Fanzin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fanzin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2013 Salı

Marşandiz Fanzin Sayı 3

0 yorum

Gerçeklerle arası iyi olmayan fanzin. İlk sayfada "Marşandiz"in altındaki bizi karşılıyor ve kendileri hakkında büyük bir bilgi veriyor. Elime geçen bu sayıları üçüncü sayıları. İki ayda bir yayımlanan derginin Ekim-Kasım 2013 sayısı olmuş oluyor.

Sayfalarda ilerledikçe; gerçeklerden kopukluğa, kimi zaman sistematik, kimi zaman kaotik sembolik bir dünyaya doğru adım attıkça Marşandiz bir yaşamın içine götürülüyorsunuz. Aslında çoktan marşandize binmişsiniz!

"Marşandiz"i ilk sayfada sağ altta tanımlıyorlar: Marşandiz: Fr. marchandise 1. Yük treni 2. Çufçuf dansı!

Raylar üzerinde giderken, balonların taşıdığı yıldızların el salladığını gördüğünüzde şaşırmayın. Gökten bir parça peynir düşerse de korkmayınız.

İçindekiler.
Şiir:
Güzel Avrat Otunun Keşfi - Zıvan Eyleyen.
Yok İnsaf Yok İnsaf - Can Karatek
Asılmışlar İçin Rakenrol - Rahman Yıldız
Müge Asan'a - Özgür Asan
Kavvali - Kaan Koç
Çizgi Öykü:
Güzel Rory - Onur Sekmen
Öykü:
Rutin -A. Orçun Can
Duvara mı Karşı, Duvar mı Bize Karşı? - Onur Altan
Gedikli Girdapları Kokusuz Plaklarla Besledim - Onur Selamet
Cadı Kazanında İyi İnsanlar - Özgürcan  Uzunyaşa

Çizgi-öyküde çirkin kız Rory'nin başından geçenler şiirle birlikte çizgilerle anlatılmış!

Rutin A. Orçun Can, bize bir kişinin günlük rutinini aktarıyor. Ancak bu kişi pek de mutlu bir kişi değil ve rutini de oldukça karamsar.

Duvara mı Karşı, Duvar mı Bize Karşı'da Onur Altan, Memleket Meselesi adlı kişi kişinin köyünde başından geçenleri okuyoruz. Köyün nüfusu 6 kişi. Bunlardan dördünü kendisi dahil ailesi oluşturmaktadır. Eşi Gönül Meselesi, kızları Hayat Meselesi, oğulları Memat Meselesi. Bir de imamla beş eder, Basri'yle 6.

Gedikli Girdapları Korkusuz Plaklarla Besledim Onur Selamet'in, fanzin kapağına da yansıyan öyküsü. Bir kişinin Peynir tutmak istemesiyle başlıyor olaylar. Kokusuz Plaklar ise yemleri!

Cadı Kazanında İyi İnsanlar'da Özgürcan Uzunyaşa bir çocuğun mistik bir dünyadan kaçışını ve olayların mistik dünya ile bağlantısını anlatıyor.

Kapak resmi Onur Sekman'a ait olup iç çizimler Emre Öksüz'den.

Böylece bir istasyona gelip yeni marşandizi beklemeye başlıyoruz.


E-Posta: marsandizfanzin@gmail.com
İnternet: www.marsandizfanzin.com
Facebook: facebook.com/marsandizfanzin
Twitter: twitter.com/MarsandizFanzin

8 Kasım 2013 Cuma

Uç Nokta Fanzin Mayıs 2013

0 yorum

Üç Nokta Fanzin olarak başladıkları yayım hayatlarına Uç Nokta Fanzin olarak isimlerini değiştirmişler. Hem de elimdeki sayıdan sonra. O yüzdendir ki ben de bu yeni isimlerini kullandım. Aslında benim bahsedeceğim sayıları Üç Nokta Fanzin Mayıs 2013 sayısı. Elime geçti ve hiç kaçırmadım! Fanzin'in eskisi yoktur!

İlk dikkatimi çeken "ü" harfinin üzerindeki üç nokta olmuştu. Hemen aldım. Bir bakışla karşılıyor. Kapağı açtıktan sonra "İçindekiler" kısmı var ve "Biz, Kısaca." yazmışlar ve altta da şu alıntı var:
"Resim sessiz bir şiir, şiir konuşan bir resimdir. -Simonides-"
Üç Noktayı Mayıs 2013 kısaca yazaym hemen;
Hiçbir Yer Sessiz Değil - Ali C. Yoksuz / Öykü
Tan Yeri Ağrıları - Nur An / Öykü
Geç Kalmak - Ufkum Ç. / Öykü
Bir Azıcık Sus - Bay Pisuar / Şiir
110 - Gabriel / Şiir
Sakil Mukavemet - Gabriel / Şiir
İşte başlıklarla böyle bir sayı! Sayfalar arasında gezerken her an karşınıza bir resim çıkabilir!

Hiçbir Yer Sessiz Değil'de Ali C. Yoksuz "Başımdan aşağı boşalan kavramlar beynimi eritiyordu." diyen bir insanın öyküsünü anlatıyor. Üç gün önce intihar etmeye çalışmış bir insan... Yazım bakımından alışık olmadığımız bir son da bizleri bekliyor!

Tan Yeri Ağrıları'nda Nur An bir otobüs yolculuğundaki bir insanı anlatıyor. Bu insana yolculukta eşlik edense Şems!

Geç Kalmak'ta Ufkum Ç. "Çekingenlik ve özgüven eksikliği ile O'na bile geç kalmıştım." insanını anlatıyor! Yakın arkadaşlar ne kadar yakındır...

Sonrasında şiirler!

