30 Ocak 2014 Perşembe

Thérèse Raquin

0 yorum

Emile Zola eseri. Bayan Raquin'in bir erkek çocuğu bulunmaktadır. Camille, hastalıklı, cılız çocukluk geçirmiştir. Bu çocukluk döneminde, Bayan Raquin'in erkek kardeşi kendi kızını evlatlık verir. Thérèse adındaki bu kız çocuğu ile Camille birlikte büyümüşlerdir. Bu birliktelik, yaşlarının kemale ermesiyle evlenmekle sonuçlanmıştır. Thérèse bu evliliği halası için kabul etmiş ve sessiz bir kabullenişle hayatına devam etmektedir. Ancak Camille'in arkadaşı Laurent ile tanışan Thérèse'in ve Raquin ailesinin hayatı değişecektir!

Kanın da dökülmesiyle işler daha da zor bir hale gelecektir! Kan dökülmesi öncesi ve sonrasında Emile Zola, çözümlemeleriyle çok ilginç bir hikaye ortaya koymaktadır. Bu aşk hikayesini diğerlerinden ayıran, başkahramanların ruhsal çözümlemeleridir. Süreç boyunca kişiliklerdeki dalgalanmaları görmek okunulası bir kitap sunmaktadır. Yol ayrımlarında, kahramanların seçimleri dışında olası diğer seçimlerin de sonuçlarını düşünmek kitabı daha da değerli kılmaktadır. İnsan ruhuna incelikli bir eğiliş olan roman bizlere bir aşk hikayesi sunmaktadır.

Rutubet kokan bir binada, görünenler ve görünmeyenlerin yanı sıra, yan kahramanların gözünden baktığımızda Raquin ailesi sorunsuz bir aile iken, Raquin ailesi, gerek beyinlerinin sınırları içerisinde gerek beton sınırlar içerisinde bambaşka hayatlar yaşamaktadırlar.
"İnsanlar bazen ölürler," diye mırıldandı. "Yalnız, sağ kalanlar için durum tehlikeli olur." (sayfa 41)
Emile Zola'nın bu ince işlenmiş romanı, bir hayatın, birçok yönden görünüşünü ve içini anlatmaktadır. Sadece bir aşk romanı değildir. Bir katilin ruh çözümlemesi bir tanığın çığlığıdır bu roman.

Bendeki kitap Varlık Yayınları'ndan Samih Tiryakioğlu çevirisiyle 2010 tarihli dokuzuncu baskısıdır.

Varlık Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

28 Ocak 2014 Salı

Alfabe Fanzin Sayı 8

0 yorum

Yeni sayı beklenenden birkaç gün erken geldi! Bu benim için çok güzel oldu. Her zaman beğendiğim gibi bu sefer de çok güzel bir kapakla geldi. Ön ve arka kapaklarla birlikte iç çizimler Çiğdem Koç imzasını taşımaktadır. Arka iç kapaksa Yaşlı Bunak imzasını taşımakta. Sırada muhteviyat var.
Sunuş; Derken Fanzin Elden Ele... - Burak Çıkırıkçı
Şiir; İki Maymun - Ahmet Aykut
Öykü; Fındık Kabuğu - S. Run
Şiir; Baykuş Islığı - Tan Doğan
Düzyazı; Yasaklanan Şenlikler - Fırat Akova
Anı; Göklerin Dili Olsaydık - Birce Altın
Şiir; Karda Yürüyen Çıplak'ın Seyahatnamesinden I - Burak Çıkırıkçı
Öykü; Kerevizle Konuşmalar - Umut Tugay Temel
Şiir; Olmak Sevdası - Berk Çetin
Şiir; Gerçeğin Sanrısı - Canset Er
Öykü; Şeytani Çürük Dişin Saldırısı - Yahya Macaroğlu
Şiir; Kaybeden Beden'lere den den'lere - Mert Öztürk
Düzyazı; Birçok İsmi Olan - Ece Çavuşoğlu
Şiir; Teçhiz Tamam - Ömer Kaçar
Öykü; Biraz Daha Işık! - Eyyüp Yıldırmış
Şiir; Tesirli - Oktay Yılmaz
Şiir; Paslı Teneke - Mehmet Rayman
Öykü; Otobüs - Samet Yangın
Şiir; Çilehane - Emre Güngör
Öykü; Kar Taneleri Yeterince Yalnız Değil - Furkan İşlek
Farkedileceği üzere bu sayıda Düşünce Platformu yok. Ancak bu önümüzdeki sayılarda da olmayacağı anlamını taşımamalıdır. Zira yeni sayılarda yeni konular platformda işlenecektir.

Derken Fanzin Elden Ele, başlıklı, Burak Çıkırıkçı imzasını taşıyan sunuşla başlıyor fanzin.
Edebiyat bu süreçte oldukça tahrip edildi bana kalırsa, şimdi insanlar fanzin gibi eski usûl bir yayını tekrar sahipleniyor.
İki Maymun şiirine Ahmet Aykut;
biri lâl
diğeri âmâ idi
dizeleriyle başlıyor.

Fındık Kabuğu'nda S. Run bir adam ile, bir doktorun öyküsünü bizlere şairane bir üslupla sunuyor.
Ben küçük bir çocuğum!
Ha-ha.
Çocuklar zaten küçük olur, değil mi? 
Baykuş Islığı şiirine Tan Doğan;
ıslık çaldı baykuşun... duydun mu...
hadi bin kayığına sırtında kamburun
dizeleriyle başlıyor.

Yasaklanan Şenlikler başlıklı düzyazısında şiirsel bir üslupla karşımızda Fırat Akova.
Evet evet, o evin eşiğindeydi işte, yüreğim sabahlıyordu
huzurunda.
Göklerin Dili Olsaydık başlıklı anısında Birce Altın, modern zaman insanlarının zamanla birlikte yaşayışını anlatıyor.
Sizler gecenin üçünde yaş toprağa yatıp yıldızları seyrettiniz mi? Sokak ortasında duyduğunuz bir müzikte müziğin ritmine uyup dans etmeye başladınız mı?
Karda Yürüyen Çıplak'ın Seyahatnamesinden I şiirine Burak Çıkırıkçı;
Erguvan Kasrı II. Perişan döneminde inşaa edilmiş,
esir kemiği konstrüksiyon bir yapıdır. 
dizeleriyle başlıyor.

Kerevizle Konuşmalar adlı öyküsünde Umut Tugay Temel, bize bir adamın kendi kereviziyle sohbetini aktarıyor. Kereviz sessiz dinliyor, adam anlatıyor... Diğer insanlar..?
Hâlâ göklere bakamıyorum. Şu kırmızılıktan korktuğum kadar, ölü yıkayıcılardan korkmuyorum. 
Olmak Sevdası şiirine Berk Çetin;
bir daha doğmamak üzere*
mısrasıyla başlıyor.

Gerçeğin Sanrısı şiirine Canset Er;
Yürümek ne de zor bu şehirde.
İstemsizce sergilenen bir obje gibiyim.
dizeleriyle başlıyor.

Şeytani Çürük Dişin Saldırısı'nda Yahya Macaroğlu bizlere Veysel'in hikayesini anlatıyor. Veysel'in battaniyesi, içinizi üşütecek!
İşte şimdi bu beğendiği üç tarafı kapalı, tepesi dikdörtgen önü de artık kullanılmayan ray eskileriyle kaplı bu istasyon köşesinde yatağını hazırlamak derdinde.
Kaybeden Beden'lerde den den'lere şiirine Mert Öztürk;
İlk aralıktan sola çıkınca, kendiyle kalanlar
tutunamayanlar
mısralarıyla başlıyor.

Birçok İsmi Olan adlı düzyazı -Ece Çavuşlu imzasıyla- bizlere yerlatından sesleniyor!
Artık kim olduğuma dair bir fikrinizin olmadığını biliyorum. Ben, çokların karşılayıcısı, on yedi yüzyıldır unuttuğunuz, görmezden geldiğiniz, Tanrı. Yeraltı krallığımdan sizi hâlâ izliyorum ve yanıma geleceğiniz günü bekliyorum.
Teçhiz Tamam şiirinde Ömer Kaçar bizlere bir kıta sunuyor.
Bizim Zahide'yi bir temiz yıkamışlar. 
mısrasıyla başlıyor.

Biraz Daha Işık! adlı öyküsünde Eyyüp Yıldırmış bir şehir akşamında bir adamı ve onun tanıdığı güvercinsever bir başka adamı anlatıyor.
Yaz, kış demeden her gün öğleden sonra kuş hapisanesinin kapılarını açar, onları azad ederdi. Ama onlar kapalı bir dam ve hazır yemek varken uçup gitmektense gökyüzünde kısa bir volta atıp geri dönmeyi yeğlerlerdi.
Tesirli adlı şiirine Oktay Yılmaz;
Uçurtma uçmayan dünyada bilmiyoruz
el el üstünde kimin eli var. 
dizeleriyle başlıyor.

Paslı Teneke şiirine Mehmet Rayman
sesiniz geliyor
kediniz yok ortada
mısralarıyla başlıyor.

Otobüs isimli öykü benim imzamı taşıyor. Bu noktada Alfabe Fanzin ekibine ve kalemlerine teşekkürü borç bilirim! Sessiz bir çığlık olan fanzine seslerini kattılar! 1 Şubat günü saat 15'te Kadıköy 26A Sahaf'ta toplanılıyor!

Çilehane adlı şiirine Emre Güngör;
Benim yüreğim üzüm değil ki
Niye tunçla döverler, beni
mısralarıyla başlıyor.

Kar Taneleri Yeterince Yalnız Değil'de Furkan İşlek cennet yolu üzerindeki bir bar sohbetini bizlere aktarıyor.
-Kar daha ne kadar devam eder dersin?
-Artık durmaz iki ay böyle devam eder.
-Geçtiğimiz üç yıl hiç iki ay devamlı yağmadı. Nerden çıkardın iki ayı?
-Çünkü o üç yıl dışında geçmiş yirmi yıl iki ay aralıksız yağdı.
Bir fanzin de böyle bitiyor! Yeni sayı yine biraz erken çıkar mı bilinmez ancak yeni sayının kendini beklettiği kesin!

Alfabe Fanzin
Twitter'da Alfabe Fanzin
Facebook'ta Alfabe Fanzin
İmge Kitabevi

 
Copyright © Kitaplık
S.Y.