Oraların esintilerinden çok bir Batı polisiyesi okuyormuş havasında ilerleyen bir kitap. Ancak isimler ile karakterleri eşleştirmekte zorlandım. Çok fazla karakter olmaması okumamı kolaylaştırdı diyebilirim.
Hiçliğin ortasında bir kütle düşünün. Kendi halinde... Adına birinci diyelim. Yanına daha küçük bir kütle koyalım ve adına ikinci diyelim. Güneş ya da Dünya da olabilirdi isimleri. Ahenkle dans ediyorlar. Yanlarına Birinci'yle aynı boyutta bir kütle daha koyalım ve adı Üçüncü olsun. Nasıl bir dans olur?
Bilimadamları intihar etmeye başlamıştır. Bu biliminsanlarınin bir ortak noktası var, bir oluşumun içerisinde fikir sohbetleri gerçekleşmektedir. Bu oluşumun oynadığı da bir sanal gerçeklik oyunu vardır adı da tahmin edilebilir haliyle.
Hikaye iki koldan birlikte ilerliyor. Olayların geçmişini anlatırken diğer kol da olayların mevcutta ilerleyişidir. Haliyle bu iki kol hikayenin sonunda birbirine örtüşür ve gizemin sisleri dağılır. Bu anlatım şeklinde sanki çok uzun bir hikayeye giriş kısmı varmış gibi hissettiriyor. Haliyle isimlere de alışma süresi olduğu için bu giriş uzun oluyor hissiyatından kurtulmak kitabın sonuna yaklaşıldığında oluyor. Bu hissiyata eş olarak kitabı elinizden bıraktığınızda sonrasının merakı ile giriş kısmının çoktan geride kaldığı fark ediliyor.
"Çin'de cüret edip uğruna mücadele verdiğin her fikir yerin dibine batmaya mahkumdur." (Sayfa 13)Ne kadar uzaklarda bir ülke gibi görünse de ülkenin ismini değiştirerek yerine Türkiye çok ilginç bir hale getiriyor cümleyi. Hele ki bolca saydığımız bu günlerde...
"İnsanlık ve kötülük arasındaki ilişkinin, okyanus ve üstünde yüzen buzdağı arasındaki ilişkiyle aynı olması mümkün müydü? Okyanus ve buzdağı, her ikisi de aynı maddeden oluşuyor." (Sayfa 24)Buna rağmen medeniyet nasıl ilerlemiştir?
Buradan sonra kitap içerisinden çok fazla merak kaçıran bilgi gelecektir. Kitabı okumamışlar için tat kaçırabilir.
Oluşum içinde yer alan insanlar kötü müdür? Yahut kötülükle aynı maddeden gelmişlerdir? Kitap bilimkurgu temelinde iyi ile kötüyü veya vatansever ile haini ele alıyor. İnsanın kendisini, yapıldığı maddeyi kurcalıyor. Esas karekterin de nanomalzemeci olması ayrıca bir tat katmış buna. İnsanın umut ile dolu olması belki de medeniyetin bu kadar ilerlemesine neden olmuştur. İyiye olan özlem veya umut denebilir belki de. Bu iyi için yapılanlar kötülerden alınan öc müdür ya da iyi için yapılanlar mıdır? Cixin Liu bunları sormuyor. Sadece anlatıyor. Cevap vermek için 400 Dünya Yılı kadar bir zamanınız var.
"Dünya Trisolaris Hareketi'nin en şaşırtıcı yönü pek çok kişinin, insna uygarlığına olan bütün umutlarını terk etmiş, kendi türüne ihanet etmeye hevesli hale gelmiş olmasıydı."(sayfa 305)Bu makro durumda da mikro durumda da ele alınabilir. Burada sadece "yine" bencilce bir düşünce yahut kelimeyle yalnız insan ele alınmış. Dış akıllı varlıklar sadece "insanı" mı yok edecek yoksa tüm canlı cansız ekosistemi mi? "Kendi türü"nün ne olduğuna iyice kavramak lazım.
"Kendi türü"nü biraz daha özele indirelim. İnsandan yahut milletten yahut hemşehrilikten yahut komşuluktan yahut aileden yahut kendinden... İnsanın kendisi türünün temelidir çıkarımına ulaşabiliriz. Türümüz nedir ve türümüze karşı umudumuzu yitirmemiz ne anlama gelir?
Tek kollu kadın "Geçenlerde Maple adında bir film çıkmıştı. İzledin mi bilmiyorum. Filmin sonunda iç savaşlarda ölen bir Kızıl Muhafız'ın mezarı önünde bir yetişkin ve bir çocuk duruyordu. Çocuk yetişkin adama 'onlar kahraman mı' diye soruyor yetişkin 'hayır' diyordu. Çocuk 'peki düşmna mı?' diye soruyor, yetişkin yine 'hayır' diye cevap veriyordu. Bu sefer çocuk 'peki kim bunlar?' diye sorunca yetişkin adam 'geçmiş' demişti. (sayfa 291)Kitap Zeynep Özmeral çevirisiyle ilk baskısını Kasım 2015 yılında gerçekleştirmiş.
Kitap:
İthaki Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
0 yorum:
Yorum Gönder