Bu sayıya aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:
http://issuu.com/ucnoktafanzin/docs/ucnoktafanzinmayissayisi
Tüm sayılar için aşağıdaki adresi kullanabilirsiniz:
http://issuu.com/ucnoktafanzin

Diğer sayılarını da en kısa zamanda okumayı ümit ediyorum. Upuzun bir yayım hayatı diliyorum.
Uç Nokta Fanzin
İnternet:  ucnoktafanzin.blogspot.com
E-Posta: ucnoktafanzin@gmail.com

30 Ekim 2013 Çarşamba

Alfabe Fanzin Sayı 5

0 yorum

Beşinci sayı; Kasım sayısı çıktı! Mükemmel bir kapak ve içkapak ile! Alfabe'nin kapaklarını her zaman sevmişimdir. Ön kapak Kay Nielsen'den, arka kapak Merve Dabağoğlu'ndan ve ön iç kapakla, arka iç kapak da Pat Perry'den. Sayfaları süsleyen illüstrasyonlarsa Raquel Aparcio, Tutku Can T. ve Merve Dabağoğlu'ndan!

Çizgilerden sonra kelimelere.
Muhteviyatı:
Sunuş; Dağınık Yatak ve Notlar - Ömer Kaçar
Öykü;
O'nun Adı Mutluluk - Samet Yangın
Ölüm İle Yaşam Arasındaki Diyalog - Canset Er
Kibrit Kutusu Büyüklüğünde Seviyorum Seni - Umut Tugay Temel
Düzyazı;
Kasımda Buluşalım - Birce Altın
Bir Arka Sokak Bir Simsarın Paslanmış Diye Not Düşmediği - Fırat Akova
Ben, Nasılım? - Hilal Yıldırım
Anı; Memleket - Nesrin Er
Deneme; Plaza İnsanı - Ufuk Dönmez
Şiir;
Çatısı Olmayan Seviş - Berk Çetin
Bir Fil'in Sahne Eleştirisi - Burak Çıkrıkçı
Ayin - Müslüm Çizmeci
Ayaz Yemiş Hatıralar - Cemil Aydın
Tut Çek Bırak - Oktay Yılmaz
Müzik; Hacı Nedir Bu "Sount"? - Özgür Ulusoy
Tiyatro; Sistemin 'İnsan' İnşası: "Gişe" - Ömer Kaçar
Kitap; Kısa Alanlarda Bir Gamlı Prenses - Eyüp Tekin
Film; Zamanda Aşk (About Time) - Ömer Faruk Güler
Bu içeriği, muhteviyatı nitelemek için hangi sıfat kullanılır ki? Dolu, -pekiştirelim- dopdolu!

Sunuş'ta Ömer Kaçar karşılıyor bizi. "Alfabe'nin yaratım süreci devam ediyor." ile başlayıp "Nietzsche'nin bıyığı geldi aklıma." ile bitiyor. Dağınık Yatak ve Notlar, haliyle bir yoğunlaşmadır kaousun içinde yazım! Ayrıca soruyor Kaçar; "Yaşamak bir alışkanlık mı?" Kendi vardığı sonucu da bizimle paylaşmış ki Sunuş'ta okuyabilirsiniz.

Daha sonra ben çıkıyorum karşınıza. Bu noktada öykümden çok duygularımdan bahsetmek isterim. Beş sayı olmuş. Fanzin'in ilk sayısını okuduğum zaman beş ay öncesi demektir. Bu beş ayda birbirinden güzel sayılar okudum. Sayfalar arasında geçtikçe başka hayatlar ekrana yansıdı, odayı kapladı. Tüm ekibe ne kadar teşekkür etsem azdır. Aralarında bulunmayı çok sevdiğimi her fırsatta dile getiriyorum!

Ölüm İle Yaşam Arasındaki Diyalog'u Canset Er'in kaleminden okuyoruz. Yaşam ve Ölüm, korkutmuyor. Dehşet yerine dinginlik saçıyorlar! Ne güzel bir denge. İnsan var bu efsanede bir de! Yaşam, Ölüm'e açıklıyor: Seni öldürecekler. Ünlem yok. Noktalı.
"Her şeyde böyle değil midir? Son, var eder başlangıcı. Şimdi kelimeler konuşurken benim için, yazıya dökülürken bir bir, sen karışmışken onlara ve ben koyarken noktayı; bir başkası başlar. Bir başka varoluşa devam eder sözler."

Kibrit Kutusu Büyüklüğünde Seviyorum Seni geçen sayıda yarım kalan öykünün devamı. Umut Tugay Temel bir aşk hikayesi anlatıyor; sona doğru sürüklenirken aslında, kapıları açılıyor, hiç yaşanmamışlığın.
"Mutfak tezgahının üzerinde duran telefonuna ulaşmak için salonun zeminini tez canlılıkla adımlamaya koyuldu. Birden ayak tabanında yoğun bir acı hissetti. Ardından akan kanın sıcaklığına teslim olan gıdıklanışları... Ne olduğunu görmek için yere baktığında sabah kırdığı porselen çaydanlığı tamamen unuttuğunu fark etti. Akan kana ve acıya aldırmadan telefona ulaşana dek ayaklarını paramparça ederek, kırık porselene basa basa ilerledi. Unutulan şeyler nasıl da acıtıyordu insanın canını!"  
Böylece hikayeler bitiyor. Düzyazılarda sıra.

