23 Ocak 2018 Salı

Ejderha Dövmeli Kız

0 yorum
Stieg Larsson'ın kitabı. Kitap çıktığı dönemde çok ses getirmişti. Önyargılarımdan ve popülist yaklaşımdan uzak durmak adına okumamıştım. Gel zaman git zaman okumak aklıma geldi, zamanında okumadığım için pişman bile oldum.

Stieg Larsson harika bir kitap ortaya koymuş. Kitaba başladıktan sonra bir şekilde içine gömülüyor, muammanın peşinde kendinizi buluyorsunuz.

Kitap bir serinin ilk kitabı. Millennium; Mikael Blomkvist ve onun partneri Erika Berger'in çıkarttığı bir dergidir. Mikael, ekonomi haberlerinin peşinde koşmuş, gizli kapaklı olan her şeyi ortaya dökmeye çalışan bir idealisttir. (?) Ancak işler bir şekilde sarpa sararak Hans-Erik Wennerström haberiyle davalık olur ve davayı kaybeder. İşte olaylar bundan sonra oldukça ilginç hale gelmektedir.

Henrik Vanger'den bir iş teklifi gelir. Mevcut şartları göz önüne aldığında işi kabul etmek durumunda kalır. Bir yıl boyunca Henrik Vanger için çalışacaktır. Henrik Vanger'in yeğeni Harriet'in kayboluşunu araştıracaktır. Ancak bu olay 40 yıl önce gerçekleşmiştir ve çözülememiştir.

Lisbeth Salander ise 20'li yaşlarında bir kızdır. Dragan Armansky'ın çalışanıdır. Milton Security'te ofisteki ufak tefek işleri halletmek için işe başlamıştır; ancak serbest bir araştırmacı haline gelmiştir. Kişiliği onu sosyal uyum konusunda çok zorlamaktadır.

Konunun nereye varacağını merak ederek kitabı okurken kitap çok ilginç yerlere değinmeye başlıyor. Polisiyenin çok hoş bir örneği. Kitabı bu kadar özel kılan ise değindiği toplumsal bozulma, toplumun ta kendisi. 

Bu noktadan sonra kitabın sonuyla ilgili ipuçları olabileceği için kitabı okumadıysanız bu noktada bu yazıyı okumayı bırakıp kitabı okumaya başlamalısınız.

Kitap Türkiye'de çıktığından bu yana kaç kadının tecavüze uğradığını ve cinayete kurban gittiğinin sayılarına inanamazsınız. 2010 yılından günümüze yaklaşık 2000 kadın öldürülmüştür. Bu sayı sadece Türkiye'de sayıdır. Araştırmaya başladığınızda durumun vehametini daha da hissedersiniz. Bu kitap biraz olsun bu konuya ses getirdi. Ama polisiye gözüyle değil de işlediği konuya eğildiğinizde çarpık (?) bir ilişkiye sahip Erika ile Mikael'i görüyorsunuz. Daha sonra Lisbeth çıkıyor. Mevcut karakterlerin işlenişinden çok vakanın oluşturduğu muamma ile görünen her şeyin göründüğü gibi olmadığını çok daha kötü olduğunu ifade ediyor.

Peki insanlar daha ne kadar kötüleşecek? İnsanın özünde iyi olduğu veya kötü olduğu felsefe dünyasında da çokça tartışılagelmiştir. Her şey bir yana, insanın nasıl kötücül bir varlık olduğu modernizm ile birlikte gözlerimizin önündedir. Medeniyetle(?) birlikte kötücüllüğümüz yükselmektedir.

Stieg Larsson'ın ömrü, sersini tamamlamaya vefa etmemiştir. Üç kitapta kalmıştır; sırasıyla:
Ejderha Dövmeli Kız

Kitap:

14 Ocak 2018 Pazar

Ses Taklitçisi

0 yorum
Thomas Bernhard'ın kısa hikayeleri. Kısa derken gerçekten kısa, bir sayfayı geçen hikaye sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ancak o kısacık hikayelerle dünyayı izliyorsunuz. İyimserliği bir kenara bırakın. İnsan iyi olsaydı, insan yüzünden bu kadar çok incinmişlik olmazdı. Her şeyi kırıp döküyoruz.

Gerçeklerin ağırlığı, distopik bir atmosfer oluşturuyor. Buna yapılabilecek hiçbir şey yok, gerçeğin ta kendisi bu.

Mutluluk adlı hikayesi çok ilginç bir hikaye. Hikaye mi gerçek mi?

Bendeki kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan Sezer Duru çevirisiyle Haziran 2016 tarihli üçüncü baskısı.

Kitap:
Yapı Kredi Yayınları
Idefix.com
Kitapyurdu.com

7 Ocak 2018 Pazar

Başlangıç

0 yorum
Dan Brown'ın son kitabı.Kitabın temelinde nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi işliyor.

Dan Brown sürükleyiciliğinden bir şey kaybetmeden yazmış. Elinizden düşürmeden bitirmek isteyeceğiniz türde bir kitap.

Profesör Langdon serisine ait olsa da profesör Langdon gibi değil. Langdon'ı sadece bir kaç bölümde hissedebiliyorsunuz. Geri kalanında Langdon'dan başka birisi gibi geliyor. Langdon bu sefer eski öğrencisi ve dostu Edmond'ın davetiyle kendisini olayların içinde bulur. Langdon'ın uzmanlık alanı simgebilim ile bağlantılar Edmond'ın kurduğu bağlantılardan ibarettir. Sanat tarihi ile ilgili bağlantılar da Edmond'ın üstün zekasından dökülen merak sayesinde karşımıza çıkmaktadır.

Buradan anlaşılacağı üzere Dan Brown da Elon Musk furyasına kapılmış bir durumda. Bir teknoloji dahisi ortaya çıkar ve tüm akışı yönlendirir. İşin ilginç yanı Dan Brown'ın karakteri yalnız başına çalışır ve kendi başına her şeyi bilebilir. Kodlamayla arası çok iyi olduğundan sadece kodlama yaparak tüm bilim literatürüne hakim olabilir(!)

İşte bu dahinin adı. Amerikalı baba, İspanyol annenin çocuğudur. Baba ölür, anne İspanya'ya döner. Edmond yetimhanede büyür. Bu yaşadıkları Edmond'ı insanlığın nereden geldiğini ve nereye gideceğini araştırmaya iter.

Bir buluş gerçekleştirmiştir. Bunu önce Müslüman, Hristiyan ve Yahudi din adamlarıyla paylaşır. Bu durumdan çok rahatsız olmuştur bu hazretler.

Dan Brown, din ile bilim karşılaştırması yapmaktadır. Ancak kitabın sonunda Dan Brown durumu yumuşatmıştır.

Kitap boyunca acaba sonunda ne çıkacak diye bekledim. Sonunda en azından çok da kötü olmayan bir şekilde bağladı diyerek derin bir nefes aldım. Üzerine devam edilen çalışmalarla bağlantılı olması beni hayal kırıklığına uğratmadı. En azından termodinamik kurallarıyla ilgili yaklaşım hoştu.

Dan Brown bu kitabını Profesör Langdon ile değil de başka bir karakterle yazsaydı çok daha fazla sevebileceğim bir kitap.

Bendeki kitap Ekim 2017 tarihli 5. baskısı. Dikkatimi çeken ise ilk baskı da aynı ayın içinde. Türkçe çevirisi Petek Demir İncek'e ait. Kitap Altın Kitaplar'dan.


27 Kasım 2017 Pazartesi

Metro 2033

0 yorum
Metro 2033, nükleer savaş sonrasında Moskova'da geçen bir tür kıyamet sonrası romanı. Dmitry Glukhovsky'nin eseri. Bilim-kurgu öğeleri ile psikolojik etmenleri çok güzel harmanlayarak ortaya koyuyor. 3 kitaplık bir serinin ilk kitabı.

Metro 2033
Metro 2034
Metro 2035

Dmitry Glukhovsky, kitabında, dehşet dengesi, uluslararası politika vesaire ile ilgilenmiyor. İnsan ve toplumu irdeliyor. Bunun çevresine de çok ilginç bir hikaye kuruyor.

Fantastik mi bilim-kurgu mu arasında gidip gelen bir atmosferi var. Radyasyonun evrim zincirine etkisi ne olur bilinmiyor. Bu nedenle iki tür arasındaki ince çizgide yol alıyor. Bu da kitabı daha da ilginç kılıyor.

Nükleer savaş sonrası insanlar metroya iniyor. Yeryüzünü hiç görmemiş nesiller gelmeye başlıyor. Diğer yandan metronun kendi bilinmezliği, tünellerin karanlık olması okuyucuyu klostrofobik bir romanın içine sokuyor. Bu korkunun ve bilinmezliğin ortasında insan türünün kararları, birbirine olan şüpheciliği ve birbirbirine olan ihtiyacı muhteşem bir şekilde irdelenmiş.

İnsanoğlunun metroya inmesinin sebebi yine insanoğlunun kendisi. Bu çelişkinin tam ortasında yolunu (tünelini) bulmaya çalışan insan türü ve savaşla birlikte ortaya çıkan bilinmez yeni türlerden saklanma çabası harika bir kitap ortaya çıkartmış. İnsan neye inanacak, kime güvenecek? Burada olmasının sebebi de birbaşka insan iken...
"Ben Suharevskaya'nın aile mezarlığına dönüştürülmesine karşıyım, doğrusu yaşanacak bir yer de değil.Ayrıca, arkadaşının cansız vücudunu oraya götürsek bile, cenaze törenini yapacak birini bulmak zor. Bedenin burada mı yoksa istasyonda mı olması bu kadar önemli mi? Ölümsüz ruhu çoktan yaratıcısının yanına uçmuşken. Ya da inanca göre, bir başka bedende yerini bulmuşken? Bütün dinler bu noktada aynı ölçüde yanıldıkları halde." (sayfa 140-141)
Kitap WDCh istasyonunda başlıyor. Artyom adında bir genç ile birlikte bakıyoruz metroya. Birgün istanyona Hunter adında biri geliyor ve Artyom'un hayatı değişiyor. Tüm istasyonu katetmesi gerekiyor.

