17 Şubat 2014 Pazartesi

Kayıp

1 yorum

Harlan Coben ile tanıştığım kitap oldu. Kitabın arkasında Harlan Coben'in kısa bir özgeçmişi bulunuyor. Burada Harlan Coben'in eserleri bir deha olarak nitenlediği yazılmış. Maalesef benim için bir deha ürünü değil. Hatta büyük bir esinin ürünü olduğunu bile rahatlıkla söyleyebilirim. 2013'ün Ekim ayında hayatını kaybeden Tom Clancy tarzından öteye gidememiş... Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki -kitabın içinde geçtiği için- deha olan Sherlock Holmes'tür.

Kitabın kurgusu ve hareketi sizi içine çekiyor. Bununla birlikte maceranın bolluğu, kitabın bir aksiyon filmi tadında geçmesini sağlıyor. Kitabın kahramanı, tipik bir Amerikalı kahraman: Myron Bolitar. Bir kişi temsilciliği firması işletiyor. Gençken büyük gelecek vadeden basketbolcu, ancak dizini sakatlaması dolayısıyla sporculuğu bırakmak zorunda kalmış. Ancak yılmamış(?) üniversitede hukuk bitirmiş bir kişi. Yeri geldiğinde şiddete başvurmaktan kaçınmayan -Arkadaşı Win ile birlikte Rambo'yu anımsattılar bana- bir kişi. Ancak bencilliğinin farkında olması karakteri bir adım öne geçirdi. Ancak bununla birlikte benim gözümde birazcık da aptal bir karakter oluştu.
"Bazen böyle cuk oturturum lafları. Huyum kurusun." (Myron Bolitar söylüyör.) (sayfa 22) 
Bununla birlikte işin nasıl hallolduğu bilinmeyen kısımlarını, arkadaşı -Batmanvari-  Windsor "Win" Horne Lockwood, III. halletmektedir.  Win, babadan zengin -ama mirasyedi değil; parasına para katmayı bilmiş- bir kişidir. Çeşitli bağlantıları sayesinde bir şeylerden haberdar olan, ihtiyaç duyulduğunda ortaya çıkan, işleri halleden bir kahraman. Deli dolu bir tiptir. Esperanza, işin ofis kısmına, araştırma kısmına bakan, temkinli kahramanla ekip tamamlanıyor.

-Myron Bolitar serisinin önceki kitaplarında tanıştıklarını düşündüğüm- Therese sekiz yıl aradan sonra Myron'a telefon ederek onu Paris'e çağırmasıyla olaylar başlıyor. Therese ile Myron, ruhsal çöküntü zamanlarında adada tanışmışlardır. Birbilerine soru sormadan birbirlerine destek olmuşlardır. İşte bu noktadan sonra Harlan Coben'in merak unsurları devereye giriyor. Therese neden Myron'u Paris'e çağırır? Paris'te ne olmuştur?

Tuhaf bir son kitabın sonunda okuyucularını bekliyor.

Burada söyleyeceğim, kitabın doğruca sonuyla ilişkili bir konudur; kitabı okumadıysanız ve okumayı düşünüyorsanız bu paragrafı atlayarak sonraki paragrafa geçmenizi tavsiye ederim. İslami terör üzerine eğilen bu kitabı diğerlerinden ayıran, Arapların yahut Ortadoğu toplumlarının esmer bir ırk veya toplum olmasına gönderme yapılarak, mavi gözlü ve sarışın insanların terör aracı olarak kullanılmak üzere istedikleri her yere sızabilecekleri fikri bana pek de dahiyane gelmedi. Zira bir terör örgütünün "insanlar bizi ten rengimizden ayırt ediyor, onlara benzeyelim" düşüncesi güttüğünü düşünmüyorum. Öyle bir tutum terörü savunan ideolojinin de asimilasyonu anlamına gelmektedir. Terör örgütü kendi ideolojisi uğruna şiddete başvururken -yani bu derece kendi fikirlerine saplantılıyken- saldırdıkları insanlara benzeme düşüncesi kesinlikle abestir. Bu düşüncenin İslami terörden veya terörden korkan Amerikalıların -Amerikan edebiyatı ürünü olduğu için onları işaret ettim- biraz esmerce gördükleri her insanı neredeyse terörist ilan etme boyutuna varan paranoyanın bir ürünü olduğunu ve bunun ırkçı bir tutum olduğunu düşünüyorum.

Harlem Coben benim gözümde dahiyane eserler sunmamış olabilir, ancak kesinlikle çağımızı ve yaşayış şeklini edebi olarak kayda geçirmiştir.. Bu da onun adının anılması için yeterlidir. Aksiyonu bol, merak unsurları bol bir kitap. Bu merak unsurları okuyuşu hızlandırmaktadır. Ancak hareket içinde kurgunun eksik kalan yönleri gözden kaçmaktadır. Örneğin kitabın temel öyküsüyle hiçbir alakası olmayan Myron'ı tanıtmak ve belki de haklı göstermek adına dört, beş, belki de daha fazla, bölüm bulmaktadır. Ancak bu bölümler yeterli olmamış ki yukarıdaki gibi cümleler de sarfederek Myron bize kendisini anlatmaya çalışıyor.

Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim birkaç yazın konusu var.
1) Özel isimlere gelen yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılmaz!
2) "Her şey" ayrı yazılır! "Herşey" diye yazılmaz!
3) "Mail" kelimesi Türkçe değildir!

Harlan Coben aksiyonu bol bir macera romanı sunuyor! Sonrasında ne olacağını merak ederek, sonunu öğrenmeden elinizden düşüremeyeceğiniz bir kitap.
"Peki söyler misiniz o zaman neden buradayız?" (Myron, çatıya çıkışlarını soruyor.)
"İçeride sigara içmek yasak ve müthiş derecede sigaram geldi."
Derin bir nefes daha aldı.
"Başlangıçta sigara yasağı bana da gayet cazip gelmişti. Dışarı çıkmak için beş kat aşağı inmek bana spor olacaktı biraz. Ama bu sefer de sigaradan tık nefes olmaya başladım."
"Sigarayı bıraksaydınız o zaman."
"Ama o zaman da sporu bırakmış olacaktım. Anlatabiliyor muyum?" (sayfa 81)
Bendeki kitap Martı Yayınları'nın Elif Sezginci çevirisiyle Ocak 2010 tarihli baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr




14 Şubat 2014 Cuma

Köpek Düşleri

0 yorum
Markus Zusak'ın ilk kitabı. Kitabın adı Köpek Düşleri olsa da kitapta belirli bir köpek yok, komşunun köpeği dışında. Ancak anlatıcı kahramanın soyadı "kurt" anlamına gelen kelimenin -Wolf- kökünden türüyor. Markus Zusak, üslubuyla yine bambaşka bir dünyaya götürüyor.

Cameron Wolfe, Wolfe ailesinin en küçük üyesi. 15 yaşında. Bir büyüğü, Ruben. bir büyükleri Sarah ve en büyükleri Steven. Anne ve babayla birlikte 6 kişilik aile. Sarah'nın erkek arkadaşı Bruce da evin içinde...

Cameron'ın hayatı keşfi yolunda, çok da şatafatlı olmayan bir yolda ona eşlik ediyoruz. Gününü de rüyalarını da bizlere aktarıyor.
"Oku," dedi. (Cameron'ın babası.)
"Neden?" (Cameron)
"Çünkü okuma sabrın olmazsa hiçbir şey öğrenemezsin. Televizyon sana bunu veremez. Kafanı bomboş yapar." (sayfa 27)
Bir anda, kendim için hiç dua etmeyişimin ne kadar tuhaf olduğunu düşündüm. Kurtarılamayacak durumda mıydım? Bir duayı bile hak etmeyecek kadar sefil miydim? Belki. Belki. (sayfa 87)
"Hey, neden dövüşen sadece bir kişi var?" Yine yanımda duran adama soruyorum bunu.
Bu kez bana bakmıyor. Hayır. Bakışları çemberin ortasındaki çocuktan ayıramıyor; çocuk o kadar şiddetli dövüşüyor ki kimse ondan başka bir şeye bakamıyor.
Adam benimle konuşuyor.
Bir cevap.
"Dünyayala savaşıyor," (sayfa 91)
"Kazanabilir mi?" (sayfa 92) 
Orada durup kahkahalara boğulmuşken, yanımdan gelip geçen insanlar muhtemelen delirdiğimi, uyuşturucu kullandığımı ya da içtiğimi filan düşünmüş olmalıydılar. "Neye gülüyorsun sen?" der gibi bakıyorlardı. Ama ben kendi hayatımda durup kalırken, onlar hızlı adımlarla kendi hayatlarına doğru yürüyorlardı. (sayfa 149-150) 
Belki de insanın en olgun çağı ergenliktir. Duyular o kadar açıkken, bir şeyleri değiştirmeyi o kadar isterken, hiçbir şeyin değişmediğini farketmek, hiçliğin de hiç olmadığını, bir düşünce, bir fikir olduğunu anlamak güzeldir.

Cameron Wolfe, düşleriyle birlikte, çok da değişik bir hayat yaşamıyor aslında. Ama bu sıradanlığı onu daha da değerli kılıyor.

Son zamanlarda meşhur olan övgü cümlelerine itibar etmem lakin Niv York Taymıs'ın "Hiçbir çığlık bu kitabı abartmaya yetmez!" cümlesini gerçekten beğendim. Zira kitabın sonunu okuyunca bu cümle çok daha değerli oluyor.

Serinin diğer kitapları;

İt Dalaşı
Köpekler Ağladığında

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Selim Yeniçeri çevirisiyle, Ağustos 2013 tarihli baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

 
Copyright © Kitaplık
S.Y.