Kasımda Buluşalım'da Birce Altın, Kasım ayından yola çıkıyor. Bütünü, insanı kavramış, ona uyum sağlamış. Zor da olsa. Kelebek çıkıyor karşısına. Kelebek oluyor, onunla; ona. Masalsı, şairane bir üslupla okuyoruz.
" Karanlığı yaralamak adına bu satırları karalarken perdeyi açtığımda karşılaştığım pencere dibindeki pembe kelebeğim. Beton yığınının içinde ne işin var senin? Bu kadar yükseğe uçman da mümkün gözükmüyor. Nereden geldin zavallım, ne yapacaksın bu kadar yüksekte? Hadi, kon elime. Baksana, bir an kendime benzettim seni. Benim gibi uzak diyarlardan gelmişsin, buralara ait değilsin. Yoksa senin de mi geride bırakmak istediklerin vardı? Unutmak ve arınmak istediğin bir geçmişin, kim bilir?" 
Bir Arka Sokak Bir Simsarın Paslanmış Diye Not Düşmediği; Fırat Akova, arka sokoğa giden dolambaçlı bir yola çekiyor bizi!
"Bir arkada sokak açıldı içimde, ipuçları / çobanların kütüphanelerinden geçmişti. Deniz fenercilerinin / puslarından. Geriye sarılmakta olan kasetlerden ve. Varlığıma / dağılıyordu şimdi şimdi."
Ben, Nasılım?; Hilal Yıldırım'ın kaleminden. "Boşluk da benim reçetem mi?" diye soruyor. Cümleler boşluklu yazılıyor. Bir insan üzerine bakış!
"Her gün yeşil çay içip en az dört saat uyuyacağıma dair kendime söz verseydim mesela, altını çize çize okuduğum kitapları bazamın altındaki valize saklardım... Belki de cebimdeki buruşmuş eski kelimeleri koyardım yerine, masamın üstüne. Rengârenk olurdum, kalan son kardan adamların gözlerine birer jelibon da yapıştırdık mı tamam işte."
Nesrin Er, Memleket ile bir anı yazıyor bizlere. Memleket hasreti, gurbetlik meselesi üzerine bir eğiliş. Nesrin Er, hayalleri anlatıyor bir bakıma.
"Neşeliydi, espriliydi. Hollanda'ya on altı yaşında gelmişti. Orada geçirdiği on yıl Türkçesinden hiçbir şey kaybettirmemişti. Türkiye'de kalanları Türkçesinde sakladığını hissederdim."
Ufuk Dönmez, Plaza İnsanı denemesinde, plaza insanlarına atarlanıyor. Pazartesi sendromundan yola çıkarak ofis yaşamı çerçevesinde iş dünyasını irdeleyen Ufuk Dönmez, -belki de hepimiz adına- bir itirafta bulunuyor:
"Bu yazıyı yazmamın nedeni bir zaman sonra benim de bir plaza insanına dönüşmemden korkmam sebebiyledir."
Berk Çetin Çatısı Olmayan Seviş'e
"Bak saksıları rüyayla doldurdum ölümle taştılar.
Bu da etimden sıyrılıp sıyrılıp göçebe sevişen Tanrı korkusu."
dizeleriyle başlıyor.

Burak Çıkrıkçı, Bir Fil'in Sahne Eleştirisi'ne
"öldükçe çoğalır kimi,
çok gülmüştük o gece, neydi o?"
dizeleriyle başlıyor.

Müslüm Çizmeci, Ayin'e
"şeytanıma-
çürük iskeletler biriktirdim sana
her parçayı kendimden
diktim ve gömdüm"
dizeleriyle başlıyor.

Cemil Aydın Ayaz Yemiş Hatıralar'a
"ıslak çoraplarımın içindeki ayaklarımı
buz tutan bıyıklarımı
şubat ayazını anlatıyorum şimdi"
dizeleriyle başlıyor.

Oktay Yılmaz, Tut Çek Bırak'a
"soğanı tuza banarak dinerdi huzurun kusursuzlukları
diriliğin viyana'nın filarmoni orkestrası"
dizeleriyle başlıyor.
Özgür Ulusoy mizahi üslubuyla bizi müziğin "sount"una götürüyor. "Nedir, ne değildir"i incelerken tarih yolculuğuna da çıkıyoruz. Eğlenerek, geyik sırtında müzikal bir yolculuk Hacı nedir bu "SOUNT" ?

Ömer Kaçar, Sistemin 'İnsan' İnşası "Gişe"sinde Kocaeli Şehir Tiyatroları'nın kukla oyunu olan Gişe'yi inceliyor. Oyunu izlemek isteyenler 13 Kasım'da SDKM Tatbikat Sahnesi'nde saat 18:00'de izleyebilirler. Kocaeli Şehir Tiyatroları'nın Kasım 2013 oyun düzenini buradan görebilirler. Ömer Kaçar'ın incelemesine döndüğümüzde Kaçar'ın girişi çok ince bir noktaya işaret etmektedir:
"Sahnede, 'insan' yerine bir kuklanın varlığının nasıl bir etki uyandıracağını ve insandaki kontrol etme arzusunun sahnede nasıl oluştuğunu hep merak etmişimdir."
"Oyundaki güldürü öğeleri zaman daraldıkça seyirciyi 'kahkahadan gözyaşlarına' götürüyor. Çünkü bizler de seyirci olarak, tren istasyonuna saat sormaya gelen adam gibi sistemin kurbanı olduğumuzu içimizde hissediyoruz."
 Kitap incelemesinde Eyüp Tekin, Tezer Özlü'nün Yaşamın Ucuna Yolculuk eserini bizlere sunuyor:
"Eğer, hayatınız dayanılmaz bir hâl almışsa, etrafınızdan sıkılmışsanız ve yaşadığınız yeryüzü size rahat vermiyorsa, o zaman gamlı prensese sığının."
Ömer Faruk Güler, Zamanda Aşk (About Time) filminin tanımıyla karşımızda.

