6 Ekim 2013 Pazar

Yarıgölge

0 yorum

Uwe Timm ile tanıştığım eser oldu. Yoğun edebi bir üsluba sahip. Bu üslubuna alışınca ortaya çok başka bambaşka bir biyografik roman ortaya çıkıyor!

Marga von Etzdorf'un mezarı merkezinde ve diğer mezarlar ile birlikte bir başka açıdan Almanya tarihine kesit ve Etzdorf'un kaotik hayatına bir bakış! Etzdorf Japonya'ya tek başına uçak ilk kadın ünvanına sahip Alman pilottur. Ancak hayatı onu hiç beklemediği bir sona hazırlamaktadır. Etzdorf merkezli bu anlatıda gri renkli bir atmosfer var! Kaotik bir döneme başka hangi renk yakışırdı?! İç içe geçmiş olaylar; belirsiz bir ruh... Sıradışı bir roman. Kronolojik olarak düşünmemek gerek bu romonı. Pergelin bir ayağı mezarlıkta iken diğer ayak hayat çizgisi üzerinde dolaşıyor. Dahlem ile tanıştıktan sonra sıradışı bir gece onları beklemektedir. Birbirilerine açıldıkları bu geceden sonra Etzdorf eskisi gibi olamayacaktır.

Etzdorf'un mezarında "Uçmak ömre bedeldir." yazmaktadır. Hayatı için canını feda etmiştir.
"Dört bir yanda şimşekler; kâh kesif bulutların içinde asılı kalıyor, kâh denizin hemen üzerinde uçuyordum, köpüren dalgalar, hoş olmayan bir yeşil sarı. Ardından yine bulutlar; öyle kesif ve usandırıcı ki, denizden bir parçacık bile göremiyordum. Boralar uçağı bir tür topu gibi yakaladı ve birkaç saniye içinde yüz metre kadar yukarıya ve aşağıya savurdu. Çok tuhaf, korkmuyordum. Şarkı söylemeye başladım. Hayır çocuklukta yalnız başıma -ve bu kendi kendime giriştiğim bir cesaret sınamasıydı- bodrum katına indiğimde yaptığım gibi korkudan değil, hayır, havada sağa sola savrulurken oluşan, korku dolu bir düşünce değil, uzlaşma, memnuniyet içinde kabullenişti. Sanırım, düşseydim şarkı söyleyerek düşecektim." 

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Melike Öztürk çevirisiyle Ekim 2012 tarihli baskısıdır.


4 Ekim 2013 Cuma

Tek Kanatlı Bir Kuş

1 yorum

Yaşar Kemal'in son eseri! Yaşar Kemal'den Anadolu'yu okumak her zaman başka bambaşkadır, bir başka tatlıdır!

Remzi Tavdemir Yokuşlu kasabasına atanmış, emekliliği de yaklaşmış bir posta müdürüdür. Eşi Melek Hanım'la beraber yollara düşüp bu yeni atandıkları yere gitmek peşindedirler. Ancak trenden indikleri istasyonun şefi, Remzi Bey'e o kasabaya gitmemesini, Ankara'ya gidip başka yere atama istemesini tembihler. Yokuşlu'ya kimsenin gidemediğini söyler. Kasabaya ne olduğuysa meçhuldür. Remzi Bey, kasabayı görmeden geri dönemeyeceğini söyler de kasabanın kavşağına kadar araç bulurlar. Kavşakta beklerlerken Yanıkoğlu Hüseyin, Zeliha ile Hüsam, sessiz karı koca da onlara katılır.

Bu, bir bekleyişin hikayesidir. Birikimin bir ceviz ağacı altında toplanmasıdır. Yaşar Kemal'in o güzel üslubunda bir harika eserdir! Tek nefeste okunan bu kitap beraberinde bir çok soru da getirir.
"Remzi Bey tanımadığı insandan, tanımadığı yerden korkardı. Kim bilir, bir insanın iyilik mi kötülük mü, dostluk mu düşmanlık mı düşündüğünü şöyle yüzüne bakınca, kim bilir? Tanışmadan, konuşup görüşmeden bir korkuludur. Yani herhangi bir şeydir. Tanışıp görüşüncedir ki işte o zaman insan insan olur." (sayfa 11-12)
Bu öykü Yokuşlu ile bir tanışma öyküsüdür. Ceviz ağacı altında, taze bir efsanenin yoğunlaşması gölgesinde bir insan romanıdır! Tanıdığım resimlerden oluşan bir kolajdır. Çocuklarıma okutacaklarım arasındadır.

Yaşar Kemal üstadın anlatışı zaten malumunuzdur. Onun dilinden efsaneyle gerçeklik arasında bir kasaba sınırıyla bir anlatış korkuyla harmanlanıp alıp götürecek!
"Hüsamın sesini duydum kuşlardan. Kuşlar bağırıyor Hüsam gibi, Hüsam kasabanın ucunda, biliyorum, kuşları yaramıyorum ki..." (sayfa 61)
Bendeki eser Yapı Kredi Yayınları'ndan Eylül 2013 tarihli 2. baskısıdır.

Yapı Kredi Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

3 Ekim 2013 Perşembe

Sherlock Holmes Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir

0 yorum

Sherlock Holmes serisinin Martı Yayınlarındaki beşinci ve son kitabı!

1. Kitap: Akıl Oyunlarının Gölgesinde
2. Kitap: Suç Detayda Saklıdır
3. Kitap: Şüphe Asla Uyumaz
4. Kitap: Gerçekler Kanıt İster

Bir serinin bitmiş olması her zaman buruk bir tattır. Tekrar okumak elbette ki çok güzeldir lakin bu ilk bitirişin heyecanı bambaşkadır. Diğer okumalar da aynı tadı hatta bazen çok daha leziz tatlar verir! Ancak bu bitin hüznü bakidir. Sherlock Holmes ile zaman ötesi bir yolculuk ile bizleri kendi zamanına çekiyor. Gerek Dr. Watson gerekse Sherlock Holmes bizim bir parçamız. Bu bütünlük içerisinde hep Dr. Watson'dan -bir kaç öykü dışında- dinledik öyküleri. Bu kitapta Sherlock Holmes'ün ağzından iki öykü okumak insanı o kadar çok heyecanlandırıyor ki! Ses birden değişiyor! Holmes'ün hareketlerini hep Watson'dan dinlerken birden bire Sherlock Holmes'le beraber adım atmak bambaşka bir tat!

Bu kitapta bir de Sir Arthur Conan Doyle'un önsözü var. O da bambaşka bir hüzün...

Bu kitaptaki öyküler şöyle:
Şanslı Müşteri
Beyaz Asker
Mazarin Taşı
Üçgen Çatılar
Sussex Vampiri
Üç Garrideb
Thor Köprüsü
Sürünen Adam
Aslan Yelesi
Peçeli Kiracı
Shoscobe Prensi
Emekli Boyacı

Şanslı Müşteri ismi saklı olmakla beraber bir aracı ile Sherlock Holmes'e başvurmuştur. Bir generalin kızı, bir "kadın koleksiyoncusunun" kanlı pençelerine düşer. Kız bu adama sırılsıklam aşıktır ve gerçekleri görmek istemez. Sherlock Holmes bu adamın kötülüğünün ispatını üstlenir.

Beyaz Asker Sherlock Holmes'ün bizzat kendisi tarafından ele alınmış bir öyküdür! Bay James Dodd askerlik arkadaşından haber alamamaktadır. Arkadaşının babasıyla iletişim kursa da tatmin edici bir cevap alamamıştır. Onların evini ziyaret etmiştir. Kaldığı o akşamda arkadaşını bembeyaz bir yüzle camında görmüştür. Evin etrafını biraz daha araştırmaya yeltenmiştir. Bunun sonucunda arkadaşının babası onu evden kovmuştur. Bu arkadaşa ne olduğunu çözmek Sherlock Holmes'ün görevidir!

Mazarin Taşı kraliyet hazinesina ait bir elmastır ve çalınmıştır! Bulmak Sherlock Holmes'ün görevidir!

Üçgen Çatılar'da Mary Maberley yaşamaktadır! Bir gün evine çok ilginç bir alıcı çıkar. Evi ve evin içindeki tüm ama bütün eşyaları satın almak isteyen bir alıcı! İşin içinde hangi işin olduğunu öğrenmek Sherlock Holmes'ün görevidir!

Sussex Vampiri'nde bir anne bebeğinin üzerine eğilmiştir ağzı kanlı bir şekilde yakalanmıştır! Gerçeği öğrenmek görevi Sherlock Holmes'tedir.

Üç Garrideb'te soyismi Garrideb olan bir zengin bir adamın soyismi Garrideb olan birine yüklü miktarda miras bırakmıştır. Ancak bir şartı vardır. Bu adam soyismi Garrideb olan iki kişi daha bulacaktır! Sherlock Holmes kalan iki kişiyi bulmak görevindedir. Gerçekler Garridebler şaşırtıcı olacaktır!

Thor Köprüsü'nde Neil Gibson'ın eşi ölü bulunmuştur. Tüm deliller evdeki mürebbiyeyi işaret etmektedir. Ancak Neil Gibson onun masum olduğuna inanmaktadır ve bunu kanıtlaması için Sherlock Holmes'ten yardım ister.

Sürünen Adam aslında hatırı sayılır bir profesördür. Ancak mizacında olmayan çok tuhaf ve agresif hareketler sergilemesiyle, profesörün kızı ile kızın nişanlası profesöre n'olduğunu anlamalarına yardım etmesi için Sherlock Holmes'ten yardım ister.

Aslan Yelesi Sherlock Holmes'ün kendi ağzından bir başka hikaye! Sherlock Holmes emekliliğinin tadını çıkartırken bir vaka onu bulur. Muhitindeki okulda çalışan bir öğretmen vücudunda çok tuhaf izlerle birlikte, deniz kıyısında ölü bulunur. Bu tuhaf izlerin esrarını çözmek Sherlock Holmes'e düşer!

Peçeli Kiracı odasının kirasını peşin vermiştir. Ancak son zamanlarda çok tuhaf davranmaya başlamıştır. Peçeli Kiracı ev sahibine olanları artık içinde tutumayacağını söyler. Ev sahibinin son önerisi Sherlock Holmes'tür ve Peçeli Kiracı ev sahibi aracılığıyla Sherlock Holmes'ten yardım ister.

Shoscobe Prensi bir yarış atının adıdır. Ev sahibesinin erkek kardeşi bu atla ilgilenir. Ancak son zamanlarda -borçlarının çok sıkışmasıyla ve bu adamın tüm malvarlığını bu yarışatına bahis oynamasıyla- çok tuhaf davranmaya başlamıştır. Kız kardeşiyle de araları iyice bozulmuştur! Bunun üzerine Sherlock Holmes'ten yardım istenir. Tuhaf davranan bu adamın esrarını çözmek Sherlock Holmes'ün görevidir.

