30 Aralık 2014 Salı

Güvercin

0 yorum
 Patrick Süskind'ten harika bir eser! Jonathan Noel, sıradan hayatı içinde huzur bulmuş bir kişidir. Olayların her gün aynı düzende ilerlemesi ona huzur vermektedir ve bu yaşamı içinde büyük bir mutluluğa sahiptir. Ancak bu hayatı, o güvercinle karşılaşınca dağılır! Tüm dengesini kaybeden Jonathan Noel dünyaya nefret kusar!

Çok ilginç bir kişidir Jonathan Noel. Onunla tanışmak çok güzel oldu. Hayatımızda kendi alanımıza sahip olma isteğimiz dışında, insanlarla ve insanlarsız yaşamanın olanaksızlığı ve çelişkisinin vücut bulmuş halidir Noel.

Küçük bir güvercinin tüm dengesini yıkmasını ve karşılaştığı çıplak korkularını okuyoruz Noel'in.

Bendeki kitap Tevfik Duran çevirisiyle Can Yayınları'ndan Kasım 2012 tarihli onbirinci baskısıdır.
Neredeyse eşikten adımını atmıştı ki, ayağını, sağ ayağını kaldırmıştı bile, yürüme durumundaydı - gördü onu. Kapısının önünde oturuyordu, eşiğe yirmi santimetreden az bir uzaklıkta, arkadaki pencereden gelen sabah ışığının solgun aydınlığına karşı. Kırmızı, pençeli ayaklarıyla koridorun koyu kırmızı taşlarının üstünde oturup duruyordu kurşuni, düzgün tüyleri içinde güvercin. (sayfa 16)
Bir sıradanlık, bir sıradanlığın yıkılışı; bir dışgörü romanı...

Kitap:
Can Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

29 Aralık 2014 Pazartesi

Koku

0 yorum

Jean Baptiste Grenouille zor bir dünyaya -farklı- olarak gelmiştir. Kimse bu farkın ne olduğunu bilemeyecektir ve Grenouille herkesi ürkütecektir. Ta ki Jean Baptiste amacına ulaşıncaya kadar. Ancak o zaman Jean Baptiste hayatı kavrayacaktır.

Patrick Süskind'in muhteşem romanı! Yaşamın bozulmuşluğunu çürük bir yumurta kokusundan daha iyi ne tanımlayabilir ki? Süskind bunu görerek bize klasik bir roman sunmuştur!

Kişilerin yerindeliğini, romanın harika kurgusunu, üslubun muhteşemliğini bir araya gelerek edebiyatın unutulmaz bir kokusunu Süskind bize göstermiş ve inanılmaz bir sonla bunu iyice pekiştirmiştir.

Grenouille "koku" alanında bir dehadır. İnanılmaz bir koku algılayışı vardır. Soyut yaşamına rağmen hayatın tam göbeğindedir! Kalabalık onu sürüklemektedir.

Harika bir roman! Klasik! Grenouille'ün gelişimini okurken diğer yandan da insanlığın gidişatını görüyoruz. Bu gidiş pek de iyi bir gidiş değiştir. Grenouille bir katildir, diğer yandan gözle görülmeyen gerçekleri de bize göstermektedir...
Önce bir dikkati çekmezlik kokusu her gün kullanmalık, peynirsi-ekşimsi insan kokusunu içinde gerçi hâlâ barındıran, ama dış dünyaya sanki, kurumuş ihtiyar adam derisini örten kalın bir keten ve yün tabakasını geçerek geliyormuş gibi yayılan bir koku hazırladı. Bu kokuyu sürünmüş olarak rahat rahat insan içine çıkabilirdi. (sayfa 192)
Bendeki kitap Tevfik Turan çevirisiyle Aralık 2013 tarihli otuzaltıncı baskısıdır.

Kitap:
Can Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr



26 Aralık 2014 Cuma

Muzıkacı Yanko ve Kamyonka

0 yorum
Henryk Sienkiewicz eseri. Muzıkacı Yanko ve Kamyonka, birbirinden bağımsız iki ayrı öykü. Başlığı ilk gördüğümde ikisini tek bir eser sanmıştım.

Muzıkacı Yanko çelimsiz doğan, doğduğunda hayatta kalacağından şüphe duyulan bir çocuktur. Diğer yandan müziğe yankındır, doğanın müziğini dahi duyabilir ancak bunu ifade etmekte çok ama çok yetersizdir. Dış görünüşü de bu yetersizliğini pekiştirir. Anlayışı kıt bir çocuk zannedilir. Bu mızıka tutkusu onu; hakkında hiç düşünmediği bir sona götürecektir...

Kamyonka, kaybetmiş bir insandır. Bu kayboluşu, onu hüzünlü bir sona götürmektedir.

Bendeki kitap Papersense Yayınları tarafından Calibro'nun yanında hediye gelen Ahmet Rasim çevirisinin günümüz Türkçesine aktarılmış e-kitabıdır. Bu kitap sayesinde Henryk Sienkiewicz ile tanıştık.




22 Aralık 2014 Pazartesi

Sineklerin Tanrısı

0 yorum
William Golding eseri. Adaya düşen bir uçakta bulunan altı ile oniki yaş arasındaki çocukların medeniyet mücadelesi üzerine bir kitap. Çocuklar üzerinden insanların benliğine harika bir bakış, harika bir büyüteç.

Ralph ve Domuzcuk'un tanışmasıyla başlayan hikaye Jack ile Roger'ın ilerleyen bölümlerde dahil olmasıyla devam ediyor. Jack karakterini Roger'ı göre çok daha iyi tanıyoruz. Roger, gizemli, kötücül bir karakter... Davranışlarının sonuçlarının izlerini görüyoruz...

Medeniyetin kurulması ve insanların birlikte yaşaması üzerinde bundan daha güzel ve daha sade bir bakış olamaz. Birlikte yaşayan insanların yavaş yavaş bölünmesi ve bölünmenin ölümcül sonuçlarını okuyoruz. Çocuklar için su ve meyve yemek problem değil; ancak bu sefer de başka şeyler sorun teşkil ediyor. "Korku"nun varlığının etkileri bundan daha iyi gözler önüne serilemezdi!

Olayların gelişmesi işleniş bakımından tam bir klasik! Her kütüphanede olması gereken bir kitap.

Biz büyüklerin çocuklardan alması gereken çok ders var...
En büyük düşünceler en basit olanlarıdır. (sayfa 108)
Düşen uçağın akıbeti konusunda da şüphelerim var...

Kitapla ilgili bir diğer güzellikse Mîna Urgan'ın kaleme aldığı "Sonsöz". Kitaptan sonra onu da okumak bir o kadar güzel.

Bendeki kitap; Mîna Urgan çevirisiyle Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları e-kitabı.

E-Kitap:
İdefix.com
Dr.com.tr

Kitap:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Babil.com
İdefix.com
Kitapyurdu.com
dr.com.tr

19 Aralık 2014 Cuma

Büyük Tasarım

0 yorum
Stephen Hawking eseri. Sekiz başlıkta toplanmış bir bilim tarihi kitabı! Çok sade bir üslupla klasik fizikten, astrofiziğe, oradan da kuantum fiziğine kadar ilerleyen bir bilim felsefesi.İçerisindeki görseller ayrıca güzel.

Varoluşun Gizemi başlığı ile başlıyor ilk bölüm. Niçin hiçlik değil de varlık var?

Yasaların Üstünlüğü ile klasik fizik yasalarına giriş yapılıyor ve yasaların insanlar gözündeki yerini inceliyor ikinci bölüm.

Gerçeklik Nedir? üçüncü bölümüyle model yasa ilişkisi gözler önüne seriliyor.

Alternatif Geçmişler bölümü çift yarık deneyi üzerinden dünyaya bakışımızı değiştirecek kuantum fiziğini bize aktarıyor.

Her Şeyin Kuramı bölümünde evrenin tamamını tek anlatan kuram için klasik fizikten kuantum fiziğine geçiş anlatılıyor ve evrenin oluşması inceleniyor.

Evrenimizi Seçmek bölümünde, içinde bulunduğumuz evreni görüyoruz.

Görünür Mucize bölümünde evrende yaşam oluşumu inceleniyor.

Büyük Tasarım bölümünde John Conway'in oluşturduğu Hayat Oyunu modelini görüyoruz.

Gayet sade bir anlatışa sahip kitap çok ilginç bilgilere sahip. Meraklısına özellikle hitap eden, merak etmeyen için de yeni ufuklar açabilecek bir kitap.

Eğitim sistemimizin kurbanı olan insanların bilimden kopukluğu belki bu sade, eğlenceli anlatışlarla giderilebilir...