Muhteviyatın sonunda alışık olduğumuz Mantar Pano bu sayıda yok, onun yerine Düşünce Platformu kendini bize gösteriyor.
"Alfabe Fanzin 6. sayısı için yazarlara açık bir düşünce platformu oluşturuyor. Her ay belli bir konuda ele alınacak sorunsal ile herkes kendi düşüncesini paylaşabilecek. Yazılı düşünceler fanzinin yeni sayısında yayımlanacak.
Nedir, ne değildir?
Ortaya özellikle edebiyat dünyası ve yazınsal metinler ile ilgili sorunsallar atacağız. Sizler de bu sorunsalla ilgili düşüncelerinizi, fikirlerinizi, iç salınımlarınızı, varsa makale ve diğer çalışmalarınızı paylaşabileceksiniz. Hatta konuyla ilgili yaşadığınız, tanıklık ettiğiniz olaylardan bile örnekler verebileceksiniz.
Bu ayki sorunsal ne?
Bilindiği gibi edebiyat, gündelik dilin üstünde çok anlamlılığı içerir, hissettirir, düşündürür; anlayıp da anlatamadıklarımızı dile getirir. Yazınsal metnin temel özelliği çok anlamlılıktır. Edebiyat, yazınsal metinler ile okuyucuya estetik bir duyarlık kazandırmayı amaçlar. İşte, geldik konumuza. Burada amaç olarak kastettiğimiz şey bir kaygı mıdır? Bunu merak ediyor, irdelemeye çalışıyoruz.
Yani?
Sizce edebiyat, bir kaygının ürünü olarak mı ortaya çıkar? Bir edebiyatçı, yapıtını oluştururken -kimine göre sancılı süreç- kaygı duyar mı? "Güzellik" amacını içinde barındıran edebiyat sanatı, altında bir kaygı mı gizliyor? Okuduğunuz edebiyatçıların bu anlamda kaygılı olduğunu düşünüyor musunuz? Siz, bir bakıma edebiyata ilgi ve alakanız neticesinde ürettiğiniz yazınsal metinlerin üretim aşamasında kaygı duyuyor musunuz? Tüm bunlar bir kenara, kaygı nedir?
Ne yapacağım?
Sizden istediğimiz ve beklediğimiz yazılı ifadelerinizin maksimum yarım sayfa, mümkünse bir paragraf olmasıdır. Bir cümle bile paylaşabilirsiniz.
yazılar alfabefanzin@gmail.com adresine gönderilecek.
Ed. N. Son gönderim tarihi 15 Kasım'dır."
E-Posta:  alfabefanzin@gmail.com

2 Ekim 2013 Çarşamba

Alfabe Fanzin Sayı 4

0 yorum

Ekim ayının ilk günleri, Sonbahar'ın hissedildiği bu günlerde Alfabe Fanzin'in dördüncü sayısı çıktı! Yine mükemmel bir kapakla karşımızda! Önkapak Catrin Arno'nun imzasını taşıyor. İç kapakta bir sürpriz var! Bu sürpriz Raquel Aparicio imzasını taşıyor. Sonbahar'ın imgeselliğiyle, sayfalar parmaklarımın arasında gezinirken, gözlerim sayfalara eşlik ediyor. Raquel Aparicio ve onun çok güzel illüstrasyonları sayfalarda beni yalnız bırakmıyor!

"Muhteviyat"ı şöyle:
Sunuş; Hep Yeni, Hep Yenisi - Ömer Kaçar
Düzyazı; Ölüsüne Bir Bardak Çay Borcum Kalmıştı Ödedim - Fırat Akova
Öykü;
Yarın Yok Ki... - Berceste Sanem İl
Oyunbozan - Burak Aslan
Konsol - Yahya Macaroğlu
Homeopati - Canset Er
Sesini Duyuramayan Kadınların Direnişi - Eyüp Tekin
Kutsal ve Santa Clara - Ömer Faruk Güler
Kaç! - Samet Yangın
Kibrit Kutusu Büyüklüğünde Seviyorum Seni - Umut Tugay Temel
Şiir;
Karınca ve Göl'gesi - Burak Çıkırıkçı
Geceyi Öldürdüm, Pişmanım - Mert Öztürk
Kırık Kemer Kokusu - Emre Gürkan Kanmaz
Sesinde Yaşamak - Umut Tugay Temel
Yaşlandık - Samet Yangın
Kitap; Ben Buradayım, Sen Neredesin Acaba? - Hilal Yıldırım
Film; Kırık Çember ( The Broken Circle Breakdown) - Ömer Faruk Güler
Hep Yeni, Hep Yenisi'nde Ömer Kaçar, içerikten söz ediyor. Bunun yanında Sonbahar için de bir kaç sözü var: Neden bilmiyorum ama bu mevsim, gözyaşı dökmek için başlı başına bir neden. 

Ölüsüne Bir Bardak Çay Borcum Kalmıştı Ödedim düzyazısıyla Fırat Akova karşımızda. İmgesel anlatımı şiirsel üslubu dikkat çekiyor. Sembollerin arasında "ölüm"ü tartışıyor.
"Ölümü çok konuşmamıştık. Ölümü çok konuşmadan öldü. 'Ölümü çok konuşmadan ölmek iyi midir?' diye eğildim ölüsüne, sordum."
Yarın Yok Ki ile Berceste Sanem İl, bir sabahı, bir günü anlatıyor. Belki "yaşıyormuş gibi yapmadan yaşanan bir yaşamı" anlatıyor. Her sabah bir parkı iki farklı bankta paylaşan iki kişi birbirine ne kadar yabancı olabilir ve bu iki kişi birbirine ne kadar yakın olabilir?
"Mutluymuş gibi yapmadan, gerçekten mutlu olarak ve kimi zaman çokça hüzünlü bir kısır döngüyü, yaşıyormuş gibi yapmadan gerçekten yaşıyorum." 
Oyunbozan'da Burak Aslan, küçüklüğün oyunlarını büyüklüğün sistemlerini çocukluğunu unutmayan bir büyük tarafından anlatıyor! Yaşam kuralları içinde mızıkçılık yapmaya kalkmak pek zordur!
"Kimse üç kornerin bir penaltı olmasını sorgulamaz. Bunu sorgulatmayan aslında o kurallar bütünüdür. Evinde tek başına arabacılık oynarken oyunun kurallarını senin doğruların belirler. Evcilik oynarken ise herkesten ortak bir akıl çıkar. Bilgisayar oyunları ise iğrençtir. Esasında mahalle maçları ile bilgisayar oyunları birbirine benzer sistem açısından. İkisinde de sorgulayamazsın." 

