Polisiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Polisiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2022 Salı

Kayıp Tanrılar Ülkesi

0 yorum

 Ahmet Ümit'in 2021'de çıkarttığı son kitabı, Kayıp Tanrılar Ülkesinde Başkomser Nevzat romanı değil. Ama... Amasını; kitabı okuduysanız biliyorsunuz. Kitabın kapağı benim için ayrıca bir albeniye sahip. Anadolu topraklarındaki medeniyetlerin derinliği büyüleyici bir etkiye sahip. Antik kentlerin bir zamanlar capcanlı olduğunu hayal etmek bende tuhaf duygular oluşturur. Bir zamanlar o; ellerle biçimlendirilmiş mermerler üzerinde insanların hareket etmeleri, yaşamaları, düşünmeleri beni gülümsetiyor.

Bu kitapta da Ahmet Ümit bu kentlerden birisine geliyor: Bergama Akropolisi.

Yıldız Başkomser Berlin polis teşkilatında çalışan bir Türk asıllı Alman'dır. Cemal Ölmez, öldürüldükten sonra bu davayı araştırmak Yıldız Başkomsere kalmıştır.

Ahmet Ümit bu kitapta kimlik tartışmasını çok boyutlu olarak romanlaştırmış. Kimilerine kitabı beğenmiş kimileri beğenmemiş. Kitabın türü üzerine konuşulmuş vesaire. Ben kitabın temelindeki kimlik çatışmasını çok beğendim.

Kitaba başlarken kimlik nedir diye başlamak lazım. İnsanı belirleyenler neler? İsmi mi, milliyeti mi, ırkı mı, dili mi?.. Sonu yok! Bunlara sahip olan bir kişiliğin başka bir kişilikle çatışmasını bu kitapta elbette okuyorsunuz. Bunlara sahip bir kişinin kendi içinde de çatışmasının işlenmesi işte bu kitabı diğer Ahmet Ümit kitaplarından bence ayırıyor. Kimlik çatışmaları üzerine kurulu bir hikaye örgüsü... Kök, köken, uyum sağlama, sağlmama, unutma, hatırlama... Bunların hepsinin bir araya geldiği ve benim hiç gitmediğim bir şehri, Berlin'i polisiye çerçevesinde görüyoruz. Berlin mozağinde Türklerin Almanların, Türk asıllı Almanların, Safkan Almanların, Doğu Almanlarının, Batı Almanlarının, Alman olmayanların içe içe geçmiş bir yaşamı var.

İnsanı insan yapan nedir, bu kimliği sonuna kadar koruması mı? Kimlikler arasında kaybolması mı? Kimliğin değerini kim nasıl belirler gibi sorular canlanıyor kitabı okurken.

Her yerde yazıldığı, söylendiği, anlatıldığı gibi mitolojisine daha gelemedim. Görüneni -evet- mitoloji ama mitolojideki kişilik çatışmaları. Zeus Altarı'nın hikayesi gayet net. Değer bilmez bir toplumdan alınıp değer gösterilir bir topluma verilmiş. 

Zeus Altar'ı çevresinde şekillenen romanda Celal Ölmez öldükten sonra şüpheler ilk olarak Neo-nazilerin üzerinde toplanır. Ancak Celal Ölmez'in öldürülme şekli de bir acayiptir: Zeus'a kurban edilmiştir... 

Bergama'dan filizlenen bir öykü kişiliklerin kavisli varlığında çatışarak, sevişerek, özleyerek, kinlenerek tanrılar yaratan insanların savaşını anlatıyor.

Peki okuyucu, sen kimsin?

Kitap;
Yapı Kredi Yayınları
İdefix
Kitapyurdu

29 Mart 2020 Pazar

Son Av

0 yorum

Grange'ın yeni kitabı. Bu karantina günlerine polisiye yakışacaktır elbet.

Niemans adlı Fransız komiser başına gelen elim olaydan sonra sahadan çekilmiş ve eğitimci olarak devam etmektedir. Ancak yeni kurulan bir ekibin içine dahil edilmiştir. Danışman olarak vakalara yardım edecektir. Ancak ekip tek başına kendisinden oluşmaktadır.

Niemans'ın isteği üzerine ekibe birisi daha katılmıştır. Ivana Slav genç bir polistir. Fransa-Almanya sınırında yaşanan bir cinayeti aydınlatmak için Alman polisiyle birlikte çalışacaklardır.

Öldürülen ise ekonomik bir imparatorluğa sahip bir ailenin genç varislerinden birisidir. İpuçları çok belirsizdir. Tek büyük ipucu varis bir av yöntemine göre -pirsch- öldürülmüştür ve bu yönteme göre temizlenmiştir. Bu ikilinin ilk sorgusu aile doktoruyla başladı.

Ölüm von Geyesberglerin kendi arazi olan Kara Orman'de gerçekleşmiştir. Bu orman ailenin kendi partileri özenle baktıkları, yetiştirdikleri bir özel mülk.
Aristokratın tek bir meydan okuması vardır, kan. (sayfa 276)
Peki bu meydan okuma sadece hayvanlara karşı mıdır? Yoksa insanlar bu av partisinin neresindedir?
Soy her şeydir ve öğrenim aşağı tabakalardan biri için zavallı bir umuttur. (sayfa 279) 
Avlanma ile toplumsal yaşam arasındaki bağ ve bağlamlar yadsınamaz benzerlikler sergiliyor... İnsan en tepedeki avcı durumunda. Bizi avlayan var mı? Belki de Covid-19 bizim avcımızdır?
Gerçek çevreciler avcılardır. Bu doğru. Ormanı tehdit eden en büyük tehlike, aşırı kalabalıklaşmadır. (sayfa 71)
Av ve avcılığı insan harici düşündüğümüzde tamamen doğal ve dengeli oluyor. Hatta durumu kabulleniyoruz. Ancak insan işin içine girince olaylar çetrefilleşiyor.

İnsan insanı avlar mı?