Emekli Boyacı karısının, komşuyla kaçtığı ve yanında yüklü miktar para da çaldığı için Sherlock Holmes'ten yardım ister! Ancak gerçekler çok şaşırtıcıdır!
"Evet sevgili okur, Sherlock Holmes'a veda etmenin zamanı geldi artık. Geçmişte gösterdiğin sadakat için sana teşekkür ederim, umarım endişelerinden kaçarak, sadece edebiyatın büyülü krallıklarında bulabileceğin o heyecan verici düşlere geri dönmende biraz olsun katkım olmuştur.
Arthur Conan Doyle"(sayfa 9) 
Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Cumhur Mısırlıoğlu çevirisiyle Mart 2013 tarihli baskıdır.

Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com




2 Ekim 2013 Çarşamba

Alfabe Fanzin Sayı 4

0 yorum

Ekim ayının ilk günleri, Sonbahar'ın hissedildiği bu günlerde Alfabe Fanzin'in dördüncü sayısı çıktı! Yine mükemmel bir kapakla karşımızda! Önkapak Catrin Arno'nun imzasını taşıyor. İç kapakta bir sürpriz var! Bu sürpriz Raquel Aparicio imzasını taşıyor. Sonbahar'ın imgeselliğiyle, sayfalar parmaklarımın arasında gezinirken, gözlerim sayfalara eşlik ediyor. Raquel Aparicio ve onun çok güzel illüstrasyonları sayfalarda beni yalnız bırakmıyor!

"Muhteviyat"ı şöyle:
Sunuş; Hep Yeni, Hep Yenisi - Ömer Kaçar
Düzyazı; Ölüsüne Bir Bardak Çay Borcum Kalmıştı Ödedim - Fırat Akova
Öykü;
Yarın Yok Ki... - Berceste Sanem İl
Oyunbozan - Burak Aslan
Konsol - Yahya Macaroğlu
Homeopati - Canset Er
Sesini Duyuramayan Kadınların Direnişi - Eyüp Tekin
Kutsal ve Santa Clara - Ömer Faruk Güler
Kaç! - Samet Yangın
Kibrit Kutusu Büyüklüğünde Seviyorum Seni - Umut Tugay Temel
Şiir;
Karınca ve Göl'gesi - Burak Çıkırıkçı
Geceyi Öldürdüm, Pişmanım - Mert Öztürk
Kırık Kemer Kokusu - Emre Gürkan Kanmaz
Sesinde Yaşamak - Umut Tugay Temel
Yaşlandık - Samet Yangın
Kitap; Ben Buradayım, Sen Neredesin Acaba? - Hilal Yıldırım
Film; Kırık Çember ( The Broken Circle Breakdown) - Ömer Faruk Güler
Hep Yeni, Hep Yenisi'nde Ömer Kaçar, içerikten söz ediyor. Bunun yanında Sonbahar için de bir kaç sözü var: Neden bilmiyorum ama bu mevsim, gözyaşı dökmek için başlı başına bir neden. 

Ölüsüne Bir Bardak Çay Borcum Kalmıştı Ödedim düzyazısıyla Fırat Akova karşımızda. İmgesel anlatımı şiirsel üslubu dikkat çekiyor. Sembollerin arasında "ölüm"ü tartışıyor.
"Ölümü çok konuşmamıştık. Ölümü çok konuşmadan öldü. 'Ölümü çok konuşmadan ölmek iyi midir?' diye eğildim ölüsüne, sordum."
Yarın Yok Ki ile Berceste Sanem İl, bir sabahı, bir günü anlatıyor. Belki "yaşıyormuş gibi yapmadan yaşanan bir yaşamı" anlatıyor. Her sabah bir parkı iki farklı bankta paylaşan iki kişi birbirine ne kadar yabancı olabilir ve bu iki kişi birbirine ne kadar yakın olabilir?
"Mutluymuş gibi yapmadan, gerçekten mutlu olarak ve kimi zaman çokça hüzünlü bir kısır döngüyü, yaşıyormuş gibi yapmadan gerçekten yaşıyorum." 
Oyunbozan'da Burak Aslan, küçüklüğün oyunlarını büyüklüğün sistemlerini çocukluğunu unutmayan bir büyük tarafından anlatıyor! Yaşam kuralları içinde mızıkçılık yapmaya kalkmak pek zordur!
"Kimse üç kornerin bir penaltı olmasını sorgulamaz. Bunu sorgulatmayan aslında o kurallar bütünüdür. Evinde tek başına arabacılık oynarken oyunun kurallarını senin doğruların belirler. Evcilik oynarken ise herkesten ortak bir akıl çıkar. Bilgisayar oyunları ise iğrençtir. Esasında mahalle maçları ile bilgisayar oyunları birbirine benzer sistem açısından. İkisinde de sorgulayamazsın." 

Konsol'da Yahya Macaroğlu uzamsal bir araştırma içinde. Eylemin hızı, birim zamanda alınan yolu ifade ederken zaman ve mekan göreceliliğini de bu tartışmaya dahil ediyor. Her nesnenin katettiği yolun kendine özgü olması yüzünden mutsuz bir nesnenin eyleme olan kızgınlığı ve nesnelerin zamana yayılışını okuyoruz.
" 'Ben adımlarımı çok yavaş sen ise çok hızlı atıyorsun,' demişti. 'Buluşacak yerimizin olmaması ne acı.' "
 Homeopati'de Canset Er, yeni bir tedavi yöntemini-Homeopatiyi- distopik bir üslupla anlatıyor. Duyguları alan bir tedavi yöntemi. İnsanlar, bu ilaçlar olmadan evvel bu kadar hisle nasıl başediyordu? diye sorgulayan bir hastanın hayatı bağımlılık derecesine ulaşıyor. Tedavisinin sonuçlarıysa "duyguların varlık sebebini" sorguluyor.
"O adamın beni bırakacağını biliyordum. Doktor bana seyreltilmiş ve oldukça pasif 'terk edilmişlik' enjekte etti. "
Sesini Duyuramayan Kadınların Direnişi'nde Eyüp Tekin kadına şiddet konusu üzerine eğiliyor ve şiddetin sadece fiziksel olmadığının bir kere altını çiziyor. Bir kadının, umarsızca fikirlerini öldürüyorlardı. Ancak bir başka kadın imdada yetişiyor ve direnişi destekliyordu.
"Ortam, bulunduğum yer açısından sakinken, balkona geçip sigaramı tellendirmeye başladım. Hem tedirgindim, çünkü yakalanabilirdim. Hem huzursuzdum çünkü olay, anneme karşı şiddete dönüşebilirdi."
Kutsal ve Santa Clara'da Ömer Faruk Güler, bir nevi, iki ideolojinin karşı karşıya gelişinin hayata aksedişini anlatıyor.
"Apartmandan dışarı çıktığı sırada yoğun bir hava nefes almasını zorlaştırıyor. Cadde üzerinden gidebilmek için soluna döndüğünde iki apartman arasında bembeyaz bir gül görüyor."  
Sıradaki muhteviyat benim imzamı taşıyor.Ömer Kaçar: "Kaç!" adlı öyküsü ile her zamanki konulardan farklı bir konu seçerek Samet Yangın, bir cinayet anının heyecanını paylaşıyor. Bu güzel oluşumun içinde bulunmak çok ayrı bir tat! Diğer taraftan basımla ilgili işin ceremesini çeken teknik ekibe de ayrıca teşekkürü borç bilirim!

Kibrit Kutusu Büyüklüğünde Seviyorum Seni'de Umut Tugay Temel, bizleri bir aşk hikayesi içine çekiyor! Devamı gelecek sayıda olan bu öykü gizlerini bir kibrit kutusu içinde taşıyor.
"Paketi alıp balkona çıkmaya karar verdi, kırlangıç esrikliğindeki o tekli koltuğa tüm tekliyiğle oturmaya."
Sıradaki muhteviyatlar şiirler. Her birbiri kişiyi alıp kendi dünyalarına götürmekle görevli şiirler.
Karınca ve Göl'gesi'ne  Burak Çıkırıkçı
"ne güzelmiş acının bu kıyısı
karanfil gölgesinde dinlenir karınca"
dizleriyle başlıyor.

Geceyi Öldürdüm, Pişmanım'a Mert Öztürk
Toprağa gömdüm uysal bedenimi
Kelimelerim, hikayem çürüyor.
dizeleriyle başlıyor.

Kırık Kemer Kokusun'na Emre Gürkan Korkmaz
"Elimden geleni bu şimdi gölge eksiğine yaşamak
Sustuğumda kuşların bir potaya sıcak dökülmüş hâli" 
dizeleriyle başlıyor.

Sesinde Yaşamak'a Umut Tugay Temel
"Suluboyasını düşleriyle ıslatan bir çocuk gibi
Kırmızıya boyamak istiyorum bugün seni" 
dizeleriyle başlıyor.

 Yaşlandık'a ben
"Buruşuk eller..."
dizesiyle başlıyorum. Şiirlerin dünyalar arası oluşturduğu yolun sonu Hilal Yıldırım'ın kitap tanıtımı muhteviyatına çıkıyor.
"İki yazar: Birbirini hiç görmemiş, konuşmamış... Ama hep yan yanalar, biliyorum."
Kitabın ardında Ömer Faruk Güler'in film tanıtımı muhteviyatı yerini alıyor.
"Konuşmayı seven romantik ateist bir adam, sürekli dinleyen dindar realist bir kadın..." 
Sonda Mantar Pano yerini almış durumda! Bu da demektir ki bir sayı daha bitti. Sayı Dört, bu güzel mevsime böyle eşlik ediyor!

Twitter'da:    www.twitter.com/alfabefanzin
E-Posta:       alfabefanzin@gmail.com

30 Eylül 2013 Pazartesi

Sherlock Holmes Gerçekler Kanıt İster

3 yorum

Martı Yayınları Sherlock Holmes serisinin dördüncü kitabı.

1. Kitap: Akıl Oyunlarının Gölgesinde
2. Kitap: Suç Detayda Saklıdır
3. Kitap: Şüphe Asla Uyumaz
5. Kitap: Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir

Sherlock Holmes, bu seride gerçekler için kanıtlar arıyor! Yine dönemine alıp götüren bir şaheser! Bambaşka bir tat Sherlock Holmes. Son bir kitabının kalmış olması insanın içini burksa da Sherlock Holmes hep okunacak bir şaheserdir. Bu kitapta Dr. Watson'ın bir de önsözü bulunmaktadır.  Bu kitaptaki öyküler şöyle:
İkinci Lekenin Esrarı
Wisteria Köşkü
Karton Kutu
Kızıl Çember
Bruce Partington Planları
Kara Dedektif Ölüm Döşeğinde
Leydi Frances Carfax'ın Kayboluşu
Şeytan Ayağı
Perde Kapanıyor-Sherlock Holmes'dan Son Bir Söz
İkinci Lekenin Esrarı'nda devlet için çok büyük önem arz eden bir mektup kaybolmuştur. Bulmak görevi Sherlock Holmes'ündür.

