Macera etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Macera etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2015 Pazar

Son Nefes

0 yorum
Michael Prescott ile tanıştığım kitap oldu. Beklediğimden daha iyi çıktı. Kitabı iyi yapan temel öykünün iyi olması. Diğer yandan kitap içinde şansa işleri kolaylaştıran durumlar mevcut. Belli ki Prescott bu noktalarda takılmış. Yine de kitabın aksiyonu içinde bu şansına durumlar bazen sıkıcı olabiliyor.

C.J. Osborn, on yaşındayken "öcü adam"la karşılaşır. Ancak ailesi buna inanmaz... Olayların küçük bir kızın korkularına atfederler. Ancak C.J. onaltı yıl sonra, bir polis memuruyken Kum Saati Katili, onun peşine düşer. C. J. Osborn'u çok hareketli bir gün beklemektedir!

Kitabın girişi Osborn'un on yaşındaki halidir ki bu da kısa bir bölümdür. Geriye kalan olaylar bir gün içinde yaşanacaklardır. Bu da kitabın hareketinin hiç düşmemesini sağlıyor ve bunu hissettiriyor.

Kitabın kapağı dikkat çekici ölçüde. İlknur Muştu'ya ait bir tasarım. Kitabın adının Son Nefes'ten daha ilginç bir şey olabileceğine inanıyorum. Zira kitabın orijinal adı da aynı anlamdadır: Last Breathe.

Kitapta ilginç bir nokta da künyenin kuşe kağıda basılmış olmasıdır.

Daha önce Arkadya Yayınları'ndan kitap okuduğumu anımsayamıyorum. Pek tanımadığım bir yayıneviydi. Bu kitapta baskı hatasıyla da karşılaşmadım.

Bendeki kitap Arkadya Yayınları'ndan Berna Kahraman çevirisiyle Aralık 2013 tarihli ilk baskısıdır.

Kitap:
Arkadya Yayınları
Kitapyurdu.com
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr

19 Aralık 2014 Cuma

Labirent Son İsyan

0 yorum
James Dashner'ın Labirent serisinin son kitabı. (O zamanlar serinin son kitabıydı. Kitabı okumamdan dört sene sonra serinin beş kitap olduğunu görüp seriyi tamamladım. Belki de bir dört sene sonra seriye yeni kitaplar eklenir, kim bilir?-21-09-2018)

Serinin ilk kitabı: Labirent Ölümcül Kaçış
Serinin ikinci kitabı: Labirent Alev Deneyleri
Serinin dördüncü kitabı: Labirent Ölüm Emri
Serinin beşinci kitabı: Labirent Virüs Kodu

Thomas ve arkadaşları İSYAN'ın deneylerinden bıkmışlardır. Teresa'nın ihaneti Thomas'ı derinden yaralamıştır...

Thomas İSYAN oluşumunu ve deneyleri sonlandırmak ister...

Macera serisi olarak gayet iyi bir seri. Bilimkurgu olarak sınıflandırmak çok zor.

Bu noktadan sonra bir uyarı yapmam gerek. Zira serinin tamamını ele alacağım ve son kitabı okumamış olanlar için aşağıda kitabın içeriği bulunacak ve bu kitabın heyecanını kaçırabilir.

Son kitaba soruların cevaplarını göreceğimi umarak başladım ama kitap bambaşka bir yöne doğru gitti. İSYAN kimdir, nedir, necidir bir yana, baştan sonra mottolaşmış olan İSYAN iyidir'e karşı bir kitap olmuş. Kayranlılar yine hunharca bir koşturma içinde.

İSYAN gerçekten iyi midir? Deneyler nasıl sonuçlanacak...

Madalyonun iki yüzünü göstermeye çalışan Dashner'ın kurgusu bir kıymık gibi olmaya başladı. Thomas'ın İSYAN'da görevi neydi? Anladığımız kadarıyla Labirent'in hazırlanmasına yardım etmiş.

Peki yıllarca süren çalışmalar, beyinlere takılabilen aparatlar vs mevcutken, beyin davranış haritasını çıkartmak ne kadar zor olabilir? Teknolojik "Telepati" cihazı bile yapabilen bir firma davranış haritası mı çıkartamıyor? Çıkartılacak davranış haritasının Işıl'a ne gibi bir çözümü olacaktı...

İşte bunlar, kurgunun sallantıda olduğunu gösteren bulgulardan bir kaçı. Dünyadaki tüm devletlerin imkanları seferber ediliyor. Ancak bir virüs yanlışlıkla salınıyor. Ve devletler bu virüse karşı bir araya geliyor? Davranış haritası bazlı bir seri üzerine makro davranışlar pek de tutarlı olmamış gibi.

Her şey bir yana Thomas'ın geçmişi hatırlamak istememesi; devamlı geçmişten bahsedilen bir seride; kurgunun bir hiçin üzerine oturtulduğu izlenimi veriyor.

Geçmişten ipuçları sunuyor. Bu ipuçlarını ve rüyaları gerçek kabul edip geçmişi bunlarla örmek gerekiyor. Okuyucu da bunları temel alarak geçmiş kurgusunu kendi oluşturuyor. Geçmişin bulanıklığı üzerine oturtulmuş "kim" arayışından ziyade, harekete yüklenilmiş bir seri.

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Gizem Yeşildal çevirisiyle ekim 2014 tarihli ikinci baskısı.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr
Pandora.com.tr

Labirent Alev Deneyleri

0 yorum
James Dashner'ın Labirent serisinin ikinci kitabı.
Serinin ilk kitabı: Labirent Ölümcül Kaçış
Serinin üçüncü ve son kitabı: Labirent Son İsyan
Serinin dördüncü kitabı: Labirent Ölüm Emri
Serinin beşinci kitabı: Labirent Virüs Kodu
(Yıllar sonra iki yeni kitapla seri beş kitaplık bir seriye dönüştü. 21-09-2018)

Thomas ve arkadaşları Labirent'ten kurtulmuşlardır. Verdikleri ağır kayıplar bir yana daha deneyler bitmemiştir ve Kayranlılar bunun farkında değildir. Thomas'ın da parça parça hatırladığı geçmişi kendisini suçlu hissetmesine neden olur.

Alev Deneyleri'nde Kayranlılardan tuhaf hava olaylarının hakim olduğu çölü geçip güvenli bölgeye varmaları istenir. Bu sanıldığı kadar kolay olmayacaktır! Işıl'a yakalanmış Deliler ve acımasız doğanın ortasında Kayranlılar...

Geçmişin karanlığı aydınlığa kavuşacak mı? 

Labirent'tin ivmesi bu kitapta da devam ediyor. Kayranlılar çözüme mi koşuyor yoksa hayatta kalmak için mi koşuyor? 

Soluksuz koşu devam ediyor.

Geçmişlerini hatırlayamamaları bir yana geçmişsizlik üzerine kurulan gelecek kurgusunda kimi eksiklikler hissediliyor. Baskı hataları yine mevcut. 

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Gizem Yeşildal çevirisiyle Eylül 2014 tarihli ikinci baskısı.

