26 Kasım 2014 Çarşamba

Sefiller

1 yorum

Victor Hugo'nun ölümsüz eseri. Uzun zaman sonra tekrar okudum. Tekrar sinirlendim, tekrar üzüldüm... Hugo'nun o zaman gördüğü gerçekler, varlığını olduğu gibi muhafaza etmiş, hiçbir şey değişmemiş. Yazıldığı o zamandan bu zamana değişim yokken, ilk okuduğum zamandan bu zamana bir değişim beklemek pek de gerçekçi olmaz. Değişmedi, değişmeyecek. Bunlar insanlığın temel taşları...

Çocuklarım, hatta torunlarım da bu kitabı okuyacak! Daha önce okumuş olarında da tekrar tekrar okuması, köşede kıyıda kalmış gizlerini araması gerekmektedir, düşüncesindeyim.

Bu baskının hoşuma giden yanlarından birisi de özel isimlerin de Türkçe okunuş şeklinde yazılmasıdır. Çok az yayın evi bunu yapmayı tercih ediyor. Ben de Türkçe okunuş şeklinde yazılması taraftarıyım.

Jan Valjan'ın ömrünü harika bir kurgu içerisinde okuyoruz. Tekrar tekrar okunmalı! Jan Valjan'ın yaşadıklarını, bugün farklı kıyafetler içerisinde görüyoruz. Dış görünüş değişse de insan aynı insan...

Kitaptan alıntı yapmaya kalksam tüm kitabı buraya taşımam gerekir... Aslında hepimiz biraz sefiliz...

Bendeki kitap, Antik Kitap'tan Ali Çankırılı çevirisiyle Eylül 2011 tarihli baskısıdır.

Kitap
Antik Kitap
Babil.com
İdefix.com
Kitapyurdu.com
dr.com.tr

13 Kasım 2014 Perşembe

İt Dalaşı

0 yorum
 Markus Zusak'ın Köpek Düşleri ile başlayan üç kitaplık serinin ikinci kitabı.
İlk kitap:Köpek Düşleri
Son kitap: Köpekler Ağladığında

Bu kitapta bir şeyler eksik. Markus Zusak'ın anlatımında bir farklılık hissediliyor. Bilmem nedendir ancak ikinci kitap ilki kadar etkileyici olmadı. Yine o yalınlık mevcut ancak -dediğim gibi- bir şeyler farklı.

Wolfe ailesinin hayatına devam ediyoruz. Cameron ve Rube Wolfe'un başından daha sert olaylar geçiyor... Hayatın arkada kalmış sokaklarında mücadelede yumruklar konuşuyor.

Wolfe ailesi mücadele etmeye devam ediyor. Cameron'ın bakış açısıyla hayatı gözlemeye ve hayatın sürüklemelerini okuyoruz... Cameron'ın kendine has tespitleri yine gülümsetiyor. Wolfe ailesinin o havası kendinden ödün vermiyor. İlk kitaptan bildiğimiz tek eldivenli boks müsabakaları Wolfe kardeşleri çok başka yerlere götürecek.

 Sırada serinin son kitabı.

Bendeki kitap Kasım 2013 tarihli Nilgün Birgül çevirisiyle ilk baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

6 Kasım 2014 Perşembe

Fırtına Takvimi

0 yorum
Dünyanın bir yerinde; Yelnehir.

Fırtına Takvimi Jale Sancak'ın ilk romanı. 2014 Duygu Asena Roman ödülünü de aldı. Harika bir kurgu içerisinde fırtınanın duman ettiği insanlar...

Yelnehir'de, hem sulara, hem de fırtınalara kapılmadan var olma mücadelesi içindeki insanları ve fırtınanın önüne katıp nereye sürüklendiğini anlatıyor. Kitabı okurken o fırtınayı iliklerinizde hissedecek, kalkan tozun görüşünüzü bulandırdığına şahit olacaksınız. Karakterlerin zihninden bakıp, olayları algılayışlarını tek tek göreceksiniz. Bunların hepsi önde, fırtına ta içeride yaşama çabası...

Yelnehir'de milat Berru'nun ölmesi; Berru'dan önce ve Berru'dan sonra. Bu milat çevresinde kişilerin çokluğu, yollarının kesişmesi ve hepsinin içsesi; ve fırtınanın ardında kalan enkaz...

Jale Sancak, şiirsi üslubuyla, harika bir kurguyla bize birçok insan tanıtıyor. Üslubuna alışık olanlar hiç zorlanmadan Yelnehir'de kaybolup gidebilirler. Tanımayanlar için ilk birkaç sayfadan sonra rüzgarın kaldırdığı tozun kokusunu duyacaklardır. Sayfalar ilerledikçe kişilerin Yelnehir'deki yeri, yaşamın onları koyduğu sınıflar tozdan arınıyor. İnsanlar... Hepsinin kendi fırtınası...
Halil ile Kevser'in dolandırılması, üstüne kızları Berru'nun ölümü; Halil'in kızkardeşi Leyla ile öğretmen Yücel'in evlilik süreci, Halil ile Leyla'nın kızkardeşleri Şilan; anneleri Ziyar ve onun anıları... Diğer tarafta Doktor Levent ve eşi Süreyya; aralarında hemşire Nur... Fırtınanın kaldırdığı tozun sakladığı acılar...

Bendeki kitap Kasım 2013 tarihli Kırmızı Kedi Yayınevi'nden ilk baskısı.

Kitap:
Kırmızı Kedi Yayınevi
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

4 Kasım 2014 Salı

Serenad

1 yorum
Zülfü Livaneli eseri. Beklediğimden çok çok iyi bir kitap! Almanya'dan İstanbul'a uzanan Maximillian Wagner'in öyküsü ışığında başka öyküler canlanıyor. Üç kadın, yaşadıkları acı olaylar Maya Duran'da toplanıyor. Dört kadın, dört öykü ve Maximillian Wagner. Mavi Alay'dan, Yahudi katliamına olaylar, mozaik İstanbul'da iç içe geçiyor, bütünleşiyor.

Kitabı okurken, eğitim sistemimizi bir kere daha sorguladım. Bize gösterdikleri tarih dersleri aklıma geldi, ezberletilen yıllar... Diğer yanda canlı, acı dolu, yakın tarih, saklanan, unutturulmaya çalışılan yaşanmışlıklar...

Ve insanlık adına hala -belki(!)- bir umut... Aşk...

Kitap mükemmel bir kurgu içerisinde. Maya Duran,onun anneannesi ve babannesi, safkan Alman Maximillian Wagner ve onun Yahudi eşi Nadia...
"Elbette anlatıyor" dedim. "Ama benim aklım Süleyman'ın gençlik arkadaşını boğdurmasına takıldı. Niye yaptı acaba bunu?"
"Normal bir nedenden dolayı: İktidarda olduğu için."
"Her iktidar adam öldürür mü?"
"Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar."
"Peki, iyi insanlar iktidara gelirse?"
"Öyle şey olmaz!"
"Neden?"
Acı bir gülümsemeyle açıkladı:
"İyi insanlar iktidara gelemez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar."
Güldüm.
"Kusura bakmayın ama profesör, sizin aklınız Hitler'e takılı kalmış. Her iktidar öldürür ne demek? Şimdi ben, saçma bir şey ama, iktidara gelsem öldürür müyüm sizce?"
Omuzlarımdan tuttu, gözlerimin içine baktı.
"Evet!" dedi. "Siz bile öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yol yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli."
Ellerini çekip daha yumuşak bir sesle devam etti.
"Dolaylı olarak öldürürsünüz, ölümlere neden olursunuz, ama başka bir şekilde, iktidarınızın sürekliliği öldürmeye bağlı olur. Belki şu anda böyle bir şey yapamayacak bir yapıdasınızdır. Ama iktidar yolu zorlu bir yoldur. Uzun bir yoldur, insanı dönüştüren bir yoldur. Ancak iktidara hazır hale geldiğinizde, gerektiği kadar dönüştüğünüzde, bu yolu tamamlayabilirsiniz."
Kitap bu öykülerden yola çıkarak çok temel eleştirilerde bulunuyor Maya'nın ağzından. Nükteli, ince ve umut dolu... Umut dolu çünkü hala bizim gibi insanların varlığına işaret ediyor.

Mutlaka okunması gereken kitaplardan. Zira gözümüzün önündekini görmememiz için oluşturulan suni  görebilirliği kırıyor, aynanın arkasını gösteriyor.

Bendeki kitap Doğan Kitap'tan Mart 2011 tarihli.

Kitap:
Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

27 Ekim 2014 Pazartesi

Bir Zamanlar İzmit

0 yorum
Emekli Orgeneral Hikmet Bayar'ın askerlik öncesi İzmit anılarını derlediği kitap. Kitaptan beklentim daha çok İzmit'in '30'lu '40'lı yıllarının bir betimlemesiydi. Elbette ki o dönemin İzmit'i mevcut. Bu mevcudiyet anılarla bezenmiş durumda. Bunun yanı sıra, 2000'li yıllara da gelinerek dönem karşılaştırılması ve İzmit için çeşitli öneriler mevcut.

