24 Ağustos 2019 Cumartesi

İmparatorluk

0 yorum
Asimov'un Vakıf serisinden okumaya devam.

Vakıf Serisi:
İmparatorluk Kurulurken
Erişilmez İmparatorluk
İmparatorluk
Altın Galaksi
Gizli Tanrılar
Galaksi Çöküyor
Vakıf Ve Dünya

Vakıf serisinde kurguya baktığımızda İmparatorluk Kurulurken'de Hari Seldon nasıl Hari Seldon olmuş onun anlatımı gerçekleşiyor. Erişilmez İmparatorluk'ta Psikotarih gelişimi ve bunun üzerine çalışmalarını görüyoruz. Yani Hari Seldon dönemini okuduk. İmparatorluk'ta ise Hari Seldon sonrası dönemi okuyoruz. Yani Psikotarih biliminin öngördüğü İmparatorluk'un yıkılmasından sonraki dönemi okuyoruz.

Bu dönemde İmparatorluk yıkılmıştır. Vakfın Terminus'a gönderdiği ansiklopediciler çalışmaya devam etmektedir. Ancak zayıflayan imparatorluğa bağlı sınırlarda gerginlik artmaya devam eder ve ilk Hari Seldon krizi ortaya çıkar. Terminus tehtit altındadır ve Anacreon tarafından istila ile karşı karşıyadır. Hari Seldon'ın kaydı da bu zamanda izlenir ve ansiklopediciler kendileri hakkında şok edici bir gerçeği öğrenirler.

Bu noktadan sonra kitap içeriğine daha fazla gireceğim. Haliyle heyecan kaçıran ayrıntılardan bahsedebilirim.

Uğrunda çalıştığınız bir şeyin tamamen hayal ürünü olduğunu hatta sahte olduğunu öğrenseydiniz nasıl hissederdiniz? Bu şey için yapılan yatırım ise çok büyük! Bir gezegen boyutunda bir yatırımdan bahsediyoruz... Güvendiğiniz bir kişinin izinden giderken tüm emeğinizi verdiğiniz çalışmaların bomboş olduğunu güvendiğiniz kişinin ağzından duymanın yıkıcılığı ve yakıcılığı hayal bile edilemez.

İşte Terminus ansiklopediciliğin Hari Seldon ağzından sadece bir kisve olduğunu öğrenmiştir. Ancak diğer yandan da dış tehtit altındadır. Kısıtlı kaynaklarla bu tehtidi savuşturması da gerekmektedir haliyle Galaksi Ruhu dini yayılmaya başlamıştır. Peygamberin ismi ise zor tahmin edilecek bir isim değil, Hari Seldon! Terminus gezegenlerden kişiler toplayarak rahiplik eğitimi verip geri göndermektedir. Terminus bir kutsal gezegen, bir hac gezegeni haline gelir. Ta ki din ve para çarpışması karşı karşıya gelinceye kadar!

Tüccarların zamanı yaklaşmaktadır. Din ile bağladıkları gezegenler yavaşça bu baskından boğulmaya başlamışlardır. Ancak bir taraftan da ticaret gelişmiştir.

Bir toplumu başka bir toplum nasıl yönetibilir? Yönetmek için öncelikle bağlılık gerekir. Haliyle bu bağlılığı oluşturanları incelemek gerekir. Terminus ilk tehtitten sonra çeşitli yardımlarla diğer gezegenlerin gözünde kendilerini iyi göstermişlerdir. Haliyle bilgi ihraç etmeye başlamışlardır. Ancak bilginin tözünü de vermek yerine sadece bilginin sonucunu vermişlerdir. Bunu da din ile gerçekleştirmişlerdir. Din ile bir bağlılık tesis etmişler. Ancak bu tesisin ağırlığı ve baskısı toplumu boğunca nefes almaya ihtiyaç doğar... Diğer taraftan da dinin sağladığı yararların sayısı azalmaktadır. Ticaretle birlikte dışarıdan gelen teknoloji ve rahatlık gelişin durmasıyla bozulmaya başlar. Bu da ikinci bir bağlılık olarak kendini göstermiştir. Haliyle bu rahatlık ve beraberinde gelen kâr ortadan kalkınca kargaşa ortaya çıkmaktadır. Teknoloji ve rahatlık akışını elinde tutanlar ise gittikçe kuvvetlenmektedir.

