19 Şubat 2012 Pazar

Puslu Kıtalar Atlası

0 yorum
Bir şaheser! İhsan Oktay Anar'la tanışmam bu kitap sayesiyle oldu. Bazı kitaplar bir çırpıda okunur, insan elinden düşüremez. Bu da onlardan. Şimdi ne olacak?.. Kişiler zaman çizgisi boyunca kendi parçalarında geçiyor. Sonunda zaman çizgilerinin kesişimi şaşırtıyor!

Uzun İhsan Efendi evinden çıkmadan bir dünya atlası yazıp çizmek ister. Bu sırada eline Rendekâr'ın kitabı geçer. "Düşünüyorum, öyleyse varım" diyor Rendekar.Uzun İhsan Efendi bunun üzerine düşünüyor.

İhsan Oktay Anar masalsı anlatımıyla alıp götürüyor Konstantiniye'ye. Uzun İhsan Efendi'nin oğlu Bünyamin'in o melun parayla karşılaşma hikayesini okuyoruz. Kişilerin renkliliği, kesişmeleri arasında Konstantiniye sokaklarında geziniyoruz.

Kitabın sonunda, o meşhur paragraf, varlığı tekrar sorgulatıyor. Oğluna bıraktığı Puslu Kıtalar Atlası'nda oğluna yazdığı mektupta okuyoruz:
"Ne var ki ben, kendimle ilgili bazı meseleleri hala çözebilmiş değilim. Rendekâr düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? Galata'da, Yelkenci Hanı bitişiğinde ikamet eden Uzun İhsan Efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi İzmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? Hangimiz düş ve hangimiz gerçek? Düşünüyorum, o halde ben varım. Düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. Bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. Çünkü o, benim düşüm. Varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. Öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum."

Evinden çıkmadan bir atlas çizme peşinde olan Uzun İhsan Efendi, oğlu Bünyamin, eski hırsızlardan o zamanın dilenci kethüdası Hınzıryedi, Büyük Efendi Ebrehe, sakallı maymun Müşteri, Lağımcılar başı Vardapet, Arab İhsan, esirliği Alibaz namı Efrasiyab... Adını unuttuğum diğerleri... Bu Puslu Kıtaların arasındaki Konstantiniye'deler. İhsan Oktay Anar'ın masalsı anlatımıyla okunmayı, yaşanmayı bekliyorlar.

Şaheser İletişim Yayınları'ndan ilk baskısını 1995'te yapmış.Bendeki 36. baskısı 2009 tarihli.

Kitap:
İletişim Yayınları
KitapYurdu.Com

16 Şubat 2012 Perşembe

Şah & Sultan

0 yorum
Kitapçı : Berkay Hür AKBABA

Şah ve Sultan İskender Pala'nın tarihi romanlarından bir diğeri... Anadolu üzerindeki değişik etnik kültürlerin oluşum süreçlerine Üniversitedeki eğitimci dostlarınının da katkılarıyla değinmeye devam ediyor...

Eserimizde Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim'in tahta çıkış süreçleri ve Anadolu halklarının seçim yapma durumunda kalması yıllarca ülkemizi bölen, ayıran, ötekileştiren sürecin ilk yıllarında kardeşi kardeşe nasıl düşman ettiğinden başlayarak anlatılıyor... Alevi-Şii kültüründen ve Türk Müslüman adetlerinden sıkça bahsedilen eser alışılageldiği üzere bölümlerden (BAB) oluşmakta...

Olayların ilerlemesi ile aşk konusu ile kitaba sürükleyicilik katmaya çalışıyor yazar ama yukarıda bahsettiğimiz tartışmalara derinlemesine inceleme yapma imkanı bulamıyor bu yüzden... Bir yandan da anlatıcıya başvurmasının etkisinden bahsetmek mümkün.. Üstelik belki de anlatıcı yüzünden olacak Şah'ın sarayında her şeyden haberdar oluyorken Sultan'ın sarayına girmek pek mümkün olmuyor..

Diğer eserleri Katre-i Matem ve Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk'a yaklaşamayan bir eser olduğunu belirtmekte fayda var... Konu yıllarca insanların birbirini öldürdüğü bir temele dayandığından tepki çekmemek adına yazarın bunlardan kaçınması normal görülebilir ancak böle bir yazıyı kaleme almaya niyetlenmiş bir yazarın kaçamak yapma lüksü olduğuna şahsım adına inanmadığımı son olarak belirtmem gerekir.

Kitap Kapı Yayınları'ndan Ekim 2010 tarihli ilk baskısı.

Kapı Yayınları
KitapYurdu.Com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.