Bendeki kitap Tankut Gökçe çevirisiyle Şubat 2020 tarihli ilk baskısı

Kitap:
Doğan Kitap

15 Mart 2018 Perşembe

Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

0 yorum
Millennium üçlemesinin son kitabı:

Ejderha Dövmeli Kız
Ateşle Oynayan Kız
Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

Lisbeth'in devlet ile karşılaşmasının ikincisi. Lisbeth, Zalachenko'nun izini bulur ve peşinden gider. Ancak işler pek de istediği gibi gitmeyecektir ve yaralı halde Mikael'i arayacaktır. Mikael, Lisbeth'i ağır yaralı halde bulur ve polise haber verir. Böylece kayıp şüpheli yakalanmıştır. Ancak Niedermann bulunamaz. Olması gereken yerde iki polis öldürülmüştür.

Bublanski'nin karşısına çıkan iki farklı karakterde Lisbeth vardır. SAPO'nun içindeki yapılanmanın araştırılması için Mikael Blomkvist de SAPO'ya çağırılmıştır.

Stieg Larsson bu kitapta da akıcılıktan ayrılmadan olayı tüm hızıyla bizlere yaşatıyor. Türkiye'de okumaya başladığım kitap Japonya'da bitti.

İşin ilginç yanı, belki de komplo teorisine girecek, her ülkede buna benzer olayların mevcut olduğu hissine kapılmamak elde değil.

SAPO kimdir? Servis kimdir? Neye hizmet etmektedir?
"Sen ne kadar istersen iste devlet seni rahat bırakmaz."

Kitap:
Pegasus Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

23 Ocak 2018 Salı

Ejderha Dövmeli Kız

0 yorum
Stieg Larsson'ın kitabı. Kitap çıktığı dönemde çok ses getirmişti. Önyargılarımdan ve popülist yaklaşımdan uzak durmak adına okumamıştım. Gel zaman git zaman okumak aklıma geldi, zamanında okumadığım için pişman bile oldum.

Stieg Larsson harika bir kitap ortaya koymuş. Kitaba başladıktan sonra bir şekilde içine gömülüyor, muammanın peşinde kendinizi buluyorsunuz.

Kitap bir serinin ilk kitabı. Millennium; Mikael Blomkvist ve onun partneri Erika Berger'in çıkarttığı bir dergidir. Mikael, ekonomi haberlerinin peşinde koşmuş, gizli kapaklı olan her şeyi ortaya dökmeye çalışan bir idealisttir. (?) Ancak işler bir şekilde sarpa sararak Hans-Erik Wennerström haberiyle davalık olur ve davayı kaybeder. İşte olaylar bundan sonra oldukça ilginç hale gelmektedir.

Henrik Vanger'den bir iş teklifi gelir. Mevcut şartları göz önüne aldığında işi kabul etmek durumunda kalır. Bir yıl boyunca Henrik Vanger için çalışacaktır. Henrik Vanger'in yeğeni Harriet'in kayboluşunu araştıracaktır. Ancak bu olay 40 yıl önce gerçekleşmiştir ve çözülememiştir.

Lisbeth Salander ise 20'li yaşlarında bir kızdır. Dragan Armansky'ın çalışanıdır. Milton Security'te ofisteki ufak tefek işleri halletmek için işe başlamıştır; ancak serbest bir araştırmacı haline gelmiştir. Kişiliği onu sosyal uyum konusunda çok zorlamaktadır.

Konunun nereye varacağını merak ederek kitabı okurken kitap çok ilginç yerlere değinmeye başlıyor. Polisiyenin çok hoş bir örneği. Kitabı bu kadar özel kılan ise değindiği toplumsal bozulma, toplumun ta kendisi. 

Bu noktadan sonra kitabın sonuyla ilgili ipuçları olabileceği için kitabı okumadıysanız bu noktada bu yazıyı okumayı bırakıp kitabı okumaya başlamalısınız.

Kitap Türkiye'de çıktığından bu yana kaç kadının tecavüze uğradığını ve cinayete kurban gittiğinin sayılarına inanamazsınız. 2010 yılından günümüze yaklaşık 2000 kadın öldürülmüştür. Bu sayı sadece Türkiye'de sayıdır. Araştırmaya başladığınızda durumun vehametini daha da hissedersiniz. Bu kitap biraz olsun bu konuya ses getirdi. Ama polisiye gözüyle değil de işlediği konuya eğildiğinizde çarpık (?) bir ilişkiye sahip Erika ile Mikael'i görüyorsunuz. Daha sonra Lisbeth çıkıyor. Mevcut karakterlerin işlenişinden çok vakanın oluşturduğu muamma ile görünen her şeyin göründüğü gibi olmadığını çok daha kötü olduğunu ifade ediyor.

Peki insanlar daha ne kadar kötüleşecek? İnsanın özünde iyi olduğu veya kötü olduğu felsefe dünyasında da çokça tartışılagelmiştir. Her şey bir yana, insanın nasıl kötücül bir varlık olduğu modernizm ile birlikte gözlerimizin önündedir. Medeniyetle(?) birlikte kötücüllüğümüz yükselmektedir.

Stieg Larsson'ın ömrü, sersini tamamlamaya vefa etmemiştir. Üç kitapta kalmıştır; sırasıyla:
Ejderha Dövmeli Kız

Kitap:

7 Ocak 2018 Pazar

Başlangıç

0 yorum
Dan Brown'ın son kitabı.Kitabın temelinde nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi işliyor.

Dan Brown sürükleyiciliğinden bir şey kaybetmeden yazmış. Elinizden düşürmeden bitirmek isteyeceğiniz türde bir kitap.