Kitap:

18 Aralık 2014 Perşembe

Labirent Ölümcül Kaçış

0 yorum
 James Dashner eseri. Macera yüklü seriye davetkar bir kapağa sahip. Kitaptan önce, akıllı telefonlar için üretilmiş oyununu tanıdım. Daha sonra böyle bir serinin varlığından haberim oldu. Bu dönemlerde sinema uyarlaması da mevcut.

Serinin ilk kitabında, Thomas, bir asansörün içinde uyanır. Adı dışında hiçbir şey hatırlamaz. Asansörün kapısı açılır ve ona bakan gözlerle karşılaşır. Onların hiçbirini tanımaz. Thomas'ı karşılayan çocuklar da Thomas ile aynı yoldan geçerek buraya gelmişlerdir ve aynı şekilde onlar da geçmişe dair hiçbir şey hatırlamazlar.

Burası Labirent'in merkezi Kayran'dır. Burada yaşarlar! Kayran'a ilk gelen çocuk burada iki yılını doldurmuştur! Thomas ve Kayranlılar labirentin gizemini çözmek için uğraşırlar.

Labirent çok yüksek duvarlara sahip, içinde Izdırapverenlerin dolaştığı, akşam hava kararıken de kapıları kapanan bir yerdir. Kimse buraya neden geldiğini bilmez. İhtiyaçları da buraya geldikleri asansörle karşılanır...

Kayran'da herkes kendine uygun bir iş kolunda görevlidir. İnşaatçılar, Sağlıkçılar... Koşucular! Koşucular labirente girip akşam kapılar kapanmadan önce geri dönmeye çalışarak çıkış yolu ararlar.

İlk kitap gayet davetkar bir kitap. Ancak serinin tamamına bakıldığında sıkıntılar mevcut. Bu sıkıntılara serinin son kitabını aktarırken değineceğim.

Pegasus Yayınları'ndan beklemediğim şekilde baskı hatalarıyla karşılaştım. Bu baskı hataları can sıkıcı düzeye çıkabiliyor.

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Gizem Yeşildal çevirisiyle Ekim 2014 tarihli 3. baskısı.

Serinin ikinci kitabı: Labirent Alev Deneyleri
Serinin üçüncü ve son kitabı: Labirent Son İsyan
Serinin dördüncü kitabı: Labirent Ölüm Emri
Serinin beşinci kitabı: Labirent Virüs Kodu
(Yıllar sonra iki yeni kitapla seri 5 kitaplık bir seriye dönüştü. 21-09-2018)

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr
Pandora.com.tr


10 Ağustos 2014 Pazar

Dönmek Mümkün Olsa

0 yorum
 Marc Levy'nin harika kitabı. Kurgusu harika!

Andrew Stilman, New York Times'ta gazetecidir. Başarılı bir habere imza attıktan sonra, çok önemli bir haber peşindedir. Ancak her zamanki gibi sabah koşusundayken saldırıya uğrar ve gözlerini altmışiki gün öncesinde açar. Bu geriye dönüşünde daha önce yaptığı hataları tekrarlamamak için ve katilini bulmak için çabalar.

Kitap alıyor ve götürüyor. Bilmecesi, kurgusu çok hoş! Marc Levy'nin üslubu da alıp görütüyor. Durmaksızın okumak ihtiyacı doğuruyor!

Ancak dikkatimi çeken bir nokta Simon karakteri oldu. Karakterin varlığı gayet yerinde ancak kişiliğinde kaşınan ve yerini tam bilmediğim noktalar var. Bazı noktalarda iyi bir arkadaşken bazı noktalarda bir uşak edasında. Stilman'ın algılayışı konusuyla da bağdaştırmak gerekebilir.

Adrew Stilman, kendi katilinin peşinde! Adrew ile birlikte, ona saldıranın kim olduğu konusunda akıl yürütmek eldeki ilk verilerle puslu. Ancak Stilman ilerledikçe sorunun cevabı yakınlaşır.

Mekan olarak Amerika'ndan Arjantin'e kadar uzanan kitap, Arjantin'deki dikta dönemine de değiniyor. Olan biten konusunda dehşete kapılmamak elde değil...

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Can Belge çevirisiyle Mart 2013 tarihli ilk baskısı.

Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Son Detay

0 yorum
Harlan Coben'in eseri.  NewYork Yankeelerin oyuncularından birisi ölü olarak bulunur ve bütün işaretler Myron'ın arkadaşı Esperanza'yı işaret eder. Myron ise tüm olan bitenden habersiz; kimseye de haber vermeden bir adaya gider ve tatil yapar. Win onu bularak olan bitenden haberi olmasını sağlar.

Yine alışık olduğumuz üzere Bolitar'a mutlaka birisi çıkıp "bu işten uzak dur" yahut "fazla kurcalama" tarzında uyarıda bulunuyor.

İyi ile kötü; iyilik ile kötülük arasındaki ince çizgi üzerinde vicdan muhasebesi tadında bir eser. Okurken eğlendiren ve böylelikle görevini yerine getiren bir eser. Son beklenmedik diyemeyeceğim. Ancak Coben bu kitabını diğerlerine göre daha iyi kurgulamış gördüm.

Amerikanvari bir iyi kötü çatışmasına götüren bir dizi olayın ardından saklanan gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Daha önce karşılaştığımız konu, kapak uyumsuzluğunu yenmiş gibiler. Zira ölen kişi bir beyzbol oyuncusu...

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Selim Yeniçeri çevirisiyle Temmuz 2013 tarihli baskısı. Selim Yeniçeri çevirisi olması daha iyi olmuş.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr



1 Ağustos 2014 Cuma

Başlat

1 yorum

Ernest Cline'ın kitabı. İlk kitabı olmasına rağmen ustaca bir üslupla sizi şaşırtacak. Kitabın kurgusu sayesinde bir an elinizden düşüremeyeceksiniz.

2045'te Dünya çok da güzel bir yer değildir. OASİS insanların bu çirkin dünyadan kaçtıkları sanal bir dünyadır. Sanallıktan çıkıp gerçek bir dünya haline gelmiştir neredeyse. İnsanlar OASİS'e bağlı yaşamaktadırlar... İşlerini oradan halledip, oradan para kazanabilmektedirler. Derken OASİS'in kurucusu James Halliday ölür ve mirasını oyunun gizlediğini söyler. Bulan ilk kişi mirasının sahibi olacaktır! James Halliday tam bir 80'ler aşığıdır ve ipuçları da hep bu dönemden gelmektedir. Büyük av böylece başlar! İlk ipucunu da 5 yıl sonra Wade Owen Watts bulur. Böylece Av oldukça hızlanır!

Gelecekte geçen bir geçmiş öyküsü gibi. İlk oyunlar döneminden OASİS'e... Kurgusu içinde kaybolup giderken diğer yandan da sanallık ve gerçeklik üzerine küçük bir sorgulama da mevcut. Ernest Cline'ın ilk kitabı için oldukça güzel bir kurgu olması ayrıca ilgi çekici. Üslubundaki hafiflik de kitabına uygun bir şekildedir. 80'leri gelecekte okumaksa daha da ilginç oldu.