Kitabı okurken kitapta geçen yerleri internette araştırdığında çok daha ilginç bir hale bürünüyor kitap. Bunların olması gerçekten de o kadar uzak değil ya da o kadar yakın değil.
Ölümün kaçınılmaz olduğunu herkes bilir. Metroda ölüm, gündelik olaylardan sayılırdı ama yine de insan kendisine hiçbir şey olmayacağına, kurşunların birbaşkasına isabet edeceğine, hastalıktan korunacağına inanıyordu. Ve ihtiyarlık henüz o kadar uzaktaydı ki, Artyom gibi birinin bunu düşünmesine bile gerek yoktu. İnsan, devamlı kendi ölümünü düşünerek yaşayamazdı ki. En iyisi bunu unutmaktı, yine de birinin kafasına bu düşünceler musallat olursa, o zaman pes etmemesi, zehirli tohumlarıyla hayatını cehenneme çevirmemesi için, onları hemen kafasndan söküp atması gerekiyordu. Günün birinde öleceğini düşünmemelidi, yoksa aklını kaçrabilirdi. İnsanı tek şey çıldırmaktan kurtalarabilirdi: Bilmemek. (sayfa 248)
İnsanı insan yapan nedir? Peki insan türünü insan yapan nedir? Dünya'yı istila etmeyi nasıl uygun bulduk ve bunun suçlusu kim? Geri dönüşü olmayan noktaya eriştiğimize inanıyor tüm beyinler artık. Metronun karanlık tünellerinde insan en çok neyden ve neden korkar? En kötüsünü görmüş bir insanlık türü neden hala korkar? En korktuğu şey nedir? Doğa üstü yaratıklar mı yoksa doğa üstü yaratıklara sebep olmak mı? Yoksa insan kendinden korkar da her şeyi başkalarına mı atar?
İnsan türünün kendi türüne güvenmemesi ve kendi türünden de hariç yaşayamaması kadar tezat bir tutarsızlık yoktur doğada.

Savaşın sorumlusu kim? Başkalarının toprağına saldıran mı kendi toprağını koruyan mı? Peki bu toprak nasıl bir insan türüne ait olabilir?

Dimitry Glukhosky bir bilim-kurgu fantastik maceradan çok bir insanlığın aynası kitabını yazmış. Klasik yazar atalarından yakaladığı esintileri günümüze uyarlamış.

Peki insan nedir?
İnsanlar ona göre karmaşık bir makineydi; önce gıda ürünlerini yok eden sonra da bok üreten bir makine... (sayfa 294) 
Ayrıca kitaba dayandırılarak üretilen bir bilgisayar oyunu da mevcut meraklısına.

Bendeki kitap Panama Yayıncılık'tan Haziran 2017 tarihli üçüncü baskısı.
Çeviren ise Deniz  Banoğlu.

Kitap:
Panama Yayıncılık
İdefix
Kitapyurdu

22 Ekim 2017 Pazar

Cinayetler Oteli

0 yorum
Bertram Oteli, Londra'da eski yüzünü kaybetmemiş bir oteldir. Eski dokusunu ve kimliğini kaybetmemiş bir otel görünümündedir. Kanın dökülmesinde otelin rolü nedir?

Kitapta iki adet öykü bulunmaktadır. Biri, kitaba adını veren Cinayetler Oteli, diğeri ise Greenshow'un Deliliği

İkisi de Poirot öyküsü değil. Öncelikle bunu belirtmeliyim. Agatha Christie'nin Poirot esintileri var ancak ben Poirot öyküleri daha çok seviyorum. Hep bi' yerden gelecekmiş hissindeydim, ama gelmedi.

Bertram Oteli'nde bir kişi öldürülür. Gerçek hedef kimdi? Agatha Cristie bu kitabında tüm ipuçlarını verdiğinde öyküyü kesip katilin kim olduğunu bize soruyor sonra da kaldığı yerden devam ediyor.

Greenshow'un Deliliği, Greenshow adında bir kişi, zengin olduğu dönemde ilginç bir bina yaptırır ve bu esnada iflas eder. Ev çocuklarından birisine kalır. Olaylar gelişir.

Poirot'yu özletiyor ancak yine de kendini okutuyor.

Bertram Oteli'nin atmosferi sizi haftasonu için başka bir diyara götürebilir.

Bendeki kitap Altın Kitaplar'dan Gönül Suveren çevirisiyle.

Kitap:
Altın Kitaplar




Kitapyurdu.com
İdefix.com

15 Ekim 2017 Pazar

Böyle Buyurdu Zerdüşt

0 yorum
Nietzsche'nin belki de en meşhur kitabı.

Kitap Nietzsche'nin, Zerdüşt'ü konuşturarak oluşturduğu felsefesidir. Bu kitabın en iddialı ve büyük cümlesi:
"Öldü bütün tanrılar, Üstüninsan'ın yaşamasını istiyoruz artık."
Zerdüşt Üstüninsan'ı hedefliyor, arzusu onu bulmak. Ancak tanrı öldü, ama yaşasın yeni tanrı(?)

Üzgünüm, hayal kırıklığına uğrattı kitap beni. Burada ölen dogmatik düşüncedir ama Zerdüşt'ün Üstüninsan'ının kimi fikirleri ve davranışları da dogmatiktir. Ya da bana öyle gelmiştir. İşte olay burada patlak vermektedir.

Kitap boyunca Üstüninsan'ın meziyetleri mi yoksa Zerdüşt'ün kendi meziyetleri mi aktarılmıştır? İç içe geçmişlik her zaman mevcut.
Pek çok asker görüyorum: pek çok savaşçı görebilsem keşke!"Üniforma" diyorlar giydiklerine: bari üniformanın gizlediği üni-form olmasa! (sayfa 50)
Nietzsche'nin topluma, tepkisiydi belki de bu kitap. Diğer bir konu da tümdengelmesi. Bir bakıma toplum insanları oluşturur, insanlar toplumu oluşturmaz algısı kuvvetli. Bu hisle beraber bolca yalnızlık mevcut. Bunu açıkça da dile getiriyor zaten.
Ey Zerdüşt, sen o gelmesi gerekenin gölgesi gibi gideceksin: böyle buyruk vereceksin, sen, buyruk vere vere önde gideceksin. (sayfa 141) 
Zerdüşt, aslında bir peygamberdir. Peki Nietzsche'nin Zerdüşt'ü kimin peygamberi? Üstüninsan'ın mı? Nietzsche'nin mi? Peygamber varsa bunun bir de tanrısı olmalı. Üstüninsan mı?

Tanrı öldü, yaşasın yeni tanrı. Mı?

Bendeki kitap Cem Yayınları'ndan 1984 baskısı ile birlikte Turan Oflazoğlu'nun harika çevirisi.


1 Ekim 2017 Pazar

Otel Pasifik

0 yorum
Çok zamandır çizgi-roman okumamıştım. Otel Pasifik buna iyi geldi.

Joel Rose ve Amos Poe'nun kaleminden, Tayyar Özkan'ın çizgilerinden çıkan bu kitap bir katliamla başlıyor. Todd Buckner otele gelir. 17 ölüme ve bir yaralanmanın sebebidir. Polis Vietnam Sonrası Sendromu olarak nitelendirir olayı.

Don Cooper bu cevapla yetinmez. Olayı irdelemeye başlar. İzleri takip ettikçe ortaya kanlı olaylar dizisi çıkmaya başlar.

Kitaba başladığınız gibi sonu bir anda geliyor. Elden düşürmek istemiyorsunuz çünkü bu ölümlerin sebebini merak ediyorsunuz.

Çizimler de harika olunca bir anda kendinizi kan damlalarını takip ederken buluyorsunuz.

Kitap Arkabahçe Çizgi Roman'da Sinan Ural çevirisiyle bizlere ulaşıyor.

Arkabahçe
İdefix
Kitapyurdu

Otostopçunun Galaksi Rehberi

0 yorum
Douglas Adams'ın kitap serisi. Arthur Dent ve Ford Perfect'in hayatı aslında. Hayat dediğimiz, ya birileri otoyol yapacak diye son buluyorsa?

İlk kitap işte böyle başlıyor. Öncelikle seriyi tamamlamak için sabır gerekli. Zira Douglas Adams bolca yan hikayelerle süslüyor kitaplarını. Böyle olunca uçsuz bucaksız bir galaksi sizi bekliyor. O sabrı göstermek gerek. Kimi zaman yorucu olabiliyor. Ancak Adams, büyük betimlemeler yerine bu metodu tercih etmiş.

Kitabı okurken Douglas Adams'ın yazdığından şüphe edebilirsiniz. Belki de Ford Perfect yazmıştır bütün kitabı. Üslup Perfect'in üslubuna çok uyuyor. Ancak ben anlatım bir kitap değil. Tamamen o anlatım bir kitap.

Hele ki ilk kitaptan sonra acaba bu olayları kim anlatıyor diye düşünmeye başladım.

Otostopçunun Galaksi Rehberi, galakside, galaksilerarasında gezinen otostopçular için bir seyahat rehberi.

Dünya için yazılmış cümle ise hayli ilginç.

Çoğunlukla zararsız.


İdefix.com
Kitapyurdu.com

26 Mayıs 2017 Cuma

Süperpoze

0 yorum
9. Kocaeli Kitap Fuarı'ndan edindiğim kitap. Bir anda ortaya çıkıverdi benim için. David Walton ile tanıştığım kitap oldu.

Bir Kuantum Romanı:
Süperpoze

Kuantum atomaltı boyutlardan makroya taşınsaydı ne olurdu? Her yanımızın olasılık dalgalarıyla dalgalandığını düşünün. Hangi yol kararlı olacaktı? Aynı zaman dilimi içinde birden fazla kendinizden olsaydı? Kimdiniz siz?

Ya bir cinayet işlenmiş olsaydı? Kim işlemiş olurdu? Olasılığınız ile yüzyüze gelseydiniz? Siz kimdiniz?

Bilimkurgu ile polisiyeyi birlikte işleyen bir kitap. Zamanınızı bir anda kaplıyor. Kitabı kapattıktan sonra kendi olasılıklarınızı düşünmeye başlıyorsunuz.
"Hafıza her şey demek değildir," dedim. "Zaten sürekli unutup duruyoruz., bu kendimiz olmadığız anlamına gelmiyor." (sayfa 283)
Bendeki kitap April Yayıncılık'tan Ekim 2016 tarihlidir. Çeviri, Kıvanç Güney'e aittir.

23 Nisan 2017 Pazar

Albayım Beni Nezahat İle Evlendir

1 yorum
İlhami Algör'ün kitabı.

Yazarından bağımsız hikaye kahramanı olmak isteyenin hikayesi anlatılıyor. Öncesinde Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku okunmalı.

Bağımlı mıyız bağımsız mı? Olasılıklarımız nelerdir? Sonraki adımımızı Ustamızdan bağımsız atabiliyor muyuz?

Karşıdan karşıya geçerken kaç milyon olasılık vardır? Ya bilge Kuş'u ararken? Bulduğumuz cevaplar istediğimiz cevaplar mıdır? İstemediğimiz cevapları mı arıyoruz? Aradığımız cevaplar hem bulmayı umut ettiklerimiz mi? Bulduğumuz ya umduğumuz değilse?