Profesör Langdon serisine ait olsa da profesör Langdon gibi değil. Langdon'ı sadece bir kaç bölümde hissedebiliyorsunuz. Geri kalanında Langdon'dan başka birisi gibi geliyor. Langdon bu sefer eski öğrencisi ve dostu Edmond'ın davetiyle kendisini olayların içinde bulur. Langdon'ın uzmanlık alanı simgebilim ile bağlantılar Edmond'ın kurduğu bağlantılardan ibarettir. Sanat tarihi ile ilgili bağlantılar da Edmond'ın üstün zekasından dökülen merak sayesinde karşımıza çıkmaktadır.

Buradan anlaşılacağı üzere Dan Brown da Elon Musk furyasına kapılmış bir durumda. Bir teknoloji dahisi ortaya çıkar ve tüm akışı yönlendirir. İşin ilginç yanı Dan Brown'ın karakteri yalnız başına çalışır ve kendi başına her şeyi bilebilir. Kodlamayla arası çok iyi olduğundan sadece kodlama yaparak tüm bilim literatürüne hakim olabilir(!)

İşte bu dahinin adı. Amerikalı baba, İspanyol annenin çocuğudur. Baba ölür, anne İspanya'ya döner. Edmond yetimhanede büyür. Bu yaşadıkları Edmond'ı insanlığın nereden geldiğini ve nereye gideceğini araştırmaya iter.

Bir buluş gerçekleştirmiştir. Bunu önce Müslüman, Hristiyan ve Yahudi din adamlarıyla paylaşır. Bu durumdan çok rahatsız olmuştur bu hazretler.

Dan Brown, din ile bilim karşılaştırması yapmaktadır. Ancak kitabın sonunda Dan Brown durumu yumuşatmıştır.

Kitap boyunca acaba sonunda ne çıkacak diye bekledim. Sonunda en azından çok da kötü olmayan bir şekilde bağladı diyerek derin bir nefes aldım. Üzerine devam edilen çalışmalarla bağlantılı olması beni hayal kırıklığına uğratmadı. En azından termodinamik kurallarıyla ilgili yaklaşım hoştu.

Dan Brown bu kitabını Profesör Langdon ile değil de başka bir karakterle yazsaydı çok daha fazla sevebileceğim bir kitap.

Bendeki kitap Ekim 2017 tarihli 5. baskısı. Dikkatimi çeken ise ilk baskı da aynı ayın içinde. Türkçe çevirisi Petek Demir İncek'e ait. Kitap Altın Kitaplar'dan.


22 Ekim 2017 Pazar

Cinayetler Oteli

0 yorum
Bertram Oteli, Londra'da eski yüzünü kaybetmemiş bir oteldir. Eski dokusunu ve kimliğini kaybetmemiş bir otel görünümündedir. Kanın dökülmesinde otelin rolü nedir?

Kitapta iki adet öykü bulunmaktadır. Biri, kitaba adını veren Cinayetler Oteli, diğeri ise Greenshow'un Deliliği

İkisi de Poirot öyküsü değil. Öncelikle bunu belirtmeliyim. Agatha Christie'nin Poirot esintileri var ancak ben Poirot öyküleri daha çok seviyorum. Hep bi' yerden gelecekmiş hissindeydim, ama gelmedi.

Bertram Oteli'nde bir kişi öldürülür. Gerçek hedef kimdi? Agatha Cristie bu kitabında tüm ipuçlarını verdiğinde öyküyü kesip katilin kim olduğunu bize soruyor sonra da kaldığı yerden devam ediyor.

Greenshow'un Deliliği, Greenshow adında bir kişi, zengin olduğu dönemde ilginç bir bina yaptırır ve bu esnada iflas eder. Ev çocuklarından birisine kalır. Olaylar gelişir.

Poirot'yu özletiyor ancak yine de kendini okutuyor.

Bertram Oteli'nin atmosferi sizi haftasonu için başka bir diyara götürebilir.

Bendeki kitap Altın Kitaplar'dan Gönül Suveren çevirisiyle.

Kitap:
Altın Kitaplar




Kitapyurdu.com
İdefix.com

1 Ekim 2017 Pazar

Otel Pasifik

0 yorum
Çok zamandır çizgi-roman okumamıştım. Otel Pasifik buna iyi geldi.

Joel Rose ve Amos Poe'nun kaleminden, Tayyar Özkan'ın çizgilerinden çıkan bu kitap bir katliamla başlıyor. Todd Buckner otele gelir. 17 ölüme ve bir yaralanmanın sebebidir. Polis Vietnam Sonrası Sendromu olarak nitelendirir olayı.

Don Cooper bu cevapla yetinmez. Olayı irdelemeye başlar. İzleri takip ettikçe ortaya kanlı olaylar dizisi çıkmaya başlar.

Kitaba başladığınız gibi sonu bir anda geliyor. Elden düşürmek istemiyorsunuz çünkü bu ölümlerin sebebini merak ediyorsunuz.

Çizimler de harika olunca bir anda kendinizi kan damlalarını takip ederken buluyorsunuz.

Kitap Arkabahçe Çizgi Roman'da Sinan Ural çevirisiyle bizlere ulaşıyor.

Arkabahçe
İdefix
Kitapyurdu

26 Mayıs 2017 Cuma

Süperpoze

0 yorum
9. Kocaeli Kitap Fuarı'ndan edindiğim kitap. Bir anda ortaya çıkıverdi benim için. David Walton ile tanıştığım kitap oldu.

Bir Kuantum Romanı:
Süperpoze

Kuantum atomaltı boyutlardan makroya taşınsaydı ne olurdu? Her yanımızın olasılık dalgalarıyla dalgalandığını düşünün. Hangi yol kararlı olacaktı? Aynı zaman dilimi içinde birden fazla kendinizden olsaydı? Kimdiniz siz?

Ya bir cinayet işlenmiş olsaydı? Kim işlemiş olurdu? Olasılığınız ile yüzyüze gelseydiniz? Siz kimdiniz?