Wisteria Köşkü'nde yaşayan tuhaf bir adam olan Bay Garcia, Scott Eccles ile ahbap olur ve onu evine davet eder. Ertesi gün Scott Eccles evde kimseyi bulamaz. Bu garip olay üzerine Sherlock Holmes'ten yardım istemek için Baker Sokağı'na gelir. Orada da Bay Garcia'nın öldüğü haberini alır. Bu sorunu çözecek olan Sherlock Holmes'tür.

Karton Kutu içinde Bayan Cushing'e kesilmiş iki insan kulağı gelmiştir. Bu kulakların ardındaki gerçeği Sherlock Holmes çözecek Dr. John Watson yazacaktır.

Kızıl Çember'de Bayan Warren'ın garip kiracısını tanımak için Sherlock Holmes'ten yardım istemesi konu edilmiş. Bu garip kiracı olayının ardındaki gerçekleri ortaya çıkarmak Sherlock Holmes'e kalmıştır!

Bruce Partington Planları olmaması gereken bir yerde -demiryolunda ölü bir adamın üzerinde- bulunmuştur. Ancak bu planlar eksiktir ve bu ölen adamın bir casus olduğu düşünülmektedir. Sherlock'un kardeşi Mycroft doğrudan Sherlock'tan bu kayıp planlar için yardım ister!

Kara Dedektif Ölüm Döşeğindedir. Bayan Hudson'un haber vermesiyle durumu öğrenen Dr. Watson hemen arkadaşının yanına gelir! Sherlock Holmes, zekasıyla okurları kendine hayran bırakacaktır.

Leydi Frances Carfax'ın Kayboluşu üzerine Sherlock Holmes'ten yardım istenir. Sherlock Holmes bu gizemin peşindedir.

Şeytan Ayağı'nda Holmes ile Watson tatildedir. Ancak tuhaf olaylar bu ikilinin yakasını bırakmamaktadır. Kaldıkları bölgedeki kilisenin papazının kiracısı kız kardeşinin tuhaf ölümünü ve erkek kardeşlerinin akıl sağlığını kaybettiğini haber alır. Bu tuhaf ölümün ardındaki gizemi Sherlock Holmes açığa çıkaracaktır!

Perde Kapanıyor'da bir Alman casusu olan Von Bork,  İngiltere Donanması'na ait şifreleri Altamont adında İrlanda asıllı bir Amerikalı'dan alacaktır. Bu işten sonra ülkeden ayrılacak olan Vor Bork'un planları istediği gibi gitmeyecektir!

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Cumhur Mısırlıoğlu çevirisiyle Mart 2013 tarihli baskıdır.

Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

26 Eylül 2013 Perşembe

Cehennem

0 yorum
Dan Brown'ın yeni eseri! Çıkış tarihi merakla bekleniyordu! Kitabı, Kitap Okumak İster Misin? ailesi ile birlikte okudum. Sosyal sorumluluk projesi olarak çıktıkları yolda çok hızlı büyüdüklerine ve daha da güçleneceklerine inanıyorum! Kitap üzerinde hiç kalem kullanmamak düşüncesindeydim. Ancak şu sözleri:
"Kitap kıymetli ancak daha kıymetlisi ''İz'' bırakılmış kitaptır."
kitap aşıkları için çok şey anlatmaktadır!

Ben yine kıyamadım fazla. Postitlerimle bol bol bıraktım izlerimi. Kendilerine çok teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum!  Bu arkadaşlarla mutlaka tanışmalısınız!

Kitaba gelelim. Eserde heyecan ve hareket daha ilk sayfalarda başlıyor! Soluksuz macera İstanbul'da sonlanıyor. Dinlenmek için fırsatı ancak bölüm sonlarında bulabileceğiniz; sürükleyici ve de akıcı bir eser! Robert Langdon ile birlikte neredeyse nefes almadan kendinizi bir maceranın ortasında bulacaksınız. Kitabın girişinde; "Bu romanda bahsi geçen tüm sana ve edebiyat eserleri ile bilim ve tarih gerçektir." ibaresi kitabı okurken yakınınızda internet erişimi bulundurmanızı da öğütlemektedir. Kitabı okurken bahsedilen eserleri görmek ayrıca güzellik katmaktadır. Belirtmeden geçemem; bu gerçeklik konusunda çeşitli kaynaklarda inceleme yazıları mevcuttur.

Robert Langdon'ın bir hastane odasında gözlerini açmasıyla macera başlıyor. Langdon oraya nasıl geldiğini ve başından neler geçtiğini hatırlamamaktadır. Kendini yeni yeni toparlamaya başlamışken birden bire odasına silahlı bir kişi girer doktorlardan birini öldürür, diğer doktor Sienna Brooks Langdon'ı odadan kaçırır. Olayların üzerinden sis örtüsü kalktıkça daha da şaşırtacak gerçeklerle karşı karşıya kalınacak! Olayların düğümü İstanbul'da çözülecek. İstanbul macerası kitabın 84. bölümünden (sayfa 467) itibaren başlıyor.

Dan Brown kurgusal olarak eldeki soruları sayfalar ilerledikçe cevapladığından, kitabın tadını tuzunu kaçırmak istemem. Dan Brown bu eserinde nüfus sayısı üzerine tartışması ve olayın düğümünün İstanbul'da çözülmesi de ayrıca dikkat çekici noktadır. Nüfus yoğunluğu üzerine geliştirdiği tartışma üzerine de düşünmek gerekliliği aşikar. Dante'nin Cehennem'i ya dünya üzerinde ise ve bu Cehennem'i insan türü bir virüs gibi davranarak kendi kendine oluşturuyorsa?

Kitabın sonunun,  maceranın tümüne göre zayıf kaldığını hissettim. Daha çarpıcı bir son bekliyordum.
"Hiçbir şey amacı olan bir dehadan daha yaratıcı... daha yıkıcı değildir."(sayfa 205)
 Kitap Altın Kitaplar'dan Mayıs 2013'te Petek Demir ve İpek Demir'in birlikte çevirisiyle ilk baskısını yaptı. Bendeki kitap Temmuz 2013 tarihli 4. baskısı.
Altın Kitaplar
Kitapokumakistermisin.com
Kitapyurdu.com
İdefix.com


18 Eylül 2013 Çarşamba

Sherlock Holmes Şüphe Asla Uyumaz

4 yorum

Sherlock Holmes serisinin Martı Yayınları'ndan üçüncü kitabı!

1. Kitap:  Akıl Oyunlarının Gölgesinde
2. Kitap:  Suç Detayda Saklıdır
4. Kitap:  Gerçekler Kanıt İster
5. Kitap:  Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir
Sherlock Holmes öyküleri her zamanki güzelliğini sonuna kadar taşımaktadır! Profesör Moriarty, Sherlock Holmes karşılaşmasından sonra gelen öyküde Sherlock Holmes'ü yeniden gören Dr. Watson'ın heyecanını -Sherlock'un geri geleceğini bildiğim halde- paylaştım!

Bu kitaptaki öyküler şu şekilde.
Boş Ev
Nordwoodlu İnşaatçı
Dans Eden Adamlar
Bisikletli Takip
Priory Okulu Vakası
Kara Peter Vakası
Charles Augustus Milveron Vakası
Altı Napolyon'un Esrarı
Üç Öğrenci
Altın Gözlüğün Esrarı
Kayıp Futbolcu
Abey Çiftliği Vakası
Boş Ev'de Profesör Moriarty olayının perde arkasını öğreniyoruz. Devamında Moriarty Kulübü'nden bazı insanların hala Sherlock Holmes'ün peşinde olduğunu öğreniyoruz ve Sherlock'un, onlarla mücadelesini Boş Ev'de sonlandırışına tanık oluyoruz.

Nordwoodlu İnşaatçı'nın evinin yanında yangın çıkar ve inşaatçıya ait olduğu düşünülen kemikler bulunur. İnşaatçı kayıptır. Olaylar yaşanmadan hemen önce avukat olan John Hector McFarlane'e vasiyetini hazırlatır ve bu sırada Farlane, inşaatçının servetinin varisi olduğunu öğrenir. Bir kaç eksik belge için inşaatçının evine gider ve gece oradan ayrılır. Ertesi sabah inşaatçının başına gelenleri öğrenir ve Sherlock Holmes'ten yardım ister.

Bir adam evinin duvarında Dans Eden Adamlar'ın çizildiğini görür. Bir kaç defa bu olay tekrarlanınca Sherlock Holmes'ten yardım ister. Bu gizemli olayın arkasına Sherlock Holmes'ün büyüteciyle bakıyoruz!

Müzik öğretmeni olarak çalıştığı evden -kendi evine dönmek için- istasyona giderken Bisikletli Takip'e maruz kaldığını farkeden Bayan Violet Smith Sherlock Holmes'e danışır. Sherlock Holmes'le birlikte amansız bir takibe katılıyoruz.

Ülkenin ileri gelenlerinden Holdernesse Dükü'nün oğlu Lord Saltire yatılı okuduğu Priory Okulu'nda kaybolmuştur. Sherlock Holmes ilginç aile bağları arasında Lord Saltire'in peşindedir.

Kara Peter Vakası'nda eski denizci Kara Peter'in ölümünü aydınlatma görevini Sherlock Holmes -Stanley Hopkins'in yardım istemesi üzerine- üstlenmiştir. Kara Peter'in ölümüne kimse üzülmese de ölüm sebebi ve şekli çok tuhaftır.

Charles Augustus Milveron hayatını insanlara şantaj yaparak kazanan bir adamdır. Resmi olarak kimse şikayet edemediği için geçim kaynağı kendini korumaktadır. Sherlock Holmes bir müvekkili için bu adamla iş yapmak zorundadır.

Altı Napolyon'un Esrarı'nda Napolyon büstlerini çalan ve onları kıran bir kişinin gizemi anlatılmaktadır. Sherlock Holmes bu esrarın peşindedir!

Üç Öğrenci'de çalınan sınav kağıdı anlatılmaktadır. Bu sınav kağıdı, yüklü bir miktar burs sınavının kağıdır. Sınavdan sorumlu Bay Hilton Soames Sherlock Holmes'ten yardım ister.

