Uzun Öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uzun Öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ocak 2015 Salı

Hayalet Süvari

0 yorum
Theodor W. Storm'un uzun öyküsü. Doğayla insanın savaşını ve insanın insanla çekişmesini anlatıyor. Kuzey Denizi, coğrafyamıza ne kadar uzak da düşse, insan insandır ve onlarla olan benzerliğimiz yadsınamaz. İnsanların köy içindeki çekişmesi ve diğer yandan doğanın kendini hatırlatması...

Hauke Haien'in hayatını okuyoruz aslında. Böylece çevresinde olanları da okuyoruz. Kitabı ilginç kılansa, anlatıcının, başkasından bize aktardığı öykünün içinde de bir başka anlatıcının, öyküyü anlatmasıdır. Anlatıcı, anlatıcıya anlatılan anlatıyı bize aktarıyor...

Harika bir öykü. Yerelliğin tam kalbinde yaşayan mistikliği hissediyoruz. Kıyıya komşu adada sadece ayışığında görünen bir at... Diğer yandan Hauke Haien'in kır atı... Ve Hauke Haien, set teknolojisinde bir devrimin peşindedir! İnsanların önüne koyduğu engellerse günümüzde hala aynıdır.

Theodor W. Strom, insanı insan yapan olguları bize aktarıyor.
Bu böyledir, bayım: Sokrates'e zehir içirdiler ve İsa'yı çarmıha gerdiler! (sayfa 105) 
Bendeki kitap Bordo Siyah Yayınları'ndan Genç Osman Yavaş çevirisinin e-kitabıdır.

E-Kitap:
İdefix.com
Dr.com.tr

Kitap:
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Kitapyurdu.com


30 Aralık 2014 Salı

Güvercin

0 yorum
 Patrick Süskind'ten harika bir eser! Jonathan Noel, sıradan hayatı içinde huzur bulmuş bir kişidir. Olayların her gün aynı düzende ilerlemesi ona huzur vermektedir ve bu yaşamı içinde büyük bir mutluluğa sahiptir. Ancak bu hayatı, o güvercinle karşılaşınca dağılır! Tüm dengesini kaybeden Jonathan Noel dünyaya nefret kusar!

Çok ilginç bir kişidir Jonathan Noel. Onunla tanışmak çok güzel oldu. Hayatımızda kendi alanımıza sahip olma isteğimiz dışında, insanlarla ve insanlarsız yaşamanın olanaksızlığı ve çelişkisinin vücut bulmuş halidir Noel.

Küçük bir güvercinin tüm dengesini yıkmasını ve karşılaştığı çıplak korkularını okuyoruz Noel'in.

Bendeki kitap Tevfik Duran çevirisiyle Can Yayınları'ndan Kasım 2012 tarihli onbirinci baskısıdır.
Neredeyse eşikten adımını atmıştı ki, ayağını, sağ ayağını kaldırmıştı bile, yürüme durumundaydı - gördü onu. Kapısının önünde oturuyordu, eşiğe yirmi santimetreden az bir uzaklıkta, arkadaki pencereden gelen sabah ışığının solgun aydınlığına karşı. Kırmızı, pençeli ayaklarıyla koridorun koyu kırmızı taşlarının üstünde oturup duruyordu kurşuni, düzgün tüyleri içinde güvercin. (sayfa 16)
Bir sıradanlık, bir sıradanlığın yıkılışı; bir dışgörü romanı...

Kitap:
Can Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

17 Mart 2014 Pazartesi

Tatsız Bir Olay

0 yorum
 Dostoyevski'nin uzun öyküsü. Stepan Nikiforoviç Nikiforov, memurluk hayatı boyunca almak istediği evi almıştır. Bunu kutlamak adına da alışkanlığı olmayan bir doğumgünü yemeği vermiştir ve iki arkadaşını davet etmiştir. Semyon İvanoviç Şipulenko ile İvan İlyiç Pralinskiy bu yemekte birçok konudan konuşmuşlardır. İvan İlyiç, memuriyetinde generalliğe yükselmiş yenilikçi ve insancıllık savunan bir adamdır. Yemek sonunda evden ayrılırlar ancak, İvan İlyiç'in arabacısı gelmemiştir ve bunun üzerine İvan İlyiç, yürümeye karar verir. Yürürken kendi mahiyetinde çalışan bir memurun -Pseldonimov- düğününe denk gelir. İnsancıllık üzerine tartıştığı ve durumu kabul ettiremediği Semyon İvanoviç'e durumu ispatlamak için bu memurun düğününe katılmaya karar verir. Ancak işler hiç de hayal ettiği gibi olmayacaktır. Çözümlemelerin netliği de bir o kadar etkileyicidir!