Konsol'da Yahya Macaroğlu uzamsal bir araştırma içinde. Eylemin hızı, birim zamanda alınan yolu ifade ederken zaman ve mekan göreceliliğini de bu tartışmaya dahil ediyor. Her nesnenin katettiği yolun kendine özgü olması yüzünden mutsuz bir nesnenin eyleme olan kızgınlığı ve nesnelerin zamana yayılışını okuyoruz.
" 'Ben adımlarımı çok yavaş sen ise çok hızlı atıyorsun,' demişti. 'Buluşacak yerimizin olmaması ne acı.' "
 Homeopati'de Canset Er, yeni bir tedavi yöntemini-Homeopatiyi- distopik bir üslupla anlatıyor. Duyguları alan bir tedavi yöntemi. İnsanlar, bu ilaçlar olmadan evvel bu kadar hisle nasıl başediyordu? diye sorgulayan bir hastanın hayatı bağımlılık derecesine ulaşıyor. Tedavisinin sonuçlarıysa "duyguların varlık sebebini" sorguluyor.
"O adamın beni bırakacağını biliyordum. Doktor bana seyreltilmiş ve oldukça pasif 'terk edilmişlik' enjekte etti. "
Sesini Duyuramayan Kadınların Direnişi'nde Eyüp Tekin kadına şiddet konusu üzerine eğiliyor ve şiddetin sadece fiziksel olmadığının bir kere altını çiziyor. Bir kadının, umarsızca fikirlerini öldürüyorlardı. Ancak bir başka kadın imdada yetişiyor ve direnişi destekliyordu.
"Ortam, bulunduğum yer açısından sakinken, balkona geçip sigaramı tellendirmeye başladım. Hem tedirgindim, çünkü yakalanabilirdim. Hem huzursuzdum çünkü olay, anneme karşı şiddete dönüşebilirdi."
Kutsal ve Santa Clara'da Ömer Faruk Güler, bir nevi, iki ideolojinin karşı karşıya gelişinin hayata aksedişini anlatıyor.
"Apartmandan dışarı çıktığı sırada yoğun bir hava nefes almasını zorlaştırıyor. Cadde üzerinden gidebilmek için soluna döndüğünde iki apartman arasında bembeyaz bir gül görüyor."  
Sıradaki muhteviyat benim imzamı taşıyor.Ömer Kaçar: "Kaç!" adlı öyküsü ile her zamanki konulardan farklı bir konu seçerek Samet Yangın, bir cinayet anının heyecanını paylaşıyor. Bu güzel oluşumun içinde bulunmak çok ayrı bir tat! Diğer taraftan basımla ilgili işin ceremesini çeken teknik ekibe de ayrıca teşekkürü borç bilirim!

Kibrit Kutusu Büyüklüğünde Seviyorum Seni'de Umut Tugay Temel, bizleri bir aşk hikayesi içine çekiyor! Devamı gelecek sayıda olan bu öykü gizlerini bir kibrit kutusu içinde taşıyor.
"Paketi alıp balkona çıkmaya karar verdi, kırlangıç esrikliğindeki o tekli koltuğa tüm tekliyiğle oturmaya."
Sıradaki muhteviyatlar şiirler. Her birbiri kişiyi alıp kendi dünyalarına götürmekle görevli şiirler.
Karınca ve Göl'gesi'ne  Burak Çıkırıkçı
"ne güzelmiş acının bu kıyısı
karanfil gölgesinde dinlenir karınca"
dizleriyle başlıyor.

Geceyi Öldürdüm, Pişmanım'a Mert Öztürk
Toprağa gömdüm uysal bedenimi
Kelimelerim, hikayem çürüyor.
dizeleriyle başlıyor.

Kırık Kemer Kokusun'na Emre Gürkan Korkmaz
"Elimden geleni bu şimdi gölge eksiğine yaşamak
Sustuğumda kuşların bir potaya sıcak dökülmüş hâli" 
dizeleriyle başlıyor.

Sesinde Yaşamak'a Umut Tugay Temel
"Suluboyasını düşleriyle ıslatan bir çocuk gibi
Kırmızıya boyamak istiyorum bugün seni" 
dizeleriyle başlıyor.

 Yaşlandık'a ben
"Buruşuk eller..."
dizesiyle başlıyorum. Şiirlerin dünyalar arası oluşturduğu yolun sonu Hilal Yıldırım'ın kitap tanıtımı muhteviyatına çıkıyor.
"İki yazar: Birbirini hiç görmemiş, konuşmamış... Ama hep yan yanalar, biliyorum."
Kitabın ardında Ömer Faruk Güler'in film tanıtımı muhteviyatı yerini alıyor.
"Konuşmayı seven romantik ateist bir adam, sürekli dinleyen dindar realist bir kadın..." 
Sonda Mantar Pano yerini almış durumda! Bu da demektir ki bir sayı daha bitti. Sayı Dört, bu güzel mevsime böyle eşlik ediyor!

Twitter'da:    www.twitter.com/alfabefanzin
E-Posta:       alfabefanzin@gmail.com

5 Eylül 2013 Perşembe

Alfabe Fanzin Sayı 3

0 yorum

Muhteviyatı bolca olan bir sayı! Sonbaharın bu ilk günlerinde, çayınıza/kahvenize eşlik eden çok güzel bir sayı. Ben okurken bir yandan da Blues dinliyordum. Bir mevsim bu kadar mı güzel olabilir? Diğer taraftan, her sayfayı çevirişte başka bir dünyanın kapısına ulaşılıyor. Başlıkla kapının kolu çevriliyor ve bir başka yol daha sizi kendi dünyasına götürüyor. 

