7 Mart 2012 Çarşamba

Goriot Baba

0 yorum
Balzac'ın şaheserlerinden bir tanesi. Kısaca olay örgüsünü şu şekilde:

Goriot Baba fırıncı bir kişi, zamanla çok zenginleşmiş ve kızları için tüm servetini drahoma yapmıştır.Kızlarını da soylu kişilerle evlendirmenin mutluluğunu yaşamıştır.Ancak zamanla kızları ve damatları tarafından dışlanıp sonunda bir pansiyonda yaşamaya başlamıştır.

Burada araya girip şunları belirtmek isterim, her karakterin kişiliğini anlatmadan öykünün yarım kalacağı da bir gerçek. Çünkü her karakter kişiliğine göre davranıyor ve bunları da gayet belirgin bir şekilde gösteriyor. Bazı karakterlerse gayet geriplanda kalıyor. Kurdukları cümleler dönemin gerekliliğini ve sosyal yaşantısını da çok güzel ifade ediyor.

Balzac'ın oluşturduğu tüm karakterler karakterlerin kendi varlığında hizmet ediyor.

Pansiyonda kalanların çoğu her şeyden elini eteğini çekmiş insanlar.Pansiyonda kalanların ikisi hayata yeni yeni atılıyor. Bunlardan birisi Matmazel Victorine Taillefer. Annesi ölmüş, babası tarafından dışlanmış bir genç kız. Annesinin arkadaşı ona analık ediyor.

Mösyö Eugene de Rastignac yüksek öğrenimini Paris'te yapan azimli, hevesli bir avukat adayı. Paris'te yükselmek amacını taşıyor. Rastignac ailesi Paris dışında yaşayan geçimini çiftçilikle sağlayan bir aile. Maddi durumları o kadar da parlak değil. Hatta hasadın durumuna göre oğullarına zar zor para gönderebilen bir aile.

Goriot Baba'nın kızlarının pansiyonda görülmesi üzerine hikayenin akışı hızlanıyor. Çeşitli dedikodular yayılıyor.Goriot Baba o gençlerin kızları olduğunu inandırmakta zorlanıyor. İşin aslı bunun için de pek uğraşmıyor. Kendi acıları içinde kıvranan bir kişinin sukunetine ve inzivasına sahip.

Eugene Paris'te yükselmek adına bir baloya katılıyor ve baloda Goriot Baba'nın da kızı olan Madam Anastasie de Restaud ile tanışıyor ve onların evlerine yemeğe davet ediliyor. Bu davetle birlikte Eugene sosyeteye ilk adımını atıyor. Ancak acemelikle, yemekte, Goriot Baba'dan söz edince Restaudların kapısı Eugene'e kapanıyor.

Bir evladın babasından -parası yok diye- utanmasına şahit olduğumuz ilk sahnedir. Halbuki Goriot Baba kızları için canını verebilecek türden bir baba. Eugene bu kovulmanın ardından -kız kardeşlerin çekişmesini de bildiğinden- Goriot Baba'nın diğer kızı Delphine de Nucingen'e gidiyor ve Paris tarzı bir aşk da başlamış oluyor.

Olaylar sürüp giderken bir başka pansiyoner olan Mösyö Vautrin, genç öğrenciye Paris hayatının kavşağını anlatıyor ki bu söyleve hayran olmamak elde değil. Sayfa 72'den başlayıp sayfa 82'ye kadar konuşma devam ediyor. Elimde olsa tüm konuşmayı buraya aktarırdım.Bu konuşmanın bir başka güzelliği de konuşmanın nesnelliğidir. Vautrin'in söylediklerini harfiyen günümüzde de sıkça görmenin olanağı ve bu olanağın yarattığı şaşkınlığı size anlatmam mümkün değil.

Balzac üzerine binlerce sayfa yazılabilecek bir şaheser bırakmış. Eserin sonunu söylememek adına, hikayenin devamını anlatmayacağım. Ancak Vautrin'in Eugene için kurduğu plana eser sonunda hak vermemek elde değil.