Kitap bir cevaptan çok sorular... Tabi bakılan pencere de çok önemli bunun için.

İlhami Algör'ün kendine has olan dili, bir kahraman'ın kahraman olma ve veyahut veya olamama çabası.

Nezahat, kahramanımızın peşinde olduğu kadın... Ya da peşinde olduğu kadınların adı Nezahat. Belki de tüm kadınların ismi Nezahat.
"Önce kitabın kalınlılığı ile ilgili konuşmamız gerekiyor usta," dedim kediyi yok sayarak, "ince kitap ucuz oluyor, ucuz kitap dağıtımcının ilgisini çekmiyor. Dağıtımcılar ellerinde daha kalın şeyler tutmak istiyorlar. Ayrıca ince kitaplar elden ele dolaşarak okunduğundan daha az satıyor." (sayfa 28)

Kitap ilerledikçe, kahramanın çevresindeki hayat ile kahraman arasındaki ilişki de değişiyor. Usta belki de Büyük Kardeş'tir, belki de küçük kardeş.

Kitabın içerinde olmadık anlarda desenler çıkıyor. Seda Mit'e ait ki hiç beklemiyordum. Kitabı daha da ilginç kılıyor.
"Siz de mi hikaye kahramanı mısınız?"
"Herkes bir hikayenin kahramanıdır," dedi.
"Ne demek," dedim, "herkes bir ve aynı hikayenin kahramanı mıdır yoksa herkes kendine göre ayrı bir hikayenin kahramanı mıdır? Eğer, hikaye bir ve aynı ise tek tek, ayrı ayrı kahraman olma şansı kalmıyor gibi görünüyor. Yok eğer herkes ayrı bir hikayenin kahramanı ise, o zaman kim usta olacak?" (sayfa 68)
Belki ustasının belki hikayesinin peşinde koşan bir kahraman. Nezahat'e ulaşacak mı?

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan, 2016 yılında çıkan 4. baskısı.

Kitap:
İletişim Yayınları
kitapyurdu.com
idefix.com



15 Mart 2017 Çarşamba

Zeplin

0 yorum
Karin Tidbeck kitabı ki ilk defa okuduğum bir yazar. Beklediğimden çok iyi çıktı. Kitaba ulaşmam ise biraz daha ilginç. Kendi okuma listem her zaman hazırdır ancak diğer mecralarda yayınlanan listelere olabildiğince bakmaya çalışırım ki kaçırdığım bi' şey var mı? Son zamanlarda kaçırdığım çok şey olmaya başladığını da bu şekilde farkettim. Kıssadan hisse: Hazırlanmış okuma listelerine bakın, değerlidir.


Karin Tidbeck'in özgeçmişini okuyunca kitaba önyargılı yaklaşmıştım. Yazarlık eğitimi vs...

Okunması gereken bir yazar şayet bu türü seviyorsanız. Spekülatif kurgu. Kafkaesk fantazya...

Kitabın içindekileri aşağıdaki gibi gösterebilirim:
1) Önsöz-Elizabeth Hand
2) Beatrice...Sayfa 8
3) Ove Lindström İçin Bazı Mektuplar...Sayfa 16
4) Bayan Nyberg ve Ben...Sayfa 24
5) Rebecka...Sayfa 28
6) Herr Cederberg...Sayfa 34
7) Arvid Pekon Kim?...Sayfa 38
8) Brita'nın Tatil Köyü...Sayfa 46
9) Rengeyiği Dağı...Sayfa 55
10) Norveç Böğürtleni Reçeli...Sayfa 71
11) Pyret...Sayfa 75
12) Agusta Prima...Sayfa 86
13) Teyzeler...Sayfa 94
14) Jagannath...Sayfa 100
15) Son Söz: Başkalaşan Dünyalar...Sayfa 111
16) Teşekkür...Sayfa 114
17) Dipnotlar...Sayfa 115

Kitap 13 öykünün etrafında, içinde, dışında gezmektedir.

Beatrice bir zeplinin adıdır. Doktor Franz Miller'in bu zepline aşık olmuştur. Matbaacı asistanı Anna Goldber ile karşılaşınca Franz Miller'in hayatı daha da ilginçleşecektir.

Ove Lindström İçin Bağzı Mektuplar; Ove Lindström'ün çocuğu tarafından yazılmaktadır. Mektupların yazılma tarihi Bay Lindström'ün ölümünden sonrasına tekabül etmektedir.

Bayan Nyberg ve Ben; bu iki kişi arasında tuhaf bitkiler varlığını sürdürmektedir...

Rebecka intihara meyillidir. Başından geçenlere bakılacak olursa bu onun suçu da olmayabilir. Rebecka bir zaman sonra, kendisine yardım eden arkadaşıyla tuhaf bir sona ulaşacaktır.

Herr Cederberg yabanarılarını pek tanımamaktadır yahut yabanarısının ta kendisidir?

Arvid Pekon Kim? Devlet kurumlarına gelen telefonlardan sorumlu bir operatör. Arvid Pekon'un hayatı Yurttaş 3426'nın telefonuyla değişecektir.

Brita'nın Tatil Köyü'ne 32 yaşında başka insanları aramak konusunda beceriksiz bir akraba gelir...Yazmak için...

Rengeyiği Dağı Sara'nın büyük-büyükannesinin gelinliğini giyip kaybolduğu dağdır. Dağ vittra'ya aittir.

Norveç Böğürtleni Reçeli'ni çok sever. Onu bir konserve kutusunda yaptı. Onu sevmek için yaptı.

Pyret doğadaki diğer memelilerle yakınlaşmayı çok sever. Özünde iyilik mi vardır, kötülük mü?

Agusta Prima zamanı kavramak ister. Zaman onun kaldırabileceği bir kavram mıdır?

Teyzeler'in kutsal bir görevi vardı: genişlemek.

Jogannath ulu anne ile Rak'ın öyküsü.

Bir anda elinizden kayıp giden zamanla tuhaf diyarlara aktığınız bir damar. Zamanın hangi mekanında olacağınızı kestirmek çok. Bunların arasındaysa geriye ne kalıyor?

Bendeki kitap Aylak Kitap'tan Tülin Er çevirisiyle Haziran 2014 baskısının elektronik hali.

e-Kitap:
Idefix.com
Dr.com.tr
Calibro E-Mağaza

Kitap:
Idefix.com
Dr.com.tr
Kitapyurdu.com
Babil.com


12 Mart 2017 Pazar

Müptezeller

0 yorum
Emrah Serbes kitabı. Yine gölgede kalmışları anlatıyor. İflah olmaz bir hayatın ilerleyişini okuyoruz.

Bakır'ın hayatı. Bakır'ın sürüklenişi, Bakır'ın yokluğu... Bakır'ın belki de hiç olmamış hayatı. Hiç mi toplayamazdı acaba? Kendi kendine mi bu hale geldi çevre mi bu hale getirdi onu?

Soyismi Arslan. Ama kükreyemiyor Bakır. Çığlığı hep içinde boğuluyor.

Bakır Arslan'ın hayatını anlatıyor Emrah Serbes.

Kitabın başlangıcı ile bitişi arasında çok bir süre yok. Kitap bittikten sonra hayata küfretmemek de elde değil. Biriktirdiklerimiz nedir bu hayat için?

Babam gülümsemeye çalışırken birden durdu, yine ağlamaya başladı. Elimi omzuna attım, azgın dalgaların kayalıklara attığı iki sandaldık o anda, "Üzülme baba," dedim, ""alt tarafı bir beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha."

"Ona üzülmüyorum ki ben," dedi babam. "Her ay evin taksidini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti eliminzden balın gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık." (sayfa 60))

Emrah Serbes Müptezeller, İletişim Yayınları'ndan 2016 yılında. Okuduğum ise birinci baskısı.

Kitap:
İletişim Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr

26 Şubat 2017 Pazar

Başka Zaman Kütüphaneleri

0 yorum
Zoran Zivkovic ile tanıştığım kitabı. Akıcı bir dile sahip. Fantastik olayların aslında o kadar uzak olmadığını anlatıyor. Zoran Zivkovic keşke daha önce tanışsaydım dediğim yazarların içerisine girdi bile.
Kütüphanelerin bir şekilde canlı olduğunu içten içe tüm kitapseverler düşünüyormuş gibi gelirdi bana. Zivkovic de benim için bunun ispatı niteliğindedir.

Kütüphanelerin olgun sessizliği içinde hem merak uyandıran hem de insanı ürküten bir çekiciliği vardır.

Zoran Zivkovic bize altı farklı kütüphaneyi anlatıyor.
Bunlar sırasıyla:
1) Sanal Kütüphane
2) Ev Kütüphanesi
3) Gece Kütüphanesi
4) Cehennem Kütüphanesi
5) En Küçük Kütüphane
6) Soylu Kütüphane

Kütüphanelere bakışınızı renklendirecek öyküler bunlar. Bir pazar gününüzde elinizde kahvenizle rahatlıkla bitirebileceğiniz hikayeler. Tabi sonrasında kütüphaneye gitme isteğinizi bastırmanız gerekecek.

Kitapları her zaman çok sevmişimdir ve yeterli bir kütüphanenin nasıl olması gerektiğini, nerelere sahip olması gerektiğini düşünmüşümdür. Kütüphane, bildiğiniz üzere, kitapların evi anlamındadır.
Peki hangi kitapların evi? Her tür kitaba ayrı bir ev mi olmalıdır? Yoksa bu ev tüm kitaplara mı kucak açmalıdır? Ayrıca dünyadaki gelmiş geçmiş tüm kitaplara nasıl sahip olabilir? (Bu soruları sadece ben sormuyormuşum. Bu kitap ile bunu görmüş oldum. Sanal Kütüphane'ye bakınız.)
Bunları düşünürken aklıma da hep kitapların çoğulluğundan mütevellit Yığın Paradoksu gelir.
Yığın Paradoksu kısaca bir kum yığının kaç tane kum taneciğinden oluşacağını sorgular. Örneğin 1 milyon kum taneciği bir kum yığını ise, bir tane kum taneciğini alırsak geriye dokuz yüz doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz tane kum taneciği kalır. Bu kum yığını olmamış mı olur?

Kütüphane için de bunu düşünürüm. İki kitap da kelime anlamınca çoğul olmasından dolayı kütüphaneye sahip olmalıdır. Ancak tek kitabın neden bir kütüphaneye sahip olmaması lazım? (Burada da En Küçük Kütüphane'ye bir göz atınız.)