Altın Gözlüğün Esrarı'nda Profesör Coram'ın asistanının ölümü ve yanında bulunan altın gözlüğün ölümle alakası araştırılmaktadır. Sherlock Holmes esrarın peşindedir!

Kayıp Futbolcu'sunun bulunması için Bay Overton Sherlock Holmes'ten yardım ister.

Abbey Çiftliği Vakası'nda evin beyfendisi öldürülmüştür! Evin hanımefendisi öldürenlerin üç kişilik bir hırsız çetesi olduğunu söyler ve sadece odadaki gümüşler bulunmuştur. Sherlock Holmes'ün şüphesi asla uyumamıştır ve gerçeğin peşindedir!

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Cumhur Mısırlıoğlu çevirisyle Şubat 2013 baskısı.

Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

9 Eylül 2013 Pazartesi

Bir Psikiyatristin Gizli Defteri

0 yorum

Gary Small ve eşi Gigi Vorgan'ın eseri. Kitap bir başvuru kitabı değil. Gerçek olayların romansal kurgusuyla yazılmış çok ilginç bir eser. Bazı vakalar, psikolojiye ilgisi olan insanların bildiği türden ama bazılarıysa çok ilginç. Olayları anlatırken Gary Small kendi öyküsünü de anlatıyor. Kronolojik sıra takip etmesi de daha da güzel olmuş. Bununla birlikte Gary Small'ın gelişimi de rahatlıkla seziliyor. 


Kitapta 15 vaka bulunuyor ki onlar da şu şekilde.
1.   Seksi bakış
2.   Kafa üstü duran çıplak kız
3.   Elimi tut lütfen
4.   Bayılan kız öğrenciler
5.   Bebek aşkı
6.   Sessizliğin tedavisi
7.   Küçülen penis
8.   Delicesine endişeli
9.   Gözleri tamamen kapalı
10. Beyin sisi
11. Rüyalardaki düğün
12. Işıklar sönerken
13. Bitimsiz alışveriş
14. Aile bağları
15. Sahtekâr psikiyatrist
Her bir öykü bir polisiye gibi. Eldeki veriler sunuluyor ve sonunda sorun teşkil eden nokta bulunuyor! Bu polisiye tarzı sunum ayrıca güzel olmuş! Dr. Small zaman zaman kendileri bakışı da yansıtıyor.
"Heather'ın kolunun neredeyse gözle ayırt edilemeyecek kadar yavaş bir biçimde aşağı inişini izledim.
Hayal mi görüyordum acaba? Söylesem kafadan çatlak oluğumu mu düşünürlerdi?"
"Bense dondurmamı yiyerek kalabalığı seyrederken, az önceki soruları düşündüm. İki gerçeklik de eşit derece sahici geliyorsa insan hangisine inanacağını nereden bilir? İster psikotik olsun ister bunamış isterse de sadece bellek problemi yaşıyor olsun, hastalarımın çoğu benzeri sorunlarla mücadele ediyordu."
Hayatla iç içe geçmiş polisiye tadında bir kitap! Kitabın sonu beni ayrıca çok etkilemiştir! Son hikayenin nasıl olacağını zaten düşünüyordum ama okuduktan sonra bu kadar etkili bir vaka olacağını sanmıyordum!

Okumaktan zevk duyulacak bir kitap. Romansı tadı ve kitabın sezdirdikleri çok güzel.

Bendeki kitap NTV Yayınları'ndan Duygu Akın çevirisiyle Temmuz 2013 tarihli 7. baskısı.

Kitap:
NTV Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com


5 Eylül 2013 Perşembe

Alfabe Fanzin Sayı 3

0 yorum

Muhteviyatı bolca olan bir sayı! Sonbaharın bu ilk günlerinde, çayınıza/kahvenize eşlik eden çok güzel bir sayı. Ben okurken bir yandan da Blues dinliyordum. Bir mevsim bu kadar mı güzel olabilir? Diğer taraftan, her sayfayı çevirişte başka bir dünyanın kapısına ulaşılıyor. Başlıkla kapının kolu çevriliyor ve bir başka yol daha sizi kendi dünyasına götürüyor. 

Ön kapak, Alvaro Tapia Hidalgo'dan ve arka kapak da Safwat Saleem'den.

Ömer Kaçar Sunuş'ta dergi muhteviyatından şöyle bahsediyor:
İlk sayfada Canset Er’in bir öyküsü var: “Dediler Ki:” Bu öyküsünde yazar, “Ölüm acıydı ama Nermin Teyze için huzurdu. Ne de olsa beklenen gelmiş, bekleyiş bitmişti,” diyerek ölmeyi bekleyen yaşlı bir kadının içinde kopan fırtınaları etkili bir dille anlatıyor. “Rostam’ın Ağacı” adlı öyküsüyle Umut Tugay Temel, “Dolunay, Şiraz Ovası’nın üzerinde tüm egemenliğini ilan etmiş, bir Pers im¬paratoru edasıyla gecenin tahtına oturmuş, karanlığı bir küfür gibi arsızca yarıyordu,” diyerek Rostam’ın Şiraz Ovası civarlarında yaşadığı çarpıcı bir olayı okuyucusuyla buluşturuyor. Yeni kalemlerden Fırat Akova, “Av Dokunuşu” adlı öyküsünde “Dokunuşların doğuruyor seni bana,” diye başlayarak, aslında dile getirmeye hiç cesaret edemediğimiz bir konuyu –cinselliği– av ile avcı benzetmeleriyle konu ediyor. Fanzinin sürekli yazan kalemlerinden Merve Tursun da “Oğlum Müfit…” adlı öyküsüyle “Sizin uğrak olmayan gölgelerinizde serinlerdim. İsmim Müfit,” diyerek okuyucunun kafasında gizemli bir dünya yaratmayı başarıyor. Önceki sayıda “Apo’nun Kanlı Elleri Kanıyordu” adlı öyküsünü yarım bırakan, devamını bu sayıda bizlerle paylaşan Faruk Demirbilek ise merakla beklenen sonu açığa vuruyor. “Hayatımda belki de ilk kez ne için olduğunu bilerek ama elimde olmadan ağlamıştım,” diyor yazar. Yeni yazarlardan Birce Altın da “Oluruna…” adlı minimal öyküsüyle ‘ıslık çalan’ bir bank arkadaşıyla derin bir diyalog içinde buluyor kendini ve fanzinin orta sayfalarındaki yerini alıyor. Hilal Yıldırım, kendi iç çekişmelerine yer verdiği, “Yara Kabukları” adlı öyküyü bizlerle paylaşıyor. Samet Yangın, “Memur” adlı öyküsünde monoton bir yaşam sürecini bir memurun üzerinden anlatıyor. Bu sayıda yeni öyküsüyle fanzine katkı sunan yazarlardan Eyüp Tekin de “Vicdanın Nefesi” adlı öyküsünde bir adam ile bir kadın arasındaki vicdan muhasebesini konu ediyor. Yazdığı anılarından birini paylaşan Nesrin Er, “Bilinmeyen ve Uzak” adlı yazısıyla akıllarda yer edici yaşanmış bir olayı anlatıyor.
Şiirlerden ilkin Ömer Kaçar, “Vesaireler” adlı şiir denemesiyle karşımıza çıkıyor. Farklı bir yazım biçimiyle yaşamın anlamı sorgulanıyor bu şiirde. Sena Türkmen “Çıkmaz” ve Burak Çıkırıkçı “İki Ölüm Haberi Üzerine Gelen Bahar” adlı şiirleriyle, şiirdeki imgelemde yeni alanlar oluşturuyor.
Emre Gürkan Kanmaz, “Her şeyi sahici sanmak, belki ölmek için iyi bir nedendir!” diye başlıyor yazdığı denemeye. Hemen ardından “Günümüzde Tragedya Yazılabilir Mi?” adlı tiyatro yazısıyla günümüz ve tragedya yapıtları arasındaki ilişki irdeleniyor. Yine bir kitap ve film tanıtımı var. Hilal Yıldırım, “Kuytumda” adlı şiir kitabının tanıtımını yapıyor. Her sayıda oluşturulan Mantar Pano’nun ardından Alfabe’nin dolu dolu üçüncü sayısı sona eriyor.
 Yine çok güzel bir sayı olmuş ve böylece bir sonraki sayı için bekleyiş başlıyor!

E-Posta:       alfabefanzin@gmail.com

3 Eylül 2013 Salı

Hazan Bülbülü

0 yorum

Hüseyin Rahmi Gürpınar'dan dönemin sahne oyunlarına tepki olarak yazılmış bir eser. Kitabın Başlangıç bölümü 14 Ocak 1913 tarihli olup döneminin tiyatrosuna tepkisini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte kendi oyununu da mükemmel olacak iddiasıyla yazmadığını belirtmiştir. Ayrıca roman gibi okunması önceliğini kabul ettiğini yine bu bölümde belirtmiştir.

Hüseyin Rahmi Gürpınar yıllar yıllar sonra, bizleri, kendi dönemine götürüyor. Bir aşk üçgeni içinde olaylar ilerlerken siz de kendinizi bir an o dönemdeymiş gibi hissediyorsunuz. Hüseyin Rahmi Gürpınar, eserinde aşk ve onu yaşamak üzerine tartışıyor. Okurken eğlendiren, içine çeken bir eser.

Refi Efendi, yaşlı ve zengin bir adamdır. İhtiyarlığa çarenin genç bir kadınla evlenmek olacağını düşünür. Hizmetçileri Ayşe Kadın, Selime ve Anika da onun eşi olmak gayesindedir ki Refi Efendi öldükten sonra maaşları olsun. Ayşe Kadın, Selime ve Anika evin hizmetçileridir.

Refi Efendi'ye bir gün kılavuz bir kadın gelir ve Refi Efendi'nin gençlik aşkına -Nezihe adında bir kişi- benzeyen genç bir kadının fotoğrafını -Şahende Hanım- gösterir. Ancak Şahende Hanım Refi Efendi evlenmek istemeyişi dayısı Akif Efendi ile dayının eşi Nedime Hanım'a bir türlü kabul ettiremez. Nedime Hanım bir şekilde Şahende Hanım ile Refi Efendi'yi evlendirir. Böyle Şahende Hanım sevgilis Nuri Bey'den ayrılmış olur. Evlilik sonrası Refi Efendi'nin ilk eşinden kızı olan Naime Hanım ile, kızının eşi İhsan Bey, taşradan dönerler. Naime Hanım, üvey annesinden büyüktür! İhsan Efendi çok geçmez Şahende Hanım'a aşık olur ve olaylar çetrefil bir duruma gelir.
İHSAN BEY, kulisten başını çıkararak kendi kendine - İhtiyar ne dedi? Ne dedi? 'Benim gibi bir kocanız olmasından dolayı elbette siz de gururlanırsınız' mı dedi? Aman dinleyeyim bakayım. Yetmişlik bir sevdalının sevgilisine ne diller döktüğünü işitmek elbette pek ibretli bir şey olur... Öt bakalım hazan bülbülü... Öt de etrafta mevsimsiz güller açılsın. (sayfa 84)
Bendeki kitap Atlas Kitabevi'nden 1968 tarihli 2. baskısı! Bu da kitabı ayrıca özel kılıyor ya. Yapraklarının kokusu kitabı açar açmaz sizi karşılıyor!