Kitabın kurduğu dünya aslında pek de uzak sayılmaz...

Bilim-kurguyu ve bilgisayar oyunlarını seviyorsanız mutlaka okumanız gereken kitaplardan. Ki zaten bi' kere başlayınca elinizden düşüremeyeceksiniz. Uzum zamandır bu tarzda gördüğüm en iyi kitaplardan biri diyebilecek durumdayım.

Ancak üslup ile ilgili olarak şu olumsuzluğu eklemeden geçemeyeceğim. Bolca "epik" ve "kıyak" kelimelerini görmek sizi şaşırtmasın.

Ayrıca Ernest Cline'ın güzel de bir Websitesi bulunmaktadır: www.ernestcline.com
Bendeki kitap Dex Kitap'tan Taylan Taftaf çevirisiyle Haziran 2011 tarihli baskısı.

Kitap:
Dex Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

15 Temmuz 2014 Salı

Büyük Vuruş

0 yorum

Harlan Coben eseri. Çıtır çerezlik bir kitap. Tam kafa dağıtmalık.İçeriği, kurgusu, karakterleri sabun köpüğü. Zira Win'in gizemli haller, Myron'ın halledemediği her şeyi halletme durumu... Bu kadar özgüvenin nereden geldiği belirsiz. Polisler gelmiş geçmiş en aptal aynasızlar... Polisiye severler için çok çok zayıf bir kitap!

Neden okudum? Dedim ya, kafa dağıtmalık.

Valerie Simpsons Amerika Açık Tenis Turnuvası'nda öldürülür. Valerie Simpsons, geçmişte, çöküşünden önce, neredeyse Myron'ın müşterisi olacaktır. Ancak çöküşünden dolayı tenisi bırakmıştır. Kitabın ilerleyen kısımlarında çöküşün sebepleri de ortaya çıkacak.

Myron konuyu araştırırken herkes bu işten elini çekmesini yoksa kötü olacağını söyler... O kadar çok insan bunu söyler ki bi' an olayın çok büyük olduğunu düşünürsünüz. Ancak o noktaya kadar gelen hikaye olayın o kadar da büyük olmadığını size anlatacaktır.

Kitap kapağı anlatılan olayla hiçbir bağlantısı olmayan bir kapak. Yazık olmuş... Çok daha iyi bir yerde kullanılabilirdi. Satrancın "s"si geçmiyor. Öyle satrançlı bi' şeyler beklemeyin. Alakalı hiçbir şey yok.

Belki de kapak bize Myron'ın ne kadar zeki olduğunu söylemeye çalışıyordur.

Harlan Coben'in üslubu, olayı kesip karakterin tam da o anda ihtiyacı olan özelliklerini anlatmak üzerine kurulu. Dayatılan bu özellikleri kabullenmekse oldukça güç.

Sıcak yaz günlerinde terlemekten bunaldığınız anlarda iyi gelecek bir kitap.

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan E. Özlem Gültekin çevirisiyle 2010 baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları


4 Haziran 2014 Çarşamba

2012 Kristal Kafatası

0 yorum

Manda Scott'ın kitabı ve onun okuduğum ilk kitabı. Fantastik serüven kitabı.

Cedric Owen mavi kristal bir kafatası şeklinde taşa sahiptir. Bu taş sırlarıyla beraber kaybolmuştur. Ancak Stella'nın eşi Kit, bu taşın peşindedir. Kit, bu taşın bir mağarada olduğunu düşünmektedir. Stella da mağaracıdır. Kit ile Stella bu taşı bulurlar ve olaylar başlar. Taşın sırları yavaş yavaş meydana çıkmaktadır.

Nostradamus gibi bilindik karakterlerin de öykü içinde olunca daha ilginç bir öykü ortaya çıkmıştır. Ancak Manda Scott'ın üslubuna nedense alışamadım. İsimlere alışmak nedense zor oldu bana. Diğer yandan bol karakterli ve karakterler girip çıkınca sahneye kişi takibi zor oluyor. Bununla birlikte olayların birden yön değiştirmesi takibi yine zorlaştırıyor.

Kitap başta bir macera kitabı gibiyken fantastik bir durumun mevcudiyeti ortaya çıkıyor. Fantastik dünyanın kalbinde kristal kafatasının birden fazla isminin olması da sizi şaşırtmasın.

Maya efsanesine İngilizvari bir bakış olmuş. Lakin ben pek eğlenemedim. Konu gereğinden uzun tutulmuş hissindeyim. Bu hisle birlikte takibin de zor olması okumayı zorlaştırıyor. Bunlara rağmen yakalanmış olan ilginç öykünün hatrına biraz okunuyor. Ancak yine de bundan daha iyi kitaplar olduğu kanısındayım.

İşin gerçeği kitabı pek beğenmedim. Oysa yüksek beklentilerim vardı. Arka kapaktaki "şifre" kelimesine kanmamak lazım. Zira kitabın yarıdan fazlasını okudum, şifre mifre görmedim. Okumadığım kısımda vardıysa bilemeyeceğim. Diğer yandan öykü içi dengesizlikler de üzücü oldu. Bunlara ek, bölümlerin çoğuna konuşmayla başlayan Manda Scott, sinemadaki, siyah ekranda arkadan gelen konuşma sesleri havası estirmeye çalışmış gibi. Tabi ki bu da olmamış.

Maalesef kitabı bitirmeden yazıyorum. Çünkü bu kitaba ayırdığım zaman, kanaatimce, haddini aştı. O yüzden başka kitaplara yönelmek taraftarıyım. Kitabın sonunu okuduğumda bir düzenlemeye gideceğim.

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Çağdaş Özkan çevirisiyle Ocak 2010 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com


20 Mayıs 2014 Salı

Orman

0 yorum

Yirmi yıl önce yaz kampında, dört genç ormana giderler ve bir daha dönemezler. Dört gençten ikisinin cesedi bulunur diğer ikisinin cesetleri bulunamaz... Bulanamayan cesetlerden birisi de bölge başsavcısı Paul Copeland'ın kızkardeşidir. Yıllar sonra, Paul Copeland, kendisinin araştırmadığı bir cinayet için tanık olarak aranmıştır. Bu tanıklık yüzünden Copeland geçmişe döner ve ormanda ne olduğunu araştırmaya başlar.

Harlan Coben'in kurgusuyla kafanızı dağıtmanıza yarayacak polisiye macera kitabı. Harlan Coben'i daha önce de okuduysanız kitabın ortalarına doğru birkaç sonucu çoktan kendiniz çıkartıyorsunuz. Nasıl olacağı ne olmuş olacağı konusunda fikirleriniz oluşuyor. Ancak yine de Harlan Coben sonucunu merak ediyorsunuz.