Bilimkurgu ile polisiyeyi birlikte işleyen bir kitap. Zamanınızı bir anda kaplıyor. Kitabı kapattıktan sonra kendi olasılıklarınızı düşünmeye başlıyorsunuz.
"Hafıza her şey demek değildir," dedim. "Zaten sürekli unutup duruyoruz., bu kendimiz olmadığız anlamına gelmiyor." (sayfa 283)
Bendeki kitap April Yayıncılık'tan Ekim 2016 tarihlidir. Çeviri, Kıvanç Güney'e aittir.

28 Aralık 2015 Pazartesi

Trendeki Kız

0 yorum
İlginç bir kurguya sahip Paula Hawkins kitabı. Yazarı bu kitabıyla tanıdım. Yeterli zamanım olmadığı için yazar hakkında da pek bir araştırma yapamadım.

Öncelikle kitabın polisiye olduğunu belirteyim. Çünkü kitabın türünün ne olduğunu bilmeden kitabı okumaya başladım. Kapağı bunu başardı. Adına ve içeriğine yakışır bir kitap kapağı yapmışlar. İki katmanlı kapak daha da güzel olmuş. Haliyle kapakla ve adıyla beni kendine çeken bir kitap olmuştu.

Rachel, Anna ve Megan üçgeninde gelişen bir kurguya sahip. Tren, Rachel'ın temelinde olan bir olgu, kitabın temelinde ise tren yok.

Yazar, anlatımını da bu iki tren seferi bazında toplamış. Bu da kitabın bir başka güzelliği. Sabah seferi ve akşam seferi gibi... Kitabı okurken zaman zaman tren seslerini duyuyorsunuz. Ancak bundan daha çok kitabın hareketine kendinizi kaptırıyorsunuz.

Rachel, alkolik bir kadındır. Her gün işe gittiği trenden, eski kocasıyla oturduğu eve komşu bir çifti her sabah görmektedir ve onlar üzerine hayaller kurmaktadır. Diğer yandan eski kocası hala Rachel'la oturduğu evde Anna ile yaşamaktadır. Bir gün komşu evde yaşayan Megan kaybolur ve o gece de Rachel aynı sokakta sarhoş bir şekilde gezmektedir. Ertesi gün Megan'ın kaybolduğunu öğrenir. Önüne geçilemez bir merak ve ulaşamadığı hatıralarında olayın cevabının kendinde olduğunu hissetmektedir. Megan'a ne oldu?

Bendeki kitap Aslıhan Kuzucan çevirisiyle İthaki Yayınları'ndan sekizinci baskısıdır.

Çeviriyle ilgili 237. sayfada şu dikkatimi çekti;; "...olası bir yasadışı cinayet ihbarı...". Baskıya kadar herkesin gözünden kaçmış anlaşılan.

Kitap:
İthaki Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com

13 Ağustos 2015 Perşembe

Koloni

0 yorum
Jean-Christophe Grange eseri. Nazilere kadar uzanan bir kurgu. Nazilerin insanın sınırlarını zorlayan deneylerin ürkütücülüğü malum. Kitap bu hisle çevrili.

Katedralde işlenen bir cinayetle olaylar başlıyor. Kurguda kimi zaman "acabalar" kendini gösteriyor. Ancak, konu edilen olayların gerçek hayatta bile acabası varken, kitabın acabaları kitaba baharat oluyor.

-Evet bu ütopya. Bu yüzden de gerçek.
Francesca doğru söylüyordu. İnsan hayal kurmak için yaratılmıştı, yani itaat etmekten çok mücadele etmek için. Bu evrimin kuralıydı. Ve özellikle de insan şiir için yaratılmıştı. Ütopya da şiirseldi. Ve şiir daima gerçekliğin karşısında olacaktı. (sayfa 250)
Kitap Doğan Kitap'tan Tankut Gökçe çevirisidir.

Kitap:
Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com

18 Ocak 2015 Pazar

Son Nefes

0 yorum
Michael Prescott ile tanıştığım kitap oldu. Beklediğimden daha iyi çıktı. Kitabı iyi yapan temel öykünün iyi olması. Diğer yandan kitap içinde şansa işleri kolaylaştıran durumlar mevcut. Belli ki Prescott bu noktalarda takılmış. Yine de kitabın aksiyonu içinde bu şansına durumlar bazen sıkıcı olabiliyor.

C.J. Osborn, on yaşındayken "öcü adam"la karşılaşır. Ancak ailesi buna inanmaz... Olayların küçük bir kızın korkularına atfederler. Ancak C.J. onaltı yıl sonra, bir polis memuruyken Kum Saati Katili, onun peşine düşer. C. J. Osborn'u çok hareketli bir gün beklemektedir!

Kitabın girişi Osborn'un on yaşındaki halidir ki bu da kısa bir bölümdür. Geriye kalan olaylar bir gün içinde yaşanacaklardır. Bu da kitabın hareketinin hiç düşmemesini sağlıyor ve bunu hissettiriyor.

Kitabın kapağı dikkat çekici ölçüde. İlknur Muştu'ya ait bir tasarım. Kitabın adının Son Nefes'ten daha ilginç bir şey olabileceğine inanıyorum. Zira kitabın orijinal adı da aynı anlamdadır: Last Breathe.

Kitapta ilginç bir nokta da künyenin kuşe kağıda basılmış olmasıdır.

Daha önce Arkadya Yayınları'ndan kitap okuduğumu anımsayamıyorum. Pek tanımadığım bir yayıneviydi. Bu kitapta baskı hatasıyla da karşılaşmadım.

Bendeki kitap Arkadya Yayınları'ndan Berna Kahraman çevirisiyle Aralık 2013 tarihli ilk baskısıdır.

Kitap:
Arkadya Yayınları
Kitapyurdu.com
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr

3 Ekim 2014 Cuma

Guguk Kuşu

0 yorum
J.K. Rowling'in Robert Galbraith müstear ismiyle yazdığı polisiye romanı. Olmuş mu? Hayır olmamış. Başladığım kitabı bitirme alışkanlığından dolayı okuya okuya ancak bu zamanda bitirebildim. Boş Koltuk çok daha derli topluyken bu bana çok dağınık geldi yahut ben çok dağınık okudum.

