11 Nisan 2013 Perşembe

Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan

0 yorum

Oğuz Atay'dan bir biyografik roman. Okumakta çok geç kaldığımı düşündüğüm bir kitap. Hem Oğuz Atay'la hem de Mustafa İnan'la tanışmama vesile olan bir eser! Oğuz Atay'ın üslubuna alışık olmayanlar ilk bir kaç sayfa zorluk yaşayabilir. Ancak alıştıktan sonra dur durak bilmeden okuyacak; Mustafa İnan'ın hayatına, yaşadığı döneme zaman yolculuğu gerçekleştireceksiniz! O dönemleri aslında biliyorsunuz! Ama bu sefer hiç bakmadığınız açılardan bakacaksınız.

Zaman yolculuğu demişken Oğuz Atay, kronolojik bir roman sunmuyor. Kendine özgü zaman çizgisiyle ve kelimeleriyle bilmediğimiz bir kişinin hayatını gösteriyor.  Kimi zaman, keşke bu kısımları biraz daha fazla anlatsaydı demeye hazırlıklı olun!

Oğuz Atay, Mustafa İnan'ın öyküsünü; Mustafa İnan için, onun ölümünden sonra düzenlenen ödül törenine denk gelen bir öğrenci ile öyküyü anlatan profesör üzerinden bize aktarıyor.

Mustafa İnan kimdir? Vikipedi'deki sayfasına burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz. Mustafa İnan bir kaç cümleye sığmaz... 1911'de doğup 1967'de vefat etmiştir. İki dünya savaşını gören, Kurtuluş Savaşı'nı yaşayan, damdan düşmesini "aklım yerine oturdu" diye niteleyen inşaat mühendisi dehadır. Yurtdışında ilk doktorayı yapan, Türkiye'de teknik ekol oluşturan, doktorayı Türkiye'ye taşıyan, devamlı öğrenen bir öğrenciydi...

Oğuz Atay'ın ileride çocuklarıma okutacağım kitabıdır! Hatta okullarda ders olarak okutulması gereken bir kitaptır! Bu kitabı okurken sayfalarca not çıkardım.
" 'Ben efsaneleştirmeye pek karşı değilim aslında,' dedi orta yaşlı profesör. 'Yeter ki efsaneleşen kişi buna hak kazansın. Ne yazık ki insanların kalabalık bölümü onları biraz büyütmezsen pek etkilenmiyor. Tek başına elli kişiyi birden kılıçtan geçirdiğini anlatmazsan kahraman olamıyorsun. Üstelik bilim masalları da zararsız. Buna inanan, bilim kahramanlarının efsanelerine özenen, sonunda olsa olsa profesör filan olur, hiç olmazsa insan kasabı olmaz.' " (sayfa 79)
Okudukça kızdım, kızdıkça okudum! Kızdım çünkü ders almadığımız, hep aynı hatalara düştüğümüz şeyleri gördüm.

Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde kısa çaplı bir anketle şu sonuca ulaştım; öğrenci arkadaşlarımın çok çok azı Mustafa İnan'ı tanımaktadır!

Dört yılımı liseye "harcamış" bir insan olarak hafızamı yokladım. Hiçbir hocam bu bilim adamından bana o zamanlarda da bahsetmedi! İşimiz sadece formülleri ezberlemekti!
"Kozmoğrafya imtihanına giren öğrencilerin kopya çekmek yerine bütün kitabı ezberlemesini isteyenlere söylüyorum." (sayfa 54)
Sanat Tarihi ve Bilim Tarihi dersleri koymak çok zor sanırım... Yakın tarihimizi ve büyüklerimizi tanımaktan o kadar yoksunuz ki... Çağdaşı Cahit Arf'ı ilk defa paralar üzerinde görenlerimiz var. Çağdaşı mimar ve sanatçı Arşi Olcay'ı ise o kadar az tanıyan var ki...  Bu da ince sitemimdir.
" Bazılarına, çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirasıyla yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bırakınız parayla da onlar uğraşsın. Sizin 'kuvvetli' olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi 'Kuvvet nedir?' diye merak ediyorsanız, buyrun, sizleri Mekanik Kürsüsü'ne beklerim. Çünkü bazılarına göre 'Kuvvet' para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre de kuvvet ivme ile kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbirine karıştırmayın, kürsü ile ticarethaneyi birbirine karıştırmayın olur mu çocuklar? " (sayfa 217)
Alıntılanacak, anlatılacak o kadar çok yer var ki... Mustafa İnan bir şeyleri değiştirmek için para ve organizasyondan ziyade; ivmeyi yani hareketi ve kütleyi yani bilgiyi kullanmıştı!