Kitaplar, umarım, geleceğe ışık olur. Bu ay başımıza gelen faciadan dersler çıkartılır, her şeyin para olmadığı anlaşılır ve bilgileri edinmemize neden olan failler, sebep oldukları acıyla birlikte kitaplar sayesinde ileriye taşınır ve asla unutulmazlar!

Kitaplar umarım ışık olur, bilgi olur insanlık saçarlar...

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Elif Sezginci çevirisiyle Haziran 2010 tarihli ikinci baskısı.
Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

20 Nisan 2014 Pazar

Sinestezya

0 yorum
Jeffrey Moore eseri! Okudukça içinde kaybolacağınız bir kitap! Harika bir kurgu içerisinde olay örgüsünün güzelliğini "hayalet yazar"ın kaleminden okuyoruz! Ara ara onu da olayların içinde görmek kitabı daha da eğlenceli bir hale getiriyor.

Sinestezya duygu algısında bütünlük anlamında olup, kelimeleri, harfleri renkli görmek gibi ya da bir rengin kokusunu almak gibi durumların tanımlandığı, kimine göre hastalık, kimine göre yetenek olarak tanımlamaktadır.

Noel Burun (Karakterin soyismi çevrilmemiştir.) doğal sinestezik başkahramanımız. Annesiyle olan bağının ifadeleri etkilemekten de öte, insanın içine işliyor.Bunun dışında Noel hiçbir şeyi unutamıyor.
Stella Burun, Noel'in annesi. Alzaymır hastalığına yakalanıyor.

Bu noktada ilk çatışma kendini gösteriyor. Bir çok çatışmanın işlendiği kitap bu açıdan da benim için ayrı bir yere sahiptir!

Norval Xavier Blaquière, Noel'in en iyi arkadaşı durumundadır. Gerçi Noel'in pek arkadaşı yoktur! Norval, yapay olarak sinestezik durum elde etmek için çalışmaktadır. Bununla birlikte, tuhaf da bir çalışması vardır.

Samira Darwish, tecavüz hapı kurbanıdır ve kısadönem amnezisi bulunmaktadır.

Jean-Jacques Yelle ise çok eğlenceli bir karakter olmakla birlikte çok ilginç bir yapısı vardır. Bu dört kişinin tam ortasında tutkal görevindedir, bir iyimserlik abidesidir!

Bu dört kişinin de doktoru Emile Vorta'dır.

JJ herkesi bir partiye davet etmiştir. Ancak NB, NXB ve SD, dışında kimse katılamıştır. Bu noktadan sonra olaylar iyice alevlenir. Stella Burun'un iyileştirilmesi konusu etrafında yaşamlar tahlil edilir.

Gerek Doğu olsun gerek Batı olsun, kültürler sentezi çok güzel bir şekilde ortaya konulmuştur. Bunun dışında kitapta Türkiye'nin de bahsi geçmektedir. Hem de oldukça ilginç bir alan için.

Bu karakterlerin tuhaf yakınlıklıkları ve çatışmalarıyla hayatın dört bir yanından kesitler görüyoruz! Bunun dışında bu kitabı okuduktan sonra -eğer izlemişseniz- Slumdog Millionaire filmine daha farklı bakacaksınız! Bi' hatırlatma daha, kitap filmden çok daha önce yazılmıştır.

Mükemmel bir kitap! Adam Fawer'ın Empati'si gibi bir kitap beklemeyin. Macera unsurlarından çok tahlil unsurları mevcuttur.

Kitapta bir metalurji mühendisi olarak dikkatimi çeken bir çeviri durumu da vardır: "Uzay merkez kübik"  şeklinde çevrilen malzemenin kristal yapısının Türkçe karşılığı "hacim merkez kübik"tir. (Maalesef sayfasını bulamadım. Notlarımı kaybetmemeliydim.)

Jeffrey Moore'dan harika bir kitap!

Bendeki kitap Engin Kaptan çevirisiyle April Yayıncılık'tan Ağustos 2013 tarihli cep boy baskısıdır. Kurgu içerisinde yazar dipnotlar da yazdığı için cepboy baskıdan ziyade standart baskısının okunması daha iyi olacaktır, bu da küçük bir not. Kitabın kapağını da ayrıca beğendim!


Kitap:
April Yayıncılık
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr



4 Nisan 2014 Cuma

Arsen Lüpen Herlock Sholmes'e Karşı

0 yorum
 Arsen Lüpen serisinin Güncel Yayıncılık'ın hazırladığı üçüncü kitabı. Arsen Lüpen serisi içinde merakla beklediğim kitap buydu aslında. Sherlock Holmes ve Arsen Lüpen çekişmesinin yıllardır olagelmesi hep ilgimi çekmiştir.

Serinin kitapları:
Herlock Sholmes'e Karşı
Oyun İğnenin Esrarı
Kontes Cagliostro
Saat Sekizi Çaldı

Arsen Lüpen ile Sherlock Holmes karşılaşması aynı zamanda bir İngiliz ve Fransız karşılaşması niteliğinde. Maurice Leblanc Sherlock Holmes ve Dr. Watson'ı yermekten kendini alı koymamış. Ancak Sherlock Holmes'ün büyüklüğüne karşı da saygısı olduğunu hissettirmeye çalışmış. Devamlı olarak bir berabere durumu yansıtılmış.

Arsen Lüpen, Herlock Sholmes ile karşılaşır. Bu karşılaşma bulunamayan bir elmas yüzükten dolayı olur.

Herlock Sholmes ve Dr. Wilson tuhaf bir şekilde köpeklere benzetilir. Herlock Sholmes bir avcı köpeği gibidir. Dr. Wilson da sadık bir köpek gibidir. Bu benzetme rahatsız edici olsa da zamanında çok sevilmiş. Tuhaftır... Ayrıca Dr. Wilson tamamen bir etkisiz eleman durumundadır. Aptalca bir insandır. Herlock Sholmes tam bir bencildir. Dr. Wilson'a da hiç önem vermez. Tek derdi, kendi zihnindekileri anlatmaktır.

Bu görüşe katılan olur katılmayan olur. Ancak şu da bir gerçek ki kimileri tarafından Dr. Watson ile Sherlock Holmes ilişkisi böyle görülüyormuş. Bunu yadsımak olmaz. Şahsi fikrim, ben bu görüşe katılmıyorum.
Herlock Sholmes karşımızdaydı işte; zeki, ileri görüşlü, gözlemci, içgüdülerini kullanmasını bilen bir fenomen! Doğa, sanki eğlenmek istercesine, hayal gücümüzü zorlayan, dünyanın en ünlü kriminalistleri sayılan Edgar Allen Poe'nun Dupin'iyle Gaboriau'nun Lecoq'undan da olağanüstü, daha yetenkli birini okuduktan sonra insanın kendine "Acaba şu Herlock Holmes bir efsane mi, bir kahraman mı, yoksa örneğin Conan Doyle gibi bir romancının uydurduğu bir tip mi?" diye sorası geliyor. (sayfa 65-66)
Maurice Leblanc'un Herlock Sholmes'ü, Conan Doyle'un Sherlock Holmes'ünden farklı. Herlock Sholmes, çok abartılı davranışlar sergiliyor. Sherlock Holmes, soğukkanlılığıyla tanınırken, Herlock Sholmes, duygularına devamlı yenilmektedir. Bununla birlikte, yukarıdaki metinde olduğu gibi doğrudan incelemelerde gayet saygındır Herlock Sholmes, ama tuhaf davranışlar sergiler. Lüpen'in inceliğinden yoksundur.