İnsanın hayal bile etmekte zorlandığı fizik yasaları daha basit ve daha güzel bir şekilde anlatılamazdı.

Bendeki kitap Doğan Kitap'tan Selma Öğünç çevirisiyle Mart 2012 tarihli ilk baskısı.

Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr
Pandora.com.tr

Labirent Son İsyan

0 yorum
James Dashner'ın Labirent serisinin son kitabı. (O zamanlar serinin son kitabıydı. Kitabı okumamdan dört sene sonra serinin beş kitap olduğunu görüp seriyi tamamladım. Belki de bir dört sene sonra seriye yeni kitaplar eklenir, kim bilir?-21-09-2018)

Serinin ilk kitabı: Labirent Ölümcül Kaçış
Serinin ikinci kitabı: Labirent Alev Deneyleri
Serinin dördüncü kitabı: Labirent Ölüm Emri
Serinin beşinci kitabı: Labirent Virüs Kodu

Thomas ve arkadaşları İSYAN'ın deneylerinden bıkmışlardır. Teresa'nın ihaneti Thomas'ı derinden yaralamıştır...

Thomas İSYAN oluşumunu ve deneyleri sonlandırmak ister...

Macera serisi olarak gayet iyi bir seri. Bilimkurgu olarak sınıflandırmak çok zor.

Bu noktadan sonra bir uyarı yapmam gerek. Zira serinin tamamını ele alacağım ve son kitabı okumamış olanlar için aşağıda kitabın içeriği bulunacak ve bu kitabın heyecanını kaçırabilir.

Son kitaba soruların cevaplarını göreceğimi umarak başladım ama kitap bambaşka bir yöne doğru gitti. İSYAN kimdir, nedir, necidir bir yana, baştan sonra mottolaşmış olan İSYAN iyidir'e karşı bir kitap olmuş. Kayranlılar yine hunharca bir koşturma içinde.

İSYAN gerçekten iyi midir? Deneyler nasıl sonuçlanacak...

Madalyonun iki yüzünü göstermeye çalışan Dashner'ın kurgusu bir kıymık gibi olmaya başladı. Thomas'ın İSYAN'da görevi neydi? Anladığımız kadarıyla Labirent'in hazırlanmasına yardım etmiş.

Peki yıllarca süren çalışmalar, beyinlere takılabilen aparatlar vs mevcutken, beyin davranış haritasını çıkartmak ne kadar zor olabilir? Teknolojik "Telepati" cihazı bile yapabilen bir firma davranış haritası mı çıkartamıyor? Çıkartılacak davranış haritasının Işıl'a ne gibi bir çözümü olacaktı...

İşte bunlar, kurgunun sallantıda olduğunu gösteren bulgulardan bir kaçı. Dünyadaki tüm devletlerin imkanları seferber ediliyor. Ancak bir virüs yanlışlıkla salınıyor. Ve devletler bu virüse karşı bir araya geliyor? Davranış haritası bazlı bir seri üzerine makro davranışlar pek de tutarlı olmamış gibi.

Her şey bir yana Thomas'ın geçmişi hatırlamak istememesi; devamlı geçmişten bahsedilen bir seride; kurgunun bir hiçin üzerine oturtulduğu izlenimi veriyor.

Geçmişten ipuçları sunuyor. Bu ipuçlarını ve rüyaları gerçek kabul edip geçmişi bunlarla örmek gerekiyor. Okuyucu da bunları temel alarak geçmiş kurgusunu kendi oluşturuyor. Geçmişin bulanıklığı üzerine oturtulmuş "kim" arayışından ziyade, harekete yüklenilmiş bir seri.

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Gizem Yeşildal çevirisiyle ekim 2014 tarihli ikinci baskısı.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr
Pandora.com.tr

Labirent Alev Deneyleri

0 yorum
James Dashner'ın Labirent serisinin ikinci kitabı.
Serinin ilk kitabı: Labirent Ölümcül Kaçış
Serinin üçüncü ve son kitabı: Labirent Son İsyan
Serinin dördüncü kitabı: Labirent Ölüm Emri
Serinin beşinci kitabı: Labirent Virüs Kodu
(Yıllar sonra iki yeni kitapla seri beş kitaplık bir seriye dönüştü. 21-09-2018)

Thomas ve arkadaşları Labirent'ten kurtulmuşlardır. Verdikleri ağır kayıplar bir yana daha deneyler bitmemiştir ve Kayranlılar bunun farkında değildir. Thomas'ın da parça parça hatırladığı geçmişi kendisini suçlu hissetmesine neden olur.

Alev Deneyleri'nde Kayranlılardan tuhaf hava olaylarının hakim olduğu çölü geçip güvenli bölgeye varmaları istenir. Bu sanıldığı kadar kolay olmayacaktır! Işıl'a yakalanmış Deliler ve acımasız doğanın ortasında Kayranlılar...

Geçmişin karanlığı aydınlığa kavuşacak mı? 

Labirent'tin ivmesi bu kitapta da devam ediyor. Kayranlılar çözüme mi koşuyor yoksa hayatta kalmak için mi koşuyor? 

Soluksuz koşu devam ediyor.

Geçmişlerini hatırlayamamaları bir yana geçmişsizlik üzerine kurulan gelecek kurgusunda kimi eksiklikler hissediliyor. Baskı hataları yine mevcut. 

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Gizem Yeşildal çevirisiyle Eylül 2014 tarihli ikinci baskısı.

Kitap:

18 Aralık 2014 Perşembe

Labirent Ölümcül Kaçış

0 yorum
 James Dashner eseri. Macera yüklü seriye davetkar bir kapağa sahip. Kitaptan önce, akıllı telefonlar için üretilmiş oyununu tanıdım. Daha sonra böyle bir serinin varlığından haberim oldu. Bu dönemlerde sinema uyarlaması da mevcut.

Serinin ilk kitabında, Thomas, bir asansörün içinde uyanır. Adı dışında hiçbir şey hatırlamaz. Asansörün kapısı açılır ve ona bakan gözlerle karşılaşır. Onların hiçbirini tanımaz. Thomas'ı karşılayan çocuklar da Thomas ile aynı yoldan geçerek buraya gelmişlerdir ve aynı şekilde onlar da geçmişe dair hiçbir şey hatırlamazlar.

Burası Labirent'in merkezi Kayran'dır. Burada yaşarlar! Kayran'a ilk gelen çocuk burada iki yılını doldurmuştur! Thomas ve Kayranlılar labirentin gizemini çözmek için uğraşırlar.

Labirent çok yüksek duvarlara sahip, içinde Izdırapverenlerin dolaştığı, akşam hava kararıken de kapıları kapanan bir yerdir. Kimse buraya neden geldiğini bilmez. İhtiyaçları da buraya geldikleri asansörle karşılanır...

Kayran'da herkes kendine uygun bir iş kolunda görevlidir. İnşaatçılar, Sağlıkçılar... Koşucular! Koşucular labirente girip akşam kapılar kapanmadan önce geri dönmeye çalışarak çıkış yolu ararlar.

İlk kitap gayet davetkar bir kitap. Ancak serinin tamamına bakıldığında sıkıntılar mevcut. Bu sıkıntılara serinin son kitabını aktarırken değineceğim.

Pegasus Yayınları'ndan beklemediğim şekilde baskı hatalarıyla karşılaştım. Bu baskı hataları can sıkıcı düzeye çıkabiliyor.

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Gizem Yeşildal çevirisiyle Ekim 2014 tarihli 3. baskısı.

Serinin ikinci kitabı: Labirent Alev Deneyleri
Serinin üçüncü ve son kitabı: Labirent Son İsyan
Serinin dördüncü kitabı: Labirent Ölüm Emri
Serinin beşinci kitabı: Labirent Virüs Kodu
(Yıllar sonra iki yeni kitapla seri 5 kitaplık bir seriye dönüştü. 21-09-2018)

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr
Pandora.com.tr


27 Kasım 2014 Perşembe

Galapera Öykü Fanzin Kasım 2014

0 yorum
Bu sayısında kapağına Necati Cumalı'yı taşıyor.

Öniçkapakta Jale Sancak bizi karşılıyor. Edebiyat ilaç olsun yaralarımıza...

Bizi karşılayan öykü Sevgi Ünal'ın Mürekkep'i. Kursta istenen bir mürekkep kahramanımızı geçmişe götürüyor.

Doğukan Demircioğlu; kahramanımızın Tamirci'ye gidişine ve orada karşılaştıklarını bize aktarıyor.

Ayşecan Kurtay Odamda Tek Başıma'da bize bir oda çerçevesinde geçmişle gelecek arasındaki bağı anlatıyor.