Cormoran Strike, bir bacağını kaybetmiş savaş gazisidir. Ülkesine döndükten sonra dedektiflikten para kazanmaya çalışır. Eski bir arkadaşının kardeşi, onun için gelir ve intihar ettiği iddia edilen kızkardeşinin öldürüldüğünü düşündüğünden araştırmasını ister ve olaylar gelişir.

Ara ara okuduğum için kişilerin kim olduğunu unuttuğum zamanlar çok oldu. Ancak daha baştan katilin kim olduğunu bilmek -tahminin ötesinde...- okumayı zorlaştırıyor. Kitabın sonunu tahmininizin doğru olup olmadığını teyit için okuyorsunuz. Öyle de oldu.

Bu kitabı müstear kişiye atfediyorum... Kitabın sonunda Cormoran Strike'ın maceralarının devam edeceği söyleniyor... Okuyacağımı sanmıyorum...

Her şey bir yana, engelli bir karakterin baş karakter olması gözümde çok önemlidir! Bu nüans göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir!

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Zeynep Heyzen Ateş çevirisiyle Temmuz 2014 tarihli ilk baskısıdır.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

10 Ağustos 2014 Pazar

Dönmek Mümkün Olsa

0 yorum
 Marc Levy'nin harika kitabı. Kurgusu harika!

Andrew Stilman, New York Times'ta gazetecidir. Başarılı bir habere imza attıktan sonra, çok önemli bir haber peşindedir. Ancak her zamanki gibi sabah koşusundayken saldırıya uğrar ve gözlerini altmışiki gün öncesinde açar. Bu geriye dönüşünde daha önce yaptığı hataları tekrarlamamak için ve katilini bulmak için çabalar.

Kitap alıyor ve götürüyor. Bilmecesi, kurgusu çok hoş! Marc Levy'nin üslubu da alıp görütüyor. Durmaksızın okumak ihtiyacı doğuruyor!

Ancak dikkatimi çeken bir nokta Simon karakteri oldu. Karakterin varlığı gayet yerinde ancak kişiliğinde kaşınan ve yerini tam bilmediğim noktalar var. Bazı noktalarda iyi bir arkadaşken bazı noktalarda bir uşak edasında. Stilman'ın algılayışı konusuyla da bağdaştırmak gerekebilir.

Adrew Stilman, kendi katilinin peşinde! Adrew ile birlikte, ona saldıranın kim olduğu konusunda akıl yürütmek eldeki ilk verilerle puslu. Ancak Stilman ilerledikçe sorunun cevabı yakınlaşır.

Mekan olarak Amerika'ndan Arjantin'e kadar uzanan kitap, Arjantin'deki dikta dönemine de değiniyor. Olan biten konusunda dehşete kapılmamak elde değil...

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Can Belge çevirisiyle Mart 2013 tarihli ilk baskısı.

Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Son Detay

0 yorum
Harlan Coben'in eseri.  NewYork Yankeelerin oyuncularından birisi ölü olarak bulunur ve bütün işaretler Myron'ın arkadaşı Esperanza'yı işaret eder. Myron ise tüm olan bitenden habersiz; kimseye de haber vermeden bir adaya gider ve tatil yapar. Win onu bularak olan bitenden haberi olmasını sağlar.

Yine alışık olduğumuz üzere Bolitar'a mutlaka birisi çıkıp "bu işten uzak dur" yahut "fazla kurcalama" tarzında uyarıda bulunuyor.

İyi ile kötü; iyilik ile kötülük arasındaki ince çizgi üzerinde vicdan muhasebesi tadında bir eser. Okurken eğlendiren ve böylelikle görevini yerine getiren bir eser. Son beklenmedik diyemeyeceğim. Ancak Coben bu kitabını diğerlerine göre daha iyi kurgulamış gördüm.

Amerikanvari bir iyi kötü çatışmasına götüren bir dizi olayın ardından saklanan gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Daha önce karşılaştığımız konu, kapak uyumsuzluğunu yenmiş gibiler. Zira ölen kişi bir beyzbol oyuncusu...

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Selim Yeniçeri çevirisiyle Temmuz 2013 tarihli baskısı. Selim Yeniçeri çevirisi olması daha iyi olmuş.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr



15 Temmuz 2014 Salı

Büyük Vuruş

0 yorum

Harlan Coben eseri. Çıtır çerezlik bir kitap. Tam kafa dağıtmalık.İçeriği, kurgusu, karakterleri sabun köpüğü. Zira Win'in gizemli haller, Myron'ın halledemediği her şeyi halletme durumu... Bu kadar özgüvenin nereden geldiği belirsiz. Polisler gelmiş geçmiş en aptal aynasızlar... Polisiye severler için çok çok zayıf bir kitap!

Neden okudum? Dedim ya, kafa dağıtmalık.

Valerie Simpsons Amerika Açık Tenis Turnuvası'nda öldürülür. Valerie Simpsons, geçmişte, çöküşünden önce, neredeyse Myron'ın müşterisi olacaktır. Ancak çöküşünden dolayı tenisi bırakmıştır. Kitabın ilerleyen kısımlarında çöküşün sebepleri de ortaya çıkacak.

Myron konuyu araştırırken herkes bu işten elini çekmesini yoksa kötü olacağını söyler... O kadar çok insan bunu söyler ki bi' an olayın çok büyük olduğunu düşünürsünüz. Ancak o noktaya kadar gelen hikaye olayın o kadar da büyük olmadığını size anlatacaktır.

Kitap kapağı anlatılan olayla hiçbir bağlantısı olmayan bir kapak. Yazık olmuş... Çok daha iyi bir yerde kullanılabilirdi. Satrancın "s"si geçmiyor. Öyle satrançlı bi' şeyler beklemeyin. Alakalı hiçbir şey yok.

Belki de kapak bize Myron'ın ne kadar zeki olduğunu söylemeye çalışıyordur.