Böylece Terminus'ta tüccarlar hüküm sürmeye başlar...

Asimov muhteşem bir mantık sıralamasıyla ve bunu sadece olayları anlatmasıyla bilimkurgu temelinde ortaya bir yaşam modeli sermektedir...

Her kitapta Asimov'un kurduğu sistemin kurgudan ziyade tamamen gerçek olması tüm olayların ötesinde bir yerlerde parlamaktadır!

Kitaplar böyle iken haliyle günümüzde yeni baskılarının olmamasını da şaşırtıcı mıdır yoksa beklenmesi gereken bir durum mudur... İkisi de aynı yere gidiyor görünmektedir ama normalleştirmek çok daha tehlikelidir... Hari Seldon gibi bir bilime yani psiko tarihe sahip değiliz. Ancak bir tarihimiz ve bunlardan alabileceğimiz çok büyük dersler var. Normalleştirmenin de sonuçlarını tarihte görebiliyoruz.

Değinmek istediğim bir konu da Galaksi Ansiklopedisi gerçekten bir kisve midir? Dünya'daki tüm bilgilerin olduğu bir ansiklopedi. İşte bunu daha internetin keşfedilmediği zamanlarda Asimov düşünmüş. Tabi bununla birlikte bilgilerin teyidini de düşünmüş. Bilgi kirliliği olmayan bir ansiklopedi.


8 Ağustos 2019 Perşembe

Erişilmez İmparatorluk

0 yorum
Asimov'un Vakıf Serisi'nden kitabı.

Vakıf Serisi:
İmparatorluk Kurulurken
Erişilmez İmparatorluk
İmparatorluk
Altın Galaksi
Gizli Tanrılar
Galaksi Çöküyor
Vakıf Ve Dünya

Hari Seldon Eto Demerzel ve İmparator'un destekleriyle üniversitede çalışmaktadır. Psiko-tarih bilimi belli bir noktaya kadar gelmiş ve göstergeler imparatorluğun yıkılma olasılığını işaret etmiştir.

Ailesi ile bir noktaya kadar huzurlu sayılabilecek bir hayat yaşamıştır matematikçi. Ancak sonra işler üssel olarak değişmektedir.

Kitap Hari Seldon'un çalışmaya başlamasından sonraki onar yıllık aralıklarını anlatan bir kurguya sahip. Bu kurgunun içeriğinde matematikçinin kariyerini de görmüş oluyoruz.

Buradan sonra kitap içeriğini tartışacağım, heyecan kaçırabilir...

İmparatorluk çatırdarken halkın yönetime katılması görüşleri halk arasında tekrar alevlenmektedir. Bu görüşleri yayının ise aslında imparatorluğun kendisi istemektedir. Bu da bizi kitabın ilk bölümüne götürmektedir. Jo-Jo lakaplı Joranum bu olayın peşindedir. Görünürdeki amacı halkın yönetime katılması, arkadaki amaç ise gücü elde etmek. Entrika burada başlıyor.

Karşılıklı politik hamleleri okurken benim ise aklımda tek bir soru vardı; toplusal ya da kişisel ayırdına varmadan; insan neden iki yüzlü? Asimov'un buna cevabı biraz da Jo-Jo'nun ait olduğu sektörden kaynaklı olduğunu hissettirdi. Ancak maalesef bu cevabı kabul edemedim. Her toplumun içerisinden iki yüzlü çıkmaktadır. Belli ki bu sorunun tek cevabı insanın insan olması ve insan yasalarının bulunmaması. 
Seldon başını salladı. «Eh, aslında ben bu fikri beğeniyorum.»
 «Ben de öyle. Ben de bunu isterim. Tabii Joranum samimi olsaydı ama değil. Her şeyi bir basamak olarak kullanıyor. Bu bir amaç değil, sadece bir yol onun için. Joranum, Dernerzel’i devirmek istiyor. Ondan sonra Cleon’u elinde oynatmak kolaylaşacak. Sonra tahta Joranum oturacak ve kendisi halk sayılacak...
Asimov'un serileri yönetim felsefelerini ve bunların geleceye akislerini işledir. Seldon ve evlatlığı Amaryl ile birlikte psiko-tarihe çalışırlarken Amaryl yeni bir fikirle geliyor. Aslında bu Psiko-tarih denklemlerinin denk olabilmesi yani dengede olabilmesi için gerekli bir yöntem olarak gözüküyor.