İnsanlar coğrafya değiştirse de, zaman değiştirse de düşünme şekillerini pek de değiştirmediğinin bir başka göstergesidir bu kitap!

Dostoyevski, Rus halk sınıfları arasındaki uçurumu uzun bir öyküyle gözler önüne sermiştir. İvan İlyiç'in hayalleri düşünceleri ile Pseldonimov'un düştüğü durumu ayrı ayrı okuyup o gece o sokakta gerçekleşen olaylar çok başka olmuştur... Dostoyevski okumak her zaman büyük bir zevktir!
Oraya buraya baktılar; araba meydanda yoktu. Zaten Stepan Nikiforoviç'in adamı oralarda araba filan görmemişti. Semyon İvanoviç'in arabacası Varlam'a sordular. O, Trifon'un, arabayla birlikte, daha az önce burada durduğunu, ayrılalı çok olmadığını söyledi.
Bay Şipulenko,
"Tatsız bir olay," diye söylendi. 
Bu kitap okunması gereken kitaplardan! Bir pazar günü, bir kahveyle beraber bitiveren bir kitap.

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Rusça aslından tercüme eden Nihal Yalaza Taluy çevirisiyle 2005 yılındaki ilk baskısıdır.

Kitap:
Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

27 Nisan 2013 Cumartesi

Kürk Mantolu Madonna

0 yorum

Bir Sabahattin Ali eseri. Füsut Akatlı'nın yazdığı önszöde Sabahattin Ali'nin, kendi eserine, uzun öykü dediğinden bahsetmiştir. Bir çırpıda okunan bir eser. Raif Efendi'nin hayatı sadece anlatıcıyı değil bizi de içine sürüklüyor.

Raif Efendi hakkındaki bilgileri yine kendisinin yazdığı bir gün için yazılmış bir günlükten alıyoruz. Raif Efendi içine kapanık bir çocuk ve genç olarak yaşıyor. Maria Puder'in kendi portresini sergilediği bir sergide bu resmi görmesiyle hayatının akışı değişiyor. Bu portreye Andreas del Sarto'nun Madonna delle Apie tablosuna atıfla Kürk Mantolu Madonna ismi verilmiş. Maria Puder'in bu genci farkedip yanına gelmesiyle, Raif Efendi'nin ona farkedemeyecek kadar önüne bakması içe kapanıklığının boyutlarının bir emaresidir. Bir akşam bar gezisinden dönerken Maria Puder ile göz göze geliyor. Ancak bunun sarhoşluktan mı ileri geldiğini düşünürken ertesi gün aynı saatte onu gördüğünü düşündüğü caddeye geliyor Maria Puder gerçekten de oradadır!

Belki kısa belki uzun bir altı ay için Raif Efendi bambaşka bir insan oluverir! Mihriye Hanım'la evli olup kayınbiraderleri Vedat ve Cihat'la; Ferhunda Hanım ve eşi Nurettin Bey'le ve onların çocuklarıyla ve kendi kızları Nurten ve Necla ile birlikte yaşamaktadır. Yaşamını kastederek "Bu daha ne kadar sürecek?" diye sormaktadır anlatıcıya bir zaman.

Bir kaç noktada Türk filmi tadında kurgulama olduğu gözünüzden kaçmayacak: Raif Efendi "adresi bilmiyorum" diyerek gitmeyecek; lakin daha öncesinde, kaldığı pansiyonun sahibi adres değişikliği varsa polise ikamet değişikliği bildirme zorunluluğundan bahsediyor.

Sabahattin Ali'nin tahlilleri, hayatın kendisi gibi, akışında gelen olgular. Bazıları ne kadar acı olsa da hayatın bir parçası olduğunu Sabahattin Ali, aynı şekilde hissettirerek yazmış. Ayrıca bazı kullanımdan düşmüş cümle ve kelime yapılarını da görmek, onları özlediğimi hissettirdi.

Raif Efendi, on yıl sonra hiç beklemediğimi bir haberle, bir gerçekle on yılını çöpe attığını farkediyor. Bu tek gün yazılmış günlüğünde Maria Puder'den sonra ilk defa açılıyor, anlatıyor, bir nevi bize hayatını özetliyor. Bir çokları için ve kimi zaman kendisi için lüzumsuz olduğunun sanan bir adam yavaş yavaş kendi sakin görünen duvarlarının içinde boğuluyor.

Bendeki kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan Eylül 2003 tarihli 10. baskısı.