Maurice Leblanc'un Dr. Watson'a acımasız davranışı ise ayrı bir konudur. Sherlock Holmes'ü okurken Dr. Watson'ın dan okuyoruz. Arsen Lüpen'in de bir hikaye anlatıcısı olmasına rağmen, çok nadir karşımıza çıkıyor ve sonra kayboluyor. Bunun dışında bu anlatıcı, kişileri takip etmese de kişilerin ruh çözümlemesine kadar işi götürüyor. Bu da Arsen Lüpen serisi için benim gözümde büyük bir eksikliktir. Oysa Dr. Watson sadece gördüklerini yazıyor. Örneğin Sherlock Holmes Kızıl Saçlılar Kulübü davasında, dükkanın önünde asasını yere vurur, Dr. Watson bunu yazıya geçer ancak büyük bir olay olacağını düşünmez. Zira, arada karşılaşılabilecek bir davranıştır. Ancak Sherlock Holmes'ün bu hareketinin altında bir araştırma yatmaktadır. Leblanc'un anlatımı bu incelikli anlatımdan yoksundur. Ayrıca Leblanc, Lüpen'i sınırsız güce sahipmiş gibi anlatır. Bi' şeyleri bi' anda yapar sonra da çok basit olduğunu anlatır ve bizden buna itimat etmemizi bekler.

Bendeki kitap Güncel Yayıncılık'tan Saffet Günersel çevirisiyle Şubat 2004 baskısı.

Kitap:


1 Nisan 2014 Salı

Kara Nara

0 yorum
Kemal Tahir'in F. M. İkinci ismiyle 1955'te yayımladığı kitabı. Kitabı okuduğunuz zaman, dönemin popüler kültürüne besin için yazılmış olduğu kesinlikle belli. Aşırı argo kullanımı ve Amerikan argosuna özenmesi, "hey dostum senin sorunun ne ha?" tadında bir roman ortaya koymuş. Dönemin popüler kültürünü tahlil etmek için harika bir eser!
Valter Bleyk, namı diğer Kara Nara, hapisten kaçmıştır. Karısı Doroti, kızları Sofi'yi Mayk Hammer'a -hususi hafiye- yardım istemek için gönderir. Ancak Sofi Mayk'ın evinin önünden kaçırılır. Mayk bu kızı tanımıştır ve böylece olayların peşine düşer.

Mayk Hammer karakteri zampara bir tiptir. Yakışıklıdır. Kadınlar karşı koyamaz. Misal Bella adında bir işletmeciyi sorgulamaya gittiğinde çok tuhaf bir sorgulamayla karşı karşıya kaldım. Bunun dışında, devamlı argo konuşan, zeki bir hafiyedir. Kitapta genel olarak herkes argo konuşuyor zaten. 

Ayrıca dikkatimi çeken bir konu da, Mayk Hammer "Şerlok Holmes bu mesleğin piridir." der. 

Kemal Tahir'in müstear isimle yazması, edebi kaygıdan çok parasal kaygıyı işaret ediyor. Dönemin, Türklerin gözünde, Amerikan rüyasını yazıya taşıması ise ayrıca değerlidir. Bunun yanı sıra Mayk Hammer zaman zaman, Fransızca kelimeler kullanıyor. Bu da ayrıca dikkat çekici. Kot pantolonları, kovboy şapkalarıyla Niv York avönülerinde dolaşmak isteyen dönemin gençleri Mayk Hammer'la "amansız" bir takibe başlıyor. 

Okurken eğlendiren, dönemine götüren bir kitap. Mayk Hammer'la da böylece tanışmış oldum. 

Bendeki kitap İthaki Yayınları'ndan Şubat 2006 baskısıdır. İthaki Yayınları, kitabın ilk baskısının tıpkıbasımını gerçekleştirmiş. Eğlenceli de bir işe imza atmışlar. 
Kitap:

27 Mart 2014 Perşembe

Sherlock Holmes Kızıl Dosya

0 yorum
Arthur Conan Doyle eseri. Sherlock Holmes ile Dr. Watson'ın tanıştığı, ilk defa birbirlerini gördükleri kitap. Martı Yayınları Sherlock Holmes'ün beş kitaplık bir edisyonunu yayımlamıştı. Bu setten sonra şimdi dört kitaplık ikinci bir set çıkartıyor. Bu kitap aynı zamanda setin de ilk kitabı. Martı Yayınları'nın üst başlık kullanmasına pek de anlam veremedim. Sır Perdesi Aralanıyor yazmak yerine sadece Kızıl Dosya yazsalardı, Sherlockseverler için çok daha güzel olacağı kanaatindeyim. Ayrıca Martı Yayınları'nın sitesinde kitap açıklaması olarak İngilizce yazmış olmaları da tuhafıma gitti.

İkinci kitap:
Sherlock Holmes Dörtlerin İmzası

Bu kitapta en çok sevdiğim kısım Dr. Watson'ın Sherlock Holmes'ü tanımaya çalışması kısmı olmuştur. Aynı zamanda Sherlock'un bilgisinin sınırlarını çıkarttığı liste benim için ayrıca eğlenceli olmuştur. Kitabının kapağının rengiyle isminin birlekteliği göze çarpıyor.

Sherlock Holmes bu davasında, başka kıtalardan taşınmış bir sorun üzerine eğiliyor. Enoch Drebber, ıssız olması gereken bir evde ölü olarak bulunur. Duvara "Rache" (intikam) yazılmıştır. Sherlock Holmes ve Dr. Watson ilk defa birlikte bir davanın peşine düşmüşlerdir. Drebber'in ölümünün ardında bir örgüt mü vardır?
Sherlock Holmes - Bilgisinin Sınırları
1. Edebiyat Bilgisi : Sıfır
2. Felsefe : Sıfır
3. Gökbilim :  Sıfır
4. Siyaset : Az
5. Bitkibilim : Değişken
Daha çok Belladona, afyon ve zehirler üzerine
6. Yerbilim : Elverişli ama sınırlı. Bir bakışta toprak çeşitlerini ayırt edebiliyor. Bir yürüyüşten sonra pantolonundaki çamur lekelerine bakmış ve hangi lekenin Londra'nın hangi bölgesinden olduğunu saymıştı.
7. Kimya : Derin bilgi.
8. Anatomi : Çok ama düzenli değil.
9. Olay derleme eserleri : Çok geniş bilgi. Yüzyıl içindeki bütün korkunç olayların her ayrıntısını biliyor.
10. İyi keman çalıyor.
11. Uzman bir eskrimci, boksör ve kılıç kullanıcısı.
12. İngiliz Kanunları konusunda elverişli bilgisi var.
İlk başta verilen yazılanların zamanla yetersiz kaldığını ve Sherlock Holmes'ün bilgi dağarcığının genişlediği görülebiliyor. Örneğin; ilk etapta aklıma gelen, Bitkibilim adına Sherlock Holmes, tütün ve tütün küllerini konusunda uzmandır.