Asimov külliyatına ilk başladığımda gelecekte neden bu kadar eski yönetim şekilleri benimsenmiş sorusuna cevap bulamamıştım. Asimov adım adım beni oraya doğru götürüyor düşüncesindeyim.
Meclis üyeleri birbirlerine bağırır, tartışır, gürleyip, şimşekler gibi çakarlar. Sonunda da hiçbir işi başaramazlar. Hari, ben sizin fark ettiğiniz kubbedeki o kırık lambaların yenilenmesi gibi basit bir işi bile yapamam. Bu kaça mal olacak? İşin başında kim bulunacak? Ah, evet, lambaların yerine yenisi takılır ama bu iş birkaç ayı da alır. İşte demokrasi bu.
İnsanlık doğduğu yeri bile unutuyor ama hep eski tipte bir yönetimle idare ediliyor. Gelişmek insanlığın hangi bölümünde gerçekleşiyor?

14 Temmuz 2019 Pazar

Tarikat Siyaset Ticaret

0 yorum
Uğur Mumcu yazılarının tarikat, siyaset ve ticaret başlıkları altında derlemesi.

Yorumsuz olarak başlıkları aşağıya bırakıyorum: (Neden mi yorumsuz? Sence?)

İmambayıldı
Bayram Olmalı
Aman Ağam
Bilinçlenme
Çalış Evladım
Yeni Dizi
Cadde Adları
Bilmece
12 Eylül Ruhuna!
Mekik
Vehbi Bey Amca
Zurna Peşrevi
Paşa Tasarrufu
Hukuk Güvenliği
İsviçre Hesabı
Kime Liberal?
Güdümlü Liberal
Faysal Finans
Araba
Rabıta Ve CIA
İslamcı Bayrak
Özal Ve Kitap
Kamikaze
Pazarlık
Oy Ve Zam
Adını Koymak
Devlet Gibi Adam!
Senaryo!
Alexandre
Ticari Sır!
Komşu Hukuku!
Thomson Radarı
Hupe Ve Ziya
El Ve Cep
Model
Anamur
Ahbap Çavuş
Trilyonun Hesabı
Sel Almış
Bir "Çetin" Örnek
Demans
Sirk Politikacısı!
Avni'nin Atları
Necip Fazıl
Saatli Bomba
Aslanlı Kapı
Sivilleşme!
Açıklıyorum!
Alo! 15 37 99 mu?
Önlem!
CIA Parmağı
Kapalı Kutu
Gehlen Örgütü
MİT ve Görevi
MİT Olayı
Körebe
Adıgüzel mi?
Senet Cinayetleri
Mektup
"Mesut" Bakan
Uyarı ve Yararı
Birader Vakıfları
Gericilik ve Para
Yağma!
Dernek Olayı
Cemre Düştü!
Din Eğitimi
Münafıkun!
Siyasal Hac
TC-Ana
Belgeleriyle
Kafalarında seçim sandığı taşıyan siyasetçiler unutulacak; aydınlara, sanatçılara en acımasız cezaları verenler unutulacak; devket adına yol kesen eşkıya unutulacak; beyinlere dikenli teller dolayanlar unutlacak; kırmızı plakalı arabalara tırmanmış başbakanlar unutulacak; bakanlar unutulacak...
Resimleri ile Dinolar, Arbaşlar; romanları, öyküleri ve yazıları ile Yaşar Kemaller, Aziz Nesinler, Rıfat Ilgazlar, Sabahattin Aliler; şiirleri ile Nazım Hikmetler, Ceyhun Atuflar, Hasan Hüseyinler, Ahmet Arifler hep yaşayacaklar! (Sayfa 84)
Hangi sandıklıların isimleri kaldı aklımızda? Unuttuklarımız bir yana hangi sızılar hep bizimle, ağıtlarımızla?
Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun (Selda Bağcan)
Bendeki kitap um:ag Vakfı Yayınları'ndan Mart 2019 tarihli 32. baskısı.

