Ahmet Ümit'in 2021'de çıkarttığı son kitabı, Kayıp Tanrılar Ülkesinde Başkomser Nevzat romanı değil. Ama... Amasını; kitabı okuduysanız biliyorsunuz. Kitabın kapağı benim için ayrıca bir albeniye sahip. Anadolu topraklarındaki medeniyetlerin derinliği büyüleyici bir etkiye sahip. Antik kentlerin bir zamanlar capcanlı olduğunu hayal etmek bende tuhaf duygular oluşturur. Bir zamanlar o; ellerle biçimlendirilmiş mermerler üzerinde insanların hareket etmeleri, yaşamaları, düşünmeleri beni gülümsetiyor.
Bu kitapta da Ahmet Ümit bu kentlerden birisine geliyor: Bergama Akropolisi.
Yıldız Başkomser Berlin polis teşkilatında çalışan bir Türk asıllı Alman'dır. Cemal Ölmez, öldürüldükten sonra bu davayı araştırmak Yıldız Başkomsere kalmıştır.
Ahmet Ümit bu kitapta kimlik tartışmasını çok boyutlu olarak romanlaştırmış. Kimilerine kitabı beğenmiş kimileri beğenmemiş. Kitabın türü üzerine konuşulmuş vesaire. Ben kitabın temelindeki kimlik çatışmasını çok beğendim.
Kitaba başlarken kimlik nedir diye başlamak lazım. İnsanı belirleyenler neler? İsmi mi, milliyeti mi, ırkı mı, dili mi?.. Sonu yok! Bunlara sahip olan bir kişiliğin başka bir kişilikle çatışmasını bu kitapta elbette okuyorsunuz. Bunlara sahip bir kişinin kendi içinde de çatışmasının işlenmesi işte bu kitabı diğer Ahmet Ümit kitaplarından bence ayırıyor. Kimlik çatışmaları üzerine kurulu bir hikaye örgüsü... Kök, köken, uyum sağlama, sağlmama, unutma, hatırlama... Bunların hepsinin bir araya geldiği ve benim hiç gitmediğim bir şehri, Berlin'i polisiye çerçevesinde görüyoruz. Berlin mozağinde Türklerin Almanların, Türk asıllı Almanların, Safkan Almanların, Doğu Almanlarının, Batı Almanlarının, Alman olmayanların içe içe geçmiş bir yaşamı var.
İnsanı insan yapan nedir, bu kimliği sonuna kadar koruması mı? Kimlikler arasında kaybolması mı? Kimliğin değerini kim nasıl belirler gibi sorular canlanıyor kitabı okurken.
Her yerde yazıldığı, söylendiği, anlatıldığı gibi mitolojisine daha gelemedim. Görüneni -evet- mitoloji ama mitolojideki kişilik çatışmaları. Zeus Altarı'nın hikayesi gayet net. Değer bilmez bir toplumdan alınıp değer gösterilir bir topluma verilmiş.
Zeus Altar'ı çevresinde şekillenen romanda Celal Ölmez öldükten sonra şüpheler ilk olarak Neo-nazilerin üzerinde toplanır. Ancak Celal Ölmez'in öldürülme şekli de bir acayiptir: Zeus'a kurban edilmiştir...
Bergama'dan filizlenen bir öykü kişiliklerin kavisli varlığında çatışarak, sevişerek, özleyerek, kinlenerek tanrılar yaratan insanların savaşını anlatıyor.
Peki okuyucu, sen kimsin?