26 Ağustos 2013 Pazartesi

Sherlock Holmes Suç Detayda Saklıdır

5 yorum

Martı Yayınları'nın 5 ciltlik Sherlock Holmes serisinin ikinci kitabı.
1. Kitap: Akıl Oyunlarının Gölgesinde.
3. Kitap: Şüphe Asla Uyumaz
4. Kitap: Gerçekler Kanıt İster
5. Kitap Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir

Bu ikinci kitabı da elinizden bırakamayacağınız bir kitap. Sir Arthur Conan Doyle, hikayeleriyle yine alıp götürüyor! Bu kitapta Profesör Moriarty ve Sherlock'un ağabeyi Mycroft'la karşılaşıyoruz!

Öyküleri okurken -birinci kitap için yazmıştım- kendimi şöminenin karşısında, elimde pipomla bu eşsiz maceralara eşlik ediyormuşum gibi hissettim yine! Gazete haberlerini onlarla aynı anda okudum! Baker Sokağı'nda komşu olsaydım Sherlock'la?
Gümüş Şimşek
Sarı Surat
Borsacı Kâtibi
Gloria Scott
Musgrave Töreni
Reigate Bulmacası
Albayın Ölümü
Brook Sokağı Cinayeti
Yunanlı Tercüman
Kayıp Antlaşma
Son Vaka
Gümüş Şimşek yarış atının adıdır. Bir gün at kaybolur ve antrenörü ölü olarak bulunur. Bu gizemi çözmek ve atı bulmak Sherlock Holmes'ün görevidir.

Sarı Surat'ta Sherlock Holmes ve Dr. John Watson, bir gezinti sonrasında evlerinde bir müşteriyle karşılaşmaları ve sonrasıda gelişen olaylar anlatılmaktadır. Gelen kişi, boş olan komşu eve insanların taşınmasından sonra eşiyle aralarının bozulması üzerine aklını kurcalayan sorular için Sherlock Holmes'e danışmaktadır. Komşu evin camında gördüğü ifadesiz, donuk yüz müşteriyi ayrıca tedirgin etmiştir.

Borsacı Kâtibi işten atılmıştır. İş aramakla geçen süre sonunda büyük bir firmadan beklemediği bir şekilde olumlu yanıt gelmiştir. İşe başlamasından hemen önce bir başka firma ona çok daha iyi maaşlı bir iş teklif etmiştir. Kâtip bu işi kabul eder. Ancak işi şimdiye kadar sadece liste çıkartmaktır. İşi uzadıkça işinden şüphelenir. Evinde çalışmasına işvereninin ofisi sadece masa ve sandalyeden oluşmaktadır. İşyeri tabelası da daha gelmemiştir. Şüpheleri üzerine katip Sherlock Holmes'e danışmaya karar verir.

Gloria Scott batan bir geminin adıydı. Holmes'ün müşterisinin babasına bir gün bir misafir gelir ve babası o günden sonra çok tuhaflaşır. Bu misafir evde kahyalığa kadar da yükselmiştir! Bu akıl almaz olayı kabullenemeyen müşteri sonunda öfke patlaması yaşamıştır ancak yine de babası misafirden özür dilemesini ister. Sonrasında misafir gider ve bir kaç zaman sonra babasına mektup gelir. Baba felç geçirmiştir ve sonrasında da ölmüştür. Mektubun sebep olduğu bu ölüm ile misafir arasındaki bağı çözmek Sherlock Holmes'e kalmıştır.

Musgrave Töreni'nde Sherlock Holmes'ün okuldan arkadaşının Sherlock'a gelişi anlatılmaktadır. Sherlock'un arkadaşı, saygıdeğer kahyasını bir gün ailenin eski evraklarını karıştırken yakalmış ve bunun affedilmez olduğunu söylemiştir. Hemen gitmesini istediyse de kahya ondan zaman istemiştir. Süre bitişinde kahya ortadan kaybolmuştur ancak eşyaları hala odasındadır. Bu gizem için Sherlock Holmes'e danışılmaktadır!

Reigate Bulmacası'da Holmes ile Watson'ın, doktorun bir arkadaşını ziyarete gidişi ve gelişen olaylar anlatılmaktadır. Bu ziyaret esnasında tuhaf bir hırsızlık olayı gerçekleşmiştir. İp yumağı dahi çalan hırsızlardan sonra bir başka evde cinayet işlenmiştir. Sherlock Holmes, tatilde zihnini yine olay çözerek dinlendirmektedir!

 Albayın Ölümü üzerine Sherlock Holmes'ten yardım istenir. Albayın eşi akşamki yardım toplantısından sonra eve döner; ancak alışılmışın dışında, kahvaltı odasına iner. Albay da bunun üzerine kahvaltı odasına gelir. Bir süre sonra ev çalışanları kavga sesleri duyarlar ve sonra sesler kesilir. Odanın kapısı kilitlidir ve çalışanlar bahçe camından odaya girdiklerinde albayı ölü bulmuşlardır ve kapının anahtarı kayıptır.

Brook Sokağı Cinayet'te Baker Sokağı'nda çalışan bir doktor ve ona muayenehane açması işin sermaye sağlayan kişinin durumu anlatılmaktadır. Sermayeyi sağlayan bir kişi, gazetedeki haberlerden sonra çok telaşlı olmaya başlamıştır. Daha sonrasında doktora muayene olmayan bir hasta için ilaç almaya depoya gidip döndüğünde hastasını bulamaz ve ortağının odasına girildiğini farkeder. Bunun üzerine Sherlock Holmes'ten yardım istenir. Ancak Holmes, sermaye sağlayan kişiyi yalancılıkla suçlar ve işi almaz. Ancak ertesi gün bu kişi ölmüştür! Ölen kişinin kim olduğunu ve katilini bulmak Sherlock Holmes'ün görevidir.

Yunanlı Tercüman başına gelen garip tercüme işi için Sherlock Holmes'e danışır. Tercüman kaçırılır gibi tercüme işine götürülür. Nereye gittiğini bilmemektedir. İş sonrasında, bu işi kimseye anlatmaması söylenir! Tercüme ettiği kişi elleri kolları bağlıdır ve konuşması yasaktır! Sherlock Holmes bu gizemin peşine düşmüştür.

Kayıp Antlaşma bir türlü bulunamamıştır ve bu görev Sherlock Holmes'e düşmüştür. Dışişleri'nde yüksek mevkide çalışan bir kişi çok gizli bir antlaşmanın kopyasını çıkarırken antlaşma çalınır! Çeşitli ipuçları kafaları karıştırsa da Sherlock Holmes gerçeği bulacaktır!

Son Vaka'da karşımıza Profesör Moriarty çıkıyor! Dr. Watson 'bu vakadan sonra onu bir daha görmedim' diyor. Gerçekten serinin son öyküsünü okusaydım nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim! Döneminde bu hikayeyi okusaydım, ben de serinin bitmesine çok öfkelenecekler arasında olurdum! Sherlock Holmes Profesör Moriarty'nin bir çok karanlık işin arkasında olduğunu çözmüştür. Aylarca süren amansız kovalamacanın sonunda Holmes ve Moriarty karşılaşmışlardır! Dr. Watson'a kalansa Sherlock Holmes'ten mektuptur.

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Ocak 2013 tarihli Cumhur Mısırlıoğlu çevirisidir.

Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com


21 Ağustos 2013 Çarşamba

Tutunamayanlar

1 yorum
Oğuz Atay şaheseri! Matematiksel psikoloji analizi. Denklem şeklindeki bir kitap. Değişkenler tanımlanıyor. Dengeler içine sığamayan, tutunamayanların bir romanı!

Olaylar Selim Işık'ın ölümüyle -intiharıyla- başlıyor. Turgut Özben, Selim'in intiharına inanmakta güçlük çekiyor. O zamanlar daha Olric yok... Turgut'un tutunma mücadelesi de böyle başlıyor! Selim'i anlamak istiyor, Selimleşmek istiyor, Selimoloji üzerinde ihtisas yapmak istiyor!

Kitabı okuduktan sonra hayat algısında değişim hissedilecektir! Değişecektir, değişilecektir. Hayat denkleminin parametreleri inceleniyor, algılanıyor. Oğuz Atay bunu kendi üslubuyla yapıyor! Bir şaheser! Mutlaka her kütüphanede olması gereken bir kitap.

Oğuz Atay, eserinde çeşitli üsluplarla karşımıza çıkıyor. Bu da kitabı daha da güzelleştiriyor, özelleştiriyor. Kitabın 15. Bölüm'ü ise beni çok çok şaşırtmıştır. Hiç beklemiyordum. Bölüm sonuna kadar hiçbir noktalama işareti yok! Tek nefeste anlatmak başka nasıl ifade edilebilirdi ki?!

Her bir sayfada Selim Işık'a ve Turgut Özben'e bir adım daha yaklaşıyoruz. Kabuklarının içindeki dünya bambaşka bir dünya! Her karakter ayrı bir tahlile ihtiyaç duymaktadır! Oğuz Atay'ın yazdıkları kadar yazmadıkları da çok şey anlatıyor!!!

Bambaşka bir algılama şekli, zihnin koordinatlarında kayboluş, denklemde yer almayan, kendinin yer almadığını düşünen, değişkenlerin hayatı. Değişkenlerin varlığı.

"Garip Yaratıklar Ansiklopedisinden:
Tutunamayan (Disconnectus erectus): Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır. İlk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer. Yalnız pençeleri ve özellikle tırnakları çok zayıftır. Dik arazide, yokuş yukarı hiç tutunamaz. Yokuş aşağı, kayarak iner. (Bu arada sık sık düşer.) Tüyleri yok denecek kadar azdır. Gözleri çok büyük olmakla birlikte, görme duyusu zayıftır. Bu nedenle tehlikeyi uzaktan göremez. "(sayfa 146) (Disconnectus erectus'un tanımı sayfa 151'de bitmektedir.)
Sayfalarca not çıkardım bu kitaptan. Hatta, hala eksik kısımları bile var notların!