İlk hikaye Sanal Kütüphane: Bir yazar, istemediği bir e-posta alır ve işler o zaman çetrefilleşir.
İkinci hikaye Ev Kütüphanesi: İşe gitmek üzere evden çıkan bir adam posta kutusunu kontrol eder ve oraya nasıl sokulduğunu anlamlandıramadığı bir kitap görür. Her posta kutusunu açtığında ise yeni bir cilt görecektir.
Ayrıca kitapların çok yer kapladıkları da bilinen bir gerçektir. Bu yasayı tersine işletemezsiniz.Kitaplara ne kadar çok yer verirseniz verin, Asla yetinmezler. Önce duvarları ve ardında da adım attıkları her yeri işgal etmeye başlarlar. Kitaplarun işgalinden nasibini almayacak tek köşe evin tavanlarıdır. Yeni kitaplar eve gelmeyi sürdüürürler ve siz tek bir eski kitabı bile atma fikrine tahammül edemezsiniz. Bir de bu arada, yavaş yavaş ve hiç çaktırmadan yeni ciltler kendilerinden öncekileri iterler. Aynı buzullar gibi. (sayfa 35~36-Ev Kütüphanesi)
Üçüncü hikaye Gece Kütüphanesi: Dünyadaki bütün yaşamış ve yaşayan insanların biyografileri bu kütüphanededir! Ayrıca gayet nesneldir!
Dördüncü hikaye ise Cehennem Kütüphanesi: Kitap okumayı herkes çok sevmez. Kitap okumak onlar için bir ceza mıdır? Kiminin cenneti kiminin cehennemi olur?
Beşinci hikaye En Küçük Kütüphane hakkındadır. Bu kütüphaneden geçen kitaplar bir daha görülmekte midir?
Altıncı ve son hikaye ise daha bir ilginçtir. Soylu Bir Kütüphane'de kendine yer bulmaya çalışan bir kitap hakkındadır ve bu kitap karton ciltlidir. Ne kadar da saygısızca!

Bendeki kitap Zepros Yayınları'ndan 2015 Haziran tarihli, Cumhur Orancı çevirisiyle ilk baskısıdır.

Kitap:
Zepros Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr


4 Aralık 2016 Pazar

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar

0 yorum
Harry Potter dünyasına ait kitaplardan birisi. Filmi çıktıktan sonra tekrar ünlenen bir kitap. J.K. Rowling kaleminden gelmiyor. Newt Scammender tarafından yazıldığı bilinenen, Harry Potter serisinde adı geçen bir kitap.

Kitabın neresinden tutsak elimizde kalır.

Albus Dumbledore önsözüyle yazılmış ve kitabın Muggle'lar dünyasına da açıldığı belirtilmiş. Harry Potter serisinin neresinde "Muggler ve büyücülerle cadılar barış içinde yaşadılar" yazıyordu? İfşa oldukları nerede mevcut? Muggler'lar için fantastik canavaları tanıtan harika bir el kitabı olacağını mı düşündüler? Satış politikasına kurban gittiği o kadar bariz ki insan üzülüyor. J.K. Rowling bu kitapta bizim için tam anlamıyla çuvallamıştı. Harry Potter'ın kitap üzerine aldığı notlar da mevcut. Kitapta o notları görünce Hogwarts sıralarını ve hareket eden merdivenleri düşünmemek tabi ki elde değil. J.K. Rowling'in bu kitapta çuvallamış olması bir yana tanıttığı dünyanın büyüklüğü başka bir yana.

Newt Scammender kitabını 2001'de bastırmış görünüyor ki Harry'nin ilk kitabını elimize aldığımız yıla tekabül eder bu...

Newt Scammender çok dağınık yazıyormuş, öyle mi? Kitabın başlangıcındaki tanımlamadaki sistematik çalışma nedense canavarları tanımlarken bulunmamaktadır. Sadece Sihir Bakanlığı'nın derecelendirmesi hepsinde net olarak bulunmaktadır.

Newt Scammender Fantastik Canavarları kitaptakinden çok daha iyi tanıyan bir kişi olarak karşımıza çıkar. Ancak kitaptaki tanımlar çok zayıf kalmaktadır.


Filmiyle birlikte Harry Potter dünyası tekrar hareketlenmiştir. Zira filmin senaristliğini J.K. Rowling yapmıştır ki bu da filmin başlı başına Sihir Dünyası'na derinlik kazandıracağı kesindi. Sanal dünyada gezerken filmin sonuna takılmış o kadar çok genç kuşak gördüm ki üzüldüm. Bu noktadan sonra filmle ilgili içerik mevcuttur.

Fırıncı fantastik canavarları hatırlıyor muydu yoksa hatırlamıyor muydu? Aslında bu çok da önemli değil. Bunun üzerine makaleleri gördüm, okudum da... Ancak Ölüm Yadigarları göndermesini ve Grindelwald'ın varlığı her şeyden ötedir ve Sihir Dünyası'na bambaşka bir boyut kazandırmıştır!

Bu noktada film kitabın kendisinden kat be kat öne geçmiştir. Bu blog kitaptan ziyade Sihir Dünyası'ndaki bu yeni gelişmeye yöneliktir. Aslında olan şudur: Scammender döneminden Harry Potter öncesine ait tarihi göreceğiz. Lanetli Çocuk'un da gelmesiyle Sihir Dünyası'nı hareketli yıllar bekliyor diyebiliriz.

Fantastik Canavarler Nelerdir, Nerede Bulunurlar'ın orijinal baskısı tükenmiştir. İkinci el kitapçılarımız da "piyasayı fırsat bilerek" kitabı etmeyen değerler üzerinde satmaktadırlar. Kitabı sırf filminden dolayı alacaksanız almayın. Yapı Kredi yeni baskısını yapacaktır diye tahmin ediyorum. Piyasa canlandı ne de olsa...

Her şey bir yana J.K. Rowling, puslu alanları bize biraz daha gösterecek.

Diğer bir tartışma konusu da Harry Potter'la tanıştığımız bu dünya üzerine yeni yapıtların gelmesi var olan büyüyü kötü yönde mi etkiliyor... J.K. Rowling Harry Potter'ın ekmeğini mi yiyor yoksa Sihir Dünyası'nın tarihçesini anlatmak için yanıp tutuşuyor mu?

Çizimler ve metin J.K. Rowling'e ait. Kitabın orijinal baskısı Diagon Yolu Obscurus Book'a ait.
Kutlukhan Kutlu kitap editörlüğünü üstleniyor ve canavarların isimlerinin çevirileri ona ait.
Çevirmen ise Sevin Okyay ve Gül Sanoğlu. Kitap ilk baskısını 2001 yılında yapmıştır.

Filmin altyazılarında da keşke bu ekibi dikkate alsalarmış...
Film ayrı dünya kitap ayrı bir dünya. Film Newt Scammender'ı anlatıyor, kitap ise Newt Scammender'ın yazdığı kitap. Bunun ayrımına iyi varmak lazım. Bu yeni serinin devamını merakla bekliyor olacağım.







27 Kasım 2016 Pazar

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: Ruhlar Kütüphanesi

0 yorum
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları üçlemesinin son kitabı.
Tabi set ilk çıktığında yazmıştım bunları. 10. yılının dolduğu bu dönemde serinin altıncı kitabı geliyor!
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: Kuşlar Meclisi
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: The Desolations Of Devil's Acre (Şeytanın Arka Bahçesi'nin Perişanlığı) (Kitap anadilinde 23/2/2021'de çıktı.)


Diğer iki kitabı okumayanlar için buradaki içerik sürpriz kaçıran durumundadır.

Jacob'ın tuhaf yeteneği tuhafların tek umududur. Ymbryne'ler hortlakların eline düşmüştür. Kurtaramazlar ise tuhaflar dünyasının sonu gelecektir.

Tuhafların dünyasının derinliği gittikçe ilerliyor. Ancak son kitap hortlaklar ve tuhaflar arasındaki çatışmanın köklerine gidiyor. Dünya gizemlerini hala koruyor. Bu da yeni bir seri için umutlandırıyor.

Emma ve Jacob kötülüğün kalbine doğru ilerliyor. Kaçınılmaz savaş vuku bulacak.

Ruhlar Kütüphane'sinin anlamı ise çok daha ilginç. Bu kütüphanenin tarihini ayrı bir kitapta okumak isterim.

Ransom Riggs çok ilginç bir dünya ile bizleri tanıştırdı. Çok hızlı aktı gitti sayfaların arasında. Bu da tuhafların tarihini daha da merak ettirtiyor. Millard'ın kaleminden yeni hikayeler gelir belki...


Bendeki kitap Aslı Dağlı çevirisiyle Eylül 2016 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
İthaki
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr
Babil.com


26 Eylül 2016 Pazartesi

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: Gölge Şehir

0 yorum
Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları serisinin ikinci kitabı.

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: Gölge Şehir
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: Ruhlar Kütüphanesi
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: The Conference of the Birds (Kuşlar Konferansı) (Türkçe tercümesi henüz çıkmadı.)
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: The Desolations Of Devil's Acre (Şeytanın Arka Bahçesi'nin Perişanlığı) (Kitap anadilinde 23/2/2021'de çıkacak.)

Tuhaflar adadan kurtulmuşlardır. Jakob dedesinden dinlediği insanların hala zaman zaman rüya olduğunu düşünmektedir. Bayan Peregrine kuş formunda sıkışıp kaldığını düşünmektedirler ve ona yardım edecek bir ymbryne aramaktadırlar. Bu onları beklenmedik bir yere götürmektedir ve bu yolda Jakob tuhaflığında yeni noktalar keşfedecektir.

Bu noktadan sonra, ilk kitabı okumamış olanlar için içerik uyarısında bulunmalıyım. İlk kitabın içeriğinden alıntılar, açıklamalar olabilir.

Ransom Riggs, çok ilginç bir dünya yaratmış ve dünyanın kötü karakterleri gerçekten de rahatsız edici boyutta olabiliyor.

Serinin en ilginç noktalarından biri döngüler. Zaman, her zaman için insanlarda büyük bir soru işareti şeklinde kalmıştır. Ransom Riggs, bu soru işaretinin kıvrımlarında geziyor. Döngü yeniden başlatılmadığında döngünün ertesi gününe geçiliyor. Peki yeniden başlamayan döngüde yaşayanlar ertesi günde, geçmişlerini mi yaşıyorlar, yoksa geleceklerini mi? Döngü içerisinde diğer döngülere geçişlerde zamanın diğer bir odasına geçiş gibi oluyor. Daha önceki zamanlara ait bir döngü içerisine girip döngü oluşturulabilir mi?

Daha nice sorular! Zaman göreceliği içinde syndrigasti varlığı büyük tehtit altında!

Kitabın sayfasını açar açmaz bir döngü içine girdiğinizi hissediyorsunuz! Üç gün içinde bitebilen bir kitap.

