İletişim Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İletişim Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ekim 2018 Pazar

Beyaz Geceler

0 yorum
Dostoyevski kitabı. Biraz daha hüzün ve drama yüklü bir eseri. Bir gece vakti Nastenka ile karşılaştı. Bu onun hayatını değiştirdi, yahut değiştirdi mi sevgili okuyucu?  Yalnız bir adam. İşine gidiyor, çalışıyor ve Petersburg'un sokaklarında geziyor. Sadece bir hizmetçisi var. Hizmetçi doğru kelime midir bilrmiyorum ancak çevirisi bu şekilde yapılmış.

Karakterimiz olan beyfendinin hakkında adı hariç her şeyi biliyoruz, adını bilmememiz onu tanımadığımız anlamına gelir mi acaba? İşini de bilmiyoruz gerçi. Maaşını biliyoruz, yalnızlığını biliyoruz, sevdiği kadının adını biliyoruz, ona nasıl aşık olduğunu biliyoruz ama karakterimizin adını bilmiyoruz. Üç gece yaşadığı mutluluğu biliyoruz. Aramızda sessizce gezdiğini biliyoruz.

Beyfendimiz Nastenka'yı bir köprü üstünde ağlerken görür. O kadar çekingendir ki neyi olduğunu söylemeyez ve Nastenka hareketlenir. Beyfendimiz Nastenka'yı takibe başlar. Bu esnada bir sarhoş tarafından da Nastenka takip edilmektedir ve Beyfendimiz Nastenka'yı sarhoşun elinden kurtarır. İşte böyledir Nastenka ile beyfendinin tanışması.

Beyfendimiz, yalnızdır. Çok yalnızdır hem de... Bu yalnızlığı içerisinde mutlu mudur yoksa bilerek mi bu yalnızlığı seçmektedir? Hepsi bir yana beyfendimizin gördüğü bir şey var ki kesinlikle katılıyorum:
Ah, mutlu bir insan bazen ne çekil­mez oluyor!(sayfa 71)
Kitabı Mehmet Özgül çevirisiyle İletişim Yayınları'ndan okudum.
Biranızı veya kahvenizi alınız. İsteğe bağlı olarak da çay olur. Kitabın sayfalarını çevirmeye başlayınız, böyle rahat bir Dostoyevski kitabı için güzel bir haftasonu!

Kitap:
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

 

23 Nisan 2017 Pazar

Albayım Beni Nezahat İle Evlendir

1 yorum
İlhami Algör'ün kitabı.

Yazarından bağımsız hikaye kahramanı olmak isteyenin hikayesi anlatılıyor. Öncesinde Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku okunmalı.

Bağımlı mıyız bağımsız mı? Olasılıklarımız nelerdir? Sonraki adımımızı Ustamızdan bağımsız atabiliyor muyuz?

Karşıdan karşıya geçerken kaç milyon olasılık vardır? Ya bilge Kuş'u ararken? Bulduğumuz cevaplar istediğimiz cevaplar mıdır? İstemediğimiz cevapları mı arıyoruz? Aradığımız cevaplar hem bulmayı umut ettiklerimiz mi? Bulduğumuz ya umduğumuz değilse?

Kitap bir cevaptan çok sorular... Tabi bakılan pencere de çok önemli bunun için.

İlhami Algör'ün kendine has olan dili, bir kahraman'ın kahraman olma ve veyahut veya olamama çabası.

Nezahat, kahramanımızın peşinde olduğu kadın... Ya da peşinde olduğu kadınların adı Nezahat. Belki de tüm kadınların ismi Nezahat.
"Önce kitabın kalınlılığı ile ilgili konuşmamız gerekiyor usta," dedim kediyi yok sayarak, "ince kitap ucuz oluyor, ucuz kitap dağıtımcının ilgisini çekmiyor. Dağıtımcılar ellerinde daha kalın şeyler tutmak istiyorlar. Ayrıca ince kitaplar elden ele dolaşarak okunduğundan daha az satıyor." (sayfa 28)

Kitap ilerledikçe, kahramanın çevresindeki hayat ile kahraman arasındaki ilişki de değişiyor. Usta belki de Büyük Kardeş'tir, belki de küçük kardeş.