Sherlock Holmes ve Dr. Watson, hayatım boyunca sıkılmadan defalarca okuyacağım iki kişi!

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Sakıp Murat Yalçın çevirisiyle, Şubat 2013 tarihli ilk baskısı.

Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

24 Mart 2014 Pazartesi

Son Uçuş

0 yorum

Nelson Demille ile tanıştığım kitap oldu. 1996'da TWA 800 Nivyork - Paris uçuşunu gerçekleştirmek üzere JFK havaalanından kalkan uçak bir süre sonra havada infilak eder. Bu gerçek olaydan esinlenerek Son Uçuş kitabını yazan Nelson Demille için dikkat çekici nokta ABD ordusundan emeklidir. Politika üzerine de eğitim almıştır.

Kitap içindeki Amerikan milliyetçiliğini rahatlıkla görmek mümkün. Bunun yanısıra Amerikalıların terör paranoyası ve Arap terörist algısını da rahatlıkla görmek mümkün.

Uçak kazasından  yıl sonra eski polis yeni sivil ajan(?) John Corey'nin eşi Kate Mayfield 1996'daki araştırmanın bir parçası olmuştur. Resmi açıklamalar uçağın yakıt tankının patlayarak düştüğü yönündedir. Ancak görgü tanıkları yakıt tankının teknik bir arıza sonucu patlamış olamayacağını, patlama öncesi uçağa doğru yükselen bir ışık ve duman gördüklerini söylemektedirler. Kate Mayfield araştırma esnasında kaza anının anbean kaydedildiği düşünülen bir video kasetten haberdar olur. Ancak bunu araştırmaya gücü yetmez. John Corey ile birlikte beşinci yıl anmalarında giderler ve dönüşte olayı John Corey'e anlatır. Corey de bu olayı araştırmaya başlar. Bu noktada kitabın ilk bölümü bu video kaseti çekenleri kapsamaktadır.

TWA 800 üzerine bir çok belgesel çekilmiş ve 2013 yapımı bir filmi de bulunuyor: http://www.imdb.com/title/tt3040528/

Kitapta kaza için iki grup insan var. Bir tanesi "füze yüzünden düştü" diyenler ve diğeri "bu bir kazaydı" diyenler var. John Corey ikisine de inanmadığını sadece gerçeğin peşinde olduğunu söylemektedir. Füze için de iki ihtimal sunuluyor. Arkadaş ateşi (ABD ordusu o bölge yakınlarında tatbikat yapıyordu) veya terör saldırısı. Diğer gruptakiler ise "füzenin kendisi veya arkada bıraktığı izler yoksa füze nasıl var" savını öne sürmektedirler. Füzenin kendisi yoksa bu füze kinetik bir füzedir, delip geçmiştir savıyla tartışma alevleniyor.

Güzel argümanların çarpışması ve John Corey'nin azmi eğlenceli bir roman ortaya sunuyor. Ancak bu kitaba bir kaynak kitabı gözüyle bakmak kesinlikle yanlış! Örneğin uçağın ses kayıtlarından kitapta hiç bahsedilmemektedir. Gerçek bir olaydan yola çıkılarak kurgulanmış bir polisiye macera kitabı o kadar. Ayrıca TWA 800'ün teknik bir arıza sonucu infilak etmesi defalarca kanıtlanmış bir gerçek.

Kitabın sonu da ayrıca tuhaf.

Nelson Demille, güzel bir polisiye-maceraya imza atmış. TWA 800 daha bir çok kitaba ve filme konu olmuştur da bilmiyoruzdur...

Bendeki kitap Altın Kitaplar'dan Suzan Cenani Alioğlu çevirisiyle Mart 2006 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Altın Kitaplar
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr


15 Mart 2014 Cumartesi

Kitap Hırsızı

0 yorum

Markus Zusak'ın muhteşem kitabı! Olayları Azrail'in gözünden okuyacaksınız! Hitler Almanyası, bir kitap hırsızı, bir Yahudi ve Himmel -Cennet- Sokağı, Molching Kasabası.

Liesel Meminger, evletlık verilir. Rosa ve Hans Hubermann yeni ailesidir! Bu aileye gelirken yolda erkek kardeşini de kaybeder. Yeni evinde Liesel Meminger hayata tutunmaya çalışır! Rudy Steiner ise Liesel'e bu hayata tutunmasına yardım eder.

Markus Zusak'ın üslubu, anlatıcı olarak Azrail için mükemmel olmuş! Hitler dönemini Azrail'den daha iyi anlatabilecek kim var ki? Mükemmel kurgusu içinde kaçınılmaz sona ilerliyoruz. Kitabın içiniz sızlayacak...

Liesel'e Kitap Hırsızı adını veren Rudy Steiner, Liesel'le yaşıt ve Hitler döneminde çocuklar...

Liesel, Himmel Sokağı'na gelirken, yolda kardeşini gömen mezarcılardan biri, el kitabını düşürmüştür ve Liesel bu kitabı alır ve ilk çaldığı kitap bu olmuştur. Okumasa da kitabın varlığı, anılarına tutunmasını sağlar. Liesel, kabuslarından uyandığı bir gece, Hans Hubermann kitabı bulur. Böylece birlikte okuma maceraları başlar.

Kelimeler arasında, kızıl hava altında bir yaşam masumiyeti...

Defalarca okunacak bir kitap! Kitap mutlaka okunması gereken harika bir kitap. Karakterlerin güzel işlenişi, üslubun ve kurgunun mükemmel bir şekilde birbiriyle örtüşmesi ve mükemmel bir hikaye!

Kitabın sinema uyarlaması da çekildi: IMDB

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Selim Yeniçeri çevirisiyle Aralık 2012 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr


8 Mart 2014 Cumartesi

Arsen Lüpen Bütün Maceraları-2 Kristal Tıpa

0 yorum

Güncel Yayıncılık'tan Arsen Lüpen serisinin 2. kitabı.
Serinin kitapları:
Kristal Tıpa
Oyun İğnenin Esrarı
Kontes Cagliostro
Saat Sekizi Çaldı

Maurice Leblanc'un Arsen Lüpen'i, bu kitapta bir şantajcıyla karşı karşıya gelir. Farkında olmadan olayın içine çekilen Arsen Lüpen, hem çalışanlarını hem de şanını kaybetmek tehlikesiyle de mücadele etmek zorundadır. Şantajcının da konusunda uzman olması ve kıvrak manevralarda bulunması Arsen Lüpen ile şantajcı arasındaki çatışmanın çok zevkli olmasını sağlıyor.

Kristal Tıpa'nın ne anlama geldiğini bulmak da Arsen Lüpen için ayrı bir zorluk teşkil eder. Talihi pek yaver gitmediği için hep bir adım geride kalır.