Bendeki İthaki Yayınları'ndan Aslı Dağlı çevirisiyle Eylül 2016 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
İthaki Yayınları
Dr.com.tr
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com


21 Eylül 2016 Çarşamba

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları

0 yorum
Ransom Riggs ile bu kitap sayesinde tanıştım. Kitabı ilk elime aldığımda fotoğraflar ilgimi çekti. Bu siyah beyaz fotoğraflardan kitabın korkuya yakın bir türde olacağını düşünürken fantastik kurgunun içinden geldiğini okuduktan sonra anladım. Sayfaları çevirdikçe sepya kokusunda bir dünya canlanıyor, renkleniyor.

Altı kitaplık bir serinin ilk kitabı.Seri sırasıyla:
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: Gölge Şehir
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: Ruhlar Kütüphanesi
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: Kuşlar Meclisi
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları: The Desolations Of Devil's Acre (Şeytanın Arka Bahçesi'nin Perişanlığı) (Kitap anadilinde 23/2/2021'de çıktı.)

Kitabın çok ilginç yanlarından biri, kitap içinde fotoğraflar, çizimler mevcut! Kitapta çok ilginç bir ortam oluşturmuş. Kitap mı fotoğraflarnda besleniyor, fotoğraflar mı kitaptan ayırt etmek olanaksız.

Fotoğraflarla ilgili şu notu aktarmadan geçemem.
Bu kitaptaki bütün resimler orijinaldir ve çok az rötuş yapılan birkaç fotoğrafın dışında üzerinde hiçbir oynama yapılmamıştır. (sayfa 397)
Abraham Portman'dan torunu Jacob'a geçen bir hikaye aslında bu. Jacob dedesinin anlattığı tuhaf hikayelerle büyümüştür. Büyüdükçe hikayelerin masal olduğuna kanaat getirmiştir. Ancak hayatı değişecektir. Dedesi öldürülmüştür.
"Zamanımız kalmadı," diye fısıldadı. Sonra sarf ettiği gayret yüzünden tir tir titreyerek başını topraktan kaldırıp kulağıma yaklaştırdı: "Kuşu bul. Döngünün içinde. İhtiyar adamın mezarının diğer tarafında. 3 Eylül 1940." Başımla onayladım ama anlamadığımı fark etmişti. Gücünün son kırıntısıyla, "Emerson - mektup. Neler olduğunu onlara anlat, Yakob," diye ekledi.(sayfa 39)
Jakob'un hayatı bu olayla birlikte öncesi ve sonrası olarak değişecektir.

Sayfalar ilerledikçe bir o kadar yabancı ve bir o kadar tanıdık bir dünyanın içinde buluyoruz.

Ransom Riggs'in sade bir anlatımla, yormadan anlatıyor. Bu anlatımla daha da gerçekçilik kazanıyor. Ransom Riggs başka bir döngüden bizlere ulaşıyor.

Kitapla ilgili olarak İthaki Yayınları tekrar aynı hataya düştü! Kitabın yakında filmi geliyormuş ve bu filme özel(!) kapak yapmışlar! Allah'tan bendeki kitap film afişli olan kapak değil, orijinal olan kapak!

Bendeki kitap İthaki Yayınlar'ından Aslı Dağlı çevirisiyle Ağustos 2016 tarihli ciltli 7. baskısı.

Kitap:
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr
İdefix.com

15 Eylül 2016 Perşembe

Oz

0 yorum
Adam Fawer'ın yeni kitabı. Olasılıksız ile hızlı bir çıkış yapıp, Empati ile hayal dünyasını konuşturmuştu. Hala bahsettiğim bu iki kitabı okuyanlar mevcut. Türkiye'de kuvvetli bir hayran kitlesi oluşturmuş. Zaten Adam Fawer bundan bahsetmiş.

Çok zamandır Adam Fawer'dan bir kitap bekleniyordu. Ancak bu şekilde değil. Kitabın arkakapağından:
Yeniden keşfetmeye hazırlan: OZ'u ya da kendini!
Kitabın Oz Büyücüsü'ne bir şeyler göndereceğini bekliyordum ama olayların tekrar yaşanacağı konusunda bir fikrim yoktu. Beklentilerin yüksekliği kitabı okurken okuyucuya bir o kadar kötü hissettiriyor. Böyle olunca da acaba gerçekten Adam Fawer mı yazdı diye düşünmeden edemiyorum.
Yani sonuçta bahsettiğimiz kişi Adam Fawer. Olasılıksız gibi kurgusal be bilimsel zenginliği olan bir kitap, ardından Empati gibi bir kitapla gelip tek atışlık bir kalem olmadığının göstergesi varken bu kitaba büyük heves göstermemek olmazdı. İlk fırsatta da edindim.
"Derken 2010 yılının başlarında Brooklyn'e sürpriz bir ziyaretçi geldi: Egemen. Bizim evin hemen yanındaki Avustralya barında Egemen bana üçüncü kitabımı bitireceğime dair söz verdirdi.Becerebileceğimi sanmadığımdan söz vermek istemedim ama Egemen kolayca reddedilecek biri değildir ve birkaç biranın ardından boyun eğdim." (Teşekkür metninden.)
Acaba Adam Fawer'ı bu kadar zorlamasa mıydık? Evet ortada iki kitap var.

Aslında arka kapakta kitabın ne olduğunu gayet açık söylüyor. Ben sadece buna ihtimal vermemiştim. Adam Fawer'ın başka bir planı vardır diye elime almıştım kitabı. Bir dalgalanma, bir ışınım, bir şeyler olmalıydı. Yoktu. Paralel evren sembolleri, film negatifi bir dünya, ters yüz olmuş kelimeler veya semboller veya başka şeyler... Bu kitapta aradığımı bulamadım. Kalem Adam Fawer'ın kalemi değil gibi. Belki de anlatmak istediği de bu. Hangi Adam Fawer?..

Son sayfadan içerik paylaşacağım. İçerik paylaşım uyarısıdır. Kitabın sonundan; son cümlesinden alıntıdır.
" 'Oz Büyücüsü filmini bilir misin?'
Başıyla evetledi Seymour. Herkes bilirdi o filmi.Çok eskiydi.
'Şey... O filmdeki her şey oldu... Yani benim başıma geldi... Ben... Dorothy benim." (sayfa 381)
Bendeki kitap April Yayıncılık'tan Algan Sezgintüredi çevirisiyle Haziran 2016 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
April Yayınclık
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com

 

13 Eylül 2016 Salı

Mürdüm Sayı 1

0 yorum
Uzun zamandır edebiyata ayrılamayan zamanın telafisi için kitapçılarda geziniyorum. İşte o anların birinde gördüm Mürdüm'ü. Erik miydi, renk miydi? Hemen edindim. İncelemeye başladığımda fark ettim daha (Eylül) ilk sayısıymış ve işte o anda gördüm "rengin değil ara rengin peşinde."

Aylık şiir ve edebiyat. Şiir ve edebiyat fanzini... Şiir İşte benim için böyleydi kapağı.

Emeği geçenler sayfası geliyor ardından. (Hepsine teşekkürler.)

Ardından içindekiler geliyor. Zengin bir içindekiler sayfası bekliyor. Şaşırmayın.

Sadece gruplarını vereceğim.
Şiire ve dergiya dair yazılar
Şiirler
Türkçe Söylemeler
Ehliyetsizliği Yükseliği
Unutun Goethe'yi Rückert Okuyun
Zengin bir içerik, şiir temelinde; çok zor bir konu aslına bakarsanız.

Ardından bir tanışma yazısı geliyor. Mürdüm, rengin değil ara rengin peşinde. (Size de merhaba!)

Ali Haşim Şişman; Tanışarak Okumak, Okuyarak Tanışmak: İçiçelikle Bir Deneme ile karşımıza çıkıyor. Şiir tözde saklıdır. Öze hedefle okuyarak, tanışıyor, tanışarak okumaya devam ediyoruz.

Serhat Şenel sonraki sayfada Şiir, Şair ile bizi bekliyor. Şiiri ve şairi aktarıyor.

Murat Göktürk Bencileyin şiiri ile geliyor.

Ardından Ahmet Mahir Şair ile tek şair aforizmasıyla geliyor.

Fikret İklima Nedir? şiir yazısı ile geliyor. Şiiri anlatıyor.

Emir Doğan Neden mi şiir? şiiriyle takip ediyor.

Ali Haşim Şişman Ol-An şiiriyle geliyor.

Reyhan Korkmaz "yabancı yok cümlesi tanıdık" ile şiire başlıyor.

Murat Göktürk Saklambaç şiiri sayfada yerini alıyor.

Emir Doğan Adsız Kehreman şiiriyle Tezer Özlü'ye selam gönderiyor.

Serhat Şenel Davet şiiriyle geliyor.

Ahmet Mahir Sis Sesleri şiirini bize sunuyor.

Fikret İklima, Blanca Valera'nın a rose is a rose şiirini Türkçe söylüyor.

Murat Göktürk, Arjen Ari'nin bi tena serê xwe şiirini yalnız başına diyerek Türkçe söylüyor.

Ardından Fikret İklima Adrée Chedid'in L'Autre şiirini (Bir) Başkası olarak Türkçe söylüyor.

Mehmed Işık Ehliyetsizliğin Yükselişi denemesiyle geliyor; Mahmud Derviş'i anlatıyor.

Ardından Mahmud Derviş'in şiiri Bu Yolu Keseceğim Metin Fndıkçı Türkçe söyleyişiyle karşımızda.
Peşinden Nicola Saafin Türkçe söyleyişiyle Bu Yolu Katedeceğim şiiri geliyor.
Hemen ardından Arapça metni geliyor şiirin ve sonraki sayfada da Munis Akash ve Carlyn Forché İngilizce söyleyişi geliyor. Peşinden de Abdellatif Laâbi'den Fransızca söyleyişi geliyor.

Unutun Goethe'yi, Rückert Okuyun geliyor Christoph Meyer kaleminden, Mustafa Kuluoğlu çevirisiyle.

Ardından Rückert'ten Ich bin der Welt abhanden gekommen (Dünya yitirdi beni) şiiri geliyor, Mustafa Kuluroğlu Türkçe söyleyişiyle. Ardından Fransızca söyleyişi geliyor ve Fikret İklima da bu metinden Türkçe söylüyor.

Sonraki sayfada Şair'in Terekesi, Halit Asım'ı konu alıyor. Emir Doğan kaleminden okuyoruz.

Arka kapakta da Bab'Aziz filminden bir kesit bizi bekliyor.

Harika bir fanzin olmuş, ellerine sağlık, kelimelerine sağlık.

Tasarım Hasan Calp ve Seda Öztürk'ten.

Twitter
Facebook
Instagram
E-Posta

*Ben Mürdüm'ü Kadıköy Mephisto'dan temin ettim.

