olacaklar. Belki de... Ne olursa olsun şu dakikada uzaklaştıkça küçülen bu dört silüetin, sabahleyin okullarına giden dört çocuktan farkı yok. (sayfa 56)
Nerede okudum, bilmiyorum: Cephe artları, tiyatroların kulislerine benzermiş. Shakespeare'in ve Racine'nin bir trajedesi oynanacak. Sahnede, kralları, kraliçeleriyle bütün bir saray içinin haşmet ve debdebeleri gösterilecek. Fakat bundan önce bir de kulisteki hazırlığı görünüz: Yırtık ve ter kokulu canfes parçalarından bir yığın hırdavat ve bunların arasında yarı aç, yarı tok birtakım zavallı insanlar gelip gidiyor, eğilip kalkıyor. (sayfa 77)
Eğer, ıssız, ücra Anadolu yaylalarından ortasında, uzun müddet kalmışsanız, sizi medenî merkezlerden birine ulaştırmak kudretine haiz olan şeylerden birini görmenin, bir telgraf direğiyle, bir demiryoluyla, bir istasyon binasıyla karşı karşıya gelmenin ne olduğunu mutlaka bileceksiniz. Bilmeyene ise anlatmak çok güçtür. (sayfa 98) 
 Bambaşka bir eser Yaban... Çocuklarıma mutlaka okutacaklarımdan.

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan Kocaeli Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'ne ait 2001 tarihli 40. baskısı. Yakup Kadri'nin elyazısıyla Yaban'ın ilk sayfası da mevcut!

Kitap:
İletişim Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com


 
Copyright © Kitaplık
S.Y.