Harlan Coben'in üslubu, olayı kesip karakterin tam da o anda ihtiyacı olan özelliklerini anlatmak üzerine kurulu. Dayatılan bu özellikleri kabullenmekse oldukça güç.

Sıcak yaz günlerinde terlemekten bunaldığınız anlarda iyi gelecek bir kitap.

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan E. Özlem Gültekin çevirisiyle 2010 baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları


20 Mayıs 2014 Salı

Orman

0 yorum

Yirmi yıl önce yaz kampında, dört genç ormana giderler ve bir daha dönemezler. Dört gençten ikisinin cesedi bulunur diğer ikisinin cesetleri bulunamaz... Bulanamayan cesetlerden birisi de bölge başsavcısı Paul Copeland'ın kızkardeşidir. Yıllar sonra, Paul Copeland, kendisinin araştırmadığı bir cinayet için tanık olarak aranmıştır. Bu tanıklık yüzünden Copeland geçmişe döner ve ormanda ne olduğunu araştırmaya başlar.

Harlan Coben'in kurgusuyla kafanızı dağıtmanıza yarayacak polisiye macera kitabı. Harlan Coben'i daha önce de okuduysanız kitabın ortalarına doğru birkaç sonucu çoktan kendiniz çıkartıyorsunuz. Nasıl olacağı ne olmuş olacağı konusunda fikirleriniz oluşuyor. Ancak yine de Harlan Coben sonucunu merak ediyorsunuz.

Kitaplar, umarım, geleceğe ışık olur. Bu ay başımıza gelen faciadan dersler çıkartılır, her şeyin para olmadığı anlaşılır ve bilgileri edinmemize neden olan failler, sebep oldukları acıyla birlikte kitaplar sayesinde ileriye taşınır ve asla unutulmazlar!

Kitaplar umarım ışık olur, bilgi olur insanlık saçarlar...

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Elif Sezginci çevirisiyle Haziran 2010 tarihli ikinci baskısı.
Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

27 Mart 2014 Perşembe

Sherlock Holmes Kızıl Dosya

0 yorum
Arthur Conan Doyle eseri. Sherlock Holmes ile Dr. Watson'ın tanıştığı, ilk defa birbirlerini gördükleri kitap. Martı Yayınları Sherlock Holmes'ün beş kitaplık bir edisyonunu yayımlamıştı. Bu setten sonra şimdi dört kitaplık ikinci bir set çıkartıyor. Bu kitap aynı zamanda setin de ilk kitabı. Martı Yayınları'nın üst başlık kullanmasına pek de anlam veremedim. Sır Perdesi Aralanıyor yazmak yerine sadece Kızıl Dosya yazsalardı, Sherlockseverler için çok daha güzel olacağı kanaatindeyim. Ayrıca Martı Yayınları'nın sitesinde kitap açıklaması olarak İngilizce yazmış olmaları da tuhafıma gitti.

İkinci kitap:
Sherlock Holmes Dörtlerin İmzası

Bu kitapta en çok sevdiğim kısım Dr. Watson'ın Sherlock Holmes'ü tanımaya çalışması kısmı olmuştur. Aynı zamanda Sherlock'un bilgisinin sınırlarını çıkarttığı liste benim için ayrıca eğlenceli olmuştur. Kitabının kapağının rengiyle isminin birlekteliği göze çarpıyor.

Sherlock Holmes bu davasında, başka kıtalardan taşınmış bir sorun üzerine eğiliyor. Enoch Drebber, ıssız olması gereken bir evde ölü olarak bulunur. Duvara "Rache" (intikam) yazılmıştır. Sherlock Holmes ve Dr. Watson ilk defa birlikte bir davanın peşine düşmüşlerdir. Drebber'in ölümünün ardında bir örgüt mü vardır?
Sherlock Holmes - Bilgisinin Sınırları
1. Edebiyat Bilgisi : Sıfır
2. Felsefe : Sıfır
3. Gökbilim :  Sıfır
4. Siyaset : Az
5. Bitkibilim : Değişken
Daha çok Belladona, afyon ve zehirler üzerine
6. Yerbilim : Elverişli ama sınırlı. Bir bakışta toprak çeşitlerini ayırt edebiliyor. Bir yürüyüşten sonra pantolonundaki çamur lekelerine bakmış ve hangi lekenin Londra'nın hangi bölgesinden olduğunu saymıştı.
7. Kimya : Derin bilgi.
8. Anatomi : Çok ama düzenli değil.
9. Olay derleme eserleri : Çok geniş bilgi. Yüzyıl içindeki bütün korkunç olayların her ayrıntısını biliyor.
10. İyi keman çalıyor.
11. Uzman bir eskrimci, boksör ve kılıç kullanıcısı.
12. İngiliz Kanunları konusunda elverişli bilgisi var.
İlk başta verilen yazılanların zamanla yetersiz kaldığını ve Sherlock Holmes'ün bilgi dağarcığının genişlediği görülebiliyor. Örneğin; ilk etapta aklıma gelen, Bitkibilim adına Sherlock Holmes, tütün ve tütün küllerini konusunda uzmandır.

Sherlock Holmes ve Dr. Watson, hayatım boyunca sıkılmadan defalarca okuyacağım iki kişi!

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Sakıp Murat Yalçın çevirisiyle, Şubat 2013 tarihli ilk baskısı.

Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

24 Mart 2014 Pazartesi

Son Uçuş

0 yorum

Nelson Demille ile tanıştığım kitap oldu. 1996'da TWA 800 Nivyork - Paris uçuşunu gerçekleştirmek üzere JFK havaalanından kalkan uçak bir süre sonra havada infilak eder. Bu gerçek olaydan esinlenerek Son Uçuş kitabını yazan Nelson Demille için dikkat çekici nokta ABD ordusundan emeklidir. Politika üzerine de eğitim almıştır.

Kitap içindeki Amerikan milliyetçiliğini rahatlıkla görmek mümkün. Bunun yanısıra Amerikalıların terör paranoyası ve Arap terörist algısını da rahatlıkla görmek mümkün.