Bu kitapta çevirmen Saffet Günersel'in de bir önsözü bulanmaktadır. Bu önsözü de okumak ayrıca keyifliydi. Zira Saffet Günersel dedektif öyküleri derlemelerinden anlaşılacağı üzere bu türü çok sevmektedir. Bu önsözle de Sherlock Holmes - Arsen Lüpen çekişmesinde Arsen Lüpen tarafının ağır bastığı görülmektedir. Bu çekişme ve izleri yıllarca eskimeyecek ve hep gülümsetecek.

Bu kitapta ilk kitabın o ağır haraket durumu yok. Kitaba başladıktan sonra birden bire kendinizi olay örgüsünün içinde buluyorsunuz. Arsen Lüpen talihsizlikle mücadele ederken sonra ne olacak, bu işin içinden nasıl sıyrılacak diye merak etmemek elde değil!

Bu kitabın benim için ayrıca tuhaflığı piyasa çok zor bulunması. Bu kitabı ararken internette bir çok adını bilmediğim siteye gittim. Güvenemediğim için o sitelerden uzak durdum. Sahaflarda bile bulamadım. Zira Nadir Kitap'ta tek bir nüsha var... Neyse ki kitabı, kendi kitapçımda buldum! Bu kitap, bulunması açısından ayrıca eğlenceli. Define avına gerçekten değiyor!

Bendeki kitap, Güncel Yayıncılık'tan Saffet Günersel çevirisiyle Aralık 2003 tarihli baskısı.

Kitap:
Nadirkitap.com
İdefix.com
Kitapyurdu.com

5 Mart 2014 Çarşamba

Zaman Çarkı

0 yorum

Bir insan ölümsüz olsa? İşte bu soruyla başlıyor kitap. Elise, yaşlanmayan bir kişi. XIV. Louis döneminde doğan bir kişi. Kendisindeki farklılığı kocası öldükten ve yardımcıları yaşlanırken kendisi yaşlanmayınca fark ediyor. Olay örgüsü, Ken Grimwood tarzı şekillenmeye başlıyor.

Ken Grimwood'un Kayboluş kitabınından sonra okuduğum ikinci kitabı. Okuduğum iki kitapta da Ken Grimwood zaman konusu üzerine eğiliyor. Bu, onun için bir korku öğesi olabileceği gibi zaman paradokslarının veya anomalilerinin zihin oyunu da olabilir. Hangisi olursa olsun, ölüm ve zaman konusunu iç içe işliyor. Zaman Çarkı'nda Elise zihninin buna nasıl dayandığına dair küçük ipuçları bulunsa da tahliller mevcut değil. Bu da benim için bir eksiklik oldu. 300 yıl yaşayan bir insan zihni nasıl olur? Anılarının mevcudiyeti karşısında zihni konusunda ipuçları var ama yeterli değil. Bir insan istediği her şeyi yapacak kadar uzun yaşasa, insan ölmek ister mi, sorusu için de ufak cevaplar var. Bunun yanı sıra böyle bir gerçeklik dünya tarafından öğrenilse ne olurdu konusu üzerine konu tartışılmış.

Elise kendisinde ne olduğunu anlamaya çalışırken, insanlardan kaçarken zaman da geçmiş, teknoloji ilerlemiştir. Yaşlanma üzerine çalışan Dr. Goldman'a danışır ve onların deneylerine dahil olur. Böylece Goldman, gerçeği keşfedecektir.

Zamanla ve mekanla dolu bir Ken Grimwood romanı. Aksiyon içinde, Elise bizlere tarihten kesitler de sunuyor.

Dr. Goldman'ın arkadaşı olan bir psikolog'un Dr. Goldman'ın "ya ölümsüzlüğü bulduğumu söylediğim bir kitap yazarsam ne olur" sorusuna verdiği cevap da ayrıca ilginçtir.

Bendeki kitap, Ender Nail çevirisiyle Koridor Yayıncılık'tan 2012 tarihli baskısıdır.

Kitap:
Koridor Yayıncılık
İdefix.com
Kitapyurdu.com


17 Şubat 2014 Pazartesi

Kayıp

1 yorum

Harlan Coben ile tanıştığım kitap oldu. Kitabın arkasında Harlan Coben'in kısa bir özgeçmişi bulunuyor. Burada Harlan Coben'in eserleri bir deha olarak nitenlediği yazılmış. Maalesef benim için bir deha ürünü değil. Hatta büyük bir esinin ürünü olduğunu bile rahatlıkla söyleyebilirim. 2013'ün Ekim ayında hayatını kaybeden Tom Clancy tarzından öteye gidememiş... Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki -kitabın içinde geçtiği için- deha olan Sherlock Holmes'tür.

Kitabın kurgusu ve hareketi sizi içine çekiyor. Bununla birlikte maceranın bolluğu, kitabın bir aksiyon filmi tadında geçmesini sağlıyor. Kitabın kahramanı, tipik bir Amerikalı kahraman: Myron Bolitar. Bir kişi temsilciliği firması işletiyor. Gençken büyük gelecek vadeden basketbolcu, ancak dizini sakatlaması dolayısıyla sporculuğu bırakmak zorunda kalmış. Ancak yılmamış(?) üniversitede hukuk bitirmiş bir kişi. Yeri geldiğinde şiddete başvurmaktan kaçınmayan -Arkadaşı Win ile birlikte Rambo'yu anımsattılar bana- bir kişi. Ancak bencilliğinin farkında olması karakteri bir adım öne geçirdi. Ancak bununla birlikte benim gözümde birazcık da aptal bir karakter oluştu.
"Bazen böyle cuk oturturum lafları. Huyum kurusun." (Myron Bolitar söylüyör.) (sayfa 22) 
Bununla birlikte işin nasıl hallolduğu bilinmeyen kısımlarını, arkadaşı -Batmanvari-  Windsor "Win" Horne Lockwood, III. halletmektedir.  Win, babadan zengin -ama mirasyedi değil; parasına para katmayı bilmiş- bir kişidir. Çeşitli bağlantıları sayesinde bir şeylerden haberdar olan, ihtiyaç duyulduğunda ortaya çıkan, işleri halleden bir kahraman. Deli dolu bir tiptir. Esperanza, işin ofis kısmına, araştırma kısmına bakan, temkinli kahramanla ekip tamamlanıyor.

-Myron Bolitar serisinin önceki kitaplarında tanıştıklarını düşündüğüm- Therese sekiz yıl aradan sonra Myron'a telefon ederek onu Paris'e çağırmasıyla olaylar başlıyor. Therese ile Myron, ruhsal çöküntü zamanlarında adada tanışmışlardır. Birbilerine soru sormadan birbirlerine destek olmuşlardır. İşte bu noktadan sonra Harlan Coben'in merak unsurları devereye giriyor. Therese neden Myron'u Paris'e çağırır? Paris'te ne olmuştur?

Tuhaf bir son kitabın sonunda okuyucularını bekliyor.