Elmas Çağı Ya Da Genç Bir Kadının Resimli Okuma Kitabı

0 yorum
Büyük umutlarla başladığım kitap. Zaten yoğunluktan, koşturmaktan kitap okumaya zaman kalmıyor. Okuduğumda da ikinci sayfada sızarken bana bir ilaç gibi gelecektir diye düşünüyordum. Unuttuğum şey kafanın da buna hazır olması, zihnin dinginliği.

Yazarla bu kitabıyla tanıştım. Anlatımının sezgiselliği işleri daha da sarpa sardı. Okurken zihnimi odaklayamıyordum. Ama kitabı da elimden bir türlü bırakamadım. En uzun sürede bitirdiğim kitap ünvanına sahip oldu. Hem sonunu beklerken hem de trajedinin boyutlarını anlamaya çalışırken bir yandan da kendimle uğraşırken kitap eridi gitti.

Neal Stephenson'ın dili çok ilginç. Bilim-kurgu kitabı ancak kimi zaman öyle bir boyuta giriyor ki "siz zaten bunu biliyorsunuz." diyor. Ancak beynim bilse de bilmese de isyan ediyor "ben bunu bilmiyorum" diye. Örneğin bir cihaz adı ortaya atıyor, onun varlığını tespit etmek, ne işe yaradığını falan hep tahayyüle bırakıyor. İşte zaten yorgun, dikkat eksikliği olan zihinde bunu başarmak çok zor oluyor.

Kitapta benim ilgimi çeken kitabın başlığı ve kitap içerisinde konu başlıkları oldu.

Resimli okuma kitabı, nanoteknoloji ile hazırlanmış bir kitap. Kitap bir çocuğu yetiştirmek üzerine oluşturulmuş bir kabileler devri kitabı. Kabileleri teknolojik düşünelim lütfen. Böylece olaylar ilerlemektedir.

Bendeki kitap 6:45 Yayınları'nan Sibel Hacıoğlu çevirisiyle Ekim 2012 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
AltıKırkBeş
Kitapyurdu.com
İdefix.com

20 Mayıs 2016 Cuma

Sıfır Sayı

0 yorum
Umberto Eco'dan harika bir kitap. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Başlangıçta bir gazetenin sıfır sayısı iken sayfalar ilerledikçe işler çok ilginç bir hal alıyor.

Commendator Vimercate bu yayını finanse etmektedir. Simei'yi de bunu yöneten kişidir. Colonna'ya bir iş teklifi gitmiştir. 12 ay boyunca hiç çıkmayacak bir gazetenin öyküsünü yazacaktır ve gazetede yönetici asistanı seviyesinde bir göreve de sahiptir. Bu çıkmayacak gazete için altı kişilik bir ekip kurulmuştur.Maia Fresia ekibin tek kadın üyesidir. Romano Braggadocio ekibin aykırısıdır. Cambria polisiye haberlerde uzmandır. Lucidi gizemli bir kişidir. Palatino'nun bulmacalara arası iyidir. Contanza gazete matbaalarında mürekkep solumuş bir kişiydi. Ekip hiç çıkmayacak bir gazete için çalışıyordu. Ancak işler umdukları gibi gitmeyecekti. İtalya tarihinden dünya tarihine kadar yayılan bir zehir, faşizm ve bir soru, Mussolini hayatta mıydı?

Kitap gazete algısından ve insanların yönlendirilmeleri gerçekliğini ve haberlerin nasıl algılatıldığı göstermektedir, Kitaba da bu hevesle başlamıştım. Hiç çıkmayacak bir gazetenin arka planında neler olduğu merakıyla sayfalara başladım. Sayfalar ilerledikçe tarihin tozları havalanıyor.

" 'Demek ki bu nedenle' dedi Maia, 'o da bütün bu haberlerin çok uzun zamandır ortalıkta dolaştığını, sadece ortak bellekten silindiklerini, mozayiğin parçaarını bir araya getirmek için arşivlere ve kütüphanelerdeki eski gazetelere bakmanın yeterli olacağını söylüyordu.' " (sayfa 172)
Bendeki kitap Doğan Kitap'tan Eren Yücesan Cendey çevirisiyle Ekim 2015 tarihli ilk baskısı.

Kitap:
Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com

4 Mart 2016 Cuma

İnsancıklar

0 yorum
Dostoyevski'nin ilk romanı. Kitabın tek özelliği buymuş gibi gösteriliyor tanımlarda. Ama bu kesinlikle yetersiz!

Makar Devuşkin, bir yazıcı memurdur. Görevi evrakları temize geçmekle görevlidir. Mutfaktan paravanla ayrılmış bir odada yaşamaktadır...

Varvara Alekseyevna, Makar Devuşkin'in uzaktan bir akrabasıdır. Varvara Alekseyevna'nın ailesi, Petersburg'a taşınmak zorunda kalır. Babası ekonomik zorluklar ile boğuşurken vefat eder. Annesi ile birlikte, bir akrabalarının himayesinde yaşamaya başlarlar. Bir zaman sonra annesi de vefat eder ve Varvara Alekseyevna tek başına kalır.

Kitap bu iki kişinin mektuplaşması üzerine ilerlemektedir. Küçük insanların küçük yaşamları üzerine bir bakıştır bu kitap. Klasik olmasının sebebi Dostoyevski'nin ilk kitabı olması değildir. Sadece öyleymiş gibi anlatmak nedendir, bilmem.

Bu iki yüce ruh, hem maddi yoksullukları, hem de manevi yoksullukları arasında birbirbirine tutunmuş iki yüce ruhtur. Bu iki ruhun, mektuplaşmasını izliyor, her şeyi onların anlatmasından öğreniyoruz. Tüm sırlarını birbirlerine açmaktadırlar...

Yoksullukların sınırsızlığı...

Kitabın sonu ayrıca güzeldir. Kitaptan sonra ne olduğu konusunda çok kafa yorulsa da olan biten her şey hayalgücünüze kalmıştır.

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Sabri Gürses çevirisiyle Ocak 2014 tarihli ilk e-kitap sürümüdür. Bu sürüm 2013 tarihli 3. basım esas alınmıştır.

E-kitap:
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr

Kitap:
Can Yayınları
Babil.com
İdefix.com
Kitapyurdu.com





21 Şubat 2016 Pazar

Memleketi Ben Kurtaracağım!

0 yorum
Gülse Birsel eseri. Her zamanki Gülse Birsel. Kitap sadece siyasi hicivden oluşmuyor. Bir özgeçmiş ile başlıyor. Daha sonra siyasi kısım başlıyor. Siyasi dediğime bakmayın, tamamen atlarla(!) ilgili. Dokundurmalarla ilerliyor. Lütfen, memleketimizin kurtarılacak hali yok ama işte Gülse Birsel, kendi yapsa nasıl yaparı açıklıyor birazcık. Sonrasında da gündelik konulara geri dönüyor kitap.

Çok hızlı giden bir kitap. Bu kitabı alan, sanıyorum ki, halihazırda köşesini okuyanlardır. O yüzden uzun bir köşeyazısı gibi geliyor. Çayla, kahveyle, sabah haberleri arasında; işe giderken serviste, otobüste, öğle arasında, bir bölüm okuyup bitiveriyor.

Kitap bittikten sonra, Gülse Birsel'in ilk kitabı aklıma geliyor: Gayet Ciddiyim! Nereden nereye geldik... Kitabın çıkış tarihi 2000'ler, buraya işleniş tarihi 2010'lar... Haranın son haliyse; akşam televizyonunuzu açın... Orada olanlar sadece haranın yüzde biri...

Memleket, canım, iyiye gidiyor; gayet ciddiyim!

Bendeki kitap Doğan Kitap'tan Aralık 2015 tarihli 40. baskısı.

Kitap:
Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com

31 Ocak 2016 Pazar

Kafes

0 yorum
Josh Malerman kitabı. O kadar çok reklamı döndü ki merak edip okudum. Yazarı aslında bir müzik grubu üyesi. Bu kitap da ilk kitabı.

Kitap hakkında sosyal medyada çok güzel övgüler vardı, bu akıma kapılıp okudum. Şunu net bir şekilde söylüyorum; eğer kitabı okuyacaksınız beklentinizi yüksek tutmayın.

Kitabın temelinde yatan; günümüz akımlarından "çok kötü bir şey olup insanlar ölmeye başlayıp hayatta kalma savaşı eserlerinden. Buradaki belirsizlik, kitabın içinde de mevcut. Yani "ne olduğu konusunda sadece fikir yürütüyoruz, ne olduğuna dair bir cevabımız yok ve insanları bir şey öldürüyor ve biz de bundan korunmaya çalışıyoruz. Belirsizlik; aslında temel bir felsefedir. Bu felsefe güzel işlenseydi belki çok daha farklı yerlere gelebilirdi konu. İşin tuhaf yanı ise bu ne olduğunu bilmediğimiz olaylar "Rusya Raporu" olarak tanımlanıyor. Aslında hala soğuk savaş izlerini taşıyan bir kitap. Belki de bir soğuk savaş silahı olarak bile değerlendirebiliriz bu kitabı.

Rusya Raporu, insanlar sokaklarda, dışarıda herhangi bir yerde bir şey oluyor (insanlık bunu görmek ile bağdaştırıyor) ve bu olan şeyden dolayı çıldırıyor, etrafındakileri ve/veya kendilerini öldürüyor. Böylece salgın başlıyor. Bu noktada "insanların kendilerinden korktuğu" düşünce akımı da yayılıyor, ama bir şekilde onların da delirdiği hissi kitapta yansıtılıyor.

Kitabı Malorie karakterinin gözünden okuyoruz. Hamile olduğunu düşüncesiyle kitap başlıyor. O dönemde de Rusya Raporları gittikçe artıyor ve olaylar başlıyor.

Kitabın kurgusu geçmiş ve şimdiki zaman ikililiğiyle sağlanmış. Hikaye iki koldan akarken sonuca doğru gittiğimizi düşünüyoruz. İşte bu da ikinci kitabın olma ihtimalinin yüksek olduğunun göstergesi.

Kitabın adını her gördüğümde nedense Fermat's Room'u çağrıştırıyordu. Öyle bir şey yok. Zaman geçirmek için güzel bir kitap. Hollywood filmi tadında bir kitap. Çok büyük beklentilerle başlamak lazım. Korku kitabı olarak gösterilmesi de benim için ayrıca ilginç oldu. "İnsan bilmediğinden korkar" mottosu yıllardır işlenen bir konuydu ve bunu tekrar işlemiş olması ile bir çok ödül almış olması da benim verilen ödülleri sorgulamama neden oldu.