Kitabın içerinde olmadık anlarda desenler çıkıyor. Seda Mit'e ait ki hiç beklemiyordum. Kitabı daha da ilginç kılıyor.
"Siz de mi hikaye kahramanı mısınız?"
"Herkes bir hikayenin kahramanıdır," dedi.
"Ne demek," dedim, "herkes bir ve aynı hikayenin kahramanı mıdır yoksa herkes kendine göre ayrı bir hikayenin kahramanı mıdır? Eğer, hikaye bir ve aynı ise tek tek, ayrı ayrı kahraman olma şansı kalmıyor gibi görünüyor. Yok eğer herkes ayrı bir hikayenin kahramanı ise, o zaman kim usta olacak?" (sayfa 68)
Belki ustasının belki hikayesinin peşinde koşan bir kahraman. Nezahat'e ulaşacak mı?

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan, 2016 yılında çıkan 4. baskısı.

Kitap:
İletişim Yayınları
kitapyurdu.com
idefix.com



12 Ağustos 2015 Çarşamba

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

0 yorum
İlhami Algör eseri. Neredeyse müzikal... Kendisiyle (?) çok konuşan bir başkahramanımız var. Kitaptaki bolca kişileştirme kitabı daha da renkli kılıyor. Bunlar bir yana, bir Müzeyyen'imiz var. Başkahramanımız belki de kendini yazmakla meşgulken çıtladı.

Mozaiği çok iyi harmanlayıp, damıtıp harika bir eserle İlhami Algör bizlere sunuyor.

Soktular sınıflara, "Daha dün annemizin, çiçekli bahçemizin... "
"Hocam," dedik, "yanlış yapıyorsunuz. Biz bahçeli evlerde oturmuyoruz, çiçekler saksıda. Öğlen uykusu bilmeyiz. İcabında numaradan göz yumar, kaşla göz arasında tüyeriz. Bu muhabbet bize uymaz." (sayfa 12)
Boka sarmış bir hikâyeyi, daha derin bir boka sarmak, belki bir çıkış yolu olabilir. (sayfa 45) 
 "Ve üç kişiyle oynanır. Dördüncü katılırsa oyun değişir ve ikili takımlar halinde oynanır. Sonra 'ikili'lerdenbirine, üçüncü biri katılır ve böylece bazıları anlar ki, asıl olan birdir ve bir esastır. Fakat nedense bir'i yarım sayar ve iki yaparak tamamlaya çalışırlar. İki lanet bir sayıdır, kendine yetmez, hep üçe koşar ve sonra sil baştan." (sayfa 55)
Kitap Seda Mit'in desenleriyle bezeli. Kapak resmi de ona ait.  Müzik, fotoğraf, sinema, resim ve yazın, hepsi bir arada İtalyan Yokuşu'ndan aşağı yuvarlanıyor. 

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan dokuzuncu baskısı.

Kitap
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr




24 Ekim 2014 Cuma

Deliduman

0 yorum
 Çağlar İyice, kendi hayatını ve kardeşi Çiğdem İyice'nin hayatını anlatıyor bize. Sadece kendi hayatları değil... Çağlar İyice, etrafını, hayata bakışını, olanı biteni kendince anlatıyor bize.

Emrah Serbes bu kitabında da alıp götürüyor. İçimizde kalan -belki de son- ergenlik isyanlarımızı ateşliyor, ergenî bir felsefeyi körüklüyor. Ve tabi ki martılar ve tabi ki "Dosto Reis" ve tabi ki Gezi Parkı. Çağlar İyice, Gezi'ye çok başka türlü sürükleniyor. Herkes bir yana Çağlar İyice ve Mikrop Cengiz bir yana. Karakterlerin tam ortasında Emrah Serbes'in harika kurgusu mevcut!