Matmazel Taillefer'in bir ağabeyi var ve Vautrin bu ağabeyin düelloda öleceğini Eugene'e haber veriyor. Ağabey ölürse tüm miras tek varis olan genç kıza kalacak. Matmazel de kirlenmemiş bir sevgiyle Eugene'i seviyor. Vautrin,Eugene'e, Matmazel ile evlenmesini öğüt veriyor.

Her baba Goriot Baba gibi olmasa da Goriot Baba'daki özelliklerden en az bir tanesi vardır. Goriot Baba dünyadaki tüm babaların birleşmesidir.

Kitabı okurken her karakterde kendimden bi' şeyler buldum. Kimi zaman Goriot Baba'ydım, kimi zaman Eugene, kimi zaman, Anastasie, bazen de Delphine, Vautrin -nam-ı diğer Mezar Kaçkını, ki Vautrin isminin aslında takma ad olduğunu da öğreniyoruz.- gibi oldum. Belki tam anlamıyla olmayabilir ama toplum neyse biz oyuz, biz ne isek toplum o. Ne biz toplumu oluşturuyoruz ne de toplum bizi... Bu iç içelik görüşü biraz daha puslu kılıyor. Balzac bu pusu hem olduğu gibi göstermiş hem de biraz aralamış.

Benim okuduğum Goriot Baba Emre Karaörs tarafından Türkçe'ye çevrilmiş Morpa Kültür Yayınları'ndan 2007 yılında çıkmıştır.

Kitap:
Morpa Çevrimiçi Alışveriş
KitapYurdu.Com

25 Şubat 2012 Cumartesi

Küçük Prens

0 yorum
Kim bilmez ki Küçük Prensi?! Ancak buraya yazdığım benim kendi küçük prensim değil. Bilmiyorum benimki hangi gezegende şu anda... Bu Küçük Prens bir başkasının Küçük Prensi ve o, bu Küçük Prensi çok seviyor! Küçük Prens'in adı geçtiğinde gözlerindeki parlamayı gördüm. Kendisinin de bir itirafı var: Kitap bittiğinde ağladım.  Bu itirafı yapan kişi Küçük Prens'in dövmesini yaptıracak kadar onu çok seviyor! Çölde onu gördü mü bilemiyorum...

Bilmeyenlere Küçük Prens'i kısaca anlatayım. B612 astreoidinde yaşar. Bir zaman gezegeninde bir tohum filizlenir. Bir güldür. Bu gülle geçinemediğinden dolayı kendi gezegenini güle bırakır ve gezinmeye başlar. Gezegenler görür, görür ve sonunda yolu Dünya'ya düşer.

Küçük Prens'in içinden alıntı yapmaya kalksam tüm kitabı buraya yazmam gerekir! Ancak Küçük Prens'te bende yeri ayrı olan bölüm, Küçük Prens'in astreoidleri gezdiği ve o astreoidlerdeki kişilerle tanıştığı kısımdır.

Antoine De Saint-Exupery mükemmel bir şaheser bırakmıştır. Bize dostunu unutturmadığı için ona teşekkürü borç bilirim!

Şaheserin içindeki resimleri de ayrıca ele almak gerekir ki bu resimler, kitabın üzerinde de belirtildiği gibi, yazarın kendi suluboya resimleriyse bir başka bakmak lazım...

Küçük Prens için söylenecek çok şey var olmasına var da onun güzelliği bu sessizliğinde. Biz büyümeyelim, yeter bu Küçük Prense!

Bu kitabın bir de internet sitesi var ki kitabı oradan da okuyabilirsiniz:
http://www.kucukprens.org/kitap/

Kitabın üç boyutlusu da piyasaya sürülmüş ki hayran olmamak elde değil!
BinBirKitap.Com
KitapYurdu.Com
İdefix.Com

Kitap Mavi Bulut Yayıncılık'tan bendeki Eylül 2010 tarihli 14. baskısı. Türkçe çevirisi Sumru Ağıryürüyen tarafından yapılmış.


Kitap:
BinBirKitap.Com
KitapYurdu.Com



 
Copyright © Kitaplık
S.Y.