Kitap:
um:ag Vakfı Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

İmparatorluk Kurulurken

0 yorum
Asimov'un Vakıf serisi kitabı.

Vakıf Serisi:
İmparatorluk Kurulurken
Erişilmez İmparatorluk
İmparatorluk
Altın Galaksi
Gizli Tanrılar
Galaksi Çöküyor
Vakıf Ve Dünya

Bir matematikçi kuramsal olarak geleceğin matematikle bilinebileceğini anlatmaktadır. Ancak siyasiler bunu matematik geleceği biliyor olarak algılayıp matematikçi Hari Seldon'un peşine düşmüşlerdir.

Kurgusal olarak o kadar güzel sürprizlere haiz ki şüphelendiğim noktaların "işte ben demiştim" haline gelmesi daha da eğlenceli oldu. Kitapta en ilgimi çeken kısım Arz'ın insanların zihninden silinmiş olması. İlk dünya unutuluyor hatta efsanelerde ilk dünyanın adı bile başka isimlere daha sonradan ortaya çıkan dünyalara dönüşüyor... O dünyaların da isimlerini pek tabi ki biliyoruz.

Asimov kitaplarında sosyal durumun da peşine düştüm. Bu kadar ileri medeniyetimizde neler olabilir diye düşünürken Asimov ayakları yere basan "sonuçta insan" dedirten olayları gözler önüne seriyor.



6 Haziran 2019 Perşembe

Uğursuz Gezegen Galaktika

0 yorum
Asimov bu kitabında zaman çizgisini de ele alıyor. İnsanların yaşadığı tek gezegen olan Dünya zamanlarından çok gezegenli bir zamana geçiş yapan basit bir terzinin bir kumpasın içine nasıl adım adım gittiğini okuyoruz.

Galaksi İmparatorluğu serisinin üçüncü kitabı:
Asi Gezegen Tyrran
Tanrılar Ve İmparatorlar
Uğursuz Gezegen Galaktika

Bir adımla dilini bile bilmediği bir zamana geçiş yapıyor Terzi Josepg Schwartz. Tabi önce ne olduğunu anlayamıyor. Bir adım önceki mevsim ile bir adım sonraki mevsim arasındaki fark bile insanı çıldırtabilir düşüncesindeyim. Bir göz kırpması süresinde her şeyin değişmiş olması insanın sınırlarını çok zorlayacaktır. Kendimden düşünüyorum. Adımımla birlikte her şeyin değişmesi halusinatif bir algıdan başka bir şey değildir diye yorumlar idim. Haliyle akıl sağlığı ile ilgili şüpheler oluşabilir...

Terzi yardım istediği, sığındığı bir evde, terziye ne yapılacağı ile ilgili düşünülürken okudukları bir haber ile bu yabancıyı -terziyi- gönüllü olarak bu deneysel tedavi çalışmaları için götürülür. Gönüllü olan yerli ailedir aslında. Terzinin durumdan haberi yoktur ve yerli aile terziyi çalıştırarak kota doldurmalarında kolaylık oluşacaktır.

Tedavinin yan etkilerinden birisi terzinin algıları çok gelişmiştir. Bütünleşme olarak ifade etmektedir. Yerel dili de çok kısa sürede öğrenmiştir. Kişilerin düşüncelerini okuyacak kadar...

Asimov bu kitabında denemelerde bulunmuş gibi duruyor. Haliyle seri halde okuduğum kitaplardan biraz daha farklı kurgu yöntemleri hemen fark ediliyor. Temelde kullandığı verilerde ise bir değişiklik yok. Haliyle işlediği konulardan birisi de uzaydaki yalnızlık.