Ön kapak, Alvaro Tapia Hidalgo'dan ve arka kapak da Safwat Saleem'den.

Ömer Kaçar Sunuş'ta dergi muhteviyatından şöyle bahsediyor:
İlk sayfada Canset Er’in bir öyküsü var: “Dediler Ki:” Bu öyküsünde yazar, “Ölüm acıydı ama Nermin Teyze için huzurdu. Ne de olsa beklenen gelmiş, bekleyiş bitmişti,” diyerek ölmeyi bekleyen yaşlı bir kadının içinde kopan fırtınaları etkili bir dille anlatıyor. “Rostam’ın Ağacı” adlı öyküsüyle Umut Tugay Temel, “Dolunay, Şiraz Ovası’nın üzerinde tüm egemenliğini ilan etmiş, bir Pers im¬paratoru edasıyla gecenin tahtına oturmuş, karanlığı bir küfür gibi arsızca yarıyordu,” diyerek Rostam’ın Şiraz Ovası civarlarında yaşadığı çarpıcı bir olayı okuyucusuyla buluşturuyor. Yeni kalemlerden Fırat Akova, “Av Dokunuşu” adlı öyküsünde “Dokunuşların doğuruyor seni bana,” diye başlayarak, aslında dile getirmeye hiç cesaret edemediğimiz bir konuyu –cinselliği– av ile avcı benzetmeleriyle konu ediyor. Fanzinin sürekli yazan kalemlerinden Merve Tursun da “Oğlum Müfit…” adlı öyküsüyle “Sizin uğrak olmayan gölgelerinizde serinlerdim. İsmim Müfit,” diyerek okuyucunun kafasında gizemli bir dünya yaratmayı başarıyor. Önceki sayıda “Apo’nun Kanlı Elleri Kanıyordu” adlı öyküsünü yarım bırakan, devamını bu sayıda bizlerle paylaşan Faruk Demirbilek ise merakla beklenen sonu açığa vuruyor. “Hayatımda belki de ilk kez ne için olduğunu bilerek ama elimde olmadan ağlamıştım,” diyor yazar. Yeni yazarlardan Birce Altın da “Oluruna…” adlı minimal öyküsüyle ‘ıslık çalan’ bir bank arkadaşıyla derin bir diyalog içinde buluyor kendini ve fanzinin orta sayfalarındaki yerini alıyor. Hilal Yıldırım, kendi iç çekişmelerine yer verdiği, “Yara Kabukları” adlı öyküyü bizlerle paylaşıyor. Samet Yangın, “Memur” adlı öyküsünde monoton bir yaşam sürecini bir memurun üzerinden anlatıyor. Bu sayıda yeni öyküsüyle fanzine katkı sunan yazarlardan Eyüp Tekin de “Vicdanın Nefesi” adlı öyküsünde bir adam ile bir kadın arasındaki vicdan muhasebesini konu ediyor. Yazdığı anılarından birini paylaşan Nesrin Er, “Bilinmeyen ve Uzak” adlı yazısıyla akıllarda yer edici yaşanmış bir olayı anlatıyor.
Şiirlerden ilkin Ömer Kaçar, “Vesaireler” adlı şiir denemesiyle karşımıza çıkıyor. Farklı bir yazım biçimiyle yaşamın anlamı sorgulanıyor bu şiirde. Sena Türkmen “Çıkmaz” ve Burak Çıkırıkçı “İki Ölüm Haberi Üzerine Gelen Bahar” adlı şiirleriyle, şiirdeki imgelemde yeni alanlar oluşturuyor.
Emre Gürkan Kanmaz, “Her şeyi sahici sanmak, belki ölmek için iyi bir nedendir!” diye başlıyor yazdığı denemeye. Hemen ardından “Günümüzde Tragedya Yazılabilir Mi?” adlı tiyatro yazısıyla günümüz ve tragedya yapıtları arasındaki ilişki irdeleniyor. Yine bir kitap ve film tanıtımı var. Hilal Yıldırım, “Kuytumda” adlı şiir kitabının tanıtımını yapıyor. Her sayıda oluşturulan Mantar Pano’nun ardından Alfabe’nin dolu dolu üçüncü sayısı sona eriyor.
 Yine çok güzel bir sayı olmuş ve böylece bir sonraki sayı için bekleyiş başlıyor!

E-Posta:       alfabefanzin@gmail.com

9 Ağustos 2013 Cuma

Alfaba Fanzin Sayı 2

0 yorum

Kenar kültür neşriyatı Alfabe Fanzin Sayı 2 çıktı. Bizleri güzel yine çok güzel bir kapak ve çok güzel bir arka kapak karşılıyor. Kapağa imzasını atan Merve Dabağoğlu. Bu sayıda da çeşitli türler, dünyalar var!

Bir anıyla -Nesrin Er imzasıyla- başlıyor muhteviyat. Safiye anlatılıyor bize. Adı Safiye olmayan milyonlarca Safiye gibi; "okul duvarının köşesine gelip, çocukları izlerken ne düşünürdü"? Muhteviyatın devamında Ömer Kaçar Çocukça Bir Şeyler anlatıyor. Bakkalın bir çocuğun dünyasındaki yeri ve yaklaşımına karşılık bir annenin çocuk üzerindeki etkisi... "Kapıyı açmamla birlikte ani bir titremeyle tek gözünü açtı(annesi). O gün bana bir şeyler mırıldanmıştı ama yıllar geçti hâlâ anlayamadım..."