Birazcık ismine aldandığımdan olsa gerek anıdan çok bir tarih kitabı beklentisiyle okumaya başladım. İlk sayfalarda da o hissiyatı vermişti. sayfalar ilerledikçe anılar arttı. Anıların da şöyle bir güzelliği var ki o dönemde yaşamış İzmitlileri görmek mümkün!

Orgeneralimizden de beklendiği üzere nizami bir üslup ve kurgu mevcut. Tasniflemeler net çizgilerle belirli. Ama yine de duygular öne çıkıp kendilerini gösteriyorlar.

Anılar, İzmit'le iç içe bir şekilde, ev yaşamından tatil zamanlarındaki gezmelere kadar tüm bir hayatı kapsıyor. Benim en çok içimi burkan ise Körfez'in sularında rahatlıkla yüzüldüğü zamanlardır... Şimdiki durumu maalesef malumunuz...

Bu kitabın bir diğer özelliği de Hikmet Bayar'ın iki ciltlik çalışmasının ilk cildini oluşturması. Kitaba başlamadan hemen önce bunu belirtiyor ve ikinci cildin, askerlik anıları olduğunu anlatıyor.

Bendeki kitap Kastaş Yayınevi'nden Şubat 2002 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

26 Ekim 2014 Pazar

Alfabe Fanzin Sayı 13

0 yorum
Yaz tatilinin arasından yepyeni bir sayıyla Alfabe Fanzin geri geldi! Kapak yine çok güzel! Kapak Elif Yeğen imzasını taşıyor. İç çizimler Çiğdem Koç'a ait. Arka iç kapak Rita Aktay'a ait.

Ganj'dan Gerçekliğe Doğru ile Alfabe Fanzin bir metin yayımlıyor Önsöz Yerine.

Hemen ardından Tan Doğan'ın Başlangıç şiiri;
geceden başlatmalı çıplaklığı
dizesiyle başlıyor.

Binnur Tekinalp Hakuna Matata öyküsünde bize siyahi vatandaşın öyküsünü anlatıyor.
O akşam dayanamadım saatlere bakma bahanesiyle yaklaştım.
- Buyur abi, dedi, abideki "b"nin üstüne basarak.
- Saat almayacağım, dedim.
- Ben bir şey soracaktım.
Daha sonra Burak Çıkırıkçı, Ölene Kadar Anlattığım, Sade Kendi Hikayemdir. şiirine;
Son çocuk zili çalıyor şimdi.
Kimsesiz, eve dönüyoruz çok zaman sonra.
dizeleriyle başlıyor.

Ömer Kaçar; Bodrum Katından Sesleri anlatıyor bize. Kaotik bir korku... Güvensizlik...
Hii! Bodrumda! Bodrumda kömür torbaları, büyük büyük fareler, kemirgen kobay. Kilo kilo kömür, kilo kilo fare. Peynir, peynir. Ekşimiş peynir kokusu.

Okan Torun Şehir Uykuları ve Gölgeler şiirine;
Dip uykulardan süzüldü çelik dağ sesleri
Köylü çocukların dileksiz ağıtlarıyla inleyen gece
dizeleriyle başlıyor.

Birce Altın Algıdan Anlam'a Eğrilebilmek'te bir uyanışı anlatıyor.
Dublörümü yerime koyup da dışarıdan izlediğimde kendimi dipsiz bir kuyuya düşüşümü tasvirlediğimde diplerde beni bekleyen minderin varlığından emindim sanki.
Gaffari Yılmaz, Bir Günü Bitirmek şiirine;
Zamanın sızıntı yaptığı yerlerde
bir günü bitirmek için mavi aksanlı o güne uyanırsın.
dizeleriyle başlıyor.

Ece Çavuşlu Kuşkonmaz Mahallesi'nin Elmadan Karları hikayesinde bize Alma'nın hayatını anlatıyor, elmayı anlatıyor hayatı anlatıyor.
Kocaman bir ısırık aldı Alma, ağzının kenarından suların akmasına engel olamayarak. Lokmasını çiğnerken gözü elmada yarattığı oyuğa takıldı ve gözlerine inanamadı.
Zeyno Ceren İkiz Sihirbazlar şiirine;
İkiz sihirbazlar sıska, soluk
Tahta kulübede, iki tahta taburede oturup
Sihir yapmadıkları vakit odun yontuyorlar.
dizeleriyle başlıyor.

Önder Şit Çay-Lak' Niyazi'ye ithaf etmiş. Bize öyküsünde "çay"ı ve hayatı anlatıyor.
Kollarımı iki yana açtım, kaç derece, bir ferahlama geldi, serin bir huzur belki de. Kollarımı bileklerimden devirdim öne, yeli  karşıladım. Bağırdım, Niyazi! 
Sude Tankut, Bülbülü Öldürmek şiirine;
1962'de eylül, belki ekim
dizesiyle başlıyor.

Tuba Kır Höyt Babalar! öyküsünde bize Küpeli'yi gösteriyor ve onun mahallesini anlatıyor.
"Napıyon Küpeli, neye baktın?" Sesi tanıyıp arkama dönünce hararet basıyor, dilim dışarı çıkıyor.
Umut Durmuşoğlu Hermavi şiirine;
üzüm bağlarında çalkalandım
gömleğini iliklemeyi unutma Yusuf
dizeleriyle başlıyor.

Gizem Aytekin Bukalemun'da bir isyanı anlatıyor. Bastırılmış bir isyanı...
Yaşamlarının içinde varlığını sürdürebilme adına kamufle olan bu canlıyı teninden yayılan iğrentinin kokusundan hissedebiliyorlardı.
Onur Barış Önal Ay Işığı Doğan Çocuk Odaları şiirine;
Yaralı olanı nasıl ayrıldıysa sürüden
Hayr olan neresinden kibre bulandırıldıysa sonunda
dizeleriyle başlıyor.

Enes Taşbaşı Temmuz Dörtlemi şiirine;
-Islık çalmayı bildiği halde her yeni
Yalnızlığında geçmiş zamanın bir taslak
Olduğunu fark eden adamın söyledikleridir.
dizeleriyle başlıyor.

Mehmet Şimşek Çınar şiirine;
gölgen kanatlarındır
büyümüşsün, epey, ve erken
dizeleriyle başlıyor.

Ülkü Saydan Sivri Kenar'da hayatın köşelerini anlatıyor. Acıtan ve acıtmayan, batan ve batmayan...
Komik! Dünya yuvarlaktır ama hayat köşeli.
Zehra Dilara Kılıç Mucize şiirine;
Vapurları anlatırken ne güzel bir çocuk yanaşır
En parlak gezegen olan yakınlarına
dizeleriyle başlıyor.

Mert Öztürk Teraplaka şiirine;
ilk taşı günahsız olan attı, ıskaladı
ikinci taş kuyuda kaldı, deli başında
dizeleriyle başlıyor.

Bir sayı daha bir anda bitiveriyor! Yeni sayıya çok az kaldı.

Yabancı

0 yorum

Albert Camus eseri. Kitabı okurken Meursault bakışına bürünüp uzunca bir süre bu bakışla dünyayı göreceksiniz. O yabancılık, o farketmezlik akışı içinde olaylar Meursault'nun bir Arap'ı öldürmesine kadar uzanıyor. Bir kişi hayatından yola çıkılarak tüm toplum gözler önüne sunuluyor.

Yargılama ile ilgili bölümlerse başlı başına kitaptır gözümde!

Bir gün önce karakola gitmiştik, ben şahitlik etmiş, kadının Raymond'a "hakaret ettiğini" söylemiştim. Raymond bir uyarıyla sıyırmıştı. Benim söylediklerimin doğru olup olmadığını pek araştırmadılar. (sayfa 49)
Yabancı, Nobel Ödüllü bir eser ki bu da zaten yeterince anlatmaktadır.

Değinmeden geçemeyeceğim bir diğer durum şudur ki kitabın sonlarına doğru Victor Hugo'nun Bir İdam Mahkumunun Son Günü'nü düşünmeden edemedim.

Kütüphanede mutlaka olması gereken kitaplardan birisi.

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Samih Tiryakioğlu çevirisiyle Ağustos 2014 tarihli 49. baskısı.

Kitap:
Can Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

24 Ekim 2014 Cuma

Deliduman

0 yorum
 Çağlar İyice, kendi hayatını ve kardeşi Çiğdem İyice'nin hayatını anlatıyor bize. Sadece kendi hayatları değil... Çağlar İyice, etrafını, hayata bakışını, olanı biteni kendince anlatıyor bize.

Emrah Serbes bu kitabında da alıp götürüyor. İçimizde kalan -belki de son- ergenlik isyanlarımızı ateşliyor, ergenî bir felsefeyi körüklüyor. Ve tabi ki martılar ve tabi ki "Dosto Reis" ve tabi ki Gezi Parkı. Çağlar İyice, Gezi'ye çok başka türlü sürükleniyor. Herkes bir yana Çağlar İyice ve Mikrop Cengiz bir yana. Karakterlerin tam ortasında Emrah Serbes'in harika kurgusu mevcut!

Partilerin, binaların veya oluşumların isimlerini de Emrah Serbes öyle bir Çağlar İyicevari isimlendirmiş ki, onları ayrıca sevdim.