Partilerin, binaların veya oluşumların isimlerini de Emrah Serbes öyle bir Çağlar İyicevari isimlendirmiş ki, onları ayrıca sevdim.

Okurken kitabın nasıl bittiğini anlamayacaksınız. Diğer yandan bir İstanbul romanı gibi görünse de bu kitap Körfez'den İstanbul'a uzanır. İzmit'i, Gölcük'ü, Değirmendere'si ve Kıyıdere... Kocaeli'ye daha yakındır İstanbul'dan. Deprem anıtı vardır. Anıttaki tüm isimleri okumanın çok uzun zaman aldığı bir ilçe.

Gezi Parkı'na bir başka türlü bakış bu kitap aynı zamanda. Çağlar İyice tespitleri ayrıca güzel, ayrıca tatlı. Okurken onunla birlikte isyan edip onunla birlikte elektronik sigara içiyorsunuz!

Çağlar İyice, nice isyanlarımız arasında ses bulmuş, geceleri konuşan 17 yaşındaki kardeşimiz. Bir noktadan sonra bir roman karakteri olmaktan ziyade, bir ete kemiğe bürünen insana dönüşür.

Bol "Mayki"li bir kitap. Kitabı okurken, dünyaya mesajımı çay içerek verdim ben de.

Bendeki kitap İletişim Yayınları'nın 2014 tarihli ilk baskısı. Kitabın bir diğer özelliği ise kuzenimden bana gelmiş olması.

Kitap:
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

29 Temmuz 2014 Salı

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

0 yorum

Milan Kundera eseri. Kitapta ilk dikkatimi çeken üslup oldu. Aşk bağlamında Çek ülkesinin Ruslar tarafından işgalini ve o dönemin bir kesitini okuyoruz. Yazar, zaman zaman romanı kesip söze karışıyor. Felsefe ve psikoloji izlenimlerini bize aktarıyor. Kurgunun kendi halindeliği ayrıca güzel. Milan Kundera dönem ağırlığı veya hafifliği altındaki insanları gösteriyor ve bunu sade cümlelerle gerçekleştiriyor.

Kitabı önemli kılan bir çok nokta var. Savaşın renk değiştirmesinden, günümüz propaganda stratejilerinin temellerine kadar her şey var. Bunların altında insan... Okudukça derinlere yükseliyorsunuz.

Dört ana karakter ve bir köpek... Hayat ağır yahut hafif. Akıyor ve akmaya devam edecek... İçindekiler de ağır yahut hafif...
Rus devletinin bundan önceki bütün suçları son derece temkinli bir gölgenin koruyuculuğu altında işlenmişti. Bir milyon Litvanyalının yurtlarından sürülmeleri, yüz binlerce Polonyalının katledilmesi, Kırım Tatarlarının ortadan kaldırılmaları belleklerimizde hala, ama ortada fotoğraflı belge yok; bu yüzden er ya da geç bunlar da yalan, uydurma sırasına girecek. Oysa, dünyanın dört bir yanındaki arşivlerde hem fotoğrafları hem de filmleri saklı duran 196 Çekolovakya işgali böyle değil. (sayfa 73)
Kitap 1983'te çıkan bir kitap. Türkiye'de İletişim Yayınları'ndan ilk baskısını 1986'da yapıyor. Bendeki 2007 tarihli, Fatih Özgüven çevirisiyle 32. baskısı.
Adsız şansızlığın ülke için ne kadar tehlikeli olduğu ancak şimdi anlaşılıyordu. Sokaklar ve binalar özgün adlarına kavuşamayacaklardı artık. Bu adsız şansızlık sonucunda, bir Çek kaplıcası ansızın hayali, bir minyatür Rusya'ya dönüşüvermişti, Tereza'nın orada bulmayı umduğu geçmişe de devletçe el konulmuştu. (sayfa 172)
 Kitap:
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.