Canset Er'in "Kör Sözler"inde -Kendinden geçen ağızların gözü olmayan yüzüne sahip olmalıydım.-görmeden, anlamadan konuşmaya doğan bir tepki var! Sonraki muhteviyat Merve Tursun imzasında Yedi Bin Üç Yüz Yıldır Dünyadasın adlı öykü. " 'Müjdemi isterim, artık kelebekler ölmeyecek…' " Dünyanın zaman çizgisinde bir karmaşa!

Bir sonraki muhteviyat Faruk Demirbilek'in "devamı gelecek sayıda" öyküsü! Bir aşk var! Paylaşmak istememek aşkı! "Her şey nazlı yârimin kafası yarıldıktan sonra başladı." ile başlıyoruz öyküye ve devamını gelecek sayıda bekliyoruz.  Hilal Yıldırım imzalı muhteviyat bir öykü. "Bir şarkı dolanıyor kırmızı saçlarımın arasında." Melodili bir öykü gibi başlıyor!

Sonraki muhteviyat "Duvarsızların Uzaktan Yakından Alakası Olan Hikâyesi" adlı bir öykü." 'İkimizin sınırları… Sınırlar olmazsa bize rahatsızlık veren şeyler olur. En çok da ikimize...' " Sonraki muhteviyatta ise benim imzam mevcut. Sabah adlı öykümü yayımladılar. Bu güzel insanların arasında olmaktan mutluluk duydum, buradan da hep aralarında olmak dileğiyle, teşekkür ediyorum!

Halil İbrahim Erkut'un imzasını taşıyan muhteviyet bir şiir. Zaman Özgür Değil diyor bize. Kumsaati yapısında yazılmış bir şiir! Hemen devamında Burak Çıkırıkçı'nın muhteviyatı mevcut; Histeri adlı şiir! Belki de bir kriz. Sonrasındaki muhteviyat da bir şiir; Mehmet Ali Balkan'ın İçinde Yaşadığımız Deri adlı şiiri. Biz neydik? Korktuk.

Sıradaki muhteviyat bir deneme. Eyüp Tekin Paradigma ve Gelenek üzerine eğiliyor.

Hilal Yıldırım, sıradaki muhteviyatta, Bejan Matur'un Rüzgar Dolu Konaklar adlı kitabını tanıtıyor bize. Hemen ardında Ömer Faruk Güler, Michel Gondry'nin Günlerin Köpüğü filmini tanıtıyor.

Kent Tanımındaki Değişime Bir Bakış ve Ülkemizde Kentsel Bağlamda Kamu Sorunsalı adlı makale ise bir sonraki muhteviyet Murad Adalı imzasıyla karşımızda.

Mantar Pano'yla sayfaların sonuna geliniyor ve sıradaki fanzin bekleniyor! Bu sayıda Raquel Aparicio'nun her biri ayrı güzel illüstrasyonlarıyle bezenmiş fanzinin içi! Değinmeden geçemeyeceğim bir noktadır bu da!

Facebook'ta: www.facebook.com/alfabefanzin
Twitter'da:    www.twitter.com/alfabefanzin
E-Posta:       alfabefanzin@gmail.com




15 Temmuz 2013 Pazartesi

Alfabe Fanzin

0 yorum

Aylık Kenar Kültür Neşritayı! İlk sayılarını basmışlar, çok güzel çok da sevimli olmuş. İlk sayının acemeliklerini görmekse onları daha da sevimli kılmış! İzmit merkezli bir fanzin.

İmtiyaz sahibi Ömer Kaçar ilk sayı için şöyle yazmış;

"Hey! Sen, sevgili okuyucu;
Bize ilk sayımızda eşlik ettiğin için sana minnettarız.
' Biz neden bir fanzin çıkarmıyoruz ki? ' İşte bizim alfabe'yi çıkarmamızdaki ilk adım buydu.
Dolmuşta giderken, arkadaşımla yayıncılığın zorlukları hakkında konuşuyorduk.
' Yayıncılık ne zor iş... '
' Zor mu? '
alfabe bu şartlar altında doğdu.
Buradan okuyuculara bağırıyorum:
'alfabe açık bir platformdur! '
Biz, herkesin emeğine değer veren küçük bir topluluğuz.
Zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor. Geriye zamanın izleri kalıyor. alfabe'de iz bırakmak isteyen herkese kapımız sonuna kadar açık.
Öykülerinizi, denemelerinizi, sanatın her alanıyla ilgili eleştirilerinizi, inceleme yazılarınızı ve makalelerinizi aşağıdaki adrese yollayarak yayına katkıda bulunabilirsiniz.
alfabefanzin@gmail.com
İyi okumalar.
Ömer Kaçar. "
Muhteviyatı da şöyle:

çünkü bayan m ile bir akşamüsü hiç olmadı / h. merve tursun
bahar yorguluğu / ömer kaçar
aramadıkça arayamamak / a. barış ay
kemirgen durumlar / m. ali balkan
yassı ağaçlar / burak çıkırıkçı
ucu b / a. barış ay
biri var karanlıkta / ebru ulutaş
kelimeler ve şeyler - insan bilimlerinin bir arkeolojisi / canset er
carax'ın rüyası / ö. faruk güler
avaşin yorulmaz ve inci güler ile hiç'liğin hüznüne yolculuk (röportaj)
İçindekilerde küçük harf kullandıklarını hissettirmek için ben de küçük harf kullandım.

Sanatın her alanından yazılarla çok güzel bir ilk sayı olmuş. Kapağı da ayrıca beğendim. Bu güzel kapaktan sonra ilk üç muhteviyatın öykü olduğunu görüp bir solukta okudum. Birbirinden güzel öyküler! Sonrasında Mehmet Ali Balkan'ın Kemirgen Durumlar'ı beni karşıladı. Sonraki üç muhteviyat da şiirler! Hepsinin tadı birbirinden başka. Şiirlerden sonra ise bir kitap incelemesi! Faucault'ın Kelimeler ve Şeyler adlı eseri. Kitaptan sonra ise bir sinema yazısı, film incelemesi geliyor yani Carax'ın Rüyası! Son olarak da iki genç ressamla röportaj var!