Okurken kitabın nasıl bittiğini anlamayacaksınız. Diğer yandan bir İstanbul romanı gibi görünse de bu kitap Körfez'den İstanbul'a uzanır. İzmit'i, Gölcük'ü, Değirmendere'si ve Kıyıdere... Kocaeli'ye daha yakındır İstanbul'dan. Deprem anıtı vardır. Anıttaki tüm isimleri okumanın çok uzun zaman aldığı bir ilçe.

Gezi Parkı'na bir başka türlü bakış bu kitap aynı zamanda. Çağlar İyice tespitleri ayrıca güzel, ayrıca tatlı. Okurken onunla birlikte isyan edip onunla birlikte elektronik sigara içiyorsunuz!

Çağlar İyice, nice isyanlarımız arasında ses bulmuş, geceleri konuşan 17 yaşındaki kardeşimiz. Bir noktadan sonra bir roman karakteri olmaktan ziyade, bir ete kemiğe bürünen insana dönüşür.

Bol "Mayki"li bir kitap. Kitabı okurken, dünyaya mesajımı çay içerek verdim ben de.

Bendeki kitap İletişim Yayınları'nın 2014 tarihli ilk baskısı. Kitabın bir diğer özelliği ise kuzenimden bana gelmiş olması.

Kitap:
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

15 Ekim 2014 Çarşamba

Kayıp Toprak

0 yorum
Murat Işık romanı. Merak ettiğim bir kitaptı. Öncelikli merakım İzmir doğumlu bir yazarımızın, yabancı dilde yazmak durumu ilginç gelmişti. Bunu ilginç kılan ise Zaza köyü Sofyan'da başlayıp İzmir'e kadar uzanması idi. Kitabı okuduktan sonra olayın İzmir'i de aşıp yurtdışına kadar uzandığını görmek kitabı daha da ilginç kıldı.

Miran Mehmet Uslu... Aşme ve Selim Uslu'nun oğlu... Miran Mehmet gözünden takip ediyoruz. Zaza köyü Sofyan'da yaşayan bu aile evlat acısı da yaşamış bir ailedir. Ancak bir şekilde mutludurlar. Ta ki elim güne kadar...


Miran, kitabın başkahramanı. Anadili Zazaca. Köye atanan öğretmen aileye Miran'ın isminin Türkçe olmasını diretinceye kadar... Bu zamandan sonra ismi Mehmet...

Kitabı okurken Yaşar Kemal, sepyalığını görür gibi oldum. O yörelerin kavrulmuş toprağının kokusunu duydum. Murat Işık'ın bizzat yaşadığı sürgün hayatının ironilerini kitapta gördüm.

İnsanlarımızı ne kadar tanımadığımızın farkında bile değiliz... Murat Işık, bunu ekilmesi zor topraklara ta Hollanda'dan ulaşarak önce Hollandalılara bu kitabı okutmuş...

Kitap yazdıklarının yanı sıra yazmadıklarıyla da çok fazla konuyu mükemmel bir kurguyla bir araya getiriyor. Selim Uslu'ya çok çok kızacağınız dönemler olacağı gibi, ona hak vereceğiniz dönemler de olacak. Murat Işık, Uslu ailesinden yola çıkarak, dönemin, coğrafyanın ve toplumun kesitini sunuyor.

Uslu ailesi zorlu bir coğrafyada filizleniyor!

Kitabın kapağı, kitabı okuyunca ayrıca güzel, ayrıca anlamlı...

Bir çırpıda biten bir kitap içimizden çıkıp sınırları aşmış. Anavatanına Gül Özlen çevirisiyle, Koton Kitap'la geliyor. Bendeki kitap tanıtım sayısı. Kitabın çıkış tarihi Ekim 2014.

Kitap:
Koton Kitap
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr


3 Ekim 2014 Cuma

Guguk Kuşu

0 yorum
J.K. Rowling'in Robert Galbraith müstear ismiyle yazdığı polisiye romanı. Olmuş mu? Hayır olmamış. Başladığım kitabı bitirme alışkanlığından dolayı okuya okuya ancak bu zamanda bitirebildim. Boş Koltuk çok daha derli topluyken bu bana çok dağınık geldi yahut ben çok dağınık okudum.

Cormoran Strike, bir bacağını kaybetmiş savaş gazisidir. Ülkesine döndükten sonra dedektiflikten para kazanmaya çalışır. Eski bir arkadaşının kardeşi, onun için gelir ve intihar ettiği iddia edilen kızkardeşinin öldürüldüğünü düşündüğünden araştırmasını ister ve olaylar gelişir.

Ara ara okuduğum için kişilerin kim olduğunu unuttuğum zamanlar çok oldu. Ancak daha baştan katilin kim olduğunu bilmek -tahminin ötesinde...- okumayı zorlaştırıyor. Kitabın sonunu tahmininizin doğru olup olmadığını teyit için okuyorsunuz. Öyle de oldu.

Bu kitabı müstear kişiye atfediyorum... Kitabın sonunda Cormoran Strike'ın maceralarının devam edeceği söyleniyor... Okuyacağımı sanmıyorum...

Her şey bir yana, engelli bir karakterin baş karakter olması gözümde çok önemlidir! Bu nüans göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir!

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Zeynep Heyzen Ateş çevirisiyle Temmuz 2014 tarihli ilk baskısıdır.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

10 Ağustos 2014 Pazar

Dönmek Mümkün Olsa

0 yorum
 Marc Levy'nin harika kitabı. Kurgusu harika!

Andrew Stilman, New York Times'ta gazetecidir. Başarılı bir habere imza attıktan sonra, çok önemli bir haber peşindedir. Ancak her zamanki gibi sabah koşusundayken saldırıya uğrar ve gözlerini altmışiki gün öncesinde açar. Bu geriye dönüşünde daha önce yaptığı hataları tekrarlamamak için ve katilini bulmak için çabalar.

Kitap alıyor ve götürüyor. Bilmecesi, kurgusu çok hoş! Marc Levy'nin üslubu da alıp görütüyor. Durmaksızın okumak ihtiyacı doğuruyor!

Ancak dikkatimi çeken bir nokta Simon karakteri oldu. Karakterin varlığı gayet yerinde ancak kişiliğinde kaşınan ve yerini tam bilmediğim noktalar var. Bazı noktalarda iyi bir arkadaşken bazı noktalarda bir uşak edasında. Stilman'ın algılayışı konusuyla da bağdaştırmak gerekebilir.

Adrew Stilman, kendi katilinin peşinde! Adrew ile birlikte, ona saldıranın kim olduğu konusunda akıl yürütmek eldeki ilk verilerle puslu. Ancak Stilman ilerledikçe sorunun cevabı yakınlaşır.

Mekan olarak Amerika'ndan Arjantin'e kadar uzanan kitap, Arjantin'deki dikta dönemine de değiniyor. Olan biten konusunda dehşete kapılmamak elde değil...

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Can Belge çevirisiyle Mart 2013 tarihli ilk baskısı.

Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Son Detay

0 yorum
Harlan Coben'in eseri.  NewYork Yankeelerin oyuncularından birisi ölü olarak bulunur ve bütün işaretler Myron'ın arkadaşı Esperanza'yı işaret eder. Myron ise tüm olan bitenden habersiz; kimseye de haber vermeden bir adaya gider ve tatil yapar. Win onu bularak olan bitenden haberi olmasını sağlar.

Yine alışık olduğumuz üzere Bolitar'a mutlaka birisi çıkıp "bu işten uzak dur" yahut "fazla kurcalama" tarzında uyarıda bulunuyor.

İyi ile kötü; iyilik ile kötülük arasındaki ince çizgi üzerinde vicdan muhasebesi tadında bir eser. Okurken eğlendiren ve böylelikle görevini yerine getiren bir eser. Son beklenmedik diyemeyeceğim. Ancak Coben bu kitabını diğerlerine göre daha iyi kurgulamış gördüm.

Amerikanvari bir iyi kötü çatışmasına götüren bir dizi olayın ardından saklanan gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Daha önce karşılaştığımız konu, kapak uyumsuzluğunu yenmiş gibiler. Zira ölen kişi bir beyzbol oyuncusu...

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Selim Yeniçeri çevirisiyle Temmuz 2013 tarihli baskısı. Selim Yeniçeri çevirisi olması daha iyi olmuş.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr



1 Ağustos 2014 Cuma

Başlat

1 yorum

Ernest Cline'ın kitabı. İlk kitabı olmasına rağmen ustaca bir üslupla sizi şaşırtacak. Kitabın kurgusu sayesinde bir an elinizden düşüremeyeceksiniz.

2045'te Dünya çok da güzel bir yer değildir. OASİS insanların bu çirkin dünyadan kaçtıkları sanal bir dünyadır. Sanallıktan çıkıp gerçek bir dünya haline gelmiştir neredeyse. İnsanlar OASİS'e bağlı yaşamaktadırlar... İşlerini oradan halledip, oradan para kazanabilmektedirler. Derken OASİS'in kurucusu James Halliday ölür ve mirasını oyunun gizlediğini söyler. Bulan ilk kişi mirasının sahibi olacaktır! James Halliday tam bir 80'ler aşığıdır ve ipuçları da hep bu dönemden gelmektedir. Büyük av böylece başlar! İlk ipucunu da 5 yıl sonra Wade Owen Watts bulur. Böylece Av oldukça hızlanır!