Uçak kazasından  yıl sonra eski polis yeni sivil ajan(?) John Corey'nin eşi Kate Mayfield 1996'daki araştırmanın bir parçası olmuştur. Resmi açıklamalar uçağın yakıt tankının patlayarak düştüğü yönündedir. Ancak görgü tanıkları yakıt tankının teknik bir arıza sonucu patlamış olamayacağını, patlama öncesi uçağa doğru yükselen bir ışık ve duman gördüklerini söylemektedirler. Kate Mayfield araştırma esnasında kaza anının anbean kaydedildiği düşünülen bir video kasetten haberdar olur. Ancak bunu araştırmaya gücü yetmez. John Corey ile birlikte beşinci yıl anmalarında giderler ve dönüşte olayı John Corey'e anlatır. Corey de bu olayı araştırmaya başlar. Bu noktada kitabın ilk bölümü bu video kaseti çekenleri kapsamaktadır.

TWA 800 üzerine bir çok belgesel çekilmiş ve 2013 yapımı bir filmi de bulunuyor: http://www.imdb.com/title/tt3040528/

Kitapta kaza için iki grup insan var. Bir tanesi "füze yüzünden düştü" diyenler ve diğeri "bu bir kazaydı" diyenler var. John Corey ikisine de inanmadığını sadece gerçeğin peşinde olduğunu söylemektedir. Füze için de iki ihtimal sunuluyor. Arkadaş ateşi (ABD ordusu o bölge yakınlarında tatbikat yapıyordu) veya terör saldırısı. Diğer gruptakiler ise "füzenin kendisi veya arkada bıraktığı izler yoksa füze nasıl var" savını öne sürmektedirler. Füzenin kendisi yoksa bu füze kinetik bir füzedir, delip geçmiştir savıyla tartışma alevleniyor.

Güzel argümanların çarpışması ve John Corey'nin azmi eğlenceli bir roman ortaya sunuyor. Ancak bu kitaba bir kaynak kitabı gözüyle bakmak kesinlikle yanlış! Örneğin uçağın ses kayıtlarından kitapta hiç bahsedilmemektedir. Gerçek bir olaydan yola çıkılarak kurgulanmış bir polisiye macera kitabı o kadar. Ayrıca TWA 800'ün teknik bir arıza sonucu infilak etmesi defalarca kanıtlanmış bir gerçek.

Kitabın sonu da ayrıca tuhaf.

Nelson Demille, güzel bir polisiye-maceraya imza atmış. TWA 800 daha bir çok kitaba ve filme konu olmuştur da bilmiyoruzdur...

Bendeki kitap Altın Kitaplar'dan Suzan Cenani Alioğlu çevirisiyle Mart 2006 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Altın Kitaplar
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr


8 Mart 2014 Cumartesi

Arsen Lüpen Bütün Maceraları-2 Kristal Tıpa

0 yorum

Güncel Yayıncılık'tan Arsen Lüpen serisinin 2. kitabı.
Serinin kitapları:
Kristal Tıpa
Oyun İğnenin Esrarı
Kontes Cagliostro
Saat Sekizi Çaldı

Maurice Leblanc'un Arsen Lüpen'i, bu kitapta bir şantajcıyla karşı karşıya gelir. Farkında olmadan olayın içine çekilen Arsen Lüpen, hem çalışanlarını hem de şanını kaybetmek tehlikesiyle de mücadele etmek zorundadır. Şantajcının da konusunda uzman olması ve kıvrak manevralarda bulunması Arsen Lüpen ile şantajcı arasındaki çatışmanın çok zevkli olmasını sağlıyor.

Kristal Tıpa'nın ne anlama geldiğini bulmak da Arsen Lüpen için ayrı bir zorluk teşkil eder. Talihi pek yaver gitmediği için hep bir adım geride kalır.

Bu kitapta çevirmen Saffet Günersel'in de bir önsözü bulanmaktadır. Bu önsözü de okumak ayrıca keyifliydi. Zira Saffet Günersel dedektif öyküleri derlemelerinden anlaşılacağı üzere bu türü çok sevmektedir. Bu önsözle de Sherlock Holmes - Arsen Lüpen çekişmesinde Arsen Lüpen tarafının ağır bastığı görülmektedir. Bu çekişme ve izleri yıllarca eskimeyecek ve hep gülümsetecek.

Bu kitapta ilk kitabın o ağır haraket durumu yok. Kitaba başladıktan sonra birden bire kendinizi olay örgüsünün içinde buluyorsunuz. Arsen Lüpen talihsizlikle mücadele ederken sonra ne olacak, bu işin içinden nasıl sıyrılacak diye merak etmemek elde değil!

Bu kitabın benim için ayrıca tuhaflığı piyasa çok zor bulunması. Bu kitabı ararken internette bir çok adını bilmediğim siteye gittim. Güvenemediğim için o sitelerden uzak durdum. Sahaflarda bile bulamadım. Zira Nadir Kitap'ta tek bir nüsha var... Neyse ki kitabı, kendi kitapçımda buldum! Bu kitap, bulunması açısından ayrıca eğlenceli. Define avına gerçekten değiyor!

Bendeki kitap, Güncel Yayıncılık'tan Saffet Günersel çevirisiyle Aralık 2003 tarihli baskısı.

Kitap:
Nadirkitap.com
İdefix.com
Kitapyurdu.com

17 Şubat 2014 Pazartesi

Kayıp

1 yorum

Harlan Coben ile tanıştığım kitap oldu. Kitabın arkasında Harlan Coben'in kısa bir özgeçmişi bulunuyor. Burada Harlan Coben'in eserleri bir deha olarak nitenlediği yazılmış. Maalesef benim için bir deha ürünü değil. Hatta büyük bir esinin ürünü olduğunu bile rahatlıkla söyleyebilirim. 2013'ün Ekim ayında hayatını kaybeden Tom Clancy tarzından öteye gidememiş... Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki -kitabın içinde geçtiği için- deha olan Sherlock Holmes'tür.

