21 Mayıs 2011 Cumartesi

Eşref Saat

0 yorum
Şevket Rado'nun kaleminden çıkan mükemmel bir eser.Önsözünde üstat, şu şekilde belirtiyor:
Senelerdir İstanbul Radyosunda sadece hayatı sevmeyi, çalışmayı, daha iyiyi aramayı, iyiliğe ve doğruluğa kıymet vermeyi telkin ederek vatandaşlarıma faydalı olmak maksadıyla hazırladığım konuşmalardan bir kısmını şimdi bir araya toplarken bu küçük kitabın terbiyeye hizmet edeceğine inanıyorum.
Yemeklere lezzeti veren de o terbiye değil mi ki? İnsana lezzet veren de o terbiye... İşte o terbiyeye çok şey katıyor. Koltukta oturan bir dedeyi, dizinin dibine oturup dinlermişçesine okunuyor kitap. Anılarıyla birlikte biz de gidiyoruz zaman zaman yaşadıklarının yanına. Bazen de o anılarıyla kendimizi karşılaştırıyoruz.

Eşref Saat neymiş onu öğreniyoruz önce büyüğümüzden. Dinlemek için eşref saatimiz geliyor başlıyoruz hayat yolculuğuna... Dostluktan düşmanlığa, çocukluktan ihtiyarlığa...

Üstadın kalemi kuvvetli malumunuz, hiç sıkmıyor, boğmuyor. Dedim ya!O anltıyor, biz dinliyoruz. Eşref saatimiz ne zaman uygun olursa... Okudukça iç ferahlatıyor, "hayatı pembe bir gözlük arkasından seyrettiriyor"*. Nikbin üstadımız...Kendi terbiyeme çok şey katmıştır.

Öyle bir üslup ki kullandığı üslup, insanın beşeriliğini olduğu gibi içine alıyor, her fikre katılma zorunluluğu olmadığını da kibarca bize hissettiriyor.

Benim en çok hoşuma giden noktalardan birisi de şudur: Konu içinde o kadar güzel, o kadar yerinde anılar, minik öyküler, anektotlar aktarıyor ki onlar zihne yerleşiyor. Yol gösterici tabela gibi oluyor.

Kitap üzerine çok konuşabilirim. Ancak çok fazla sizi tutup Şevket Rado'nun sohbetinden mahrum bırakamam.
Kitap:
KitapYurdu.Com


Bendeki baskı Elips Kitap'tan.Okunuşu kolay. Kağıdı göz yormuyor Harfleri de iri. Zira kitap MEB'in ilköğretimler için 100 temel eserinden birisi.

Şevket Rado'yu saygıyla anıyorum.

*s. 130.

20 Mayıs 2011 Cuma

Dönüşüm

0 yorum
Franz Kafka ile tanıştığım kitaptır. Kafka'nın hayatına adım adım ilerlerken beni nelerin beklediğini hiç bilmiyordum. Ta ki o sabah böcek olarak uyanana dek! Şu andaki mantığımız buna izin vermese de neden olmasın diye de düşünmeden geçemiyoruz. Ancak Franz Kafka sanki bu çok olağanmış gibi bunu bize aktarıyor ve bir böceğin sorunlarını görmeye başlıyoruz. Ailesinin duruma yaklaşımını, Gregor Samsa'nın hislerini okuyoruz. Okumakla kalmıyor, yaşıyoruz!

Bordo-Siyah 2008 baskısını okudum. Bir çırpıda.. 1 saatimi almadı. Sonra tekrar okudum, tekrar, tekrar...

"Dönüşüm: Yabancılaşmanın ağırlığı."
Kitabın arka kapağındaki bu not bambaşkadır. Hangimiz kimi zaman uyandığımızda kendimizi yabacılamıyoruz. Böcek gibi hissetmek!

Franz Kafka aileye de bir bakış fırlatıyor. Kardeşi tiksinerek de olsa yanına geliyor, yemek veriyor... Salondan gelen seslere kulak veren Gregor...

Hangimiz çocukluğumuzda en az bir kere anne babanın tartışmasına kulak misafir olmamıştır? Bu kadar çaresizce dinlememiştir...


Franz Kafka, Dönüşüm ile bizlere bambaşka bir dünya sunmuyor aslında. Bizlere olanı gösteriyor!

Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısını buraya yazmadan geçemem. Daha önce de söylediğim gibi bendeki kitap 2008 yılı baskılı Bordo Siyah kitabıdır.

Sıradan bir pazarlamacı olan Gregor Samsa, bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyandığında kendini tuhaf, devasa bir böcek olarak bulur. İnce, titrek bacakları, çirkin boğum boğum karnının iki yanında, denetimden çıkmış gibi sağa sola sallanmaktadır. Batı edebiyatının ve modernizmin kilometre taşlarından biri olan Dönüşüm, asıl şimdi, yirmi birinci yüzyılın başında, modern insanın derinden yaşadığı "yabancılaşma"dan kaçmanın imkansızlığını, yaklaşık seksen yıl önceden haber vermiş gibidir. Koruyucu bir böcek kabuğunun içine sığınmak, kendini her türlü iletişime, "saçma" olanın bu ete kemiğe bürünmüş biçimi karşısında bile hala rutin hayatı, görevleri hatırlatan "dış" seslere kapamak, kısacası "oyundan çıkmak" bir kurtuluş olduğu kadar, hayatın anlamına uzak düşmenin cezasıdır da.
Kitap:
KitapYurdu.Com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.