Arif Aktaşlı Başka Bir Düş'te buluşanları anlatıyor.

Belgin Bıyıkoğlu Eski Bahçenin Tüm Renkleri içinde Nergis'i anlatıyor bize... Kendisi dışında şekillenen hayatı sanki onun hayatı değilmiş gibi...

Diydem Deniz Koç Derin Bağ'da evinde ölü bulunan Gürkan'ı anlatıyor.

Behiye H. Malkoç Sürpriz'de İran'dan dönen Murat'ı ve karşılaştıklarını anlatıyor.

İsa Balcı Soba'da insanı üşüten gerçek soğukluğunu çocuk sıcaklığında anlatıyor.

Ardından kapak misafir Necati Cumalı'yı işleyen; Hülya Soyşekerci'nin makalesi Necati Cumalı Şiiri ve 1940 Kuşağı İçindeki Yeri geliyor.

Emrah Öztürk Saydam Tehlike: Görünmez Adam'da H.G. Wells'in Görünmez Adam kitabının James Whale yönetmeliğindeki sinema uyarlamasını aktarıyor.

Aysun Güven Zeus'un Kızı; Karanlık'ta Elif'i ve bulduğu bir kitabı anlatıyor. Ardından da fikri sorulmadan evlendiriliyor...

Gülay Gökçen Fransız'da Ayla'yı ve onun sinema sevgisini anlatıyor bize çıplak gerçeklikte.

Selva Trak Ulupınar Tel Dolap'ta Aslı, Zeynep ve Nur'un hayatından bir kesit aktarıyor. Bombaların aramızdan aldığı çocuklara ithaf ediyor.

Esra Yılmazer 13 yaşındaki Osman'ı anlatıyor... Hakim olacaktı Osman...

Füsun Çetinel Eteksiz Karı'da bir kocanın Güzin Abla'ya mektubunu aktarıyor bize.

Emre Dağdelen Ateşböcekleri ve Hayalet Avcıları'nda kahramanızın çocukluğundan bir anıyı aktarıyor; evlerinin arka bahçesine düşen yıldızları anlatıyor; öldürülen yıldızlar...

Daha sonra Hülya Soyşekerci'nin makalesinin devamı geliyor ve hemen ardından Necati Cumalı'nın Aklım Arkada Kalacak adlı eseri geliyor.

Arkaiçkapakta kitap tanıtımları mevcut. Arkapağaysa Selim İleri Necati Cumalı, Moda Dışı! ile konuk oluyor. Arkakapakta Necati Cumalı'nın Kısmeti Kapalı Gençlik şiiri de mevcut.

Dolu dolu bir sayı da böyle bitiyor!

Galapera

26 Kasım 2014 Çarşamba

Alfaba Fanzin Sayı 14

0 yorum

Onbeşinci sayının çıkmasına günler kala, ondördüncü sayıyı bitirdim. Böyle olunca çok fazla beklemek durumu olmuyor.

Her zamanki gibi güzel bir kapakla bizi karşılıyor. Ön ve arkakapaktaki çizimler Rafet Utku imzası taşıyor. Aynı zamanda iç sayfalardaki çizimlerin bir kısmında imzası var. Canset Er'in bu sayıda çizimleri de görüyoruz.

"Şimdi"lerde Yaşamak... önsözüyle başlıyor ondördüncü sayı.

Ardından Abdurrahim Hâdi Bıyıklı'nın Geç Saatlere Kalıyorsun şiiri;

Bankalar ve ıssız yürüyüşün son takribi
Bir ve birkaç dakikalık alkışlar

dizeleriyle başlıyor.

Damla Karayiğit Çaresizlik Kuyuları'mızda bize madalyonun silik yüzünü, görünmeyen yüzünü ve madalyonu anlatıyor, bize Sedef'i anlatıyor.

Murat Demir Artı Bir şiirine;

Böyle rahatı bozuk bir yazıya
ve şölenlerden, düğünlerden

dizleriyle başlıyor.

Önder Şit Kerten-kedi'de bize iç hesaplaşmayı anlatıyor, bize algılamayı gösteriyor.

Önder Kaçar Gece Mor şiirine;

Ah, ne acı bu sabahsızlık,
bu düş kısırlığı tik tak!

dizeleriyle başlıyor.

Canset Er Yokta'da bir otobüs yolculuğunu bizlere aktarıyor.

Barış Türk, Kıyamet Gününe Ertelenmiş Ruh Hâlleri şiirine;

Daha çocukken öldürülen insanlar varsa
Bence insanlar için yaratılmamış bu dünya

Dres denşehri kadar yorgunum,  yıkığım

dizeleriyle başlıyor.

Burak Çıkırıkçı Babil şiirine,

"Son bir mevsim güneşli,
Böyle hatırla beni."

Öyle bir yangın ki içimizde
Bizi damlara çıkarıp ağlatan

dizeleriyle başlıyor.

Yahya Macaroğlu Düldül'ün Son Koşusu'nda insan ile at arasındaki bağı anlatıyor.

Gönülnur Demet Sıradan Senfoni şiirine;

İşte o anda
Sokaklardan oluşan bir orkestra çalmaya başladı.

dizeleriyle başlıyor.

Doğuş Serçe Yorgun Adım şiirine;

Yanıma yatıyor
Ona bakıyor ve düşünüyorum

dizeleriyle başlıyor.

Tahsin Görmüş Varınca Ara'da ev özlemi çeken birisini anlatıyor.

İşbu Huruflar şiirine Süleyman Turgut;

Limonî bulutlar geçiyor göğümüzden
Bir bahara selam durur şakakların
Ellerinde bir barut kalıntısı akşamlar

dizeleriyle başlıyor.

İbrahim Evin Anneme Doğrulttuğum 11 Numara şiirine;

Bir karam var bir tabancam bir isa bir nisan
Ben gidelim derim de gelmez elim ipe sapa

dizeleriyle başlıyor.

Tan Doğan Dize Dize / 22 şiirine;

karakalem

çiziyorum ömrüde hep ruhumun resmini
'gül'ümü kül görenler ressam sanıyor beni

dizeleriyle başlıyor.

Tuba Kır Bir Gayret'te tembel hayvanı anlatıyor; insanları anlatıyor tembel hayvan gözünde.

Mehmet Önder Karakaş Mor Nakış şiirine;

azımsandım
ellerim düşen bir cemre yolu ile

dizeleriyle başlıyor.

Umut Göksal İntihar Siparişi şiirine;

i
Gülüşünün şarjörünü bir şiirimle doldur
Kırmızı ruja boyanmış bir dizeyle beni vur.

dizeleriyle başlıyor.

Sercan Erbaş Sonsuz şiirine;

Yanmış bir sigara gibi hayat,
Bir gün söneceği besbelli,

dizeleriyle başlıyor.

Ertuğrul Tiryaki Zehir Zemberek şiirinde bize bir dörtlük sunuyor.

Bir sayı da böylece bitiveriyor...

Alfabe Fanzin

Sefiller

1 yorum

Victor Hugo'nun ölümsüz eseri. Uzun zaman sonra tekrar okudum. Tekrar sinirlendim, tekrar üzüldüm... Hugo'nun o zaman gördüğü gerçekler, varlığını olduğu gibi muhafaza etmiş, hiçbir şey değişmemiş. Yazıldığı o zamandan bu zamana değişim yokken, ilk okuduğum zamandan bu zamana bir değişim beklemek pek de gerçekçi olmaz. Değişmedi, değişmeyecek. Bunlar insanlığın temel taşları...

Çocuklarım, hatta torunlarım da bu kitabı okuyacak! Daha önce okumuş olarında da tekrar tekrar okuması, köşede kıyıda kalmış gizlerini araması gerekmektedir, düşüncesindeyim.

Bu baskının hoşuma giden yanlarından birisi de özel isimlerin de Türkçe okunuş şeklinde yazılmasıdır. Çok az yayın evi bunu yapmayı tercih ediyor. Ben de Türkçe okunuş şeklinde yazılması taraftarıyım.

Jan Valjan'ın ömrünü harika bir kurgu içerisinde okuyoruz. Tekrar tekrar okunmalı! Jan Valjan'ın yaşadıklarını, bugün farklı kıyafetler içerisinde görüyoruz. Dış görünüş değişse de insan aynı insan...

Kitaptan alıntı yapmaya kalksam tüm kitabı buraya taşımam gerekir... Aslında hepimiz biraz sefiliz...

Bendeki kitap, Antik Kitap'tan Ali Çankırılı çevirisiyle Eylül 2011 tarihli baskısıdır.