Kitabın kurgusu ve hareketi sizi içine çekiyor. Bununla birlikte maceranın bolluğu, kitabın bir aksiyon filmi tadında geçmesini sağlıyor. Kitabın kahramanı, tipik bir Amerikalı kahraman: Myron Bolitar. Bir kişi temsilciliği firması işletiyor. Gençken büyük gelecek vadeden basketbolcu, ancak dizini sakatlaması dolayısıyla sporculuğu bırakmak zorunda kalmış. Ancak yılmamış(?) üniversitede hukuk bitirmiş bir kişi. Yeri geldiğinde şiddete başvurmaktan kaçınmayan -Arkadaşı Win ile birlikte Rambo'yu anımsattılar bana- bir kişi. Ancak bencilliğinin farkında olması karakteri bir adım öne geçirdi. Ancak bununla birlikte benim gözümde birazcık da aptal bir karakter oluştu.
"Bazen böyle cuk oturturum lafları. Huyum kurusun." (Myron Bolitar söylüyör.) (sayfa 22) 
Bununla birlikte işin nasıl hallolduğu bilinmeyen kısımlarını, arkadaşı -Batmanvari-  Windsor "Win" Horne Lockwood, III. halletmektedir.  Win, babadan zengin -ama mirasyedi değil; parasına para katmayı bilmiş- bir kişidir. Çeşitli bağlantıları sayesinde bir şeylerden haberdar olan, ihtiyaç duyulduğunda ortaya çıkan, işleri halleden bir kahraman. Deli dolu bir tiptir. Esperanza, işin ofis kısmına, araştırma kısmına bakan, temkinli kahramanla ekip tamamlanıyor.

-Myron Bolitar serisinin önceki kitaplarında tanıştıklarını düşündüğüm- Therese sekiz yıl aradan sonra Myron'a telefon ederek onu Paris'e çağırmasıyla olaylar başlıyor. Therese ile Myron, ruhsal çöküntü zamanlarında adada tanışmışlardır. Birbilerine soru sormadan birbirlerine destek olmuşlardır. İşte bu noktadan sonra Harlan Coben'in merak unsurları devereye giriyor. Therese neden Myron'u Paris'e çağırır? Paris'te ne olmuştur?

Tuhaf bir son kitabın sonunda okuyucularını bekliyor.

Burada söyleyeceğim, kitabın doğruca sonuyla ilişkili bir konudur; kitabı okumadıysanız ve okumayı düşünüyorsanız bu paragrafı atlayarak sonraki paragrafa geçmenizi tavsiye ederim. İslami terör üzerine eğilen bu kitabı diğerlerinden ayıran, Arapların yahut Ortadoğu toplumlarının esmer bir ırk veya toplum olmasına gönderme yapılarak, mavi gözlü ve sarışın insanların terör aracı olarak kullanılmak üzere istedikleri her yere sızabilecekleri fikri bana pek de dahiyane gelmedi. Zira bir terör örgütünün "insanlar bizi ten rengimizden ayırt ediyor, onlara benzeyelim" düşüncesi güttüğünü düşünmüyorum. Öyle bir tutum terörü savunan ideolojinin de asimilasyonu anlamına gelmektedir. Terör örgütü kendi ideolojisi uğruna şiddete başvururken -yani bu derece kendi fikirlerine saplantılıyken- saldırdıkları insanlara benzeme düşüncesi kesinlikle abestir. Bu düşüncenin İslami terörden veya terörden korkan Amerikalıların -Amerikan edebiyatı ürünü olduğu için onları işaret ettim- biraz esmerce gördükleri her insanı neredeyse terörist ilan etme boyutuna varan paranoyanın bir ürünü olduğunu ve bunun ırkçı bir tutum olduğunu düşünüyorum.

Harlem Coben benim gözümde dahiyane eserler sunmamış olabilir, ancak kesinlikle çağımızı ve yaşayış şeklini edebi olarak kayda geçirmiştir.. Bu da onun adının anılması için yeterlidir. Aksiyonu bol, merak unsurları bol bir kitap. Bu merak unsurları okuyuşu hızlandırmaktadır. Ancak hareket içinde kurgunun eksik kalan yönleri gözden kaçmaktadır. Örneğin kitabın temel öyküsüyle hiçbir alakası olmayan Myron'ı tanıtmak ve belki de haklı göstermek adına dört, beş, belki de daha fazla, bölüm bulmaktadır. Ancak bu bölümler yeterli olmamış ki yukarıdaki gibi cümleler de sarfederek Myron bize kendisini anlatmaya çalışıyor.

Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim birkaç yazın konusu var.
1) Özel isimlere gelen yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılmaz!
2) "Her şey" ayrı yazılır! "Herşey" diye yazılmaz!
3) "Mail" kelimesi Türkçe değildir!

Harlan Coben aksiyonu bol bir macera romanı sunuyor! Sonrasında ne olacağını merak ederek, sonunu öğrenmeden elinizden düşüremeyeceğiniz bir kitap.
"Peki söyler misiniz o zaman neden buradayız?" (Myron, çatıya çıkışlarını soruyor.)
"İçeride sigara içmek yasak ve müthiş derecede sigaram geldi."
Derin bir nefes daha aldı.
"Başlangıçta sigara yasağı bana da gayet cazip gelmişti. Dışarı çıkmak için beş kat aşağı inmek bana spor olacaktı biraz. Ama bu sefer de sigaradan tık nefes olmaya başladım."
"Sigarayı bıraksaydınız o zaman."
"Ama o zaman da sporu bırakmış olacaktım. Anlatabiliyor muyum?" (sayfa 81)
Bendeki kitap Martı Yayınları'nın Elif Sezginci çevirisiyle Ocak 2010 tarihli baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr




 
Copyright © Kitaplık
S.Y.