Yapı Kredi Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com




26 Mart 2012 Pazartesi

Satranç

0 yorum

Stefan Zweig eseri. Kitabı arkadaşım okumam için ödünç vermeden önce biraz anlatmıştı. Ancak her ne kadar anlatmış olursa olsun okuduktan sonra üzerine bolca konuşmak gerektiğini, anlatılanların zayıf kalacağını anladım. Stefan Zweig, bu eserinden sonra intihar etmiş. Bu olay bile kitabı başlı başına bir okuma sebebi.

Kitabı yayına hazırlayan Şebnem Sunar Satranç tahtasında bir Avrupalı adlı önsüzü de okunmalı. Zira Stefan Zweig'ı biraz olsun tanımadan kitabı okumak yavan kalacaktır. Dönemin bakış açısını tanımalı ve kitabın zenginliğini bir kere daha görmeli.

Stefan Zweig Hitler döneminin çalkantılı Avrupasında hem milliyetçi hem de Avrupalı olma bilinciyle kendi iç çatışmaları ve gerilimleriyle kopma noktasına kadar gelmiş velhasılı kelam kopmuştur da. Sonunda Arjantin'e göç etmek zorunda kalır...

Öykü de Arjantin'e giden bir gemide başlamaktadır.Czentovic adında genç bir dünya satranç şampiyonu da aynı gemidedir. Ünü bütün dünyayı sarmış bu satranç ustasının geçmişinin de bir kesitini okuduktan sonra. Öykü devam ediyor. Anlatıcı karakterin bu ustayla yakınlaşma çabalarının sonucunda bir maç tertip edilebiliyor. Czentovic ustaya karşı gemideki tüm satranç severler maça başlıyor. İlk el Czentovic'in galibiyetiyle sonuçlanıyor. İkinci el ilerlerken Dr. B. sahneye çıkıyor ve maçın berabere kalmasını sağlıyor. İşte bu noktadan sonra bu gizemli satranççıyla Czentovic'in müsabakası istenir oluyor. Anlatıcı karakter, Dr. B.yi buluyor ve onun öyküsünü bizlere aktarıyor.Dr. B. Hitler öncesi Almanya'da devletin gizli ama önemli yazışmalarını ve mali durumlarını yöneten küçük, kendini iyi saklamış bir avukatlık bürosundadır. Amcasının işini devam ettirmektedir. SS'ler sonunda Dr. B.yi yakalarlar ve bir otel odasına kapatırlar. Gardiyanından ve onu sorguya çeken askerlerden başka kimseyi göremektedir ve kimseyle konuşamamaktadır. Böyle bir hiçliği betimler Dr. B.Hiçlik arttıkça Dr. B. akıl sağlığını koruması gerektiğini farkeder ancak hiçliğin ortasında bunu yapacağı herhangi bir araç yoktur. Bir sorgu zamanında bekletildiği odada, askerlerden birinin montunun cebinde bir kitap farkeder ve bunu çalar. Sonunda kendini meşgul edecek bir araç bulmuştur.Bir kitap! Kitabın satranç kitabı olduğunda üzüldüğünü itiraf eder. Kitapta büyük satranç ustalarının 150 maçı vardır. Sonunda kendini bu oyunlara kaptırır. Her oyunu ezbere oynayabilecek duruma kadar gelir. Bir süre sonra bu oyunları hayalinde ezbere oynamaktan sıkılır ve kendiyle oynamaya başlar! Zihninde hem siyahtır hem beyaz...

İşte Dr. B.nin satrançla tanışma hikayesi böyledir. Tabi bu hikayenin devamı da var. Benim arada kestiğim önemli noktaları da. Hepsini anlatırsam tadı kalmaz. Dr. B.nin serbest bırakılması da buna dayanır. Şebnem Sunar'ın da belirttiği gibi Stefan Zweig'ın iç çatışmalarının yansımasını Dr. B.de görüyoruz. Çıldırırcasına bir mücadelenin sonucunda da Stefan Zweig'taki siyah da beyaz da ölür.

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan. İlk baskısını 1997 yılında yapmış. Benim okuduğum Haziran 2011 tarihli 32. baskısı.Ayça Sabuncuoğlu çevirisi. Kapaktaki, satranç atı da ayrıca hoşuma gitti. Malumunuz at, satrançtaki en farklı hareket kabiliyetine sahip taş. Önünde herhangi bir taş olmasının önemi yoktur. Düzlemsel de gitmez. L'dir onun hareketi. At üzerine kurulmuş da bir çok maç vardır...

Kitap:
Can Yayınları Çevrimiçi
KitapYurdu.Com

 
Copyright © Kitaplık
S.Y.