Gelecekte geçen bir geçmiş öyküsü gibi. İlk oyunlar döneminden OASİS'e... Kurgusu içinde kaybolup giderken diğer yandan da sanallık ve gerçeklik üzerine küçük bir sorgulama da mevcut. Ernest Cline'ın ilk kitabı için oldukça güzel bir kurgu olması ayrıca ilgi çekici. Üslubundaki hafiflik de kitabına uygun bir şekildedir. 80'leri gelecekte okumaksa daha da ilginç oldu.

Kitabın kurduğu dünya aslında pek de uzak sayılmaz...

Bilim-kurguyu ve bilgisayar oyunlarını seviyorsanız mutlaka okumanız gereken kitaplardan. Ki zaten bi' kere başlayınca elinizden düşüremeyeceksiniz. Uzum zamandır bu tarzda gördüğüm en iyi kitaplardan biri diyebilecek durumdayım.

Ancak üslup ile ilgili olarak şu olumsuzluğu eklemeden geçemeyeceğim. Bolca "epik" ve "kıyak" kelimelerini görmek sizi şaşırtmasın.

Ayrıca Ernest Cline'ın güzel de bir Websitesi bulunmaktadır: www.ernestcline.com
Bendeki kitap Dex Kitap'tan Taylan Taftaf çevirisiyle Haziran 2011 tarihli baskısı.

Kitap:
Dex Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

29 Temmuz 2014 Salı

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

0 yorum

Milan Kundera eseri. Kitapta ilk dikkatimi çeken üslup oldu. Aşk bağlamında Çek ülkesinin Ruslar tarafından işgalini ve o dönemin bir kesitini okuyoruz. Yazar, zaman zaman romanı kesip söze karışıyor. Felsefe ve psikoloji izlenimlerini bize aktarıyor. Kurgunun kendi halindeliği ayrıca güzel. Milan Kundera dönem ağırlığı veya hafifliği altındaki insanları gösteriyor ve bunu sade cümlelerle gerçekleştiriyor.

Kitabı önemli kılan bir çok nokta var. Savaşın renk değiştirmesinden, günümüz propaganda stratejilerinin temellerine kadar her şey var. Bunların altında insan... Okudukça derinlere yükseliyorsunuz.

Dört ana karakter ve bir köpek... Hayat ağır yahut hafif. Akıyor ve akmaya devam edecek... İçindekiler de ağır yahut hafif...
Rus devletinin bundan önceki bütün suçları son derece temkinli bir gölgenin koruyuculuğu altında işlenmişti. Bir milyon Litvanyalının yurtlarından sürülmeleri, yüz binlerce Polonyalının katledilmesi, Kırım Tatarlarının ortadan kaldırılmaları belleklerimizde hala, ama ortada fotoğraflı belge yok; bu yüzden er ya da geç bunlar da yalan, uydurma sırasına girecek. Oysa, dünyanın dört bir yanındaki arşivlerde hem fotoğrafları hem de filmleri saklı duran 196 Çekolovakya işgali böyle değil. (sayfa 73)
Kitap 1983'te çıkan bir kitap. Türkiye'de İletişim Yayınları'ndan ilk baskısını 1986'da yapıyor. Bendeki 2007 tarihli, Fatih Özgüven çevirisiyle 32. baskısı.
Adsız şansızlığın ülke için ne kadar tehlikeli olduğu ancak şimdi anlaşılıyordu. Sokaklar ve binalar özgün adlarına kavuşamayacaklardı artık. Bu adsız şansızlık sonucunda, bir Çek kaplıcası ansızın hayali, bir minyatür Rusya'ya dönüşüvermişti, Tereza'nın orada bulmayı umduğu geçmişe de devletçe el konulmuştu. (sayfa 172)
 Kitap:
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

24 Temmuz 2014 Perşembe

Özgürlükten Kaçış

0 yorum
Erich Fromm'un mükemmel ötesi kitabı. Bireyden, topluma kadar özgürlük kavramı üzerine harika bir eser. Özgürlük nedir, insanın özgürlükten kaçışı neye bağlıdır gibi bir çok soruya cevap arayan eserde harika noktalara parmak basıldığını göreceksiniz! Felsefeyle psikoloji ve sosyolojinin harmanlanması sonucu harika bir insan çözümlemesi! İnsanı tanımak adına mutlaka okunması gereken kitaplardan! Kütüphanede mutlaka olması gereken bir kitap! Zira din konusundan başlayıp Hitler'e kadar harika bir sıralama içerisinde mükemmel bir kitap.

Erich Fromm'un gösterdiği yolun bu kadar düzenli bu kadar net olması anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Bu üslupta okudukça şaşırmamak elde değil!

İnsan üzerine, insanlık üzerine bir şaheser!

Kitabı okurken elinizin altında kalem kağıtla birlikte bir de bu kitap için fosforlu kalem bulundurun! Örneklerle daha da zenginleşen kitap var olan bir gerçeği ayaklar altına seriyor.
Olmam gerektiğini sandığım kişiden hiçbir şey değilsem, "ben kimim?" (sayfa 201)
Bendeki kitap Payel Yayınevi'nden Şemsa Yeğin çevirisiyle Nisan 2011 tarihli altıncı baskısı.
Kitap:
Payel Yayınevi
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Bambu Dergi Sayı 6

0 yorum
 Ankara menşeili "tiyatro ve kültür sanat" dergisi. 6. sayıları (Mart Nisan) geçti elime... Ancak bu zamanaymış tanışmak fırsatı. Sekizinci sayıları yolda... İki ayda bir çıkıyor. Yani bu da demektir ki Bambu bir yaşını doldurmuş! Nice yaşlara nice!

Çizimler Selda Can ve Bumin Ergenekon imzasını taşıyor. Fotoğraflarda Elif Külah, Arslan Kuzu, Ahmet Aydın, Osman Kubilay Karan, Bihter Doğan imzaları var. Kapak çizimleri Selda Can imzasını taşıyor.

İçindekiler:
1 Yaşımızı Doldurduk - Bambu Dergi
Şizofren - Cenk Uras
Azra - Elif Külah
Kırmızısından Örgüsünden - Gökçe Şahin
Uykunun Katı Hali - Orhan Murat Bahtiyar
Mektup - İrem Nur Çiçek
Tanrı Baktı - Sinan Altındağ
Bilici - Begümşen Ergenekon
Serteser Aşk - Meltem Karaboyun
Bitti mi? - Bahar Yılmaz
Ninni - Ayşenur Atalay
Durakta Tesadüf-ü Müstesna - Bilge Ceren Acar
Küçük - Zeynep Burçe Gümüşlü
Güzin'in Gençlik Yılları; Anma - Salah Birsel
Ben Bir Kadınım; Anma - Yusuf Hayaloğlu
Uçuş Serbest - Evrim Aşçı
27 Mart Dünya Tiyatro Günümüz Kutlu Olsun! - Bambu Dergi
Şehir ve Sen - İsrafil Güler
Çiçek Gözlü Veysel - Mert Şahin
Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun! - Bambu Dergi
Norma'nın Şarkısı - Bihter Doğan
Atanarjuat ve Halam Geldi - Begümşen Ergenekon
Son Dönem Resimler'le Yüzleşme - Hilal Numanoğlu
Sanat Ne İşe Yarar? - Tan Doğan
Kayıp Yıllar ve "Ramiz ile Jülide" - Tayyip Erkan Kaçmaz
Hakan Gerçek ile Sanat, Edebiyat, Tiyatro ve Şiir Üzerine Söyleşi - Ozan Demircioğlu
Ruanda Soykırımı ve Hotel Ruanda - Arslan Kuzu
İki Şehir Arasında Kırmızı Bir Araba - Gökçe Erdem
Mesai - Esma Aydan Dikmen
Ay Yıldıza Mutluluk Fısıldar Gecelerinde - Celam Karsavran
Bambu Haber

Böyle dolu dolu bir sayı!

Cenk Uras Şizofren'de abi kardeşi anlatıyor! Ölüm ekseninde...

Ardından Azra'da Elif Külah bize iki arkadaşı anlatıyor. Bu iki arkadaşın yolu bizi bir tuhaf hikayeye götürüyor.

Kırmızısından Örgüsünden'de Gökçe Şahin bizlere bir yazarın öyküsünü anlatıyor.

Arda Deveci Karanlık Kral şiirine;
Gecenin başından
güneş ışıklarının toprağa
değdiği ana kadar sürer
karanlık kralın saltanatı.
dizeleriyle başlıyor.

Uykunun Katı Hali'nde Orhan Murat Bahtiyar ince bir noktaya değiniyor... Uykunun en katı halini görmek mümkün!

Mektup'ta İrem Nur Çiçek Bosna'ya kadar uzanıyor. Savaşı anlatıyor... Başka bir gözle...