"Süleyman Kargı'nın evinden çıkarken Turgut'un başı ağrıyordu. Hava kararmıştı. Ilık bir akşamdı. Kaldırımın ortasında durdu; bir sigara yaktı. İnsanlar, Selim Işık'ın başına gelenlerden habersiz, aceleyle birtakım yerlere gidiyorlardı: birtakım insanlar, birtakım yerlere. Bir adam yaklaştı: "Ateşinizi müsaade eder misiniz?" Etmem. Siz, Selim'den bahsetmeme müsaade eder misiniz? Etmezsiniz. Gördünüz mü? Adam, kamburunu çıkararak eğildi, sigarasını yaktı; sağol anlamında elini başına götürdü, uzaklaştı. Hemen kaçtınız, değil mi? Kaçın bakalım. Sigara hukuku. İnsan kaldırımın ortasında kararsız durursa, ya ateş isterler ya da adres sorarlar. Başka bir şey sormazlar. Sigarayı attı. Yardımı kesiyorum. Adımlarını hızlandırdı. Beni de bir yere sıkıştırıverseydin şarkıların içinde. Saçmalama! Turgut'u çok severdim. Benim olsaydı derdim! Senin kaderin, ortaokul manzumelerinde kalmak. Küçüktüm ufacıktım, gerçeklere acıktım. Efendim? Gerçekler mideme oturdu." (sayfa 245)
Hayat denkleminde insan değişkeninin tanımlanması...

"Nermin'in vücudu, yorganın kıvrımları arasında, kaybolmuştu; yalnız saçları görünüyordu. Yorgan hafifçe inip kalkmasa, yatakta canlı bir varlık olduğunu anlamak zordu. Belki de gerçekten yoktur, yanımda yatan, bir saç demetinden ibarettir. Yorganın altından elini uzatarak karısının tenine dokundu. Yazık; insanlar düşüncelerimize uygun biçimleri almıyor. Karısına sırtını döndü, kolunu yataktan aşağı sarkıttı. Hayat, düşünceleri tutan bir hapishanedir. İnsan, can sıkıcı bir saç demetidir, ben de akılsız bir robotum. Uyuyakaldı." (Nermin; Turgut'un eşi.) (sayfa 32)
Daha nice mutlaka okunması gereken satır var!..

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan 2008 tarihli 42. baskısı.

İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

9 Ağustos 2013 Cuma

Velvele Mecmua Sayı 4

1 yorum

Elime yeni geçen bir dergi! Halbuki onlar çoktan 4. sayılarını basmışlar. Öğrenci işi "Geyik Tabanlı Gerçeksel" bir mecmua. Kapağı açtıktan sonra karşımızda "Kucaklama Kınama" bölümü var. Güldüm onlara. Girizgâhla başlıyorlar. Sonrasında Yeraltından Notlar geliyor ki patatesleri anlatıyor. Gerçekten patates nedir, türleri nelerdir. Bu yazıyı "haber niteliği taşımıyor bahanesiyle" basın kartı vermeyen Başbakalın Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'ne ithaf etmişler. Sonraki ise Kalorifer Petekleriyle Röportaj. Daha sonra ise Bikini Diyetleri Derneği'nin ilk ve son basın bildirisini okuyoruz.

Kitaplara Açılan Pimapen bölümünde ise, Turgut Özakman'ın Şu Çılgın Türkler kitabı ile Friedrich Nietzsche'nin Deccal - Hristiyanlığa Lanet kitabını ele almışlar.

Düğün ve Direniş'i okuduktan sonra Hiç Gerek Yoktu'yu okuyorsunuz. Yanında ise bir sinek öldürmelik vermişler. Hedef de koymuşlar, o hedefte sineği öldürüp resmini onlara gönderenlere bira ya da dürüm ayran hediyeymiş.

11 Adımda Direnişçi olma yönergesinden sonra bir Çamaşır Makinesi hikayesi mevcut. Otomatik Metaforlar sonrasındaysa Justin Bieber Marksizmi üzerine bir yazı bulunuyor. Sonrasına Tavşan ile Kaplumbağa var. Çin'in Büyük Nüfus Komplosu adlı yazı sonrasında Stencil Atölyesi'de duvar boyama kalıbı vermişler. Küçük Kırmızı Beneklerim'deyse bir başka hikaye bizleri karşılıyor. Fill In The Blanks sınavını da geçtikten sonra Ölü Sihirbaz'ın Evine konuk oluyoruz. Tanımsız Kalmışlar İçin Post Yapısal Bir Tanım: Lolo'dan sonra bizi son olarak Neden bölümü karşılıyor.

www.velvelemecmua.com 
velvelemecmua@mynet.com
velvelemecmua@gmail.com

Facebook'ta: www.facebook.com/mecmuavelvele
Twitter'da:    www.twitter.com/velvelemecmua

Alfaba Fanzin Sayı 2

0 yorum

Kenar kültür neşriyatı Alfabe Fanzin Sayı 2 çıktı. Bizleri güzel yine çok güzel bir kapak ve çok güzel bir arka kapak karşılıyor. Kapağa imzasını atan Merve Dabağoğlu. Bu sayıda da çeşitli türler, dünyalar var!

Bir anıyla -Nesrin Er imzasıyla- başlıyor muhteviyat. Safiye anlatılıyor bize. Adı Safiye olmayan milyonlarca Safiye gibi; "okul duvarının köşesine gelip, çocukları izlerken ne düşünürdü"? Muhteviyatın devamında Ömer Kaçar Çocukça Bir Şeyler anlatıyor. Bakkalın bir çocuğun dünyasındaki yeri ve yaklaşımına karşılık bir annenin çocuk üzerindeki etkisi... "Kapıyı açmamla birlikte ani bir titremeyle tek gözünü açtı(annesi). O gün bana bir şeyler mırıldanmıştı ama yıllar geçti hâlâ anlayamadım..."

Canset Er'in "Kör Sözler"inde -Kendinden geçen ağızların gözü olmayan yüzüne sahip olmalıydım.-görmeden, anlamadan konuşmaya doğan bir tepki var! Sonraki muhteviyat Merve Tursun imzasında Yedi Bin Üç Yüz Yıldır Dünyadasın adlı öykü. " 'Müjdemi isterim, artık kelebekler ölmeyecek…' " Dünyanın zaman çizgisinde bir karmaşa!

Bir sonraki muhteviyat Faruk Demirbilek'in "devamı gelecek sayıda" öyküsü! Bir aşk var! Paylaşmak istememek aşkı! "Her şey nazlı yârimin kafası yarıldıktan sonra başladı." ile başlıyoruz öyküye ve devamını gelecek sayıda bekliyoruz.  Hilal Yıldırım imzalı muhteviyat bir öykü. "Bir şarkı dolanıyor kırmızı saçlarımın arasında." Melodili bir öykü gibi başlıyor!

Sonraki muhteviyat "Duvarsızların Uzaktan Yakından Alakası Olan Hikâyesi" adlı bir öykü." 'İkimizin sınırları… Sınırlar olmazsa bize rahatsızlık veren şeyler olur. En çok da ikimize...' " Sonraki muhteviyatta ise benim imzam mevcut. Sabah adlı öykümü yayımladılar. Bu güzel insanların arasında olmaktan mutluluk duydum, buradan da hep aralarında olmak dileğiyle, teşekkür ediyorum!

Halil İbrahim Erkut'un imzasını taşıyan muhteviyet bir şiir. Zaman Özgür Değil diyor bize. Kumsaati yapısında yazılmış bir şiir! Hemen devamında Burak Çıkırıkçı'nın muhteviyatı mevcut; Histeri adlı şiir! Belki de bir kriz. Sonrasındaki muhteviyat da bir şiir; Mehmet Ali Balkan'ın İçinde Yaşadığımız Deri adlı şiiri. Biz neydik? Korktuk.

Sıradaki muhteviyat bir deneme. Eyüp Tekin Paradigma ve Gelenek üzerine eğiliyor.

Hilal Yıldırım, sıradaki muhteviyatta, Bejan Matur'un Rüzgar Dolu Konaklar adlı kitabını tanıtıyor bize. Hemen ardında Ömer Faruk Güler, Michel Gondry'nin Günlerin Köpüğü filmini tanıtıyor.

Kent Tanımındaki Değişime Bir Bakış ve Ülkemizde Kentsel Bağlamda Kamu Sorunsalı adlı makale ise bir sonraki muhteviyet Murad Adalı imzasıyla karşımızda.

Mantar Pano'yla sayfaların sonuna geliniyor ve sıradaki fanzin bekleniyor! Bu sayıda Raquel Aparicio'nun her biri ayrı güzel illüstrasyonlarıyle bezenmiş fanzinin içi! Değinmeden geçemeyeceğim bir noktadır bu da!

Facebook'ta: www.facebook.com/alfabefanzin
Twitter'da:    www.twitter.com/alfabefanzin
E-Posta:       alfabefanzin@gmail.com




23 Temmuz 2013 Salı

İstanbul Hatırası

0 yorum

İstanbul'u ne kadar tanıyoruz? Kurban olan İstanbul olsa gerek. Ahmet Ümit'ten bir şaheser! Başkomiser Nevzat, bu kez bir seri cinayetlerin peşindedir! Ölülerin ellerinde eski sikkelerden bulunmuştur, bunun yanındaysa ölülerin bulundukları yerler sikkelerle bağlantılıdır!

Her ölümün ardından bir İstanbul hikayesi gelir karşımıza. Katil veya katillerin amacı İstanbul tarihine mi dikkat çekmek yoksa hedef mi şaşırtmak kitabın sonunda hepsi çözülüyor. Yine beklenmeyen bir son.

Her ölüm öncesi ölünün bulunacağı yer için yazılmış bir kısa öykü bizleri bekliyor ve son öyküyle kitap bitiyor. Ben bu kısa öyküleri çok sevmiştim başından beri ve son olarak da böyle bir öyküyle bitmesi daha da güzel oldu! Sikkelerin resimleri de kitapta mevcut.

Kitabın yararlanılan kaynakları da mevcut ki bir o kadar değerli. İstanbul Hatırası, geçmişden günümüze uzanan 7 cinayet, 7 tarihi nokta ve içi içe geçmiş duygular!
Arka kapaktaki metin benim sevdiğim o küçük hikayelerden birisine ait.

İç içe geçmiş kültürlerin birbiri ardına dizilişine kanla çekilen dikkat!

Bu kitabı okuduktan sonra İstanbul'a aşık olmamak mümkün mü?


Bendeki kitap Everest Yayınları'ndan cep boy basımı olup Mayıs 2013 tarihli.

Kitap:
Everest Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Alfabe Fanzin

0 yorum

Aylık Kenar Kültür Neşritayı! İlk sayılarını basmışlar, çok güzel çok da sevimli olmuş. İlk sayının acemeliklerini görmekse onları daha da sevimli kılmış! İzmit merkezli bir fanzin.

