1 Ocak 2021 Cuma

Süpersimetri

0 yorum

David Walton'ın Süperpoze kitabının devamı. İlk kitabı 2017 yılında okumuşum. Kitabı edinirken ikinci kitabın da geleceğini biliyordum. Lakin bir seri değil de birbiriyle küçük bağlantıları olan bir kitap diye düşünmüştüm o zamanlar ve ikinci kitap Süpersimetri 2019 Eylül'de Türkiye'de ilk baskısını gerçekleştirdi.

Kitabı endindiğimde ilk kitaptaki ayrıntıları çoktan zihnimin derinliklerinde kaybetmişim. Haliyle Süperpoze'yi tekrar okudum. Hemen peşinden Süpersimetri'ye başladım.

Bir Kuantum Romanı:
Süperpoze
Süpersimetri

İki kitap arasındaki bariz farklardan birisi; ilk kitapta olasılık dalgasını iki koldan; Üst Spin ve Alt Spin bölümleri ile okurken ikinci kitap Süpersimetri'de çizgisel bir anlatım yapısı kurmuş David Walton. Haliyle ikinci kitaptaki kötü adama karşı savaş heyecanı, ilk kitaptaki olasılığın tırmanışındaki heyecana çok yaklaşamıyor. 

Bu da anlatımdaki akıcılık beklentimi biraz düşürmeme sebep oldu.. İlk kitapta çok daha hızlı giderken ikinci kitapta David Walton'ın anlatmak istediği zaman paradoksuna ulaşmak için meşakkatli ve çizgilsel bir yol izleniyor. Eğer zaman paradoksuna erişirseniz David Walton'ın devam kitabında ulaşmak istediği noktaya varmış oluyorsunuz.

İlk kitabı okumamış olanlar için bu noktadan sonra sürpriz kaçıranlar olacaktır. O yüzden önce ilk kitap: Süperpoze.

Süpersimetri iki ayrı öyküden oluşuyor. Birisi çevre öyküsü diğeri de karakterlerimizin öyküsü. Karakterlerimizin öyküsü malum kuantum evrenini makro evrene taşımayı başaran Jean ve kuantum evrenden gelen Varcolac; Jacob Kelley tarafından alt edilir. Ancak Varcolac nereye gitmişti? Bu gidişiyle arkasında iki olasılık dalgasının aynı anda var olmasını sağlamış yahut neden olmuştu. Alex ve Sandra. Aslında bir kişinin iki farklı olasılığı. David Walton bu çatışma üzerinden kişi kimdir sorusunu kurcalıyor biraz. Kıssadan hissemiz de kişiyi kişi yapan seçimleridir oluyor. Böyle kıssadan hisse kitaba çok yakışmasa da kitabın bilimkurgu-polisiye olduğunu unutmamakta fayda var. Alex fizikçi olur ve babasının eski çalıştığı New Jersey Süper Çarpıştırıcında çalışmaktadır ve biliminsanı Oronzi'nin projesinde görevlidir. Sandra ise polis olmuştur ve babasının da karşılaşmayı seyretmek için gittiği beyzbol stadındaki patlamada görevlendirilmiştir. 

Karakterlerimizin yaşadığı dünyanın öyküsü ise daha da ilginç oldu benim. Türkler Avrupa'nın ortasına kadar ilerlemiştir. Slovenya savaşın sınır hattını oluşturmaktadır. Amerikan askerleri de Türklere karşı Polonya Krakow'da konuşlanmıştır. Okurken önce Slovakya'dır diye düşünmüştüm ancak haritalardan da teyit edince David Walton'ın bu şekilde bir harita çizdiğini gördüm. Aradaki ülkeler galiba Türklerde... David Walton bu tip bir haritayı oluştururken mutlaka bir altyapı kurmuştur ancak kitapta bu kısma değinmiyor. Ancak Türklerin, Avrupa'da nükleer silahlar olduğunu bildiğini ve bunlara karşı operasyon düzenlediğini okuyoruz. Haliyle Amerika da bu el değişimini kabul etmiyor ve CIA ile birlikte özel kuvvetler Polonya'da konuşlanmış bulunuyor. Böyle bir savaş durumu nükleer dehşet dengesi ana karakterlerimizin etrafını çevreliyor. Alex ve Sandra'nın erkek kardeşi Sean da burada özel kuvvetlerde askerdir.

Kitap New Jersey'da giriş yapıp çözüme Lübliyana'da kavuşuyor. 