Sinan Altındağ Tanrı Baktı şiirine;
Tanrı baktı
O hep bakıyor
dizeleriyle başlıyor.

Bilici'de Begümşen Ergenekon Çise Hanım ile Erlen Bey'in iki ayrı dünyasını kahve fincanı etrafında anlatıyor.

Meltem Karaboyun Serteser Aşk şiirine;
I
Ah gece gözlü sevdiğim,
gözlerin sevgilim,
şehrimin sokakları gibi karanlık,
şehrimin insanı gibi yorgun,
gibi ürkek.
dizeleriyle başlıyor.

"Bitti mi?"de Bahar Yılmaz bir bitmeyişi anlatıyor... Beş'in Altı'ya kadar olan uzaklığında...

Lorin'de Ayşenur Atalay Lorin'i anlatıyor, Lorin'in Agit ile arkadaşlığını gösteriyor.

Durakta Tesadüf-ü Müstesna'da Bilge Ceren Acar, durakta münasip bir kısmet karşılaşmasını bizlere anlatıyor.

Zeynep Burçe Gümüşlü Küçük şiirine;
akan her gözyaşında
bir melek boğulur
dizeleriyle başlıyor.

Daha sonra, Salah Birsel'in Güzin'in Gençlik Yılları şiirini konuk ediyor Bambu Dergi sayfasına.

Hemen ardından Yusuf Hayaloğlu'nun Ben Bir Kadınım şiiri konuk oluyor Bambu'ya.

Uçuş Serbest'te Evrim Aşçı uçakları, havaalanını, uçuşu anlatıyor.

Ardından Bambu 27 Mart Dünya Tiyatro Günü için bir sayfa ayırıyor.

İsrafil Güler Şehir ve Sen şiirine;
Agamennon Ege'nin köpüklü sularında
gemilerini yürüttüğünde
dizeleriyle başlıyor.

Mert Şahin Çiçek Gözlü Veysel'de bizlere Aşık Veysel'i anlatıyor!

Ardından Bambu Dergi Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bir sayfa ayırıyor.

Bihter Doğan Norma'nın Şarkısı'nda bizlere Norma'yı, bir hayatı anlatıyor.

Daha sonra Begümşen Ergenekon, Atanarjuat ile Halam Geldi filmlerini inceliyor.

Hilal Numanoğlu, Son Dönem Resimler'le Yüzleşme'de Ahmet Güneştek'in New York - Marlborough Galeri'de açtığı Son Dönem Resimler sergisi üzerine yazıyor.

Tan Doğan Sanat Ne İşe Yarar sorusunu cevaplıyor, yaşamının sanatçısı kadınına ithaf ederek...

Tayyip Erkan Kaçmaz Ramiz ile Jülide oyununu bize aktarıyor.

Ardından Ozan Demircioğlu'nun Hakan Gerçek ile söyleşisi geliyor.

Arslan Kuzu, Ruanda Soykırımı'nı ve Hotel Ruanda filmini bize anlatıyor.

İki Şehir Arasında Kırmızı Bir Araba'da Gökçe Erdem, bir yolculuğu anlatıyor, geçmişle gelecek arasında, iki şehirde sıkışmış...

Mesai'de Esma Aydan Dikmen, bize bir Gökkuşağı'nı anlatıyor, onun gününü...

Cemal Karsavran Ay Yıldıza Mutluluk Fısıldar Gecelerinde şiirine;
seni beklemek ıssız bir adada kimsesizliktir
dizesiyle başlıyor.

Daha sonra Bambu Haber'in sunduğu haberler ve sonda da temsilciliklerle birlikte bir sayı son buluyor! Nasıl geçtiğini anlamadan!

İnternet Sitesi
bambudergi@gmail.com
Facebook
Twitter

15 Temmuz 2014 Salı

Büyük Vuruş

0 yorum

Harlan Coben eseri. Çıtır çerezlik bir kitap. Tam kafa dağıtmalık.İçeriği, kurgusu, karakterleri sabun köpüğü. Zira Win'in gizemli haller, Myron'ın halledemediği her şeyi halletme durumu... Bu kadar özgüvenin nereden geldiği belirsiz. Polisler gelmiş geçmiş en aptal aynasızlar... Polisiye severler için çok çok zayıf bir kitap!

Neden okudum? Dedim ya, kafa dağıtmalık.

Valerie Simpsons Amerika Açık Tenis Turnuvası'nda öldürülür. Valerie Simpsons, geçmişte, çöküşünden önce, neredeyse Myron'ın müşterisi olacaktır. Ancak çöküşünden dolayı tenisi bırakmıştır. Kitabın ilerleyen kısımlarında çöküşün sebepleri de ortaya çıkacak.

Myron konuyu araştırırken herkes bu işten elini çekmesini yoksa kötü olacağını söyler... O kadar çok insan bunu söyler ki bi' an olayın çok büyük olduğunu düşünürsünüz. Ancak o noktaya kadar gelen hikaye olayın o kadar da büyük olmadığını size anlatacaktır.

Kitap kapağı anlatılan olayla hiçbir bağlantısı olmayan bir kapak. Yazık olmuş... Çok daha iyi bir yerde kullanılabilirdi. Satrancın "s"si geçmiyor. Öyle satrançlı bi' şeyler beklemeyin. Alakalı hiçbir şey yok.

Belki de kapak bize Myron'ın ne kadar zeki olduğunu söylemeye çalışıyordur.

Harlan Coben'in üslubu, olayı kesip karakterin tam da o anda ihtiyacı olan özelliklerini anlatmak üzerine kurulu. Dayatılan bu özellikleri kabullenmekse oldukça güç.

Sıcak yaz günlerinde terlemekten bunaldığınız anlarda iyi gelecek bir kitap.

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan E. Özlem Gültekin çevirisiyle 2010 baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları


30 Haziran 2014 Pazartesi

Bahçivan Fanzin Sayı 1

0 yorum

İlk sayıları çıkmış! Güzel bir kapakla.
"Öncelikle merhaba güzel insan,"
diyerek söze başlamışlar girişte ve sözlerini şöyle bitiriyorlar;
"toprağa dökülen betonlarla yarışabiliriz,
rastlantılarımız denktir, talihsiz değiliz" 
Şiir ağırlıklı, şiirsel anlatımlı bir fanzin. Çizimler Saniye Özbek'e ait. Uzun soluklu olmaları dileklerimle!

Şakir Soydan Üç Tekerlekli Bisiklet şiirine;
"gün batımı
etimle savaşıp kaybettim
iğredi gövdemin şaşmayan kafesinde" 
dizeleriyle başlıyor.

Ardından EncekzadeHüsnü imzasını taşıyan İnanna öyküsü geliyor. Yarıçıplak gezmesiyle ünlü bir tanrıça yeryüzüne iniyor!

Daha sonra Serap Aslı Araklı İnkâr şiirine;
"Düz bir şehri ters çevrilmişlik gibi de anlatabilirim"
dizesiyle başlıyor.

Mehmet imzasını taşıyan Ezgili Şiirler I;
"Oturuyorum
Tek başıma
Ezgisi çalınmış gönüller barında"
dizeleriyle başlıyor.
Uca imzasını taşıyan Filler Ağlar, Karanfil Boğulur, Vapur Kalkar;
"bir bakmışsın bu gece bitmiş
bir bakmışsın Aristo falan hepsinin yüzü asık"
dizeleriyle başlıyor.

Şakir Soydan, Gününü Öldüren Adam'ın kılçıklı ruhunu öyküleştirmiş sunuyor bizlere!

Yolumuz Sadakat Yolu Cangür imzasını taşıyor ve imgeleriyle insanları anlatıyor.

Ardından Parmaklarıma Kepenkler Düşşün şiiri Damla imzasıyla geliyor.
"Damarlarım patlıyor sesinden"
dizesiyle başlıyor.

Cangür, Perakende Koşarsak şiirine;
"Başaklar kapanır mı ağaç yetişmeyen şehirde," 
dizesiyle başlıyor.

bahcivan.fanzin@gmail.com

Arsen Lüpen Bütün Maceraları-4 Kibar Hırsız

0 yorum
Maurice Leblanc'ın Arsen Lüpen'i! Güncel Yayıncılık'tan çıkan 4. kitap. Arsen Lüpen konusunda ilk zamanki tutumumu maalesef çok fazla aşamadım. Okurken döneminden esintileri görmek, ya şimdi ne olacak diye okumak iyi. Ancak olayların inandırıcılığı, Arsen Lüpen'in komikliği benim için hep havada kalmıştır. Bunlar bir yana, anlatıcının bir var olup bir yok olması tüm dengeyi bozmaktadır. Anlatıcı da yüksek ihtimal Arsen Lüpen'in kendisidir. Diğer yandan bir insan ne kadar mükemmel kılık değiştirebilir acaba diye düşünüyorum. Hal böyle olunca Arsen Lüpen'in tanınmazlığı konusunda her daim şüphelerim bulunmaktadır.

Malum Herlock Sholmes, Sherlock Holmes'e atıftır. Bazı yayınevleri ismi düzelterek verir ki bu hiç ama hiç hoş değildir! Güncel Yayıncılık ise olduğu gibi bırakmıştır ismi. Lakin bi' noktada Sherlock Holmes adı doğrudan geçmektedir. Maurice Leblanc gerçekten öyle mi yazmış yoksa editör kurbanı mı olmuş bilemedim.