Kitap
Antik Kitap
Babil.com
İdefix.com
Kitapyurdu.com
dr.com.tr

13 Kasım 2014 Perşembe

İt Dalaşı

0 yorum
 Markus Zusak'ın Köpek Düşleri ile başlayan üç kitaplık serinin ikinci kitabı.
İlk kitap:Köpek Düşleri
Son kitap: Köpekler Ağladığında

Bu kitapta bir şeyler eksik. Markus Zusak'ın anlatımında bir farklılık hissediliyor. Bilmem nedendir ancak ikinci kitap ilki kadar etkileyici olmadı. Yine o yalınlık mevcut ancak -dediğim gibi- bir şeyler farklı.

Wolfe ailesinin hayatına devam ediyoruz. Cameron ve Rube Wolfe'un başından daha sert olaylar geçiyor... Hayatın arkada kalmış sokaklarında mücadelede yumruklar konuşuyor.

Wolfe ailesi mücadele etmeye devam ediyor. Cameron'ın bakış açısıyla hayatı gözlemeye ve hayatın sürüklemelerini okuyoruz... Cameron'ın kendine has tespitleri yine gülümsetiyor. Wolfe ailesinin o havası kendinden ödün vermiyor. İlk kitaptan bildiğimiz tek eldivenli boks müsabakaları Wolfe kardeşleri çok başka yerlere götürecek.

 Sırada serinin son kitabı.

Bendeki kitap Kasım 2013 tarihli Nilgün Birgül çevirisiyle ilk baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

6 Kasım 2014 Perşembe

Fırtına Takvimi

0 yorum
Dünyanın bir yerinde; Yelnehir.

Fırtına Takvimi Jale Sancak'ın ilk romanı. 2014 Duygu Asena Roman ödülünü de aldı. Harika bir kurgu içerisinde fırtınanın duman ettiği insanlar...

Yelnehir'de, hem sulara, hem de fırtınalara kapılmadan var olma mücadelesi içindeki insanları ve fırtınanın önüne katıp nereye sürüklendiğini anlatıyor. Kitabı okurken o fırtınayı iliklerinizde hissedecek, kalkan tozun görüşünüzü bulandırdığına şahit olacaksınız. Karakterlerin zihninden bakıp, olayları algılayışlarını tek tek göreceksiniz. Bunların hepsi önde, fırtına ta içeride yaşama çabası...

Yelnehir'de milat Berru'nun ölmesi; Berru'dan önce ve Berru'dan sonra. Bu milat çevresinde kişilerin çokluğu, yollarının kesişmesi ve hepsinin içsesi; ve fırtınanın ardında kalan enkaz...

Jale Sancak, şiirsi üslubuyla, harika bir kurguyla bize birçok insan tanıtıyor. Üslubuna alışık olanlar hiç zorlanmadan Yelnehir'de kaybolup gidebilirler. Tanımayanlar için ilk birkaç sayfadan sonra rüzgarın kaldırdığı tozun kokusunu duyacaklardır. Sayfalar ilerledikçe kişilerin Yelnehir'deki yeri, yaşamın onları koyduğu sınıflar tozdan arınıyor. İnsanlar... Hepsinin kendi fırtınası...
Halil ile Kevser'in dolandırılması, üstüne kızları Berru'nun ölümü; Halil'in kızkardeşi Leyla ile öğretmen Yücel'in evlilik süreci, Halil ile Leyla'nın kızkardeşleri Şilan; anneleri Ziyar ve onun anıları... Diğer tarafta Doktor Levent ve eşi Süreyya; aralarında hemşire Nur... Fırtınanın kaldırdığı tozun sakladığı acılar...

Bendeki kitap Kasım 2013 tarihli Kırmızı Kedi Yayınevi'nden ilk baskısı.

Kitap:
Kırmızı Kedi Yayınevi
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

4 Kasım 2014 Salı

Serenad

1 yorum
Zülfü Livaneli eseri. Beklediğimden çok çok iyi bir kitap! Almanya'dan İstanbul'a uzanan Maximillian Wagner'in öyküsü ışığında başka öyküler canlanıyor. Üç kadın, yaşadıkları acı olaylar Maya Duran'da toplanıyor. Dört kadın, dört öykü ve Maximillian Wagner. Mavi Alay'dan, Yahudi katliamına olaylar, mozaik İstanbul'da iç içe geçiyor, bütünleşiyor.

Kitabı okurken, eğitim sistemimizi bir kere daha sorguladım. Bize gösterdikleri tarih dersleri aklıma geldi, ezberletilen yıllar... Diğer yanda canlı, acı dolu, yakın tarih, saklanan, unutturulmaya çalışılan yaşanmışlıklar...

Ve insanlık adına hala -belki(!)- bir umut... Aşk...

Kitap mükemmel bir kurgu içerisinde. Maya Duran,onun anneannesi ve babannesi, safkan Alman Maximillian Wagner ve onun Yahudi eşi Nadia...
"Elbette anlatıyor" dedim. "Ama benim aklım Süleyman'ın gençlik arkadaşını boğdurmasına takıldı. Niye yaptı acaba bunu?"
"Normal bir nedenden dolayı: İktidarda olduğu için."
"Her iktidar adam öldürür mü?"
"Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar."
"Peki, iyi insanlar iktidara gelirse?"
"Öyle şey olmaz!"
"Neden?"
Acı bir gülümsemeyle açıkladı:
"İyi insanlar iktidara gelemez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar."
Güldüm.
"Kusura bakmayın ama profesör, sizin aklınız Hitler'e takılı kalmış. Her iktidar öldürür ne demek? Şimdi ben, saçma bir şey ama, iktidara gelsem öldürür müyüm sizce?"
Omuzlarımdan tuttu, gözlerimin içine baktı.
"Evet!" dedi. "Siz bile öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yol yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli."
Ellerini çekip daha yumuşak bir sesle devam etti.
"Dolaylı olarak öldürürsünüz, ölümlere neden olursunuz, ama başka bir şekilde, iktidarınızın sürekliliği öldürmeye bağlı olur. Belki şu anda böyle bir şey yapamayacak bir yapıdasınızdır. Ama iktidar yolu zorlu bir yoldur. Uzun bir yoldur, insanı dönüştüren bir yoldur. Ancak iktidara hazır hale geldiğinizde, gerektiği kadar dönüştüğünüzde, bu yolu tamamlayabilirsiniz."
Kitap bu öykülerden yola çıkarak çok temel eleştirilerde bulunuyor Maya'nın ağzından. Nükteli, ince ve umut dolu... Umut dolu çünkü hala bizim gibi insanların varlığına işaret ediyor.

Mutlaka okunması gereken kitaplardan. Zira gözümüzün önündekini görmememiz için oluşturulan suni  görebilirliği kırıyor, aynanın arkasını gösteriyor.

Bendeki kitap Doğan Kitap'tan Mart 2011 tarihli.

Kitap:
Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

27 Ekim 2014 Pazartesi

Bir Zamanlar İzmit

0 yorum
Emekli Orgeneral Hikmet Bayar'ın askerlik öncesi İzmit anılarını derlediği kitap. Kitaptan beklentim daha çok İzmit'in '30'lu '40'lı yıllarının bir betimlemesiydi. Elbette ki o dönemin İzmit'i mevcut. Bu mevcudiyet anılarla bezenmiş durumda. Bunun yanı sıra, 2000'li yıllara da gelinerek dönem karşılaştırılması ve İzmit için çeşitli öneriler mevcut.

Birazcık ismine aldandığımdan olsa gerek anıdan çok bir tarih kitabı beklentisiyle okumaya başladım. İlk sayfalarda da o hissiyatı vermişti. sayfalar ilerledikçe anılar arttı. Anıların da şöyle bir güzelliği var ki o dönemde yaşamış İzmitlileri görmek mümkün!

Orgeneralimizden de beklendiği üzere nizami bir üslup ve kurgu mevcut. Tasniflemeler net çizgilerle belirli. Ama yine de duygular öne çıkıp kendilerini gösteriyorlar.

Anılar, İzmit'le iç içe bir şekilde, ev yaşamından tatil zamanlarındaki gezmelere kadar tüm bir hayatı kapsıyor. Benim en çok içimi burkan ise Körfez'in sularında rahatlıkla yüzüldüğü zamanlardır... Şimdiki durumu maalesef malumunuz...

Bu kitabın bir diğer özelliği de Hikmet Bayar'ın iki ciltlik çalışmasının ilk cildini oluşturması. Kitaba başlamadan hemen önce bunu belirtiyor ve ikinci cildin, askerlik anıları olduğunu anlatıyor.