Hocam, sizinle biraz geç tanıştığım için özrümü kabul edin. Ruhunuz şâd olsun.


Kitap, İletişim Yayınları'ndan 1987'de yapmış olup bendeki 2008 tarihli 29. baskıdır.

Kitap:
İletişim Yayınları Resmi Sitesi
İdefix.com
Kitapyurdu.com

31 Mart 2013 Pazar

Doğu'dan Uzakta

0 yorum

Adam şehrinden, ülkesinden ve sevdiği bağlılık duyduğu arkadaşlarından, üniversite çağında ayrı düşmüş veya düşürülmüş bir kişi. 
"Önce ülken sana karşı belli taahhütleri yerine getirecek. Orada tüm haklara sahip bir yurttaş olarak görüleceksin, baskıya, ayrımcılığa hak etmediğin mahrumiyetlere maruz kalmayacaksın. Ülken ve yöneticileri sana bunları sağlamak zorunda, yoksa sen de onlara hiçbir şey borçlu olmazsın. Ne toprağa bağlılık, ne bayrağa saygı. Başın dik yaşayabildiğin ülkeye her şeyini verirsin, her şeyi, hatta hayatını bile feda edersin; ama başın yerde yaşamak zorunda kaldığın ülkeye hiçbir şey vermezsin. İster doğduğun ülke, ister seni kabul eden ülke söz konusu olsun. Yüce gönüllülük yüce gönüllülüğü, umursamazlık da umursamazlığı ve aşağılama da aşağılamayı doğurur. Özgür varlıkların anayasası böyledir ve ben de başka anayasa tanımıyorum.
Kısacası, kendi isteğimle ya da hemen hemen kendi isteğimle giden ben oldum." (sayfa 62)
Adam gidişini, "doğduğu topraklara" ziyaretinde bu şekilde açıklıyor.

Adam'ın ziyaretinin kaynağı, zamanla araları açılan Murad'ın vefatı... Murad'ın Adam'ı son kez görmek istediği Murad'ın eşi Tania tarafından Adam'a iletilir. Adam ilk uçakla ülkesine dönüş yapar. Özenle kaçındığı anıları kendisine görünmeye başlar. Ülkeye girişini Adam şu sözlerle not düşmüştür:
"Gümrüğü geçiyorum, pasaportumu uzatıyorum, geri alıyorum ve terk edilmiş çocuksu bakışlarımı kalabalığın üzerinde gezdirerek dışarı çıkıyorum. Hiç kimse yok. Kimse bana seslenmiyor, kimse beni beklemiyor. Kimse beni tanımıyor. Hayalet bir arkadaşla buluşmak için geldim buraya ve daha şimdiden kendim bir hayalet oluverdim."(sayfa 20)
Olayların gelişmesiyle her dine mensup arkadaşlarını tekrar ülkede bir araya getirmek fikri şekillenmeye başlamıştır. Bu fikir Tania'dan gelmesine rağmen, Adam zamanla bu fikri iyice benimsemiştir ve tüm arkadaş grubunu bir araya getirmek niyetindedir. Bunun için herkese ulaşmak ister ve arkadaşlarının anıları kaleminden not defterine düşmektedir.

Amin Maalouf bu şaheserinde de kimlik üzerine, göçmenlik üzerine eğilmiş. Şaheser çözümlemeler ve kaçışlarla iyice kendisine çekmektedir! Bu kitap ders kitabı olmalı! Savaşlar toplumdan ziyade kişileri nasıl etkiliyor ve bu savaş kimin savaşı soruları üzerine de cevaplar arıyor! Ancak Amin Maalouf, cevaplardan çok savaşların kişiler üzerindeki etkileri ve sonuçlarıyla ilgili. Not aldığım o kadar çok sayfası var ki!

Kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan Kasım 2012'de ilk baskısını yapmış. Çeviri Ali Berktay'a ait.


YKY Resmi Sitesi
KitapYurdu.Com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.