Kibar Hırsız Arsen Lüpen yine Fransız usulü muzipliğiyle karşınızda. Sherlock Holmes ve Arsen Lüpen atışması hala devam ediyor. Benim gönlümse hala Sherlock Holmes'ten yana!

Kitap dokuz bölümden oluşmuş.
Arsen Lüpen'in Tutuklanışı
Arsen Lüpen Hapishanede
Arsen Lüpen'in Kaçışı
Gizemli Yolcu
Kraliçenin Kolyesi
Kupa Yedilisi
Madam Imbert'in Kasası
Siyah İnci
Herlock Sholmes Geç Kalıyor

Serinin kitapları:
Kibar Hırsız
Oyun İğnenin Esrarı
Kontes Cagliostro
Saat Sekizi Çaldı

Bendeki kitap Güncel Yayıncılık'tan Nisan 2004 tarihli Saffet Günersel çevirisidir.
Kitap
İdefix.com
Kitapyurdu.com

24 Haziran 2014 Salı

Galapera Öykü Fanzin Haziran 2014

0 yorum
Galapera Öykü; bu sayısında kapağına Nursel Duruel'i konuk ediyor.

Jale Sancak Merhaba ile bizi karşılıyor;
"Soma maden faciası, etrafımızı kuşatan azgın bir şiddet, baskı düzeni ve öldürülen insanlarımız nedeniyle sıkıntılı bir ay geçirdik. İyi, güzel, sevinçli şeylerden söz edemez olduk ne yazık ki. Gene de iyi ki edebiyat var diyoruz. Öfkemizi biraz olsun yatıştıran, yaralarımızı saran, umut veren kitaplar, her şeye rağmen bu alanda üreten, vazgeçmeyen, direnen yazarlar var.
Galapera Öykü Fanzin de bu direnişe destek olmak için sürdürüyor yayınını."
İçindekiler:
Hatıralar Hayal Oldu - Halide Eşber
Yaşıyoruz Umut - Esin Erdem
Ölüme Ağıt - Erinç Büyükaşık
Küçük Kız - Melike Kaan
Müfettiş Necmi Bey - Cenk Uras
Adını Siz Koyun - Didem Gündüz Esen
Kalbimdeki Deniz - Sevtap Ayyıldız
Zengin Teyze - Tuba Kır
Bir Yalnızlık Figürü Olarak Anayurt Oteli'nin Zebercet'i - Yasemin Karta fil'm hafızası
Gecede - Recep Yılmaz
İsimsiz - Samet Yangın
İçlerine Keder Kurdu Kaçmıştı - Ayşe İrem Doğancı
Aşina - Dilek Şenol Orhon
Tavla - Melis Arsay
Galapera'da Kitaplar Arasında
"Birlikte Ölmediler Hiçi" - Nursel Duruel

Hatıralar Hayal Oldu'da Halide Eşber bizlere Cem Bey'i, bir hanımkızı ve Madam'ı anlatıyor... Zamanüstü ve zamaniçi bir öykü!
Cem, önündeki iriyarı Emlâkçı’nın bütün vücudunu yükleyerek ittiği demir kapıyı her gün nasıl açıp kapayacağını düşünerek girdi apartmana. 
Esin Erdem Yaşıyoruz Umut'ta kalıpları anlatıyor. Kalıpların kırdığı bardaklar, camlar, canlar...
-Günaydın.
-Sana günaydın Ufo Abi.
-N’oldu kızım sabah sabah? Ne yaptın saçlarına? Ne yaptın kendine!
“Ne olmadı ki… Bari sen yapma; sen söyleme böyle. Abi dedim. Açtım yüreğimi döktüm içimi. Ne olabilir? Sabahı akşamı olsa keşke derdimin.”
-Olmadı bir şey. Tersimden kalktım bu sabah. Düzeleyim diye kazıttım saçlarımı, neremi deldirebiliyorsam deldirdim. Yakışmışmış mı!
Erinç Büyükaşık Ölüme Ağıt'ta bir genç kızı anlatıyor. Genç dediğim, gençliğe yeni adım atmış bir çocuğu...
Ana dilinden uzak bir kente taşıdılar onu. On altısında gelinliğin içinde. Göğüsleri yeni yeni belirmiş, utangaç bir hayli. Ağlayacak dokunsan. Uzak köylüsü Ahmet'le everip gönderdiler Yedikule'nin dar sokaklarına.
Melike Kaan Küçük Kız'da kısacık, acı bir hikaye sunuyor...
Bir kız vardı,kendini yalnız hissedip,hastanenin yolunu tutuyordu.Kocası yaşça büyüktü kadından,anlayamıyordu duygularını.
Cenk Uras Müfettiş Necmi Bey'in emeklilik sonrası hayatını anlatıyor. Oysa o gün önemli bir gündür ve kızını istemeye geleceklerdir!
Adı Necmi Yurtseven. Elli dokuz yaşında ama yetmişinde gösteriyor. Emekli olalı bir seneyi geçmiş, bu süre içinde kendisi ile birlikte ailesine, komşularına, esnafa, çevresindeki herkese hayatı zehir etmeyi iş edinmiş.
Didem Gündüz Esen Adını Siz Koyun diyor ve başlıyor rüyasını anlatmaya... Güzel bir rüya!
Dün gece bir rüya gördüm. Basit bir tren istasyonundayım. Ama sanki Haydarpaşa Garı’nı da çağrıştırıyor… Başımın üstünde bir yıldızlarla dolu gökyüzü, bir yüksek tavanlar…
Sevtap Ayyıldız Kalbimdeki Deniz'de İstabul'da denizden başka kimsesi olmayan birini anlatıyor.
Bir Pazar günü denizden başka sığınacak kimsen olmayınca üstelik dertlerin boyunu aşmışsa, meyhaneye gidecek paran, rakıyı sindirebilecek bünyen de yoksa vay haline! Seninki de hayat mı, demezler mi adama?

Zengin Teyze'de Tuba Kır; babasını kaybeden Leyla'yı anlatıyor.
Alt tarafı iki gün önceydi. İki gün öncesine kadar bir ailem vardı ve kırk sekiz saat evvelinde sarışındım.
Yasemin Kartal, Bir Yalnızlık Figürü Olarak Anayurt Oteli'nin Zebercet'inde film ile romanı karşılaştırmalı olarak bizlere sunuyor.

Recep Yılmaz Gecede dolaşan bir adamı, bir arayışı anlatıyor.
Ay bütün bir gece metaforlar kralının kederli kel kızının eskimiş yuvarlak masa aynası gibi parlayıp durdu yukarıdan. 
İsimsiz'de karşınıza ben çıkıyorum. Burada Galapera'ya teşekkürlerimi sunarım!

Ayşe İrem Doğancı İçlerine Keder Kurdu Kaçmıştı. öyküsünde üç kardeşi bir ailesi ve yıllar sonra ortaya çıkan bu kurdu anlatıyor.
Yerinden kalksa, annemin yanına gitse.Annemi dudaklarından öpse,hep birlikte olsak, güvende ve mutlu olsak.
Ne bir aradayız ne güvendeyiz oysa.Herkes kendi yolunda.
Dilek Şenol Orhon Aşina öyküsünde bir aşk, bir kaybediş, bir buluşu anlatıyor...
O sabah dışardan gelen matkap sesleriyle uyandım.
‘Nerden geliyor bu lanet gürültü?’
‘Bu saatte uyanmak zorunda mıyım?’
Çok erken olmamasına rağmen, günün ilk dakikalarını yaşamanın verdiği sersemlikle, istemeyerek yataktan kalktım.
Melis Arsay Tavla'da bir gencin hayallerini anlatıyor.
Balkonun korkuluklarındayürümekte olan karganın ayak sesleri dikkatini dağıttı, söylene söylene sandalyesinden kalkıp balkona yürüdü.
Galapera'da Kitaplar Arasında tanıtılan kitaplar;
Bize Umut Gerek - Başar Başarır
Firar - Alice Muntor
Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü - Bora Abdo
Sonunda Herkes Yanlız - Hasan Özkılıç
Korku ve Arkadaşı - Ayşegül Çelik
Yaz Kokuları - Fadime Uslu
Çağdaş Alman Öykü Antolojisi
Bir Kız Varmış - Pelin Temur

Kapak konuğu Nursel Duruel'in öyküsü "Birlikte Ölmediler Hiç"; "Geyikler, Annem ve Almanya" (Can Yayınları, 2006) kitabından.

Galapera Kültür ve Sanat Derneği
Facebook
Twitter

Alfabe Fanzin Sayı 12

0 yorum
 Tam bir yıl oldu! Fanzin için tam onikinci kez buraya yazıyorum demek. Bir yıl yaşlandık, büyüdük, eskidik demek.