Bendeki kitap İthaki Yayınları'ndan Aslı Dağlı çevirisiyle Ekim 2015 tarihli 5. baskısı.

Kitap:
İthaki Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Babil.com


25 Ocak 2016 Pazartesi

Konstantiniyye Oteli

0 yorum
Zülfü Livaneli'nin bir başka eseri. Yine beklediğimden güzel bir eser ortaya koymuş. Çok hoş bir üslupla alıp götürüyor. İstanbul'un her yerine, her tipine...

Zehra, büyük bir firmada holding başkanının asistanıdır. Organizasyon ile o ilgilenir. Konstantiniyye Oteli'nın açılışı da Zehra'nın organizasyonundadır. Merkezde bu otel vardır, uzay ve zamanda bir çok yere, bir çok kişiye kadar ilişkilidir bu otel. İstanbul'un geçmişinden geleceğine, gerçeğinden fantastikliğine bir roman okuyoruz.

Bendeki kitap Mayıs 2015 tarihli baskısı.

Kitap:
Doğan Kitap
İdefix.com
Babil.com
Kitapyurdu.com

28 Aralık 2015 Pazartesi

Trendeki Kız

0 yorum
İlginç bir kurguya sahip Paula Hawkins kitabı. Yazarı bu kitabıyla tanıdım. Yeterli zamanım olmadığı için yazar hakkında da pek bir araştırma yapamadım.

Öncelikle kitabın polisiye olduğunu belirteyim. Çünkü kitabın türünün ne olduğunu bilmeden kitabı okumaya başladım. Kapağı bunu başardı. Adına ve içeriğine yakışır bir kitap kapağı yapmışlar. İki katmanlı kapak daha da güzel olmuş. Haliyle kapakla ve adıyla beni kendine çeken bir kitap olmuştu.

Rachel, Anna ve Megan üçgeninde gelişen bir kurguya sahip. Tren, Rachel'ın temelinde olan bir olgu, kitabın temelinde ise tren yok.

Yazar, anlatımını da bu iki tren seferi bazında toplamış. Bu da kitabın bir başka güzelliği. Sabah seferi ve akşam seferi gibi... Kitabı okurken zaman zaman tren seslerini duyuyorsunuz. Ancak bundan daha çok kitabın hareketine kendinizi kaptırıyorsunuz.

Rachel, alkolik bir kadındır. Her gün işe gittiği trenden, eski kocasıyla oturduğu eve komşu bir çifti her sabah görmektedir ve onlar üzerine hayaller kurmaktadır. Diğer yandan eski kocası hala Rachel'la oturduğu evde Anna ile yaşamaktadır. Bir gün komşu evde yaşayan Megan kaybolur ve o gece de Rachel aynı sokakta sarhoş bir şekilde gezmektedir. Ertesi gün Megan'ın kaybolduğunu öğrenir. Önüne geçilemez bir merak ve ulaşamadığı hatıralarında olayın cevabının kendinde olduğunu hissetmektedir. Megan'a ne oldu?

Bendeki kitap Aslıhan Kuzucan çevirisiyle İthaki Yayınları'ndan sekizinci baskısıdır.

Çeviriyle ilgili 237. sayfada şu dikkatimi çekti;; "...olası bir yasadışı cinayet ihbarı...". Baskıya kadar herkesin gözünden kaçmış anlaşılan.

Kitap:
İthaki Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com

8 Aralık 2015 Salı

Marslı

0 yorum
Andy Weir'in ilk kitabı. İlk kitabıyla harika bir kurguya imza atıyor. İnsanlığın hayallerini gerçek kılıyor. Bu kadar güzel olan bir kitap harika ve sade bir kapakla piyasaya çıkmıştı.

Filminden sonra, kitap da filmine yenik düşüyor ve kapağı "a filmin kitabı çıkmış" diyenlere pazarlamaya yönelik, filmdeki oyuncunun portresini kapak haline geldi. Maalesef bendeki kitap da o kapaklı.

Kapağın içindeki cevher yine de harcanmış değil. Harika bir kurgu... Elbette kimi noktalarda soru işaretlerimiz oluyor. Yazarın bir diğer özelliği ise yazılımcı olmasıdır. Kitabın her noktasında algoritmik akış hissediliyor ve bu kitabı daha da okunası kılıyor.

Marsta tek başınıza nasıl hayatta kalırsınız?

Bendeki kitap İthaki Yayınları'ndan Emre Aygün çevirisiyle Ekim 2015 tarihli beşinci baskısıdır.

Kitap:
İthaki Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Babil.com

14 Ağustos 2015 Cuma

Kömürün Karası Alnımın Akı

0 yorum
Hayri Sarı kitabı. Hayri Sarı Kocaeli'de bir edebiyat öğretmeni. Hiç beklemediğim bir anda kitabını gördüm. Ben yokken alınıp raflarıma bırakılmış. Hayri Sarı Öğretmenim, benim Kocaeli'de lise hayatıma başlamamda büyük bir etkisi olan öğretmenimdir. İşte bu yüzden bu kitabın da yeri bende başkadır. Hiç beklenmedik anlarda çıkan kitaplar kadar güzel ne olabilir ki?

Geçmişe, Kocaeli'ye ilk geliş yıllarımıza kadar dönmüş bir şekilde kitabı elime aldım. Kapağı, ayrıca güzel... Zonguldak'ın kömürtozlu havasını solumuş herkes gri tonlamalı havanın tadını bilir. Kitabın Soma'ya adanmış olması da ayrıca duygusaldır.

Kitap aslında Hayri Sarı Öğretmenimin hayatının şiirsel anlatısıdır. Kendi hayatını anlatmış ama o dönemi yaşamış herkesin hayatıdır bu. Yokluklar, varlıklar, göçler, siyasi kavgaların ortasında, öğretmenlik yolunda giden bir gencin damlaları bu kelimeler.

Maden şehitlerimizin ruhları şâd olsun!

Bendeki kitap Sertan Yayınları'ndan Haziran 2014 tarihli baskısı.

Kitap:
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Babil.com
Dr.com.tr

13 Ağustos 2015 Perşembe

Koloni

0 yorum
Jean-Christophe Grange eseri. Nazilere kadar uzanan bir kurgu. Nazilerin insanın sınırlarını zorlayan deneylerin ürkütücülüğü malum. Kitap bu hisle çevrili.

Katedralde işlenen bir cinayetle olaylar başlıyor. Kurguda kimi zaman "acabalar" kendini gösteriyor. Ancak, konu edilen olayların gerçek hayatta bile acabası varken, kitabın acabaları kitaba baharat oluyor.

-Evet bu ütopya. Bu yüzden de gerçek.
Francesca doğru söylüyordu. İnsan hayal kurmak için yaratılmıştı, yani itaat etmekten çok mücadele etmek için. Bu evrimin kuralıydı. Ve özellikle de insan şiir için yaratılmıştı. Ütopya da şiirseldi. Ve şiir daima gerçekliğin karşısında olacaktı. (sayfa 250)
Kitap Doğan Kitap'tan Tankut Gökçe çevirisidir.

Kitap:
Doğan Kitap
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

0 yorum
İlhami Algör eseri. Neredeyse müzikal... Kendisiyle (?) çok konuşan bir başkahramanımız var. Kitaptaki bolca kişileştirme kitabı daha da renkli kılıyor. Bunlar bir yana, bir Müzeyyen'imiz var. Başkahramanımız belki de kendini yazmakla meşgulken çıtladı.

Mozaiği çok iyi harmanlayıp, damıtıp harika bir eserle İlhami Algör bizlere sunuyor.

Soktular sınıflara, "Daha dün annemizin, çiçekli bahçemizin... "
"Hocam," dedik, "yanlış yapıyorsunuz. Biz bahçeli evlerde oturmuyoruz, çiçekler saksıda. Öğlen uykusu bilmeyiz. İcabında numaradan göz yumar, kaşla göz arasında tüyeriz. Bu muhabbet bize uymaz." (sayfa 12)
Boka sarmış bir hikâyeyi, daha derin bir boka sarmak, belki bir çıkış yolu olabilir. (sayfa 45) 
 "Ve üç kişiyle oynanır. Dördüncü katılırsa oyun değişir ve ikili takımlar halinde oynanır. Sonra 'ikili'lerdenbirine, üçüncü biri katılır ve böylece bazıları anlar ki, asıl olan birdir ve bir esastır. Fakat nedense bir'i yarım sayar ve iki yaparak tamamlaya çalışırlar. İki lanet bir sayıdır, kendine yetmez, hep üçe koşar ve sonra sil baştan." (sayfa 55)
Kitap Seda Mit'in desenleriyle bezeli. Kapak resmi de ona ait.  Müzik, fotoğraf, sinema, resim ve yazın, hepsi bir arada İtalyan Yokuşu'ndan aşağı yuvarlanıyor. 

Bendeki kitap İletişim Yayınları'ndan dokuzuncu baskısı.

Kitap
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr




11 Ağustos 2015 Salı

Kafamda Bir Tuhaflık

0 yorum
Orhan Pamuk eseri. Mevlut'un hayatı anlatılıyor. Mevlut karakteri üzerinden dönemler anlatılıyor. Üzerinde altı sene çalışılmış. Tabiri caizse etliye sütlüye pek bulaşmamak için altı sene çalışılmış olabilir. Diğer yandan olanlar da malum. Neyse ki kitap tam bir Mevlut tadında. Olayların akışı ve tadı...

Uzun bir ara vermek durumunda kalmıştım. Malum kendi kafamdaki tuhaflıklarla uğraşırken, Mevlut'un kafasındaki tuhaflıkları okumak da çok güzel oldu. Boza ve Türkiye, boza ve Dünya. Boza ve Mevlut.

"Ben yalnızca yürürken düşünebilirim. Durduğumda düşüncelerim de durur; benim kafam bacaklarımla hareket eder." Jean-Jacques Rousseau, İtiraflar (sayfa 447)

"Kafamda bir tuhaflık var," dedi Mevlut.  "Ne yapsam bu âlemde yapayalnız hissediyorum kendimi." (sayfa 192)

Bendeki kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan Aralık 2014 tarihli ilk baskısıdır.


Kitap:
Yapı Kredi Yayınları
Kitapyurdu.com
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr

28 Ocak 2015 Çarşamba

Köpekler Ağladığında

0 yorum
Markus Zusak'ın Köpek Düşleri serisinin üçüncü kitabı.

Köpek Düşleri
İt Dalaşı

İt Dalaşı'ndaki hayal kırıklığım bu kitaba önyargıyla yaklaşmama neden oldu. Ancak bu kitap Markus Zusak tarzı olmuş.

