Ben de diğer ayaklardan farklı bir biçimde ayağımsı olmayan bir ayağa sahiptim, bu yüzden sakatlığın ne olduğunu çok iyi biliyordum. Yine de bazen, "Eh, evet, benim de ayağım sakat ama onu başka insanların oyuklarına sokmuyorum," diye düşünmeden de edemiyordum. (sayfa 40)
Anlatıcı, metruk bir akıl hastanesinde -gerçekten?- unutulmuş bir karakterdir. Unutulma mevzusunun anlatıcının bir hayal ürünü olup olmadığı sorusuyla kitabı elime almıştım. Bir unutulma mefhumuna yaklaşacağımızı düşünüyordum. Bu yaklaşımda anlatıcının başına gelen olayları okudukça insanlığa küfretmemek mümkün değil! Bu noktada unutulma mefhumu, varlık mefhumuna dönüşüyor ve oradan da topluluk içinde var olmak mefhumuna evriliyor! Karşılaşılan olaylar yüzünden kimin akıl sağlığı daha yerinde çatışması gözler önüne seriliyor.
"Kelimelerden daha yakın olabiliriz ama tenden daha yakın olamayız," diye fısıldadım. (sayfa 41)Anlatıcının dünyayı algılayışı saf iyilik üzerine kurulu. Bu dünyaya bu kadar iyi, iyi olmak fazla demek ki. Son ana kadar o bilge(!) insanların sebep oldukları sonuçları yaşadı.
Anlatıcının oluşturduğu varlık mefhumu ve varlıkta hafıza, hatıra kavramı da kitabın tamamına yayılmış durumda. Bununla birlikte; zaman, tarih tartışması da akıyor gidiyor roman içerisinde! Bu kadar çok kavram, mükemmel bir şekilde harmanlanmış ve okuyucuya mükemmel bir kurgu içerisinde aktarılmış.
Bir solukta okuduğum harika bir kitaptı! Kapak renginden, umuda kadar...
İşte böylece görünmezliğin ne anlama geldiğini çözdüm; yani diğer insanların sizi görmediğini ama bunun önemli olmadığını. Çünkü o zaman siz hepsini mükemmel bir şekilde görüyordunuz, yalnızca o an oldukları kişileri değil, geçmişte ne olduklarını ve gelecekte ne olacaklarını da. (sayfa 141)Bendeki kitap Kolektif Kitap'tan, Berrak Göçer çevrisiyle Ekim 2013 tarihli ilk baskısıdır.
Kitap:
0 yorum:
Yorum Gönder