Bugüne kadar fanzin için yazmış, çizmiş veya söylemiş, tüm arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum. Hepsi birbirinden değerli insanlar. Çok şey paylaştık. Büyüdükçe büyüdük... Sosyal medyada Alfabe için yazılanları okudukça gururlandım, sevindim. Dağıtım ağı da büyüdükçe büyüdü. Yavaş yavaş.... Yürümenin acelesi yok. Etraftaki manzarayı yakalamak lazım ve alfabedeki her harfin tüm kelimelerini çıkartmak gerek!

Kapak ve iç çizimler Çiğdem Koç'a; arkaiç kapak ise Yaşlı Bunak'a ait.

Muhteviyatı:
Önsöz; İşte, Her Şey Senin... - Ömer Kaçar
Şiir; Toprağın Altındakiler'e - Serkan Dinç
Öykü; Sıradan Biri - Canset Er
Şiir; Üzerimde İstanbul II - Burak Çıkırıkçı
Şiir; Gepetto Ustanın Diğer Kuklalarına - Gönülnur Demet
Düzyazı; Ahlakdışı Stratejiler II: Düş - Ömer Kaçar
Şiir; Pergel - Aytaç Ars
Öykü; Şantaj Tavşanı Yahut Tav/şan-taj - Önder Şit
Şiir; Yüz Karası - Barış Keskin
Öykü; Elif Shafak Tarafından Yazılmamış Bir Gore Vidal Anlatısı (Ya Da Kargı) - Yahya Macaroğlu
Şiir; Bir Gök - Sergen Yücel
Şiir; Hazirandı - Tan Doğan
Öykü; Kösele Humpty Dumpty - Ece Çavuşoğlu
Şiir; Kaside - Baran Can Sayın
Öykü; Akşamüstü - Samet Yangın
Şiir; Şairin Beyanı Esastır - Uğur Ufuk Çalışkan
Şiir; Adı Ağıttır. - Berk Çetin
Şiir; Mila - Barış Türk
Şiir; Kara Gün - Cafer Uluç

İşte, Her Şey Senin...de Ömer Kaçar karşılıyor bizleri onikici sayı için. Bir yıl için. Geçen için, gelecek için.
Uzak-larda bir yerde bir kör, bir sağır, bir sakat, bir de şair var. Şair, şiirini yazıyor ve yüksek sesle okumaya başlıyor. Kör, şiiri duysa da görmek istiyor; sağır, şiiri görse de duymak istiyor; sakat ise şiire bir adım daha yaklaşmak istiyor.
Toprağın Altındakiler'e diyen Serkan Dinç, şiirine şu dizelerle başlıyor:
Altındaydılar toprağın
Altında 
Canset Er bize Sıradan Biri'ni anlatıyor. Sıradan çıkmayan, çıkamayan, çıkan çıkmayı düşünen ve sırada ölenler... Sıradan olan, sıradan olmayan...
İnsanlar bekliyor. Ucu bucağı olmayan bir sıraya doğru ilerliyorum. İstemsizce. Seçim yapmak için zaman kaybetmektense bir an evvel sıralardan birinde yer edinmeyi tercih ediyorum. Şimdi beraber bekliyoruz.
Burak Çıkırıkçı Üzerimde İstanbul II şiirine şu şekilde başlıyor:
Kule dibinde çocuklarını gezdiriyor,
Babası olmayan gürcüler.
Gönülnur Demet Gepetto Ustanın Diğer Kuklalarına şöyle başlıyor:
Bir küfür ardından da kukla savruluyor. 
Ömer Kaçar; Ahlakdışı Stratejiler II: Düş'ü anlatıyor bize. Düş gören, düşen, düşemeyen, göremeyen... Unutan...
1
Düş. Karanlıklarda kirlen. Tutkular kalıba dökülmüş. Düş. Bastı-rılmış aşk, bastırılmış iç sıkıntısı, bastırılmış göğüs ağrısı. Düş. Yıllar yılı. 
Pergel'e Aytaç Ars şöyle başlıyor:
Bu odaya güldün sen bugün
Bu odanın taraflarına
Önder Şit Şantaj Tavşanı Yahut Tav/Şan-taj'da "tavşanı" anlatıyor.
Küçük tavşanım, gel bana. Gel, gel. Gözlerin ayrık ve gölgede. Göl-ge, seni karartmıyor; gölge dışında ne varsa kör ediyor. Ben böyle görüyo-rum, tavşanım. Beyaz karnın yumuk. Kolların yarıdan kesilmiş. 
Barış Keskin, Yüz Karası'na şöyle başlıyor;
Tütüyordu dumanı bacasında
Ve ağlıyordu bir işçi kömür karasında.
Yahya Macaroğlu; Elif Shafak Tarafından Yazılmamış Bir Gore Vidal Anlatısı (Ya Da Kargı)'da kalıpları, müstehçenliği ve pornoyu anlatıyor.
Bazılarınız ismimi merak ediyor olabilir, bana şeytan derler, tabii siz başka isimler de takabilirsiniz. İsimlerinizin, bakışlarınızın, ayıplayışlarınızın üzerimde en küçük bir etkisi olmayacağını bilmenin iç rahatlığıyla söyleyebiliyorum bunu.
Sergen Yücel,  Bir Gök'e şöyle başlıyor:
Sarı bir gök indi meşref perdenin cismine
Bir oturup, bir ağlayan 
Tan Doğan Hazirandı şiirine şu dizelerle başlıyor:
“yârimyâr”a “ışk”la…
hazirandı:
ansızın başladı yağmur: yaza inat 
 Kösele Humpty Dumpty öyküsünde Ece Çavuşoğlu bir babayı anlatıyor...
Paramız yok-tu. Paramız yok-muş. Paramız yok-tu. Paramız yok-muş...
Acaba bunu daha kaç kere tekrar edersem gerçekliğini kabullenip, bunca yıl yaptıklarımın sorumluluğunu üzerime alabilirim? Paramız yok.
Hiç olmadı. En azından babam için.
 Baran Can Sayın Kaside'ye şöyle başlıyor:
Naziksin
bir karanfil damlar gibi saçlarına
Sonra benim öyküm Akşamüstü var. Bir İzmit öyküsü.

Şairin Beyanı Esastır şiirine Uğur Ufuk Çalışkan şu dizelerle başlıyor:
Katilimi arıyorum
Henüz beni öldürmediği için 
Berk Çetin Adı Ağıttır. şiirine şöyle başlıyor:
Şimdi güzel ve uzak ülkelerde hasat zamanıdır
Rivayete göre bundan yirmi kadar yıl önce
Bir fransız ve bir alman hipokrat elele tutuşmuştu
Barış Türk Mila şiirine;
Şimdi güzel ve uzak ülkelerde hasat zamanıdır
Rivayete göre bundan yirmi kadar yıl önce
Bir fransız ve bir alman hipokrat elele tutuşmuştu 
dizeleriyle başlıyor.

Cafer Uluç, Kara Gün şiirine şöyle başlıyor:
Kara, kapkara bir duman…
Kızıl, epeyce kızıl kan!
 Bir sayı, bir yıl geride kalıyor; geride bıraktıklarıyla, geleceği bekleyerek. Yeni sayıyı merakla bekliyoruz! Lakin bu sayı üç ay sonra olacak. Detaylı bilgi için: http://www.alfabefanzin.com/onemli-duyuru/


İmge.com.tr
Twitter
Facebook
Alfabe Fanzin İnternet Sitesi

Doğu'nun Limanları

0 yorum
 Amin Maalouf'tan bir harika eser daha! Amin Maalouf bizi bolca dolaştırıyor. Osmanlı'dan Nazilere, Nazilerden Filistin'e kadar bir yolda İsyan'ı okuyoruz. İsyan'ın dedesi doktor. Babannesi padişah ailesinden. İsyan'ı böylece tanımaya başlıyoruz.
Benim hayatım, dedi, doğumumdan yarım asır önce, Boğaz kıyısında, hiç görmediğim bir odada başladı. (sayfa 17)
Dün sizinle karşılaştığımızda, sadece "Kitabdar" dedim, öyle değil mi? Babamın... sırtıma yüklediği ismi mümkün değil tahmin edemezsiniz: İsyan! Evet, İsyan! "Boyun eğmeme", "Ayaklanma", "İtaatsizlik". Oğluna "İsyan" diye seslenen bir baba görülmüş müdür hiç? (sayfa 42-43)
İsyan'ın yolu Fransa'ya düşüyor. Okumak, doktor olmak istiyor. Ancak kendisini bir anda Direniş'in içinde buluyor ve Direniş'ten bir kızla -Clara- tanışıyor. Yollar onları kâh birleştirecek kâh ayıracak.

Benim dikkatimi çekense Fransızların çok cana yakın olarak gösterilmiş olması. Gerçekte Fransa'ya hiç gitmedim ama okuduğum, izlediğim, gördüğüm ve anlatılanlar kadarıyla o kadar da sıcakkanlı insanlar değil. İnsana çok kısa sürede kendini evinde gibi hissettirmiyorlar. Bu kitapta bu konu oldukça dikkatimi çekti.

Amin Maalouf, İsyan üzerinde yine mükemmel bir "kimlik" mozaiği oluşturmuş. Okudukça "İsyan kim?" diye sormamak elde değil. Buna, ismi cevabı veriyor zaten: İsyan!