Rube ve Cam'in arasında Octavia vardır. İşte bütün mesele bu. Sıradan,

Wolfe ailesi her zamanki gibi hayatlarına devam ettirmektedirler. Cam ve Rube her zamanki gibi yan yanadırlar. Rube çok hızlı kız arkadaş değiştirmektedir. Oysa Cameron daha bir tane bile edinememiştir.

Cam'in arkadaşı yoktur. En yakın arkadaşı, hatta tek arkadaşı Rube'tur. Ancak işler karışacaktır.

Cameron'ın hayatında bir kırılma gerçekleşecektir.

Markus Zusak üslubu ile Wolfe ailesi çok yakışıyor. Bir çırpıda bitti kitap... Bu aileyi özleyeceğim.

Bendeki kitap Martı Yayınları'ndan Nilgün Birgül çevirisiyle Kasım 2014 tarihli ilk baskısıdır.

Kitap:
Martı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr

27 Ocak 2015 Salı

Düşüş

0 yorum
Albert Camus'dan bir harika eser daha. Üslubu çok güzel!

Hayatın tamamının bir özeti... Tüm hayat içinde.  Jean Baptiste Clamence bize hayatını anlatıyor.
Hele hele hiç sanmayın ki, dostlarınız her akşam size telefon edip dostluk gereği o akşam intihara mı karar verdiniz ya da düpedüz arkadaşa mı ihtiyacınız var, dışarı çıkacak durumda mısınız diye soracaklar. Hayır, eğer telefon ederlerse, bu, sakin olun, yalnız olmadığınız ve yaşamın güzel olduğu bir akşam vakti olacaktır. İntihara ise daha onlar iteceklerdir sizi, onlara göre, kendinize karşı ödeviniz gereği. (sayfa 22)
Mutluluğunuz ve başarılarınız, ancak bunları cömertçe paylaşmaya razı olursanız affedilir. Ama mutlu olmak için başkalarıyla fazla ilgilenmemek gerekir. Bunun üzerine, çıkış yolları kapanır. Ya mutlu ve yargılanır ya da bağışlanır ve sefil olacaksınız. (sayfa 47)
Jean Baptiste biriktirdiklerini anlatıyor!

Alber Camus yine harika bir üslupla mükemmel bir kitap ortaya koymuş.

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Hüseyin Demirhan çevirisiyle Şubat 2014 tarihli ilk sürüm e-kitaptır.

E-Kitap:
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr

Kitap:
Kitapyurdu.com
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr


18 Ocak 2015 Pazar

Son Nefes

0 yorum
Michael Prescott ile tanıştığım kitap oldu. Beklediğimden daha iyi çıktı. Kitabı iyi yapan temel öykünün iyi olması. Diğer yandan kitap içinde şansa işleri kolaylaştıran durumlar mevcut. Belli ki Prescott bu noktalarda takılmış. Yine de kitabın aksiyonu içinde bu şansına durumlar bazen sıkıcı olabiliyor.

C.J. Osborn, on yaşındayken "öcü adam"la karşılaşır. Ancak ailesi buna inanmaz... Olayların küçük bir kızın korkularına atfederler. Ancak C.J. onaltı yıl sonra, bir polis memuruyken Kum Saati Katili, onun peşine düşer. C. J. Osborn'u çok hareketli bir gün beklemektedir!

Kitabın girişi Osborn'un on yaşındaki halidir ki bu da kısa bir bölümdür. Geriye kalan olaylar bir gün içinde yaşanacaklardır. Bu da kitabın hareketinin hiç düşmemesini sağlıyor ve bunu hissettiriyor.

Kitabın kapağı dikkat çekici ölçüde. İlknur Muştu'ya ait bir tasarım. Kitabın adının Son Nefes'ten daha ilginç bir şey olabileceğine inanıyorum. Zira kitabın orijinal adı da aynı anlamdadır: Last Breathe.

Kitapta ilginç bir nokta da künyenin kuşe kağıda basılmış olmasıdır.

Daha önce Arkadya Yayınları'ndan kitap okuduğumu anımsayamıyorum. Pek tanımadığım bir yayıneviydi. Bu kitapta baskı hatasıyla da karşılaşmadım.

Bendeki kitap Arkadya Yayınları'ndan Berna Kahraman çevirisiyle Aralık 2013 tarihli ilk baskısıdır.

Kitap:
Arkadya Yayınları
Kitapyurdu.com
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr

16 Ocak 2015 Cuma

Kırmızı Pazartesi

0 yorum
Gabriel Garcia Marquez'den harika bir eser daha! Santiago Nasar, Pazartesi günü öldürülecektir ve bunu tüm kasaba halkı bilmektedir! Buna rağmen Santiago Nasar öldürülmüştür.

Her şey bu kadar ortadayken bir insan nasıl öldürülebilir ve bu insanı gerçekte kim öldürmüştür? Cinayet silahını tutanlar mı yoksa bu silahı tutanlara engel olamayan halk mı?

Kırmızı Pazartesi, İşleneceğini Herkesin Bildiği Bir Cinayetin Öyküsü'dür.

Santiago Nasar'ın ölüm nedeninin ispat durumu ise benim için ayrıca ilginçtir... Diğer bir konu da anlatıcının bu konunun peşine düşmesidir...

Kitap, harika ötesi bir kitap. Üzerine çok fazla söz söylemek haddime değil. 1982 Nobel Edebiyat Ödülü de bunu açıkça söylemektedir.

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan İnci Kut'un çevirisiyle Ekim 2014 tarihli 44. baskısıdır. Kapak tasarımı Utku Lomlu'ya aittir.

Kitap:
Can Yayınları
Kitapyurdu.com
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr

13 Ocak 2015 Salı

Hayalet Süvari

0 yorum
Theodor W. Storm'un uzun öyküsü. Doğayla insanın savaşını ve insanın insanla çekişmesini anlatıyor. Kuzey Denizi, coğrafyamıza ne kadar uzak da düşse, insan insandır ve onlarla olan benzerliğimiz yadsınamaz. İnsanların köy içindeki çekişmesi ve diğer yandan doğanın kendini hatırlatması...

Hauke Haien'in hayatını okuyoruz aslında. Böylece çevresinde olanları da okuyoruz. Kitabı ilginç kılansa, anlatıcının, başkasından bize aktardığı öykünün içinde de bir başka anlatıcının, öyküyü anlatmasıdır. Anlatıcı, anlatıcıya anlatılan anlatıyı bize aktarıyor...

Harika bir öykü. Yerelliğin tam kalbinde yaşayan mistikliği hissediyoruz. Kıyıya komşu adada sadece ayışığında görünen bir at... Diğer yandan Hauke Haien'in kır atı... Ve Hauke Haien, set teknolojisinde bir devrimin peşindedir! İnsanların önüne koyduğu engellerse günümüzde hala aynıdır.

Theodor W. Strom, insanı insan yapan olguları bize aktarıyor.
Bu böyledir, bayım: Sokrates'e zehir içirdiler ve İsa'yı çarmıha gerdiler! (sayfa 105) 
Bendeki kitap Bordo Siyah Yayınları'ndan Genç Osman Yavaş çevirisinin e-kitabıdır.

E-Kitap:
İdefix.com
Dr.com.tr

Kitap:
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr
Kitapyurdu.com


8 Ocak 2015 Perşembe

Martı

1 yorum
Richard Bach'ın şaheseri.  Martı Jonathan Livingston'ın hikayesi. Martı Livingston, sürü içinde aykırı davranışlar gösterir. Gününü yemek bulmak dışında farklı şekillerde uçmayı da dener. Sadece martı gibi uçmaz istemez. Uçmak onun için bir tutkudur; uçmak sadece uçmak değildir. Martı Livingston, özgürlük peşindedir! Bu davranışları yüzünden de çok geçmeden, sürüden uzaklaştırılır.

Üç bölümden oluşan bu uzun öykü Russell Munson fotoğraflarıyla da bezenmiştir. Richard Bach'ın, kitap girişindeki ithafı ayrıca güzel:
İçimizde yaşayan
Gerçek Martı Jonathan'lara...
Martı Chiang'ın Jonathan'a söylediklerinden bir kısmı paylaşmadan edemeyeceğim:
"Hayır Jonathan, böyle bir yer yok.Cennet bir yer, bir mekan değildir. Cennet öğrenmektir, mükemmliktir." Bir an sessiz kaldı. "Sen hızlı bir kuşsun, öyle değil mi?
"Ben... ben hızı seviyorum." dedi şaşkınlıkla ama yaşlı martının da bunu fark etmesinden dolayı gururlanmıştı.
"En iyi hıza ulaştığın an, cennete de ulaşmış olacaksın Jonathan. Ve bu saatte bin mil, bir milyon mil hızla ya da ışık hızında uçmak anlamına gelmiyor. Çünkü rakamlar sınırları belirler; iyinin, mükemmelin sınırları yoktur. Mükemmel hıza ulaşmak oğlum, orada olmak demektir." (sayfa 57)
Bendeki kitap Epsilon Yayınevi'nden Kader Ay Demireğen çevirisiyle Ağustos 2014 baskısıdır.

Kitap:
Epsilon Yayınevi
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Babil.com
Dr.com.tr

7 Ocak 2015 Çarşamba

Dorian Gray'in Portresi

0 yorum
Oscar Wilde'ın ölümsüz eseri! Defalarca okunacak bir kitap! Bu kitap kendini anlatıyor.

Dorian Gray, İngiltere'de çekiciliği ile nam salmıştır. Basil Hallward -ressam- ona aşk derecesine bağlıdır. Dorian'ın portresini çizmektedir. Bu çizim çalışmalar esansında, Lord Henry de Dorian Gray ile tanışmıştır.

Her karakter bir düşünce akımı gibidir. Aynı zamanda her birey döneminin bir köşesinden gelmiş gibidir. Ancak onlar uzaklardan gelenler değil, tam merkezdendirler.

Bozulmuşluğun sanatla buluşması! Masum görünüşün yalancılığı, yalanın masum görünüşü.

Oscar Wilde bir klasik sunmuştur bize. Hayat üzerine o kadar yalın ve güzel tespitler var ki... Defalarca okunacak bir şaheser!

İçinden alıntı yapmaya kalksam tüm kitabı buraya aktarmam gerekir...

Kurgunun harikuladeliğine söyleyecek tek söz yok. İnsanların bozulmuşluğu ve takındıkları maskeler, o zamandan günümüze ışık tutuyor. Lord Henry'nin sözleri, Basil Hallward'ın davranışları, Dorian Gray'in varlığı...

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Nihal Yeğinobalı çevirisiyle 14 baskı dikkate alınarak hazırlanmış ekitaptır.

Kitap:
Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com
Dr.com.tr
Babil.com

E-Kitap:
Babil.com
İdefix.com
Dr.com.tr



 
Copyright © Kitaplık
S.Y.