Bendeki kitap Kastaş Yayınevi'nden Şubat 2002 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

26 Ekim 2014 Pazar

Alfabe Fanzin Sayı 13

0 yorum
Yaz tatilinin arasından yepyeni bir sayıyla Alfabe Fanzin geri geldi! Kapak yine çok güzel! Kapak Elif Yeğen imzasını taşıyor. İç çizimler Çiğdem Koç'a ait. Arka iç kapak Rita Aktay'a ait.

Ganj'dan Gerçekliğe Doğru ile Alfabe Fanzin bir metin yayımlıyor Önsöz Yerine.

Hemen ardından Tan Doğan'ın Başlangıç şiiri;
geceden başlatmalı çıplaklığı
dizesiyle başlıyor.

Binnur Tekinalp Hakuna Matata öyküsünde bize siyahi vatandaşın öyküsünü anlatıyor.
O akşam dayanamadım saatlere bakma bahanesiyle yaklaştım.
- Buyur abi, dedi, abideki "b"nin üstüne basarak.
- Saat almayacağım, dedim.
- Ben bir şey soracaktım.
Daha sonra Burak Çıkırıkçı, Ölene Kadar Anlattığım, Sade Kendi Hikayemdir. şiirine;
Son çocuk zili çalıyor şimdi.
Kimsesiz, eve dönüyoruz çok zaman sonra.
dizeleriyle başlıyor.

Ömer Kaçar; Bodrum Katından Sesleri anlatıyor bize. Kaotik bir korku... Güvensizlik...
Hii! Bodrumda! Bodrumda kömür torbaları, büyük büyük fareler, kemirgen kobay. Kilo kilo kömür, kilo kilo fare. Peynir, peynir. Ekşimiş peynir kokusu.

Okan Torun Şehir Uykuları ve Gölgeler şiirine;
Dip uykulardan süzüldü çelik dağ sesleri
Köylü çocukların dileksiz ağıtlarıyla inleyen gece
dizeleriyle başlıyor.

Birce Altın Algıdan Anlam'a Eğrilebilmek'te bir uyanışı anlatıyor.
Dublörümü yerime koyup da dışarıdan izlediğimde kendimi dipsiz bir kuyuya düşüşümü tasvirlediğimde diplerde beni bekleyen minderin varlığından emindim sanki.
Gaffari Yılmaz, Bir Günü Bitirmek şiirine;
Zamanın sızıntı yaptığı yerlerde
bir günü bitirmek için mavi aksanlı o güne uyanırsın.
dizeleriyle başlıyor.

Ece Çavuşlu Kuşkonmaz Mahallesi'nin Elmadan Karları hikayesinde bize Alma'nın hayatını anlatıyor, elmayı anlatıyor hayatı anlatıyor.
Kocaman bir ısırık aldı Alma, ağzının kenarından suların akmasına engel olamayarak. Lokmasını çiğnerken gözü elmada yarattığı oyuğa takıldı ve gözlerine inanamadı.
Zeyno Ceren İkiz Sihirbazlar şiirine;
İkiz sihirbazlar sıska, soluk
Tahta kulübede, iki tahta taburede oturup
Sihir yapmadıkları vakit odun yontuyorlar.
dizeleriyle başlıyor.

Önder Şit Çay-Lak' Niyazi'ye ithaf etmiş. Bize öyküsünde "çay"ı ve hayatı anlatıyor.
Kollarımı iki yana açtım, kaç derece, bir ferahlama geldi, serin bir huzur belki de. Kollarımı bileklerimden devirdim öne, yeli  karşıladım. Bağırdım, Niyazi! 
Sude Tankut, Bülbülü Öldürmek şiirine;
1962'de eylül, belki ekim
dizesiyle başlıyor.

Tuba Kır Höyt Babalar! öyküsünde bize Küpeli'yi gösteriyor ve onun mahallesini anlatıyor.
"Napıyon Küpeli, neye baktın?" Sesi tanıyıp arkama dönünce hararet basıyor, dilim dışarı çıkıyor.
Umut Durmuşoğlu Hermavi şiirine;
üzüm bağlarında çalkalandım
gömleğini iliklemeyi unutma Yusuf
dizeleriyle başlıyor.

Gizem Aytekin Bukalemun'da bir isyanı anlatıyor. Bastırılmış bir isyanı...
Yaşamlarının içinde varlığını sürdürebilme adına kamufle olan bu canlıyı teninden yayılan iğrentinin kokusundan hissedebiliyorlardı.
Onur Barış Önal Ay Işığı Doğan Çocuk Odaları şiirine;
Yaralı olanı nasıl ayrıldıysa sürüden
Hayr olan neresinden kibre bulandırıldıysa sonunda
dizeleriyle başlıyor.

Enes Taşbaşı Temmuz Dörtlemi şiirine;
-Islık çalmayı bildiği halde her yeni
Yalnızlığında geçmiş zamanın bir taslak
Olduğunu fark eden adamın söyledikleridir.
dizeleriyle başlıyor.

Mehmet Şimşek Çınar şiirine;
gölgen kanatlarındır
büyümüşsün, epey, ve erken
dizeleriyle başlıyor.

Ülkü Saydan Sivri Kenar'da hayatın köşelerini anlatıyor. Acıtan ve acıtmayan, batan ve batmayan...
Komik! Dünya yuvarlaktır ama hayat köşeli.
Zehra Dilara Kılıç Mucize şiirine;
Vapurları anlatırken ne güzel bir çocuk yanaşır
En parlak gezegen olan yakınlarına
dizeleriyle başlıyor.

Mert Öztürk Teraplaka şiirine;
ilk taşı günahsız olan attı, ıskaladı
ikinci taş kuyuda kaldı, deli başında
dizeleriyle başlıyor.

Bir sayı daha bir anda bitiveriyor! Yeni sayıya çok az kaldı.

Yabancı

0 yorum

Albert Camus eseri. Kitabı okurken Meursault bakışına bürünüp uzunca bir süre bu bakışla dünyayı göreceksiniz. O yabancılık, o farketmezlik akışı içinde olaylar Meursault'nun bir Arap'ı öldürmesine kadar uzanıyor. Bir kişi hayatından yola çıkılarak tüm toplum gözler önüne sunuluyor.

Yargılama ile ilgili bölümlerse başlı başına kitaptır gözümde!

Bir gün önce karakola gitmiştik, ben şahitlik etmiş, kadının Raymond'a "hakaret ettiğini" söylemiştim. Raymond bir uyarıyla sıyırmıştı. Benim söylediklerimin doğru olup olmadığını pek araştırmadılar. (sayfa 49)
Yabancı, Nobel Ödüllü bir eser ki bu da zaten yeterince anlatmaktadır.

Değinmeden geçemeyeceğim bir diğer durum şudur ki kitabın sonlarına doğru Victor Hugo'nun Bir İdam Mahkumunun Son Günü'nü düşünmeden edemedim.

Kütüphanede mutlaka olması gereken kitaplardan birisi.

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Samih Tiryakioğlu çevirisiyle Ağustos 2014 tarihli 49. baskısı.

Kitap:
Can Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

24 Ekim 2014 Cuma

Deliduman

0 yorum
 Çağlar İyice, kendi hayatını ve kardeşi Çiğdem İyice'nin hayatını anlatıyor bize. Sadece kendi hayatları değil... Çağlar İyice, etrafını, hayata bakışını, olanı biteni kendince anlatıyor bize.

Emrah Serbes bu kitabında da alıp götürüyor. İçimizde kalan -belki de son- ergenlik isyanlarımızı ateşliyor, ergenî bir felsefeyi körüklüyor. Ve tabi ki martılar ve tabi ki "Dosto Reis" ve tabi ki Gezi Parkı. Çağlar İyice, Gezi'ye çok başka türlü sürükleniyor. Herkes bir yana Çağlar İyice ve Mikrop Cengiz bir yana. Karakterlerin tam ortasında Emrah Serbes'in harika kurgusu mevcut!

Partilerin, binaların veya oluşumların isimlerini de Emrah Serbes öyle bir Çağlar İyicevari isimlendirmiş ki, onları ayrıca sevdim.

Okurken kitabın nasıl bittiğini anlamayacaksınız. Diğer yandan bir İstanbul romanı gibi görünse de bu kitap Körfez'den İstanbul'a uzanır. İzmit'i, Gölcük'ü, Değirmendere'si ve Kıyıdere... Kocaeli'ye daha yakındır İstanbul'dan. Deprem anıtı vardır. Anıttaki tüm isimleri okumanın çok uzun zaman aldığı bir ilçe.