İlk kitap olasılıklar ile ilgilenirken ikinci kitap zamanın boyutlarına yöneliyor. Kitabı Süpersimetri olarak okuyunca daha güzel oluyor yani ilk kitaptaki beklentiyle ikinci kitaba başlamamak gerekiyor. Kitabın adı ise 277. sayfadan geliyor. Zaman-Mesafe grafiğinda Y eksenini zaman olarak düşünürsek ve X ekseni de mesafeyi tanımlarsak [+x,+y] bölgesininde bir noktanın x eksenine simetriğini alırsak [+x, -y] bölgesine gelmektedir. Bu simetrik görüntünün; y eksenini zaman olarak tanımladığımız için, -y'de bulunmasından dolayı zamanda geriye gittiğini ifade eder.

Kitap April Yayınları'ndan Eylül 2019 tarihinde ilk baskısını gerçekleştirmiştir. Çeviri Gökçe YAVAŞ'a ait.

Kitap:
April Yayıncılık
Amazon.com.tr
Kitapyurdu.com
İdefix.com


24 Aralık 2020 Perşembe

Daha

0 yorum

 Hakan Günday önyargımın bir bakıma çözülmesiyle elime aldığım kitap oldu. Bu önyargımın yıkılması izlediğim bir dizinin senaryosunu onun yazdığını fark ettiğimde çözülmeye başlamıştı. Böylelikle okumaya başladım.

Kitabın konusu baştan beni çekti ama endişelerim vardı. Marketlerde "edebiyat" veyahut "kültür" dergisi olarak satılan renkli baskılarda kutucuklar içinde süslenmiş devrik cümleler ile karşılaşacağımdan emindim. Velhasıl kitabın başlangıcında çokça "belki"li cümleyle karşılaşınca adım adım süslü kutucuğun vurgulu cümlesine geleceğiz diye düşündüm.

Öyle de oldu. Benzetme öncesi betimelemeler ve zemin hazırlanarak bilgi oluşturuluyor ve benzetme ile konu zirveye çıkıyor. Bunu Günday o kadar akışkan bir şekilde gerçekleştiriyor ki bir zaman sonra affedebiliyor, kendi haline bırakıp nereye götüreceğini merak edebiliyorsunuz.

Böylece Günday önyargım yıkılmaya devam ediyor.

Gazâ babasının oğlu bir insan kaçakçısıdır. Babası Ahad ne zamandan beridir bu işi yapıyor Gazâ bilmez. Gazâ zeki bir çocuktur ve insanı hızla içine çekebilir! Yaşı ilerledikçe babasıyla olan kavgası da içten içe ilerler. Mülteciler yahut kaçaklar ya da mallar gelip gitmeye devam eder ve Gazâ'nın oyuncakları haline gelir. Oyuncaklarını parçalamaktan korkmayan bir çocuk olarak deneylerine başlar hatta bilimsel makale yazacaktır. Kitabın en ilginç yanlarından birisidir. 

Her bilimsel makale gibi bu da bir deney sonucu yazılıyor. Kitabın en güzel kısımlardan birisi buradaki benzetme oluyor. Haliyle Gazâ Spiral Yönetim Şeklini gözlemlemiş oluyor! Kitabın sadece bu kısmı başlı başına bir dünya! Bu deney Gazâ'nın kaçakların kendi arasında bir lider seçmesini talep etmesiyle başlıyor ve Gazâ'nın küçük ülke oyunu başlıyor. Bu küçük ülke hiç de yabancı değil!

Peki Gazâ iyi bir insan mıdır? Kötü bir insan mıdır? Kitapta bu çatışma da görülüyor ama çatışma olarak değil bir uyum olarak. Kahramanlar mükemmel iyidilerdir tezine karşı bir kitap. Okunan bu kahraman hiç de kahraman değil. Yaptıkları midenizi bulandıracak cinsten ama olduğu gibi. Mutlak iyi yoktur mutlak kötü yoktur. İyi ile kötü iç içe geçmiştir. Böyle bir burgaç içinde nefessiz kalacaksınız.

Kitabın kapağı kitap bittikten sonra daha bir anlamlı hale bürünüyor. Herkesin yolu bir labirentin içinde ve labirent yok olursa artık geriye kalan ne ise...

Gazâ'nın anlamı TDK'ye göre: İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş. Gazâ'nın savaşı kimle?

Anlatıcı Gazâ'nın kendisi. Ondan dinliyoruz hayat öyküsünü bildiği ve anladığı kadar. Kitabın bölümleri Rönesans resim teknikleriyle ayrılmış.
Sfumato ile başıyor. Buharlaşarak karışıyor.
Cangiante ile devam ediyor. Ani renk değişimi.
Chiaroscuro ile takip ediyor. Işık ile gölge çarpıyor, üçüncü boyut oluşuyor.
Unione ile sonlanıyor. Sfumato'nun parlak, canlı renklerle vücut bulması. Kana bulanması.

Kitap Doğan Kitap'tan Ekim 2013'te çıktı. Bundan tam yedi yıl önce. Ne değişecekti ki?

Kitap:
Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com

 
Copyright © Kitaplık
S.Y.