İmtiyaz sahibi Ömer Kaçar ilk sayı için şöyle yazmış;

"Hey! Sen, sevgili okuyucu;
Bize ilk sayımızda eşlik ettiğin için sana minnettarız.
' Biz neden bir fanzin çıkarmıyoruz ki? ' İşte bizim alfabe'yi çıkarmamızdaki ilk adım buydu.
Dolmuşta giderken, arkadaşımla yayıncılığın zorlukları hakkında konuşuyorduk.
' Yayıncılık ne zor iş... '
' Zor mu? '
alfabe bu şartlar altında doğdu.
Buradan okuyuculara bağırıyorum:
'alfabe açık bir platformdur! '
Biz, herkesin emeğine değer veren küçük bir topluluğuz.
Zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor. Geriye zamanın izleri kalıyor. alfabe'de iz bırakmak isteyen herkese kapımız sonuna kadar açık.
Öykülerinizi, denemelerinizi, sanatın her alanıyla ilgili eleştirilerinizi, inceleme yazılarınızı ve makalelerinizi aşağıdaki adrese yollayarak yayına katkıda bulunabilirsiniz.
alfabefanzin@gmail.com
İyi okumalar.
Ömer Kaçar. "
Muhteviyatı da şöyle:

çünkü bayan m ile bir akşamüsü hiç olmadı / h. merve tursun
bahar yorguluğu / ömer kaçar
aramadıkça arayamamak / a. barış ay
kemirgen durumlar / m. ali balkan
yassı ağaçlar / burak çıkırıkçı
ucu b / a. barış ay
biri var karanlıkta / ebru ulutaş
kelimeler ve şeyler - insan bilimlerinin bir arkeolojisi / canset er
carax'ın rüyası / ö. faruk güler
avaşin yorulmaz ve inci güler ile hiç'liğin hüznüne yolculuk (röportaj)
İçindekilerde küçük harf kullandıklarını hissettirmek için ben de küçük harf kullandım.

Sanatın her alanından yazılarla çok güzel bir ilk sayı olmuş. Kapağı da ayrıca beğendim. Bu güzel kapaktan sonra ilk üç muhteviyatın öykü olduğunu görüp bir solukta okudum. Birbirinden güzel öyküler! Sonrasında Mehmet Ali Balkan'ın Kemirgen Durumlar'ı beni karşıladı. Sonraki üç muhteviyat da şiirler! Hepsinin tadı birbirinden başka. Şiirlerden sonra ise bir kitap incelemesi! Faucault'ın Kelimeler ve Şeyler adlı eseri. Kitaptan sonra ise bir sinema yazısı, film incelemesi geliyor yani Carax'ın Rüyası! Son olarak da iki genç ressamla röportaj var!

Çok güzel bir fanzin olmuş! Gerek içerik sıralaması gerekse içeriğiyle çok beğendim. Umuyorum ki yayın hayatı uzun, upuzun olur! Belirtmeden geçemeyeceğim adını da çok beğendim.


İnternette;
Facebook: https://www.facebook.com/alfabefanzin
Twitter    : https://twitter.com/alfabefanzin

Yukarıdaki adreslerden fanzini temin edebileceğiniz adresleri öğrenebilirsiniz.

Sherlock Holmes Akıl Oyunlarının Gölgesinde

11 yorum

Bu seferki baskı Martı Yayınları'ndan. Sherlock Holmes, bambaşka bir karakter, bambaşka bir eser! Sherlock serisi gazetede basıldığı zamanlarda, gazeteden takip etmek nasıl olurdu?! Bambaşka bir zevk, bambaşka bir tat! Her öyküsünde ayrı bir tat ayrı bir zevk ama bunların hepsinin bir ortak noktası var! Kendimi o zamanlarda şöminenin karşısında yeni çıkmış gazeteyi büyük bir heyecanla okuduğumu düşünüyorum da! Sherlock Holmes zaman üstü bir karakter olarak yıllar sonra bile aynı mühtiş zevki bizlere yaşatıyor! Tekrar tekrar okunsa bıkılmayacak bir öykü zinciri!

Martı Yayınları beş kitaplık set halinde Sherlock Holmes öykülerini basmış ve bunların ilk kitabı Akıl Oyunlarının Gölgesin'deyi soluksuz bitirdim. Bu kitap Kızıl Dosya ile başlamıyor.

2. Kitap: Suç Detayda Saklıdır
3. Kitap: Şüphe Asla Uyumaz
4. Kitap: Gerçekler Kanıt İster
5. Kitap: Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir

Bu kitaptaki Sherlock Holmes öyküleri şöyle:

Bohemya'da Skandal
Bir Kimlik Vakası
Kızıl Saçlılar Kulübü
Boscombe Vadisi'nin Esrarı
Beş Portakal Çekirdeği
Bükük Dudaklı Adam
Mavi Yakut
Benekli Kordon
Mühendisin Başparmağı
Asil Bekâr
Zümrüt Taç
Akgürgenlerin Esrarı
Her biri alıp götürüyor!

Bohemya'da Skandal'da Sherlock Holmes meşhur Irene Adler ile tanışıyor! Bohemya Kralı evlenecektir, ancak eski aşkı Irene Adler onun fotoğrafını saklamaktadır ve kral bu fotoğrafı geri ister. Kendi çabaları yetersiz kalınca Sherlock Holmes'e danışılır!

Bir Kimlik Vakası'nda bir genç evlenecektir. Ancak müstakbel eş törene gelirken faytonda kaybolmuştur! Sherlock Holmes bu gizemiş peşindedir!

Kızıl Saçlılar Kulübü'nde bir rehineci dükkanı çalıştıran bir adam çok garip bir işe başlamıştır. Kızıl Saçlılar Kulübünde Britanya Ansiklopedi'sinin kopyalarını yazmaktadır! Bir kaç hafta sonra kulübün feshedildiğini, çalışmaya gittiğinde kapıdaki nottan öğrenir! Bu gizemin çözülmesi için Sherlock Holmes'e danışılır!

Boscombe Vadisi'nin Esrarı'nda kırsal bölgede yaşayan yurtdışında çalışıp geri dönmüş iki arkadaştan birisi ölmüştür! Bu sırrın çözülmesi için Sherlock Holmes'ten yardım istenir.

Beş Portakal Çekirdeği'nde bir genç adam Sherlock Holmes'ten yardım ister. Amcası bir zarfın içinde gelen portakal çekirdeklerinin ardından garip bir şekilde ölmüştür. Amcasının mirası babasına kalmıştır ve bir zaman sonra beş portakal çekirdeği alan babası da garip bir şekilde ölmüştür. Sherlock Holmes'e başvurmasının sebebiyse aynı zarftan kendisinin de almasıdır!

Bükük Dudaklı Adam, dilencilik yaparak yaşayan bir kişidir. Bir gün dairesinde kocasını gördüğü ve ona el sallarken gözden kaybolduğu iddiasıyla bu dilencinin kapısına dayanır. Dilenci kendisinden başka kimsenin olmadığını söyler. Sherlock Holmes bu gizemin peşindedir!

Mavi Yakut'ta, Noel sonrası Dr. Watson Sherlock Holmes'ü ziyaret eder. Holmes bu ziyaret sırasında bir şapkayı incelemektedir. Şapkayı Holmes'ün odacısı Peterson, bir kazla birlikte bulmuştur ve o esnada içeri girerek kazın içinden mavi bir taşın çıktığını haber verir!

Benekli Kordon'da üvey babasıyla yaşayan ikiz kardeşlerden birisi, garip bir şekilde ölmüştür. Son sözleri de "benekli kordon" olmuştur. Sherlock Holmes'de bu kordonun peşine düşmüştür.

Mühendisin Başparmağı'nda Dr. Watson'a parmağı kopmuş bir adam gelir ve iş için gittiği yerde canına kastedildiğini Dr. Watson'a anlatır. Doktor da onu Sherlock Holmes'e götürür!

Asil Bekâr'da, düğün sonrası kaybolan eşini bulmak için bir lord Sherlock Holmes'ten yardım ister!

Zümrüt Taç, İngiltere Kraliyet Hazinesi'nin önemli ve çok değerli bir parçasıdır. Adı verilmeyen kraliyetten bir kişi bu tacı banka sahibine kredi karşılığı rehin bırakır! Bankacı o akşam soyulur ve elinde bir parçası kırılmış taçla oğlunu görür! Ancak üç tane zümrüt eksiktir. Hem bunun için hem de oğlu suçlu mu masum mu kanıtlanması için Sherlock Holmes'ten yardım ister!

Akgürgenlerin Esrarı'nda, bakıcı olarak çalışan bir kadın işe başlamadan önce Sherlock Holmes'e danışır. Çünkü işvereni çok garip isteklerde bulunmuştur.

Bir çırpında okunan maceralar serisi!

Kitap, başta da yazdığım gibi, Martı Yayınları'ndan Cumhur Mısırlıoğlu çevirisiyle Mayıs 2012 baskısı.


Kitap;
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

11 Temmuz 2013 Perşembe

Hep O Şarkı

0 yorum

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'dan hissî bir roman! Hislerin kör ettiği ölçüde de o döneme ve o dönemdeki aşklara bir bakış! Münire Hanım, bir konakta yaşamaktadır. Komşu konakta Cemil Bey ile büyümüşlerdir. Lakin bir sünnet töreni zamanı Cemil Bey Münire Hanım'a ithafen bir şarkı okumuştur ve duyguların tanımlanması o zamana dayanmaktadır! O zamanki aşklar bir başkaymış ve kâh vuslatı olan kâh ayrılığa düşen bir aşk sergüzeşti.

Kullandığım kelimelerden de telakki olunacağı üzere dil eski. Ancak kelimelerin karşılığı parantez içinde de verilmesiyle okuyuş kolaylaşıyor ve cümle kaçırma durumu olmuyor. Cemil Bey'le aşkları büyüdükçe büyür, Cemil Bey'in babası, Münire Hanım'ı babasından ister lakin baba bu izdivaça karşıdır! Böylece ayrılık başlar. Derken Münire Hanım bir mollanın oğluna verilir! Aradan bir kaç zaman geçer ve haber alınamayan Cemil Bey'den Münire Hanım'a bohçacı kadın yoluyla bir mektup ulaştırılır! Münire Hanım bu zamana kadar Cemil Beyli hayellerden çıkar ve gerçek Cemil Bey'e kavuşma arzusuna düşer. Şansı dönmüş gibi görünmektedir! İlk mektubun gelişinden bir kaç zaman sonra Münire Hanım'ın kocasının hizmetçi kızı hamile bıraktığı haberi duyulur! Bunun üzerine Münire Hanım'ın babası kızını dünürlerin konağına göndermez. Münire Hanım talihinin döndüğüne iyice inanmaktadır. Hele ki Münire Hanım'ın halası, kendi evini bu aşıklara buluşmaları için açmasıyla onlardan daha mutlu insanlar yoktur! Mutluluklarını sonlandıran Cemil Bey'in taşraya sürülmesidir. Vuslat tekrar ayrılığa dönüşür! İkinci bir vuslat olacak mı olmayacak mı sizi merakta bırakmak adına burada söylemiyorum.

