23 Ocak 2012 Pazartesi

Yürek Burgusu

2 yorum
Henry James eseri. en iyi hayalet romanı olarak da gösterilmektedir. Kısa roman. Sona gelinceye kadar gerilim devam ediyor. Türkçe çevirisinde cümlelerin biraz uzun olması, cümle takibini -başlarda- zorlaştırabilir. Üsluba alıştıktan sonra gerisi kendiliğinden gelir. Necla Aytür'ün çevirisi.

Kitapta Yürek Burgusu kısa romanından başka iki uzun öykü daha var.Ormandaki Canavar ve Daisy Miller. Bu iki öykü de aşkı irdeliyor.

Şu anda sizi uyarmam gerek çünkü bu cümleden sonra romanın ve öykülerin sonlarıyla ilgili cümleler yer alacak. Öyle ki bu kitapta sonlarla ilgili dikkatimi çeken ölüm olmuştu.Her sonda mutlaka bir ölüm var.

Yürek Burgusu, hayalet üzerine inşa edilmiş ve bu da bir tür aşk içeriyor. İki küçük yetim kardeş amcalarının velayetindedir. Yeni, genç mürebbiye gelir. Kendinden önceki mürebbiye hakkındaki bilgisi çok azdır. Yeni ortamını  tanımaya çalışırken daha kaldığı yerde tanıştırılmadığı insanlar görmeye başlar ve sonunda onların kim olduğunu öğrenir.

Ormandaki Canavar, başına mutlak surette kötü bir şey geleceğine inanan ve onu bekleyen bir adamla -John Marcer-, ona bu yolda destek veren bir kadını -May Bartram- anlatmaktadır. John Marcer yıllar sona May Bartram'ı tekrar görür ve onun kim olduğunu zorlukla anımsar. Sırrını -başına geleceği şeyin ne olduğunu bilmeden beklediğini- söylemiştir, ancak onu tekar gördüğünde bunu hatırlayamamıştır. May'se ona bunu hatırlatmış ve olay olup bitinceye kadar yanında olacağının sözünü vermiştir. John yıllarını bu olayı bekleme körlüğünü gösteririken elinden uçup gidenlerin muhasebesini çok sonraları yapacaktır.

Daisy Miller, hovarda bir Amerikan kızının annesi ve kardeşiyle Avrupa turunda Winterbourne adında bir başka Avrupa'da yaşayan Amerikalı arasındaki ilişkiyi anlatmaktadır. Daisy'nin davranışlarını tasvip etmeyen sosyeteyi; onun saf olduğuna inanan Winterbourne ve aralarındaki kovalamaca üzerine inşa edilmiş çatışmaları anlatıyor. Bu da bir tür aşk hikayesi.

Henry James, çatışmalarla yüklü, gözlemlerle donatılmış eserlere imza atmış. Adam Yayınları'nın baskısının güzelliği kitabı daha da çekici kılmıştır. O sarı sayfalar Henry James'in anlatmak istediklerine çok güzel bir perde oluşturmuş.

Kitap, Necla Aytür çevirisi.

KitapYurdu.Com

1 Ocak 2012 Pazar

Güneşi Uyandıralım

0 yorum
Her sayfasından hüzün akan bir şaheser! Brezilya'da geçse de bizden, ta içimizden. Duyguların ırk,renk, din barındırmadığının en güzel kanıtlarından! Neyse, geçeceğim sosyal mesaj kısmını.

Zeze yüreğimi titretti, gözlerimi nemlendirdi. Her şey Adam'la tanışmasıyla başlıyor! Bir Cururu Kurbağası. Zeze'nin yüreğine yerleşiyor.

Bluğ çağının başlangıcında bir çocuk, evlatlığı olduğu yeni bir aile. Natal'da. Ailesiyle anlaşmazlığı tırmanıyor. Zeze daha da içine kapanıyor. Yalnız değil, Adam yanında! Babasının sözleriyle yaralanıyor. Sinemada oyunculuğunu gördüğü Maurice Chevalier'i babalığı seçiyor! Düşlerinde...

Adam geliyor! Zeze'nin güneşi uyandırmasını istiyor. Görevi tamamlandığında gideceğini belirtiyor. Maurice geliyor, Zeze'nin aşkı öğrenmesini istiyor. Görevi tamamlandığında gideceğini söylüyor! Okulda dostu, Peder Fayolle, dert ortağı, dostu.

"Maurice: 'Şu bademciklerini en kısa zamanda aldırmalıyız.'
Yarı umutsuz ağlaştım:
'Maurice, şeytandan sonra en çok korktuğum şey bu.'
'Geçecektir. Hem sen yüreklisin.Korkusunu yenmeyi bilen küçük bir adamsın. Kurbağalardan ödün koptuğunu bana söylememiş miydin?'
'Evet, doğru.'
'Oysa, en büyük danışmanın yüreğinde yaşayan bir kurbağa.' " (sf. 80)
 Zeze büyüyor. Zor bir çocuk... Özlüyor, arıyor, düşünüyor... Aşık oluyor, kızın adı Dolares.

"Hayale kapıldığım yoktu. Dolares geri dönmeyecekti. Yüreğim bu gerçeği bana söylüyordu. Geminin yerinde yıldızlarla dolu karanlık geceden, kapkara ve sessiz denizden başka şey kalmamıştı şimdi. Köpekyıldızı gökyüzüne egemendi. Ya ay? Ay yoktu. Yalnızca pişmanlıklar. Au olsaydı bunu söylemezdi bana. Sevgiden söz etmek neden? Sevgi, pek az tanıdığım bir şey." (sf. 229)
Zeze, sorguluyor, hayatı tanıyor:
"Neden hayatta her şeyin geçip gitmesi gerekiyordu? Yalnızca ,Zeze, doğmak, yola çıkmak olduğundan. İlk dakikadan yola çıkmak. Soluk almaya başladığın andan. Ve hayatın katı gerçeği ile savaşamazsın." (sf. 237)
Zeze, öğrenimi tamamlar, mezun olur. Sorumluluk ile karşı karşıya kalır. Mesleği ne olacak? Ablaların yanına dönmek gerçeği de bir yanındadır.Oysa alışmıştır Natal'e, annesine... Korkuları, anıları, çocukluğuyla birlikte...

Hüzün hep böylesine bir hüzün değil! Zeze'nin zıpçıktılıkları, haşerilikleri ve hareketliliği güldürüyor. Nasıl güldürmesin ki!

Kitabın sonunda Zeze karşımıza 40'ında bir adam olarak çıkıyor. Mesleği de tam ona göre! Kitabın son bölümü ayrıca güzel!
"İyi ya Adam. Büyükler güneşi uyandırmayı bilmezler. Öyleyse Tanrı'nın iyiliği, yarın, olur da, güneşi uyandırıverir. Tüm dingin sonsuzluk için yaptığı gibi.

Önemi yok, kendim için şarkı söylmeyi sürdüreceğim, çünkü ne mutlu bana ki hala pişmanlık sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmiyorum."
Bendeki, 10. baskı, Aydın Emeç çevirisiyle Can Yayınları'ndan 1993 yılında basılmış.

Kitap:
Can Yayınları
Kitapyurdu.Com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.