1 Aralık 2012 Cumartesi

Yedinci Gün

0 yorum
İhsan Oktay Anar'ın son kitabı! Merakla bekleniyordu. Neyseki çıkışıyla edindim bir tane. Yedinci Gün'de olayların akışı biraz daha hızlı ve biraz daha gizli saklı. Bu da kimi zaman takibi zorlaştıryor. Ancak Anar'ın üslubu yine harika!

Eser biraz bilimkurgu biraz fantastik. Bunların İstanbul'da geçmesi de ayrıca güzel. O zamanların sokaklarında dolaştırıyor! Yedinci Gün bir aşk hikayesi aslında. Sevdiğinin peşinden koşan bir adam: İhsan Sait. Sevdiği kadına ulaşmak için zeplin yaptırır. Hayatını anlamlı kılan da bu aşktır. Öncesinde kendine uğraşlar bulan, hayatını öyle ya da böyle idame ettiren bir Moğol. Bir hayalet Döjira'nın resmini getiriyor. Sonra da Döjira'dan bir mektup. Böylelikle İhsan Sait'in hayatı değişiyor. Hayaleti fotoğraflamayı da başarıyor! İş budur ki hayalet aynı kendisi! Hayaletin yüzünde İhsan Sait'ten farklı olarak derin bir yara izi var.

İhsan Sait böylelikle gelecekten gelen Döjira'nın mektubuyle ve fotoğrafıyla, ona kavuşma hayalleri içinde zeplinin bitmesini için uğraşır. Ancak Ali İhsan'la karşılaşır ve Ali İhsan, İhsan Sait'in oğlu olduğunu iddia eder.

Kitabın sonu yine her zamanki gibi güzel! Kitaba başladıktan sonra size bir tavsiye: 20-34223 seri no'lu paranın adının geçtiği sayfaları işaretleyin.

İhsan Oktay Anar Yedinci Gün'le yine harikalar yaratmış ve defalarca okunabilecek bir eser sunmuş.Kitap İletişim Yayınları'ndan 2012 yılında basıldı.




KitapYurdu.Com
İletişim Yayınları Resmi Sitesi

19 Kasım 2012 Pazartesi

Kaosun Sırları

0 yorum
Maxime Chattam eseridir. Chattam'a has özellikler bu kitabında da mevcut. Bu kitabın benim için bir başka özelliği daha var ki o da en uzun sürede okuduğum kitap olmuştur. Geçtiğimz yaz ayında kitaplara fazla vakit ayıramamış olmama rağmen, bu kitabı bir hafta okuyup iki hafta okumamazlık lüksüne sahiptim. Tabi bu süre kitaptan kopmak için fazla bile. Ancak yine de kaldığınız yerden devam ettiğinizde aynı tadı ve akıcılığını koruyor. Kimi detayları unutmak kaçınılmaz o ayrı.

Eser ilk başladığında fantastik öğeler hissetiriyor. Ancak olan bitenin mantığa açıklaması da ilerleyen sayfalarda mevcut. Böyle bir harmanın varlığı ve bu harman arasında tek bir "vücudun" iç çatışmaları arasında kalan Yale'in hikayesini okuyoruz.

Yael'in hayatını izliyoruz. Gölgeler'in oyununda bir taş haline gelen Yael kimi zaman istenen karelere hareket ediyor kimi zamansa beklenmeyen hamlelerde bulunuyor. İlk olarak aynalarda kendini gösteren gölgeler Yael'i tehtit etmektedirler. Yael derinlere indikçe ölüme bir adım daha atmış oluyor. Kamel Nasr'ın blogundan alıntılarla fikirleri bize sunuluyor. Kamel Nasr'ın da belirttiği gibi Yael kitabın sonunda ölüyor.

Sonunu bildiğiniz bir kitabı neden okursunuz?

Maxime Chattam'ın güzel kurgusu ve akıcılığıyla Fransa'dan Amerika'ya uzanan bir tür satranç oyununda iyi okumalar dilerim.



KitapYurdu.Com : http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=435475
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.