Gezi Parkı'na bir başka türlü bakış bu kitap aynı zamanda. Çağlar İyice tespitleri ayrıca güzel, ayrıca tatlı. Okurken onunla birlikte isyan edip onunla birlikte elektronik sigara içiyorsunuz!

Çağlar İyice, nice isyanlarımız arasında ses bulmuş, geceleri konuşan 17 yaşındaki kardeşimiz. Bir noktadan sonra bir roman karakteri olmaktan ziyade, bir ete kemiğe bürünen insana dönüşür.

Bol "Mayki"li bir kitap. Kitabı okurken, dünyaya mesajımı çay içerek verdim ben de.

Bendeki kitap İletişim Yayınları'nın 2014 tarihli ilk baskısı. Kitabın bir diğer özelliği ise kuzenimden bana gelmiş olması.

Kitap:
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Babil.com
Pandora.com.tr

15 Ekim 2014 Çarşamba

Kayıp Toprak

0 yorum
Murat Işık romanı. Merak ettiğim bir kitaptı. Öncelikli merakım İzmir doğumlu bir yazarımızın, yabancı dilde yazmak durumu ilginç gelmişti. Bunu ilginç kılan ise Zaza köyü Sofyan'da başlayıp İzmir'e kadar uzanması idi. Kitabı okuduktan sonra olayın İzmir'i de aşıp yurtdışına kadar uzandığını görmek kitabı daha da ilginç kıldı.

Miran Mehmet Uslu... Aşme ve Selim Uslu'nun oğlu... Miran Mehmet gözünden takip ediyoruz. Zaza köyü Sofyan'da yaşayan bu aile evlat acısı da yaşamış bir ailedir. Ancak bir şekilde mutludurlar. Ta ki elim güne kadar...


Miran, kitabın başkahramanı. Anadili Zazaca. Köye atanan öğretmen aileye Miran'ın isminin Türkçe olmasını diretinceye kadar... Bu zamandan sonra ismi Mehmet...

Kitabı okurken Yaşar Kemal, sepyalığını görür gibi oldum. O yörelerin kavrulmuş toprağının kokusunu duydum. Murat Işık'ın bizzat yaşadığı sürgün hayatının ironilerini kitapta gördüm.

İnsanlarımızı ne kadar tanımadığımızın farkında bile değiliz... Murat Işık, bunu ekilmesi zor topraklara ta Hollanda'dan ulaşarak önce Hollandalılara bu kitabı okutmuş...

Kitap yazdıklarının yanı sıra yazmadıklarıyla da çok fazla konuyu mükemmel bir kurguyla bir araya getiriyor. Selim Uslu'ya çok çok kızacağınız dönemler olacağı gibi, ona hak vereceğiniz dönemler de olacak. Murat Işık, Uslu ailesinden yola çıkarak, dönemin, coğrafyanın ve toplumun kesitini sunuyor.

Uslu ailesi zorlu bir coğrafyada filizleniyor!

Kitabın kapağı, kitabı okuyunca ayrıca güzel, ayrıca anlamlı...

Bir çırpıda biten bir kitap içimizden çıkıp sınırları aşmış. Anavatanına Gül Özlen çevirisiyle, Koton Kitap'la geliyor. Bendeki kitap tanıtım sayısı. Kitabın çıkış tarihi Ekim 2014.

Kitap:
Koton Kitap
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr


3 Ekim 2014 Cuma

Guguk Kuşu

0 yorum
J.K. Rowling'in Robert Galbraith müstear ismiyle yazdığı polisiye romanı. Olmuş mu? Hayır olmamış. Başladığım kitabı bitirme alışkanlığından dolayı okuya okuya ancak bu zamanda bitirebildim. Boş Koltuk çok daha derli topluyken bu bana çok dağınık geldi yahut ben çok dağınık okudum.

Cormoran Strike, bir bacağını kaybetmiş savaş gazisidir. Ülkesine döndükten sonra dedektiflikten para kazanmaya çalışır. Eski bir arkadaşının kardeşi, onun için gelir ve intihar ettiği iddia edilen kızkardeşinin öldürüldüğünü düşündüğünden araştırmasını ister ve olaylar gelişir.

Ara ara okuduğum için kişilerin kim olduğunu unuttuğum zamanlar çok oldu. Ancak daha baştan katilin kim olduğunu bilmek -tahminin ötesinde...- okumayı zorlaştırıyor. Kitabın sonunu tahmininizin doğru olup olmadığını teyit için okuyorsunuz. Öyle de oldu.

Bu kitabı müstear kişiye atfediyorum... Kitabın sonunda Cormoran Strike'ın maceralarının devam edeceği söyleniyor... Okuyacağımı sanmıyorum...

Her şey bir yana, engelli bir karakterin baş karakter olması gözümde çok önemlidir! Bu nüans göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir!

Bendeki kitap Pegasus Yayınları'ndan Zeynep Heyzen Ateş çevirisiyle Temmuz 2014 tarihli ilk baskısıdır.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

10 Ağustos 2014 Pazar

Dönmek Mümkün Olsa

0 yorum
 Marc Levy'nin harika kitabı. Kurgusu harika!

Andrew Stilman, New York Times'ta gazetecidir. Başarılı bir habere imza attıktan sonra, çok önemli bir haber peşindedir. Ancak her zamanki gibi sabah koşusundayken saldırıya uğrar ve gözlerini altmışiki gün öncesinde açar. Bu geriye dönüşünde daha önce yaptığı hataları tekrarlamamak için ve katilini bulmak için çabalar.

Kitap alıyor ve götürüyor. Bilmecesi, kurgusu çok hoş! Marc Levy'nin üslubu da alıp görütüyor. Durmaksızın okumak ihtiyacı doğuruyor!

Ancak dikkatimi çeken bir nokta Simon karakteri oldu. Karakterin varlığı gayet yerinde ancak kişiliğinde kaşınan ve yerini tam bilmediğim noktalar var. Bazı noktalarda iyi bir arkadaşken bazı noktalarda bir uşak edasında. Stilman'ın algılayışı konusuyla da bağdaştırmak gerekebilir.

Adrew Stilman, kendi katilinin peşinde! Adrew ile birlikte, ona saldıranın kim olduğu konusunda akıl yürütmek eldeki ilk verilerle puslu. Ancak Stilman ilerledikçe sorunun cevabı yakınlaşır.

Mekan olarak Amerika'ndan Arjantin'e kadar uzanan kitap, Arjantin'deki dikta dönemine de değiniyor. Olan biten konusunda dehşete kapılmamak elde değil...

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Can Belge çevirisiyle Mart 2013 tarihli ilk baskısı.

Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Son Detay

0 yorum
Harlan Coben'in eseri.  NewYork Yankeelerin oyuncularından birisi ölü olarak bulunur ve bütün işaretler Myron'ın arkadaşı Esperanza'yı işaret eder. Myron ise tüm olan bitenden habersiz; kimseye de haber vermeden bir adaya gider ve tatil yapar. Win onu bularak olan bitenden haberi olmasını sağlar.

Yine alışık olduğumuz üzere Bolitar'a mutlaka birisi çıkıp "bu işten uzak dur" yahut "fazla kurcalama" tarzında uyarıda bulunuyor.

İyi ile kötü; iyilik ile kötülük arasındaki ince çizgi üzerinde vicdan muhasebesi tadında bir eser. Okurken eğlendiren ve böylelikle görevini yerine getiren bir eser. Son beklenmedik diyemeyeceğim. Ancak Coben bu kitabını diğerlerine göre daha iyi kurgulamış gördüm.

Amerikanvari bir iyi kötü çatışmasına götüren bir dizi olayın ardından saklanan gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Daha önce karşılaştığımız konu, kapak uyumsuzluğunu yenmiş gibiler. Zira ölen kişi bir beyzbol oyuncusu...

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Selim Yeniçeri çevirisiyle Temmuz 2013 tarihli baskısı. Selim Yeniçeri çevirisi olması daha iyi olmuş.

Kitap:
Martı Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr



1 Ağustos 2014 Cuma

Başlat

1 yorum

Ernest Cline'ın kitabı. İlk kitabı olmasına rağmen ustaca bir üslupla sizi şaşırtacak. Kitabın kurgusu sayesinde bir an elinizden düşüremeyeceksiniz.

2045'te Dünya çok da güzel bir yer değildir. OASİS insanların bu çirkin dünyadan kaçtıkları sanal bir dünyadır. Sanallıktan çıkıp gerçek bir dünya haline gelmiştir neredeyse. İnsanlar OASİS'e bağlı yaşamaktadırlar... İşlerini oradan halledip, oradan para kazanabilmektedirler. Derken OASİS'in kurucusu James Halliday ölür ve mirasını oyunun gizlediğini söyler. Bulan ilk kişi mirasının sahibi olacaktır! James Halliday tam bir 80'ler aşığıdır ve ipuçları da hep bu dönemden gelmektedir. Büyük av böylece başlar! İlk ipucunu da 5 yıl sonra Wade Owen Watts bulur. Böylece Av oldukça hızlanır!