İsyan'ın başına gelenler, Doğu'nun Limanları'nda yaşananlar, ailesinde olanlar... İç içe geçmiş öyküler İsyan'ın yoluna bağlanıyor yahut o yollar İsyan'ın öyküsünü, yolunu anlatıyor.
"O, eski bir direnişçinin kardeşi; sen ise alt tarafı eski bir kaçakçının ağabeyisin." (sayfa 152) 
"Peki ya gelmeyince ne oldu, onu mu merak ediyorsunuz? Sorunuzun cevabı içinde. Gelmemenin bir vakti yoktur. İnsan çoşkuyla beklerken ne kadar zaman geçerse, o büyük günün o yaklaştığına o kadar inanır. Bir yıl mı geçmiş? Ne yapalım dersiniz, hazırlanması en az bir yıl sürerdi zaten... İki yıl mı geçmiş? Gelmesinin eli kulağındadır..." (sayfa 166) 
Bendeki kitap; Yapı Kredi Yayınları'ndan Saadet Özen çevirisiyle Mayıs 2009 tarihli 39. baskısı. İlk baskısının tarihi Kasım 1996.
Kitap:


23 Haziran 2014 Pazartesi

Benim Hüzünlü Orospularım

0 yorum
Marquez'i 17 Nisan'da kaybettik... İnsanın ölümü kadar tuhaf bir diğer şey de vücudun yaşlanmasıdır.

Gabriel Garcia Marquez bu şaheserinde 90. yaşgününe gelen bir gazetecinin hikayesini okuyoruz. Evlenmemiş. Tüm hayatı kendi içinde yaşamış bir insan.

Yaşlılık, cinsellik, anılar... 90 yaşına kadar aşkı görmemiş bir adam 90 yaşında aşkı yakalar. Belki çok geç belki tam zamanında... 

Köşesine yazmak dışında bir şey yazmayan gazetecimiz anılarını yazmaya başlar. Hayatının son demini(?) böylece okumaya başlarız.

Gabriel Garcia Marquez'in harika bir kitabı daha... Unutulmayacak... Tıpkı Marquez gibi...

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan İnci Kut çevirisiyle Şubat 2014 tarihli baskıdır. İlk baskı ise 2005 yılındadır.

Kitap:
Can Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

4 Haziran 2014 Çarşamba

2012 Kristal Kafatası

0 yorum

Manda Scott'ın kitabı ve onun okuduğum ilk kitabı. Fantastik serüven kitabı.

Cedric Owen mavi kristal bir kafatası şeklinde taşa sahiptir. Bu taş sırlarıyla beraber kaybolmuştur. Ancak Stella'nın eşi Kit, bu taşın peşindedir. Kit, bu taşın bir mağarada olduğunu düşünmektedir. Stella da mağaracıdır. Kit ile Stella bu taşı bulurlar ve olaylar başlar. Taşın sırları yavaş yavaş meydana çıkmaktadır.

Nostradamus gibi bilindik karakterlerin de öykü içinde olunca daha ilginç bir öykü ortaya çıkmıştır. Ancak Manda Scott'ın üslubuna nedense alışamadım. İsimlere alışmak nedense zor oldu bana. Diğer yandan bol karakterli ve karakterler girip çıkınca sahneye kişi takibi zor oluyor. Bununla birlikte olayların birden yön değiştirmesi takibi yine zorlaştırıyor.

Kitap başta bir macera kitabı gibiyken fantastik bir durumun mevcudiyeti ortaya çıkıyor. Fantastik dünyanın kalbinde kristal kafatasının birden fazla isminin olması da sizi şaşırtmasın.

Maya efsanesine İngilizvari bir bakış olmuş. Lakin ben pek eğlenemedim. Konu gereğinden uzun tutulmuş hissindeyim. Bu hisle birlikte takibin de zor olması okumayı zorlaştırıyor. Bunlara rağmen yakalanmış olan ilginç öykünün hatrına biraz okunuyor. Ancak yine de bundan daha iyi kitaplar olduğu kanısındayım.

İşin gerçeği kitabı pek beğenmedim. Oysa yüksek beklentilerim vardı. Arka kapaktaki "şifre" kelimesine kanmamak lazım. Zira kitabın yarıdan fazlasını okudum, şifre mifre görmedim. Okumadığım kısımda vardıysa bilemeyeceğim. Diğer yandan öykü içi dengesizlikler de üzücü oldu. Bunlara ek, bölümlerin çoğuna konuşmayla başlayan Manda Scott, sinemadaki, siyah ekranda arkadan gelen konuşma sesleri havası estirmeye çalışmış gibi. Tabi ki bu da olmamış.

Maalesef kitabı bitirmeden yazıyorum. Çünkü bu kitaba ayırdığım zaman, kanaatimce, haddini aştı. O yüzden başka kitaplara yönelmek taraftarıyım. Kitabın sonunu okuduğumda bir düzenlemeye gideceğim.

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Çağdaş Özkan çevirisiyle Ocak 2010 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com


20 Mayıs 2014 Salı

Alfabe Fanzin Sayı 11

0 yorum

Neredeyse bir yıl olacak! İlk çıktığı gün, sanki dün... Büyüyor...

Bu ayın ilk günlerinde çok yoğundum, yazamadım. Sonra o elim facia geldi. Yazamadım. Her şey boğazımda düğümlendi. Aldığım nefesten utandım...

Dolu dolu bir onbirinci sayı idi. Gabriel Garcia Marquez'i unutmamıştı...

Kaybı ne teselli eder...

Alfabe Fanzin muhteviyatı bu ay şöyle;
Sunuş; Saklı Defterlerin Önsözü - Ömer Kaçar
Şiir; Çok Eski Şiir - Emre Gürkan Kanmaz
Öykü; Anlamlı Ölüm - Önder Şit
Şiir; Ayşa Hanıma Mektuplar I - Tugay Kaban
Öykü; İki Balıkçı - Hilal Numanoğlu
Düzyazı; Şirinpare- Mete Karaoğlu
Şiir; O Çocuk Yok - Tan Doğan
Düzyazı; Ahlakdışı Stratejiler I: Cumburlop! - Ömer Kaçar
Şiir; Beyaz Gece - Berk Çetin
Öykü; Ses - Yahya Macaroğlu
Şiir; Bunları Size Anlatmalıyım - Mehmet Şimşek
Düzyazı; Üç Zamanlı Yol; Canset Er
Şiir; Kalbim Diyorum - Sergen Yücel
Şiir; Üzerimde İstanbul - Burak Çıkırıkçı
Öykü; Cıvık Yumurta - Mehmet Selvi
Şiir; Kaybettiğim Dua - Cemil Aydın
Şiir; Bağımlı Değişken - Ufuk Aymaz
Öykü; Bin Sesli Adam - Tuba Kır
Şiir; Şanssız 4 Prangalılar - Ertuğrul Tiryaki
Şiir; Chronos - Gönülnur Demet
Öykü; Rengim - Birce Altın
Şiir; Zamane - Beyzanur Avcı

Yeni arkadaşlarla, eski arkadaşlarla yine harika bir sayı... Bu sefer muhteviyatı tek tek anlatmayacağım. Bunun için anlayışınıza sığınıyorum.

Hayatın devam ettiği, şehitlerimizin toprakaltında kaldığı bugünlerde umarım yazdıklarımız, çizdiklerimiz, söylediklerimiz, söylemediklerimiz hepsi ders olur! Umarım çocuklarımız, torunlarımız bize lanet okumaz. Soma şehitlerimizden avcunun içinde oğluna not yazan baba gibi; şimdiden söylemekte fayda var... Hakkını helal et oğlum.
Alfabe Fanzin
Twitter: Alfabe Fanzin

Orman

0 yorum

Yirmi yıl önce yaz kampında, dört genç ormana giderler ve bir daha dönemezler. Dört gençten ikisinin cesedi bulunur diğer ikisinin cesetleri bulunamaz... Bulanamayan cesetlerden birisi de bölge başsavcısı Paul Copeland'ın kızkardeşidir. Yıllar sonra, Paul Copeland, kendisinin araştırmadığı bir cinayet için tanık olarak aranmıştır. Bu tanıklık yüzünden Copeland geçmişe döner ve ormanda ne olduğunu araştırmaya başlar.

Harlan Coben'in kurgusuyla kafanızı dağıtmanıza yarayacak polisiye macera kitabı. Harlan Coben'i daha önce de okuduysanız kitabın ortalarına doğru birkaç sonucu çoktan kendiniz çıkartıyorsunuz. Nasıl olacağı ne olmuş olacağı konusunda fikirleriniz oluşuyor. Ancak yine de Harlan Coben sonucunu merak ediyorsunuz.

Kitaplar, umarım, geleceğe ışık olur. Bu ay başımıza gelen faciadan dersler çıkartılır, her şeyin para olmadığı anlaşılır ve bilgileri edinmemize neden olan failler, sebep oldukları acıyla birlikte kitaplar sayesinde ileriye taşınır ve asla unutulmazlar!

Kitaplar umarım ışık olur, bilgi olur insanlık saçarlar...

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Elif Sezginci çevirisiyle Haziran 2010 tarihli ikinci baskısı.
Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.