Stieg Larsson'ın kitabı. Kitap çıktığı dönemde çok ses getirmişti. Önyargılarımdan ve popülist yaklaşımdan uzak durmak adına okumamıştım. Gel zaman git zaman okumak aklıma geldi, zamanında okumadığım için pişman bile oldum.
Stieg Larsson harika bir kitap ortaya koymuş. Kitaba başladıktan sonra bir şekilde içine gömülüyor, muammanın peşinde kendinizi buluyorsunuz.
Kitap bir serinin ilk kitabı. Millennium; Mikael Blomkvist ve onun partneri Erika Berger'in çıkarttığı bir dergidir. Mikael, ekonomi haberlerinin peşinde koşmuş, gizli kapaklı olan her şeyi ortaya dökmeye çalışan bir idealisttir. (?) Ancak işler bir şekilde sarpa sararak Hans-Erik Wennerström haberiyle davalık olur ve davayı kaybeder. İşte olaylar bundan sonra oldukça ilginç hale gelmektedir.
Henrik Vanger'den bir iş teklifi gelir. Mevcut şartları göz önüne aldığında işi kabul etmek durumunda kalır. Bir yıl boyunca Henrik Vanger için çalışacaktır. Henrik Vanger'in yeğeni Harriet'in kayboluşunu araştıracaktır. Ancak bu olay 40 yıl önce gerçekleşmiştir ve çözülememiştir.
Lisbeth Salander ise 20'li yaşlarında bir kızdır. Dragan Armansky'ın çalışanıdır. Milton Security'te ofisteki ufak tefek işleri halletmek için işe başlamıştır; ancak serbest bir araştırmacı haline gelmiştir. Kişiliği onu sosyal uyum konusunda çok zorlamaktadır.
Konunun nereye varacağını merak ederek kitabı okurken kitap çok ilginç yerlere değinmeye başlıyor. Polisiyenin çok hoş bir örneği. Kitabı bu kadar özel kılan ise değindiği toplumsal bozulma, toplumun ta kendisi.
Bu noktadan sonra kitabın sonuyla ilgili ipuçları olabileceği için kitabı okumadıysanız bu noktada bu yazıyı okumayı bırakıp kitabı okumaya başlamalısınız.
Kitap Türkiye'de çıktığından bu yana kaç kadının tecavüze uğradığını ve cinayete kurban gittiğinin sayılarına inanamazsınız. 2010 yılından günümüze yaklaşık 2000 kadın öldürülmüştür. Bu sayı sadece Türkiye'de sayıdır. Araştırmaya başladığınızda durumun vehametini daha da hissedersiniz. Bu kitap biraz olsun bu konuya ses getirdi. Ama polisiye gözüyle değil de işlediği konuya eğildiğinizde çarpık (?) bir ilişkiye sahip Erika ile Mikael'i görüyorsunuz. Daha sonra Lisbeth çıkıyor. Mevcut karakterlerin işlenişinden çok vakanın oluşturduğu muamma ile görünen her şeyin göründüğü gibi olmadığını çok daha kötü olduğunu ifade ediyor.
Peki insanlar daha ne kadar kötüleşecek? İnsanın özünde iyi olduğu veya kötü olduğu felsefe dünyasında da çokça tartışılagelmiştir. Her şey bir yana, insanın nasıl kötücül bir varlık olduğu modernizm ile birlikte gözlerimizin önündedir. Medeniyetle(?) birlikte kötücüllüğümüz yükselmektedir.
Stieg Larsson'ın ömrü, sersini tamamlamaya vefa etmemiştir. Üç kitapta kalmıştır; sırasıyla:
Ejderha Dövmeli Kız
Kitap: