7 Şubat 2014 Cuma

Bu Gece Pera'da

0 yorum

Jale Sancak ile Galapera Kültür ve Sanat Derneği sayesinde tanıştım. Son kitabından önce ilk kitabını merak etmiştim. Bu Gece Pera'da Jale Sancak'ın öykülerini topladığı ilk kitap. Basım tarihi 1989. Öykülerinde şiirsel bir anlatım ve yazım dikkat çekici. Nesir ile nazım iç içe! Haliyle semboller de ağırlıklı.

Jale Sancak dönemin uluslararası ve ulusiçi kültürel etkileşimi öykülerin üzerinde büyük bir çatı oluşturmuş. Türk isimleriyle yabancı isimler iç içe. Kültürel çatışmanın izleri olduğu gibi kültürel birleşmenin de birer yansıması. Bunalmış hayalgücünün, yer yer edebiyata kaçışı, yer yer Amerikan Rüyası arayışı ve yer yer Avrupa sahnelerine çıkışı bunların göstergesi. Dönemi doğrudan anlatmak yerine, insancıl öykülerle, kişileri okuyoruz. 1989 yılında basılmış kitapta şu cümleye ayrıca dikkat çekmek isterim:
Hırant, dışarıdaki amansız çatışmanın bitmesine rağmen sokağa çıkmıyordu artık.(sayfa 75)
İçindeki öyküler şu şekilde:
Eski Sesler
Saint Teofilos'un Güvercinleri
Norma Jean Baker ve Hıfsiye
Sonsuz Bir Dans
Düş
Bu Gece Pera'da, Şükrü Beydeyiz
Yarımada
Alp'in Krallığı
Ressam
Eski Sesler'e Jale Sancak;
Eski bir ses
haziran ikindisini hatırlatıyor. 
dizeleriyle başlıyor ve Kör Hüsniye'nin hayatını bizlere aktarıyor.

Saint Teofilos'un Güvercinleri'ne Jale Sancak;
Saint Teofilos uyandı.
İlkin penceresini açtı.
dizeleriyle başlıyor ve bize Saint Teofilos'u, onun güvercinlerini ve taşıdıkları ruhları anlatıyor.

Norma Jean Baker ve Hıfsiye'ye Jale Sancak;
Öteki adını kullanmayacağım,
Norma Jean Baker diyeceğim ben ona.
dizeleriyle başlıyor. Dönemin kadının maruz kaldığı kültür çatışmasını ve buna bağlı olarak gelişen iç çatışmasını anlatıyor.

Sonsuz Bir Dans'a Jale Sancak, bir uyarıyla başlıyor: Lütfen Yüksek sesle okuyunuz. Kendinizi bir tiyatro sahnesinde hissettirecek bir öykü! Sahnelenen bir aşk öyküsü.

Düş'te Jale Sancak bize Delta'nın gördüğü bir düşü, bir sahne rüyasını aktarıyor.

Bu Gece Pera'da, Şükrü Beydeyiz'e Jale Sancak;
Birlikte çıktık.
Niça'nın kapısını çaldık.
dizeleriyle başlıyor. Zarif Şükrü Bey'in naif hayatı anlatılıyor.

Yarımada'ya Jale Sancak;
Bir geceyarısı yitik denizciler geri dönecekler
yarımada'ya.
dizeleriyle başlıyor. İnsanlı bir yarımada öyküsü böyle başlıyor.

Alp'in Krallığı kitaptaki tek tamamı nesir olan öykü. Genç Alp, ailesi ve Alp'in krallığını okuyoruz.

Ve son olarak, yukarıda alıntıladığım bir cümlesi bulunan öykü, Ressam. Bir ressam anlatılıyor bize yazar dostuyla birlikte.

Sararmış yapraklarıyla geçmişe gittiğim bu hayal aleminden fırlamış gibi duran bir kitap...

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan; Kocaeli Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'ne ait, 1989 baskısı.

Kitap:
Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Nadir Kitap

Yeşil

0 yorum

Ted Dekker ile tanıştığım kitap. Maalesef, beklentilerimin altında...
Tarih Kitapları'na göre, 2010 yılından sonra meydana gelen her şey aslında M.S. 4036'da başladı. (sayfa 5)
Bu cümleyi okuduktan sonra ilk düşüncem, 2010 yılı ve sonrasındaki insanlar, kendilerini 2010 yılında zannetmelerine rağmen M.S. 4036'ta yaşamaktaydılar. Bu yanılsama fikri çok hoşuma gitmişti. Ancak işin aslı, M.S. 4036 ile 2010 yılı farklı zaman hızlarında olmak üzere aynı anda yaşanmaktadır. M.S. 4036'lı yılların 10 yılı 2010'ların 30 küsür yılına tekabül eden bir oran geçiyor kitabın içinde. İlk hayal kırıklığım bu şekilde gerçekleşti.

M.S. 4036'lar 2010'ların geleceği durumunda. Aynı dünya üzerinde geçtiğini varsayıyorum. Çünkü kitap içinde buna benzer bir ibare göremedim, gördüysem de dikkatimden kaçmış olması çok olası. Çünkü peşpeşe iki cümle arasında konu bağlantısı hiç olamayabiliyor. Böylece Ted Dekker'ın üslubundan beklentimi düşürmeye başladım.

Ted Dekker, bu ikili zaman dünyasını 4 kitaplık bir seri halinde düşünmüş. Birinci kitabın adı Siyah. Yeşil ise sıfırıncı kitap. Ted Dekker, istersek birinci kitaptan başlayıp sıfırıncı kitapla seriyi bitirebileceğimizi, istersek de sıfırdan başlayıp üçüncü kitapta seriyi bitirebileceğimizi söylüyor. Yani bir çember oluşturduğunu belirtiyor. Bu olay çok büyük bir risk teşkil ediyor. Bu sebeple de kitap içinde 1-2-3-0 sıralamasıyla okuyacakların anlayabileceği bir çok nokta bulunmaktadır. 0-1-2-3 sıralamısıyla okuyacaklar ise 1-2-3'te ne olduğunu merak ettirmeyi amaçlayan gizli noktalar bulunmakta. Bu da okumayı daha da sıkıcı hale getiriyor.

Thomas Hunter, M.S. 4036 ile 2010 yılı ikili zaman dünyası arasında geçiş yapan ilk kişi. Ancak biz Yeşil'de Thomas Hunter'ın ilk geçişini değil, son geçişinden gelecek zaman yılına göre 10 yıl sonrasını okuyoruz. Bununla beraber tahmin ettiğim bir olay da şudur: Ted Dekker Thomas Hunter'ın ilk geçişin (artık hangi kitaptaysa) nasıl olduğunu anlatmayarak, sıfırıncı kitapta bu geçişin detaylarını vererek son kitap vasfı kazandırmak istediğini düşünüyorum. Böylece Thomas Hunter gelecek zaman yılına göre 10 yıl öncesinde bu ikili zaman arasında bir geçiş yaparak dünyayı kurtarmış...

Bu -muş'lar kitap içinde ilginç şeylere sebep olabiliyor. Mesala, birden gelecek zaman yılındaki meyvelerin aslında iyileştirici ve güçlendirici gücü olabiliyor. Yahut, bir bölüm öncesinde bir yere giden ve ne yaptığı bilinmeyen karakterlerden biri, cebinden bir şey çıkartabiliyor... Böyle mesela şu da varmış, çocuksuluğuyla oluşturulmuş gelecek zaman var. Ancak diğer yandan şunu da düşünüyorum. Ted Dekker, böyle bir rastlantıların sebeplerini diğer kitaplarda anlatmış olabilir. Yahut böyle umuyorum.

İkili zamanda, M.S. 4036'lı yıllarda fantastik bir dünya, tam olarak hayal edemediğim garip konuşan yaratıklar ve tuhaf tanrılar -ya da tanrı çocukları veya ona benzer şeyler- var. Thomas Hunter, Elyon adlı bir tanrıya tapıyor ve bu tanrı tipik iyi. Thomas Hunter'ın gelecekteki karısı (çünkü 2010'larda başka bir kadın daha varmış meğer) tipik kötü tanrıyı -Teeleh- izleyen ve alsında kafası karışık olan kumandan Qurong'un kızıdır. Ve Thomas Hunter'ın oğlu Samuel de Elyon'un amacını (ne olduğunu tam anlamadığım bir amaç) düşmanla savaşarak gerçekleştirmek istiyor. Oysa ki Hunter'ın takipçileri savaşmayı bırakmış barışçıl bir topluluktur. Yani Samuel yoldan çıkmıştır. İşte böylece tipik; iyi ve kötü arasında gerçekleşen bir entrika var.

Karakter listesine gelince, gerekli gereksiz (belki de hepsinin ilerideki kitaplarda bir yeri vardır) bir çok isim var. İsimlere boğulmamak elde değil. Bu isim kalabalığı arasında, bazı isimler önce çıkıyor ki onlar zaten başkahramanlar... Ancak bir zaman sonra öyle bir ismin varlığını bile unuttuğunuz bir anda, karakterlerden birisi söze karışabiliyor.

Martı Yayınları'nda alışık pek alışık olmadığım imla ve baskı hataları bu kitapta var. Bana mı öyle geldi yoksa yayına hazırlayan Şahin Güç de mi kitabı incelerken sıkıldı bilemiyorum.

Ted Dekker, seri için kitapların isimlerini güzel düşünmüş ancak, çember oluşturacağım kaygısıyla, hikayesindeki kopukluklar okumayı güçleştiriyor. Ancak, Ted Dekker'ın oluşturduğu ilginç bağlantılar da kitap için hala bir umut olabileceğini gösteriyor. Örneğin gelecekten günümüze kaçan Shataiki (dişlerinde kan taşıyan ve bu kan sayesinde üreyen aseksüel yaratıklar) vampir türünün ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Hayal kırıklığına uğradığım bir kitap oldu. Seriye devam eder miyim hiç bilmiyorum. Ancak önce okumak istediğim kitapları okuyacağım kesin. Ted Dekker, ilginç bir ikili zaman kuramıyla yola çıkarak dikkatimi çekmişti ancak ilerledikçe işler değişti. Kimileri için bir kıstas olan Niv York çok satanlar listesinin bu kitabı da kapsadığını belirtmek isterim. Sanırım benim hatam 0-1-2-3 sıralamasıyla başlamış olmam. 1 no'lu kitaba göz atmayı düşünüyorum.

Kitap, Martı Yayınları'ndan Mihriban Doğan çevirisiyle Nisan 2012 tarihli baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.