Burada söyleyeceğim, kitabın doğruca sonuyla ilişkili bir konudur; kitabı okumadıysanız ve okumayı düşünüyorsanız bu paragrafı atlayarak sonraki paragrafa geçmenizi tavsiye ederim. İslami terör üzerine eğilen bu kitabı diğerlerinden ayıran, Arapların yahut Ortadoğu toplumlarının esmer bir ırk veya toplum olmasına gönderme yapılarak, mavi gözlü ve sarışın insanların terör aracı olarak kullanılmak üzere istedikleri her yere sızabilecekleri fikri bana pek de dahiyane gelmedi. Zira bir terör örgütünün "insanlar bizi ten rengimizden ayırt ediyor, onlara benzeyelim" düşüncesi güttüğünü düşünmüyorum. Öyle bir tutum terörü savunan ideolojinin de asimilasyonu anlamına gelmektedir. Terör örgütü kendi ideolojisi uğruna şiddete başvururken -yani bu derece kendi fikirlerine saplantılıyken- saldırdıkları insanlara benzeme düşüncesi kesinlikle abestir. Bu düşüncenin İslami terörden veya terörden korkan Amerikalıların -Amerikan edebiyatı ürünü olduğu için onları işaret ettim- biraz esmerce gördükleri her insanı neredeyse terörist ilan etme boyutuna varan paranoyanın bir ürünü olduğunu ve bunun ırkçı bir tutum olduğunu düşünüyorum.

Harlem Coben benim gözümde dahiyane eserler sunmamış olabilir, ancak kesinlikle çağımızı ve yaşayış şeklini edebi olarak kayda geçirmiştir.. Bu da onun adının anılması için yeterlidir. Aksiyonu bol, merak unsurları bol bir kitap. Bu merak unsurları okuyuşu hızlandırmaktadır. Ancak hareket içinde kurgunun eksik kalan yönleri gözden kaçmaktadır. Örneğin kitabın temel öyküsüyle hiçbir alakası olmayan Myron'ı tanıtmak ve belki de haklı göstermek adına dört, beş, belki de daha fazla, bölüm bulmaktadır. Ancak bu bölümler yeterli olmamış ki yukarıdaki gibi cümleler de sarfederek Myron bize kendisini anlatmaya çalışıyor.

Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim birkaç yazın konusu var.
1) Özel isimlere gelen yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılmaz!
2) "Her şey" ayrı yazılır! "Herşey" diye yazılmaz!
3) "Mail" kelimesi Türkçe değildir!

Harlan Coben aksiyonu bol bir macera romanı sunuyor! Sonrasında ne olacağını merak ederek, sonunu öğrenmeden elinizden düşüremeyeceğiniz bir kitap.
"Peki söyler misiniz o zaman neden buradayız?" (Myron, çatıya çıkışlarını soruyor.)
"İçeride sigara içmek yasak ve müthiş derecede sigaram geldi."
Derin bir nefes daha aldı.
"Başlangıçta sigara yasağı bana da gayet cazip gelmişti. Dışarı çıkmak için beş kat aşağı inmek bana spor olacaktı biraz. Ama bu sefer de sigaradan tık nefes olmaya başladım."
"Sigarayı bıraksaydınız o zaman."
"Ama o zaman da sporu bırakmış olacaktım. Anlatabiliyor muyum?" (sayfa 81)
Bendeki kitap Martı Yayınları'nın Elif Sezginci çevirisiyle Ocak 2010 tarihli baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr




13 Şubat 2014 Perşembe

Kayboluş

0 yorum

Ken Grimwood ile tanıştığım kitap. Çok ilginç bir bilimkurgu eseri.

Elizabeth Austin, 1963 yılında epilepsi ile tanışan, buluğ çağına yeni girmiş bir genç kızdır. Üniversite hayatına kadar epilepsi ile mücadele ederek, sosyal yaşamdan soyutlanmış bir yaşam sürmüştür. Üniversitede David Auistin ile tanışıp evlenmiştir. Evlilikleri kör topal ilerlerken Elizabeth epilepsi ile mücadele için yeni ve deneysel bir tedavi yönteminden haberdar olur. Dr. Garrick ile tanışıp bu deneysel tedaviyi kabul eder. Beynine yerleştirilecek bir çip ile, Elizabeth sara aurasını hissettiğinde bu çipi uyaracak ve böylece sarası başlamadan engellenecektir. Bunun yanı sıra Dr. Garrick Elizabeth'e birden fazla çip takarak, beyninin haritasını çıkartmak ister. Beynin sessiz bölgelerini de uyaracak olan bir dizi çip ile deneyler başlar. 12 numaralı çip, Elizabeth'in hayatını değiştirecektir.

12 numaraları çipin uyarılmasıyla Elizabeth gözlerini Viktoryen İngiltere'de açar! Ancak bunu analaması için, 12 no'lu çipin çok defa çalıştırılması gerekmektedir. Doktorları Elizabeth'in gördüklerini sanrı olarak görürler. Ancak bu sanrıların zararsız bir zevk merkezinde tanımlayamadıkları biçimde olduğunu kabul ederler ve Elizabeth'in çiplerini çalıştıran kumandaya 12 numaralı çipi de çalıştıran bir düğme eklerler.

Elizabeth taburcu olduktan sonra, bu düğmeyle diğer gerçekleği takibe başlar. Bir başkasının -Jenny Curran- zihnindedir, içindedir. Ancak onun bedenini kontrol edemez. Onun hissettiği her şeyi hissederek, Jenny'nin zihnine misafirdir. Jenny'nin kötücül planlarını öğrendikten sonra Jenny'nin bedenini kontrol etmek ister ve bizi çok ilginç bir sona sürekler!

Kitabı okurken ister istemez, acaba zihnimde bana misafir(!) bir başka benlik var mı diye sorgulamak rahatsız ediciydi. Benliğimin içinde benden bağımsız bir benlik kabul edilebilir bir durum değil. Ancak diğer yönden acaba başka bir zihne misafir olabilir miyim düşüncesi de bir o kadar ilginç!

Ken Grimwood kitabını 1976 yılında yayımlamış olmakla birlikte Elizabeth'in hikayesine 1963 yılından başlamıştır. İşin bilim kurgusundan ziyade felsefi kısmıyla ilgilenmek daha güzel.

Elizabeth'in deneyleri kabul etmesi de ayrıca ilginçtir. Beyninde, işlevi bilinmeyen bölgelere yerleştirilmiş yongalarla uyarılacak ve ortaya ne gibi etkilerin çıkacağı meçhul. Ancak buna rağmen hırsla deneyleri kabul ediyor...
Herkesin beyninde farklı bir farkındalık ve algı olduğunu anladım; insanların duyguları benimkilere benzer ancak yine de farklılar. (sayfa 160)
Bendeki kitap; Elif Özkaya ile Seçil Ersek'in ortak çevirisidir. Koridor Yayıncılık, kitabın ilk baskısını 2010 yılında yapmış.
Kitap:
Koridor Yayıncılık
İdefix.com
Kitapyurdu.com




 
Copyright © Kitaplık
S.Y.