Gelecekte geçen bir geçmiş öyküsü gibi. İlk oyunlar döneminden OASİS'e... Kurgusu içinde kaybolup giderken diğer yandan da sanallık ve gerçeklik üzerine küçük bir sorgulama da mevcut. Ernest Cline'ın ilk kitabı için oldukça güzel bir kurgu olması ayrıca ilgi çekici. Üslubundaki hafiflik de kitabına uygun bir şekildedir. 80'leri gelecekte okumaksa daha da ilginç oldu.

Kitabın kurduğu dünya aslında pek de uzak sayılmaz...

Bilim-kurguyu ve bilgisayar oyunlarını seviyorsanız mutlaka okumanız gereken kitaplardan. Ki zaten bi' kere başlayınca elinizden düşüremeyeceksiniz. Uzum zamandır bu tarzda gördüğüm en iyi kitaplardan biri diyebilecek durumdayım.

Ancak üslup ile ilgili olarak şu olumsuzluğu eklemeden geçemeyeceğim. Bolca "epik" ve "kıyak" kelimelerini görmek sizi şaşırtmasın.

Ayrıca Ernest Cline'ın güzel de bir Websitesi bulunmaktadır: www.ernestcline.com
Bendeki kitap Dex Kitap'tan Taylan Taftaf çevirisiyle Haziran 2011 tarihli baskısı.

Kitap:
Dex Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

29 Temmuz 2014 Salı

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

0 yorum

Milan Kundera eseri. Kitapta ilk dikkatimi çeken üslup oldu. Aşk bağlamında Çek ülkesinin Ruslar tarafından işgalini ve o dönemin bir kesitini okuyoruz. Yazar, zaman zaman romanı kesip söze karışıyor. Felsefe ve psikoloji izlenimlerini bize aktarıyor. Kurgunun kendi halindeliği ayrıca güzel. Milan Kundera dönem ağırlığı veya hafifliği altındaki insanları gösteriyor ve bunu sade cümlelerle gerçekleştiriyor.

Kitabı önemli kılan bir çok nokta var. Savaşın renk değiştirmesinden, günümüz propaganda stratejilerinin temellerine kadar her şey var. Bunların altında insan... Okudukça derinlere yükseliyorsunuz.

Dört ana karakter ve bir köpek... Hayat ağır yahut hafif. Akıyor ve akmaya devam edecek... İçindekiler de ağır yahut hafif...
Rus devletinin bundan önceki bütün suçları son derece temkinli bir gölgenin koruyuculuğu altında işlenmişti. Bir milyon Litvanyalının yurtlarından sürülmeleri, yüz binlerce Polonyalının katledilmesi, Kırım Tatarlarının ortadan kaldırılmaları belleklerimizde hala, ama ortada fotoğraflı belge yok; bu yüzden er ya da geç bunlar da yalan, uydurma sırasına girecek. Oysa, dünyanın dört bir yanındaki arşivlerde hem fotoğrafları hem de filmleri saklı duran 196 Çekolovakya işgali böyle değil. (sayfa 73)
Kitap 1983'te çıkan bir kitap. Türkiye'de İletişim Yayınları'ndan ilk baskısını 1986'da yapıyor. Bendeki 2007 tarihli, Fatih Özgüven çevirisiyle 32. baskısı.
Adsız şansızlığın ülke için ne kadar tehlikeli olduğu ancak şimdi anlaşılıyordu. Sokaklar ve binalar özgün adlarına kavuşamayacaklardı artık. Bu adsız şansızlık sonucunda, bir Çek kaplıcası ansızın hayali, bir minyatür Rusya'ya dönüşüvermişti, Tereza'nın orada bulmayı umduğu geçmişe de devletçe el konulmuştu. (sayfa 172)
 Kitap:
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr

24 Temmuz 2014 Perşembe

Özgürlükten Kaçış

0 yorum
Erich Fromm'un mükemmel ötesi kitabı. Bireyden, topluma kadar özgürlük kavramı üzerine harika bir eser. Özgürlük nedir, insanın özgürlükten kaçışı neye bağlıdır gibi bir çok soruya cevap arayan eserde harika noktalara parmak basıldığını göreceksiniz! Felsefeyle psikoloji ve sosyolojinin harmanlanması sonucu harika bir insan çözümlemesi! İnsanı tanımak adına mutlaka okunması gereken kitaplardan! Kütüphanede mutlaka olması gereken bir kitap! Zira din konusundan başlayıp Hitler'e kadar harika bir sıralama içerisinde mükemmel bir kitap.

Erich Fromm'un gösterdiği yolun bu kadar düzenli bu kadar net olması anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Bu üslupta okudukça şaşırmamak elde değil!

İnsan üzerine, insanlık üzerine bir şaheser!

Kitabı okurken elinizin altında kalem kağıtla birlikte bir de bu kitap için fosforlu kalem bulundurun! Örneklerle daha da zenginleşen kitap var olan bir gerçeği ayaklar altına seriyor.
Olmam gerektiğini sandığım kişiden hiçbir şey değilsem, "ben kimim?" (sayfa 201)
Bendeki kitap Payel Yayınevi'nden Şemsa Yeğin çevirisiyle Nisan 2011 tarihli altıncı baskısı.
Kitap:
Payel Yayınevi
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Bambu Dergi Sayı 6

0 yorum
 Ankara menşeili "tiyatro ve kültür sanat" dergisi. 6. sayıları (Mart Nisan) geçti elime... Ancak bu zamanaymış tanışmak fırsatı. Sekizinci sayıları yolda... İki ayda bir çıkıyor. Yani bu da demektir ki Bambu bir yaşını doldurmuş! Nice yaşlara nice!

Çizimler Selda Can ve Bumin Ergenekon imzasını taşıyor. Fotoğraflarda Elif Külah, Arslan Kuzu, Ahmet Aydın, Osman Kubilay Karan, Bihter Doğan imzaları var. Kapak çizimleri Selda Can imzasını taşıyor.

İçindekiler:
1 Yaşımızı Doldurduk - Bambu Dergi
Şizofren - Cenk Uras
Azra - Elif Külah
Kırmızısından Örgüsünden - Gökçe Şahin
Uykunun Katı Hali - Orhan Murat Bahtiyar
Mektup - İrem Nur Çiçek
Tanrı Baktı - Sinan Altındağ
Bilici - Begümşen Ergenekon
Serteser Aşk - Meltem Karaboyun
Bitti mi? - Bahar Yılmaz
Ninni - Ayşenur Atalay
Durakta Tesadüf-ü Müstesna - Bilge Ceren Acar
Küçük - Zeynep Burçe Gümüşlü
Güzin'in Gençlik Yılları; Anma - Salah Birsel
Ben Bir Kadınım; Anma - Yusuf Hayaloğlu
Uçuş Serbest - Evrim Aşçı
27 Mart Dünya Tiyatro Günümüz Kutlu Olsun! - Bambu Dergi
Şehir ve Sen - İsrafil Güler
Çiçek Gözlü Veysel - Mert Şahin
Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun! - Bambu Dergi
Norma'nın Şarkısı - Bihter Doğan
Atanarjuat ve Halam Geldi - Begümşen Ergenekon
Son Dönem Resimler'le Yüzleşme - Hilal Numanoğlu
Sanat Ne İşe Yarar? - Tan Doğan
Kayıp Yıllar ve "Ramiz ile Jülide" - Tayyip Erkan Kaçmaz
Hakan Gerçek ile Sanat, Edebiyat, Tiyatro ve Şiir Üzerine Söyleşi - Ozan Demircioğlu
Ruanda Soykırımı ve Hotel Ruanda - Arslan Kuzu
İki Şehir Arasında Kırmızı Bir Araba - Gökçe Erdem
Mesai - Esma Aydan Dikmen
Ay Yıldıza Mutluluk Fısıldar Gecelerinde - Celam Karsavran
Bambu Haber

Böyle dolu dolu bir sayı!

Cenk Uras Şizofren'de abi kardeşi anlatıyor! Ölüm ekseninde...

Ardından Azra'da Elif Külah bize iki arkadaşı anlatıyor. Bu iki arkadaşın yolu bizi bir tuhaf hikayeye götürüyor.

Kırmızısından Örgüsünden'de Gökçe Şahin bizlere bir yazarın öyküsünü anlatıyor.