Çok güzel bir fanzin olmuş! Gerek içerik sıralaması gerekse içeriğiyle çok beğendim. Umuyorum ki yayın hayatı uzun, upuzun olur! Belirtmeden geçemeyeceğim adını da çok beğendim.


İnternette;
Facebook: https://www.facebook.com/alfabefanzin
Twitter    : https://twitter.com/alfabefanzin

Yukarıdaki adreslerden fanzini temin edebileceğiniz adresleri öğrenebilirsiniz.

18 Mart 2012 Pazar

Aydili Sanat Dergisi

2 yorum
Gönüllüğe dayandırılmış, yaparak, çalışarak inşa edilmiş bir fanzin. Gönüllülerinden birisi sayesinde elime geçti. Okuduğuma ne kadar memnun olduğumu anlatmam zor.

Kapak resmi Selma Gün'e ait. (4. Sayı)

Dergi incelerken dikkatimi çeken ilk şey sayfa numaralarının stili oldu. Ay'ın hareketlerini sayfa numaralarına işlenmiş.Sayfaları çevirdikçe Ay'ı takip etmek, onun ışığında çınarın altında okumak serabına kapılmamak elimde olmadı.Dergi şiirlerle bezeli. İki-üç sayfada bir şiirlerle karşılaşıyorsunuz. Elimdeki sayısında "Sunu"dan Atilla İlhan'la karşılıyor dergi bizi. Afşar Temur "Gençlik Duygularımızın Şairi Atilla İlhan"la bize Atilla İlhan'ı anlatıyor.  Sayfalar geçtikçe yakamozun izi ufukta kayboluyor.

Ben yakamozu takip ederken, bana da BB King şarkıları eşlik ediyor.

Aydili Topluluğu'nun elimdeki sayısındaki -dördüncü sayısı- sunusunu buraya yazmak istiyorum:
"Üç sayı geçti, bu dördüncüsü... Artık öğrendik; gönüllülüğü öğrendik önce, sonra da dergiyi derleyip toplamayı... Nasıl ki insanlar geçmişinin toplamı, dergiler de öyle... Eksiklerini gidere gidere büyüyorlar. Hatalarından arına arına durulaşıyorlar.
Öte yandan anladık ki gönüllülük de öğrenilen bir şey... Biz gönüllü olmayı da çok sevdik, öğrenmeyi de, ne olursa olsun sanatın iyileştiriciliğini her deneyimimizde yeniden keşfetmek, sanatın çoğaltıcılığını hep birlikte yaşamak bizi büyütüyor, ancak büyümek sorumluluk istiyor. "
 TEGV bünyesindeki gönüllülük zamanımdan biliyorum bir işte gönüllülüğün önemini, başarının sırrını ve gönüllülüğün birletiriciliğini.

4. sayının içindekileri :
"Selahattin Uyuşan - Niyet
Afşar Timuçin - Gençlik Duygularımızın Şairi Atilla İlhan
Afşar Timuçin - Su Perileri
Nazmi Tirben - Büyü
Osman Bozkurt - Yenilgim
İbrahim Ersaraç - Türk Karikatürünün Gelişimi
Ali Timuçin - Düş
Selahattin Uyuşan - Şiir Eleştirileri Şiir Eleştirmenleri
Ruhan Odabaş - İpsiz Uçurtma Düşlerim
Oya Aksu - O Resimde
A. Arda Yastıoğlu - Erkek Egemen Toplumun Etkisiyle Çizgi Romanda Kadın Figürü
A. Arda Yastıoğlu - Harita
Selma Gün - Saklı Duygular
Necla Kutlu - Plastik Bebek
Şaban Akbaba - Çocuk Yazını ve Sanat Diyalektiği
Mert Öztürk - Minyatür İnsan
Ahmet Yaşar Tezulaş - Yiten Bir Aşkın Ardından
Filiz Tatar - Göç
Murat Sipahioğlu - Savruk Şiir
Şener Aksu - Öznenin İntihar Girişimi Postmodernizm
Songül Karakoç Akgün - Et ve Kemik
Minela - Beyaz Yıllara Dua
Zeynep Karaca - Fotoğraf
Melek Kara - Kara Akrep
Nadide Utku - Şimdi
Diren Gümüş - Fil Çekimi
Melek Durukan - O, Mavi Gözlü Van'dı / Söyleşi
Özhan Hakan - Düş Batımı
Oğuzhan Oğuz - Fâni Müjde
Mahmut Karahan - Yüreği Ezilen Köprücük Kemiği
Murat Sipahioğlu - Dondurmacı Yokuşu / Öykü
Duran Aydın - Sonra Sesin Reyhan
Mahir Dönmez - Dem
Anıl Küsen - Şaire Saygı / Anımsama
Tevfik Fikret / Senin Yerinde
Aydili Topluluğu - Bize Sordular / Söyleşi
Nuran Gürel / Kar Suskunluğu
Şener Aksu - Hücremde
Melis Taşkın - Ay Doğumu
Gül Anasal - Yanılsama
Tuba Aydın - İnsan Hep Arayışta
Mustafa Küpçü - Çağının Önünde Koşan Adam Avni Öztüre
Ozan Deniz Sarıtop - Sıla Mektubu
Anıl Küsen - Su Çocuk"
İşte böyle dolu dolu.
Nurcan Taşpınar ile Şener Aksu önderliğindeki gönüllü sanat topluluğu böyle de güzel işler çıkartmışlar.


Aydili Sanat Dergisi Websitesi 
Şiir İşliği Blogu






 
Copyright © Kitaplık
S.Y.