Biyografi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Biyografi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ekim 2013 Pazar

Yarıgölge

0 yorum

Uwe Timm ile tanıştığım eser oldu. Yoğun edebi bir üsluba sahip. Bu üslubuna alışınca ortaya çok başka bambaşka bir biyografik roman ortaya çıkıyor!

Marga von Etzdorf'un mezarı merkezinde ve diğer mezarlar ile birlikte bir başka açıdan Almanya tarihine kesit ve Etzdorf'un kaotik hayatına bir bakış! Etzdorf Japonya'ya tek başına uçak ilk kadın ünvanına sahip Alman pilottur. Ancak hayatı onu hiç beklemediği bir sona hazırlamaktadır. Etzdorf merkezli bu anlatıda gri renkli bir atmosfer var! Kaotik bir döneme başka hangi renk yakışırdı?! İç içe geçmiş olaylar; belirsiz bir ruh... Sıradışı bir roman. Kronolojik olarak düşünmemek gerek bu romonı. Pergelin bir ayağı mezarlıkta iken diğer ayak hayat çizgisi üzerinde dolaşıyor. Dahlem ile tanıştıktan sonra sıradışı bir gece onları beklemektedir. Birbirilerine açıldıkları bu geceden sonra Etzdorf eskisi gibi olamayacaktır.

Etzdorf'un mezarında "Uçmak ömre bedeldir." yazmaktadır. Hayatı için canını feda etmiştir.
"Dört bir yanda şimşekler; kâh kesif bulutların içinde asılı kalıyor, kâh denizin hemen üzerinde uçuyordum, köpüren dalgalar, hoş olmayan bir yeşil sarı. Ardından yine bulutlar; öyle kesif ve usandırıcı ki, denizden bir parçacık bile göremiyordum. Boralar uçağı bir tür topu gibi yakaladı ve birkaç saniye içinde yüz metre kadar yukarıya ve aşağıya savurdu. Çok tuhaf, korkmuyordum. Şarkı söylemeye başladım. Hayır çocuklukta yalnız başıma -ve bu kendi kendime giriştiğim bir cesaret sınamasıydı- bodrum katına indiğimde yaptığım gibi korkudan değil, hayır, havada sağa sola savrulurken oluşan, korku dolu bir düşünce değil, uzlaşma, memnuniyet içinde kabullenişti. Sanırım, düşseydim şarkı söyleyerek düşecektim." 

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Melike Öztürk çevirisiyle Ekim 2012 tarihli baskısıdır.


11 Nisan 2013 Perşembe

Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan

0 yorum

Oğuz Atay'dan bir biyografik roman. Okumakta çok geç kaldığımı düşündüğüm bir kitap. Hem Oğuz Atay'la hem de Mustafa İnan'la tanışmama vesile olan bir eser! Oğuz Atay'ın üslubuna alışık olmayanlar ilk bir kaç sayfa zorluk yaşayabilir. Ancak alıştıktan sonra dur durak bilmeden okuyacak; Mustafa İnan'ın hayatına, yaşadığı döneme zaman yolculuğu gerçekleştireceksiniz! O dönemleri aslında biliyorsunuz! Ama bu sefer hiç bakmadığınız açılardan bakacaksınız.

Zaman yolculuğu demişken Oğuz Atay, kronolojik bir roman sunmuyor. Kendine özgü zaman çizgisiyle ve kelimeleriyle bilmediğimiz bir kişinin hayatını gösteriyor.  Kimi zaman, keşke bu kısımları biraz daha fazla anlatsaydı demeye hazırlıklı olun!

Oğuz Atay, Mustafa İnan'ın öyküsünü; Mustafa İnan için, onun ölümünden sonra düzenlenen ödül törenine denk gelen bir öğrenci ile öyküyü anlatan profesör üzerinden bize aktarıyor.

Mustafa İnan kimdir? Vikipedi'deki sayfasına burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz. Mustafa İnan bir kaç cümleye sığmaz... 1911'de doğup 1967'de vefat etmiştir. İki dünya savaşını gören, Kurtuluş Savaşı'nı yaşayan, damdan düşmesini "aklım yerine oturdu" diye niteleyen inşaat mühendisi dehadır. Yurtdışında ilk doktorayı yapan, Türkiye'de teknik ekol oluşturan, doktorayı Türkiye'ye taşıyan, devamlı öğrenen bir öğrenciydi...

Oğuz Atay'ın ileride çocuklarıma okutacağım kitabıdır! Hatta okullarda ders olarak okutulması gereken bir kitaptır! Bu kitabı okurken sayfalarca not çıkardım.
" 'Ben efsaneleştirmeye pek karşı değilim aslında,' dedi orta yaşlı profesör. 'Yeter ki efsaneleşen kişi buna hak kazansın. Ne yazık ki insanların kalabalık bölümü onları biraz büyütmezsen pek etkilenmiyor. Tek başına elli kişiyi birden kılıçtan geçirdiğini anlatmazsan kahraman olamıyorsun. Üstelik bilim masalları da zararsız. Buna inanan, bilim kahramanlarının efsanelerine özenen, sonunda olsa olsa profesör filan olur, hiç olmazsa insan kasabı olmaz.' " (sayfa 79)
Okudukça kızdım, kızdıkça okudum! Kızdım çünkü ders almadığımız, hep aynı hatalara düştüğümüz şeyleri gördüm.

Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde kısa çaplı bir anketle şu sonuca ulaştım; öğrenci arkadaşlarımın çok çok azı Mustafa İnan'ı tanımaktadır!

Dört yılımı liseye "harcamış" bir insan olarak hafızamı yokladım. Hiçbir hocam bu bilim adamından bana o zamanlarda da bahsetmedi! İşimiz sadece formülleri ezberlemekti!
"Kozmoğrafya imtihanına giren öğrencilerin kopya çekmek yerine bütün kitabı ezberlemesini isteyenlere söylüyorum." (sayfa 54)
Sanat Tarihi ve Bilim Tarihi dersleri koymak çok zor sanırım... Yakın tarihimizi ve büyüklerimizi tanımaktan o kadar yoksunuz ki... Çağdaşı Cahit Arf'ı ilk defa paralar üzerinde görenlerimiz var. Çağdaşı mimar ve sanatçı Arşi Olcay'ı ise o kadar az tanıyan var ki...  Bu da ince sitemimdir.
" Bazılarına, çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirasıyla yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bırakınız parayla da onlar uğraşsın. Sizin 'kuvvetli' olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi 'Kuvvet nedir?' diye merak ediyorsanız, buyrun, sizleri Mekanik Kürsüsü'ne beklerim. Çünkü bazılarına göre 'Kuvvet' para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre de kuvvet ivme ile kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbirine karıştırmayın, kürsü ile ticarethaneyi birbirine karıştırmayın olur mu çocuklar? " (sayfa 217)
Alıntılanacak, anlatılacak o kadar çok yer var ki... Mustafa İnan bir şeyleri değiştirmek için para ve organizasyondan ziyade; ivmeyi yani hareketi ve kütleyi yani bilgiyi kullanmıştı!

Hocam, sizinle biraz geç tanıştığım için özrümü kabul edin. Ruhunuz şâd olsun.


Kitap, İletişim Yayınları'ndan 1987'de yapmış olup bendeki 2008 tarihli 29. baskıdır.

Kitap:
İletişim Yayınları Resmi Sitesi
İdefix.com
Kitapyurdu.com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.