Arda Deveci Karanlık Kral şiirine;
Gecenin başından
güneş ışıklarının toprağa
değdiği ana kadar sürer
karanlık kralın saltanatı.
dizeleriyle başlıyor.

Uykunun Katı Hali'nde Orhan Murat Bahtiyar ince bir noktaya değiniyor... Uykunun en katı halini görmek mümkün!

Mektup'ta İrem Nur Çiçek Bosna'ya kadar uzanıyor. Savaşı anlatıyor... Başka bir gözle...

Sinan Altındağ Tanrı Baktı şiirine;
Tanrı baktı
O hep bakıyor
dizeleriyle başlıyor.

Bilici'de Begümşen Ergenekon Çise Hanım ile Erlen Bey'in iki ayrı dünyasını kahve fincanı etrafında anlatıyor.

Meltem Karaboyun Serteser Aşk şiirine;
I
Ah gece gözlü sevdiğim,
gözlerin sevgilim,
şehrimin sokakları gibi karanlık,
şehrimin insanı gibi yorgun,
gibi ürkek.
dizeleriyle başlıyor.

"Bitti mi?"de Bahar Yılmaz bir bitmeyişi anlatıyor... Beş'in Altı'ya kadar olan uzaklığında...

Lorin'de Ayşenur Atalay Lorin'i anlatıyor, Lorin'in Agit ile arkadaşlığını gösteriyor.

Durakta Tesadüf-ü Müstesna'da Bilge Ceren Acar, durakta münasip bir kısmet karşılaşmasını bizlere anlatıyor.

Zeynep Burçe Gümüşlü Küçük şiirine;
akan her gözyaşında
bir melek boğulur
dizeleriyle başlıyor.

Daha sonra, Salah Birsel'in Güzin'in Gençlik Yılları şiirini konuk ediyor Bambu Dergi sayfasına.

Hemen ardından Yusuf Hayaloğlu'nun Ben Bir Kadınım şiiri konuk oluyor Bambu'ya.

Uçuş Serbest'te Evrim Aşçı uçakları, havaalanını, uçuşu anlatıyor.

Ardından Bambu 27 Mart Dünya Tiyatro Günü için bir sayfa ayırıyor.

İsrafil Güler Şehir ve Sen şiirine;
Agamennon Ege'nin köpüklü sularında
gemilerini yürüttüğünde
dizeleriyle başlıyor.

Mert Şahin Çiçek Gözlü Veysel'de bizlere Aşık Veysel'i anlatıyor!

Ardından Bambu Dergi Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bir sayfa ayırıyor.

Bihter Doğan Norma'nın Şarkısı'nda bizlere Norma'yı, bir hayatı anlatıyor.

Daha sonra Begümşen Ergenekon, Atanarjuat ile Halam Geldi filmlerini inceliyor.

Hilal Numanoğlu, Son Dönem Resimler'le Yüzleşme'de Ahmet Güneştek'in New York - Marlborough Galeri'de açtığı Son Dönem Resimler sergisi üzerine yazıyor.

Tan Doğan Sanat Ne İşe Yarar sorusunu cevaplıyor, yaşamının sanatçısı kadınına ithaf ederek...

Tayyip Erkan Kaçmaz Ramiz ile Jülide oyununu bize aktarıyor.

Ardından Ozan Demircioğlu'nun Hakan Gerçek ile söyleşisi geliyor.

Arslan Kuzu, Ruanda Soykırımı'nı ve Hotel Ruanda filmini bize anlatıyor.

İki Şehir Arasında Kırmızı Bir Araba'da Gökçe Erdem, bir yolculuğu anlatıyor, geçmişle gelecek arasında, iki şehirde sıkışmış...

Mesai'de Esma Aydan Dikmen, bize bir Gökkuşağı'nı anlatıyor, onun gününü...

Cemal Karsavran Ay Yıldıza Mutluluk Fısıldar Gecelerinde şiirine;
seni beklemek ıssız bir adada kimsesizliktir
dizesiyle başlıyor.

Daha sonra Bambu Haber'in sunduğu haberler ve sonda da temsilciliklerle birlikte bir sayı son buluyor! Nasıl geçtiğini anlamadan!

İnternet Sitesi
bambudergi@gmail.com
Facebook
Twitter

15 Temmuz 2014 Salı

Büyük Vuruş

0 yorum

Harlan Coben eseri. Çıtır çerezlik bir kitap. Tam kafa dağıtmalık.İçeriği, kurgusu, karakterleri sabun köpüğü. Zira Win'in gizemli haller, Myron'ın halledemediği her şeyi halletme durumu... Bu kadar özgüvenin nereden geldiği belirsiz. Polisler gelmiş geçmiş en aptal aynasızlar... Polisiye severler için çok çok zayıf bir kitap!

Neden okudum? Dedim ya, kafa dağıtmalık.

Valerie Simpsons Amerika Açık Tenis Turnuvası'nda öldürülür. Valerie Simpsons, geçmişte, çöküşünden önce, neredeyse Myron'ın müşterisi olacaktır. Ancak çöküşünden dolayı tenisi bırakmıştır. Kitabın ilerleyen kısımlarında çöküşün sebepleri de ortaya çıkacak.

Myron konuyu araştırırken herkes bu işten elini çekmesini yoksa kötü olacağını söyler... O kadar çok insan bunu söyler ki bi' an olayın çok büyük olduğunu düşünürsünüz. Ancak o noktaya kadar gelen hikaye olayın o kadar da büyük olmadığını size anlatacaktır.

Kitap kapağı anlatılan olayla hiçbir bağlantısı olmayan bir kapak. Yazık olmuş... Çok daha iyi bir yerde kullanılabilirdi. Satrancın "s"si geçmiyor. Öyle satrançlı bi' şeyler beklemeyin. Alakalı hiçbir şey yok.

Belki de kapak bize Myron'ın ne kadar zeki olduğunu söylemeye çalışıyordur.

Harlan Coben'in üslubu, olayı kesip karakterin tam da o anda ihtiyacı olan özelliklerini anlatmak üzerine kurulu. Dayatılan bu özellikleri kabullenmekse oldukça güç.

Sıcak yaz günlerinde terlemekten bunaldığınız anlarda iyi gelecek bir kitap.

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan E. Özlem Gültekin çevirisiyle 2010 baskısı.

Kitap:
Martı Yayınları


30 Haziran 2014 Pazartesi

Bahçivan Fanzin Sayı 1

0 yorum

İlk sayıları çıkmış! Güzel bir kapakla.
"Öncelikle merhaba güzel insan,"
diyerek söze başlamışlar girişte ve sözlerini şöyle bitiriyorlar;
"toprağa dökülen betonlarla yarışabiliriz,
rastlantılarımız denktir, talihsiz değiliz" 
Şiir ağırlıklı, şiirsel anlatımlı bir fanzin. Çizimler Saniye Özbek'e ait. Uzun soluklu olmaları dileklerimle!

Şakir Soydan Üç Tekerlekli Bisiklet şiirine;
"gün batımı
etimle savaşıp kaybettim
iğredi gövdemin şaşmayan kafesinde" 
dizeleriyle başlıyor.

Ardından EncekzadeHüsnü imzasını taşıyan İnanna öyküsü geliyor. Yarıçıplak gezmesiyle ünlü bir tanrıça yeryüzüne iniyor!

Daha sonra Serap Aslı Araklı İnkâr şiirine;
"Düz bir şehri ters çevrilmişlik gibi de anlatabilirim"
dizesiyle başlıyor.

Mehmet imzasını taşıyan Ezgili Şiirler I;
"Oturuyorum
Tek başıma
Ezgisi çalınmış gönüller barında"
dizeleriyle başlıyor.
Uca imzasını taşıyan Filler Ağlar, Karanfil Boğulur, Vapur Kalkar;
"bir bakmışsın bu gece bitmiş
bir bakmışsın Aristo falan hepsinin yüzü asık"
dizeleriyle başlıyor.

Şakir Soydan, Gününü Öldüren Adam'ın kılçıklı ruhunu öyküleştirmiş sunuyor bizlere!

Yolumuz Sadakat Yolu Cangür imzasını taşıyor ve imgeleriyle insanları anlatıyor.

Ardından Parmaklarıma Kepenkler Düşşün şiiri Damla imzasıyla geliyor.
"Damarlarım patlıyor sesinden"
dizesiyle başlıyor.

Cangür, Perakende Koşarsak şiirine;
"Başaklar kapanır mı ağaç yetişmeyen şehirde," 
dizesiyle başlıyor.

bahcivan.fanzin@gmail.com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.