Basit bir raslantının büyük sonuçlarını okuyoruz. O olmasaydı pek çok şey başka olabilirdi? Bundan ziyade bir kadının ne kadar derinden sevdiğinin ve belki de biraz daha hülyalı sevdiğinin romanıdır bu. Anlatıcı da Münire Hanım'dır zaten.

Hep o şarkının esiridir Münire Hanım ve ona o şarkı yarattığı dünya yaşama gücü vermektedir.

" 'Ha değişmiş ha değişmemiş! Bana ne?' diyordum. Koy, mehtap âlemleri yine o mehtap âlemleri, zevk ve sefalar yine o zevk ve sefalar olsun. Benim şarkım söylenip bittikten sonra bütün bunların ne hükmü var?" (sayfa 142)

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan 2009 basılmış 16. baskısıdır. Ayrıca kitabın sonunda Yakup Kadri'nin hayatınını anlatan bir bölüm ile biblografya da bulunmaktadır.

Kitap;
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com


10 Temmuz 2013 Çarşamba

Yeni Dünya

0 yorum

Sabahattin Ali eseri! Bir öykü kitabı! Her öyküde insanın olduğu öykülerinde insan olduğu gibi anlatılmış!
Öyküleri;

Asfalt
Hanende Melek
Çaydanlık
Ayran
Isıtmak İçin
Uyku
Selam
Bir Mesleğin Başlangıcı
Bir Konferans
Yeni Dünya
İki Kadın
Sulfata
Hasanboğuldu
Asfalt'ta bir köy öğretmeninin köye ilk görevi için köye geldiği yolun sıkıntısı ve öğretmenin elinden geldiğince yol için çalışması anlatılmış. Sanki bazı şeyler o zamandan bu zamana hiç değişmemiş! Bu kitaptan sonra Anadolu insanının genetiği çözümleniyor hissine kapılmamak elde değil! Bu öykünün bir özelliği de şudur ki bir köy öğretmeninin notlarından derlenmiştir.

Hanende Melek  şarkı söyleyerek hayatını kazanan bir kadın. Hüseyin Avni Melek'e abayı yakmış eski Hukuk Mahkemesi azalarından imiş. Lakin sarhoşluğu yüzünden işten çıkarılmış. Evde karısı ve çocukları beklerken eline geçirdiği bir kaç parayı da alkole vermeye devam ediyormuş. Derken bir akşam Hüseyin Avni'nin sabrı tükenip Melek'le konuşur ve Melek o gece Hüseyin Avni'nin ailesi ile karşılaşacaktır!

Çaydanlık ise çok başka bir noktaya parmak basmış bir öykü. Hastahanede yatan mahkumların beş kişilik bir odayı paylaşması ve bir çaydanlık etrafında hayatı paylaşmalarını konu almaktadır. Çaydanlık mahkumlardan birine aittir...

Ayran'da evini geçindirmek için ayran satan bir küçüğün hayatına misafir oluyor! Ama bu misafirlik pek tatlı değil...

Isıtmak İçin adlı öyküde, evini geçindirmek için çamaşırcılık yapan bir kadın ve onun hasta kızı; tek odalı bir pansiyonda kalan bir adamın gözünden anlatılmış.

Uyku'da iki arkadaşın otostopla yola koyulması üzerine bir kamyona denk gelirler ve şoför uykusuzdur! Varacakları yere kadar şoför ile yaşananlar anlatılmıştır.

Selam'da kumpanyada çalışan bir kadın ile geldikleri kasabada yaşayan bir berberin yarenliği anlatılmaktadır. Kumpanya kasabadan ayrılmıştır, bir zaman sonra kadının berbere selamı gelmiştir ve berber her şeyini bırakarak bu selamın peşine düşmüştür.

Bir Mesleğin Başlangıcı mahallenin eski kabadayılarından Koca Recep'in şimdiki mesleğine nasıl başladığını anlatmaktadır.

Bir Konferans'ta açılacak yeni okulun daha açılmadan köylülere kooperatif hakkında bilgi vermesi ve toplantının hemen sonrasında yaşananlar anlatılmaktadır.

Yeni Dünya, bir kadının adı. dansözlük ile para kazanıyor. Bir düğünde iş almıştır. Lakin pek beğenilmemiş, üzerine rakibi Deli Emine çağrılmıştır. Buna içerlenen Yeni Dünya tüm hünerini ortaya koymuş, beğeni toplamıştır. Ertesi gün gelin almaya dokuz saatlik yola gidilecektir. Yeni Dünya da kafile yola çıkmıştır. Dönüş yolundaysa bir düğün konvoyu gelinden başka ne taşıyabilir ki?

İki Kadın, bir kocaya tabi ve o adamın da ruhunu teslim edeceği gece gelmiştir. Bu iki kadının konuşmaları tüm hayatlarını özetlemektedir!

Sulfata, askere gitmeden evlenmiş bir delikanlı asker dönüşünde babasının gelinine kötü davrandığını öğrenir ve eşini de alıp dağa çıkar. Orada bir kulübe inşa edip yavaştan düzenlerini bile kurmuşlarken kadını vuran sıtma hastalığı her şeyi değiştirir!

Hasanboğuldu, bir göl adıdır. Adını bir aşk hikayesinden alır!

"Emine'yi yaslı eden
Kerem olup Aslı eden
Dağı taşı sesli eden
Hasanım ardından geldim." (sayfa 124 - Hasanboğuldu öyküsünden.)
" 'Bende sahiden akıl yok...' diyordum. 'Uzaktan erimiş kurşun gibi parladığını gördüğüm su beni yolumdan alıkoyuyor. Düşünmüyorum ki, su, ancak uzaktan güzeldir. Onunla yakından temas etmek, bir sürü küçük, fakat yekûnu büyük münasebetsizliklere katlanmaya mecbur olmak demektir. Yaşım otuzu geçti. Bu manasız heveslere oyuncak olmanın bir macera telakki edileceği yaş değildir. Küçük şeyler için büyük fedakârlıklarda bulunmayı kabadayılık telakki edecek değilim ya?' " (sayfa 60 - Selam öyküsünden.)
" Uyandığımız zaman güneş perdelere vurmuştu. Derhal pencereye koştum. Gecenin karanlığında girip kirli yatağında yattığım bu Anadolu otel odalarının penceresinden baktığım zaman tesadüf edeceğim meçhul manzaranın merakını daha yatmadan duymaya başlarım. Önümde bazan kavak ve erik ağaçlarıyla dolu bir bahçe, bazan yıkılmak üzere bulunan kerpiç bir duvarla çevrilmiş mezbele, bazan da heykelli ve minimini ağaçlı bir hükümet meydanı çıkar. " (sayfa 69 - Bir Mesleğin Başlangıcı öyküsünden.)
Bendeki kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan Şubat 2013 tarihli 11. baskısı.  Her öykü bambaşka insanlara kapı açmasına rağmen bu insanlar arasındaki gizli bağı hissetmemek imkansız!
Yapı Kredi Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Hobbit

1 yorum

J.R.R. Tolkien'in Ortadünya'sının ilk kitabı! Silmarillion ile Tolkien'in Ortadünya'sının notlarına başlamıştım. Silmarillion'daki takip zorluğu bu kitapta yok. Tersine çok akıcı bir şekilde ilerliyor! Ancak yine de sanki Tolkien daha çok şey anlatmak istiyormuş hissine kapıldım. Bol hayal gücü ile başbaşka bir macerayı bizlere aktarmış!

"Topraktaki bir oyukta bir hobbit yaşardı. Solucan kuyruklarıyla ve sulu çamur kokusuyla dolu, iğrenç, pis, ıslak bir oyuk değil, oturacak veya yemek yiyecek bir yeri olmayan kuru, çıplak, kumlu bir oyuk da değil: Bir hobbit kovuğuydu ve bu da konfor demekti." (sayfa 7)
Sözleriyle başlayan mit üslubuyla bizleri Ortadünya macerasına götürüyor. Bolca bulunan düğümlerden "nasıl kurtulacaklar" hissini tekrar tekrar yaşıyoruz ve Tolkien bu sorunun cevabını çok uzatmadan hemencecik veriyor! Bu da kitabı ayrıca ilginç kılan bir özellik olarak gözüme çarptı.

Hobbitimiz meşhur Galdalf'ın da eşliğinde, Yalnız Dağ; Dağaltı Krallığı varisi Thorin önderliğinde bir araya gelmiş cücelerle birlikte, Dağaltı'nı; ejderha Smaug'tan geri almak için yola çıkar! Hobbit burada hırsız görevindedir! Bu görev Yüzüklerin Efendisi üçlemesine yol açan bir olaya da imza atıyor.

Ortadünya yollarında gezinirken "ben olsaydım ne yapardım" sorusunu da sormaya başladıysanız Ortadünya'nın uçsuz buçaksız sınırları içinde gezimeye başlamışsınız demektir!

Irkların türüne göre var olan karakterleri net çizgilerle çizilmemiş olmasının kazandırdığı belirsizlik meraka yol açıyor.

Bu kitabın önce filmini izleyip daha sonra bu kitabı okudum. Bu da ayrı bir tat katıyor. Sinema uyarlamasının bu kadar çok sevilmesinin nedeninin şu olduğunu farkettim; filmlerin sanat yönetmenlerinin beklentilerin üzerinde bir iş koymuş olmasıdır. Zira kitapta karakterler için çok detaylı bir çehre betimlemesi bulunmamaktadır. Bunu da Tolkien'in bir başka imzası olarak görüyorum: Ortadünya sadece benim değil, hepimizin. Hepimiz bir şeyler katmalıyız.

Sayfa 25'te sözleri geçen şarkının; kitabın sinenama uyarlamasında benim için mükemmel olması da ayrıca hoştur. Kitabı okurken, tekrar tekrar dinlediğim bir şarkı olmuştur. Şarkı için : http://www.youtube.com/watch?v=BEm0AjTbsac

Kitabın sonu olması doğal ama beklenmeyen sonlardan olmuş. Bu da ayrı bir tat katmış.

Bendeki kitap İthaki Yayınları'ndan Gamze Sarı çevirisiyle Kasım, 2011 tarihli 6. baskısı.
İthaki Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

 
Copyright © Kitaplık
S.Y.