Kitabı okurken bir konuşma özellikle dikkatimi çekti ve o halini algıladığım şekilde not etmiştim. Terzi geldiği çağlarda insanların sadece Dünya'da yaşadığını ifade ediyor. Buna karşılık gelen yorum ise çok daha güzel. İnsanlar o çağlarda uzaya yolculuk edebiliyor muydu? Edemiyorsa nasıl oluyorsa tüm evrende sadece sizlerin yaşadığını bilebiliyorsunuz? Haliyle ne kadar yalnızız?

Tüm evrende yaşamın bulunması veya evrene yaşamın yayılması insanı özünden kopartamıyor. Asimov bunu incelikle işliyor. Galactica tüm evrende hüküm sürmektedir. İnsalık bu hükümranlığa başkaldırmaya hazırlanmaktadır. Peki bu hükümranlık aşkının kaynağı nedir?
Kine kn duygusu galiba evrensel bir felaket. Dünyalılar gerçekten karşılıklı eşitlik ve hoşgörü istiyorlar mı? Hayır! Büyük çoğunluğu sadece dorukta olmanın peşinde. (Sayfa 165)

5 Haziran 2019 Çarşamba

Tanrılar Ve İmparatorlar

0 yorum
Asimov Galaksi İmparatorluğu serisi kitabı.

Asi Gezegen Tyrran
Tanrılar Ve İmparatorlar
Uğursuz Gezegen Galaktika

Rik, hatırlamamaktadır. Kendi adını bile. Ancak zamanla anılar canlanmaya başlar. Haliyle aslında biliyordur. Yani hatırlamaya başlar. Bu hatırladıkları birilerini çok rahatsız etmeye başlar. Bir kovalamacadır başlar.

Bir Uzay analisti kaybolmuştur ve iletişime geçtiği bilinen son gezegen Florina'dır. Ancak Florina üst katta yaşayan Efendiler tarafından yönetilir. Bu Efendiler Sarklıdır ve sadece Florina'da yetişen kirt üretimini ve gelirlerini ellerinde tutmaktadırlar.

Bu noktada Asimov'un Sarklıların yönetim yapılanmasını muhteşem bir şekilde gözler önüne sunmaktadır. Bu yapılanmayı özetleyen bir deyime sahibiz Türkçemizde: Kraldan çok kralcı olmak. Bu yapılanmada Sarklılar Florina yerlilerinden parlak gençleri seçerler Sark'ta eğitirler ve kentli sınıfı olarak Florina'ya gönderler. İşçilerin yönetimini bu arkadaşlara bırakırlar.

Florina gezegeninde kula kulluk etmeyi çok iyi anlatmıştır Asimov. Efendilerin ise tek dertleri vardır. Bu hırsları pek tabii ki paradır. İnsanlık arzdan galaksiye yayıldığını unutmuştur, hatta Arz'ın varlığını bile unutmuştur. Ancak para hırsını unutmamıştır. Para tabi ki hep bir imge durumunda ve bu imgenin satınaldıkları asıl hırsı oluşturuyor da diyebiliriz belki de.

Sarklılar ise korkmaktadır. Bu korkuyu yenmenin ise tek yolu vardır, sindirme. Florina sindirilimiştir. Ancak bir gerçek vardır ki Florinalıların içlerinde bir yerlerde hala bir bağımsızlık ateşi kor haldedir. Alev almayı beklemektedir. Bu alevin kaynağının Arz'dan gelmesi ise Asimov'un kurduğu evrende ayrı bir güzelliktir. Prometheus, sanat ve ateşi tanrılardan çalmış Arz'daki insalara vermiştir. Bu insanlık evrene yayılmış ve nereden geldiğini bile unutmuştur. Ancak içinde yatan ateşi alevlendirme üzere yine bir Arzlı çıkıp gelmiştir.

Sark'ın dört efendisi vardır. Bunlar Florina'da üretilen kirti çeşitli olaranlarda bölüşmüşlerdir. Aslında topraklar bölüşülmüştür, olağan dengesi halinde günler geçer. Arzlının gelmesi dengeleri değiştirecektir.

Bir insan...


19 Mayıs 2019 Pazar

Asi Gezegen Tyrran

0 yorum
Asimov'un Galaksi İmparatorluğu Serisi kitabı. Robot serisiden ayrı bir yapı sunuyor. Olaylar her ne kadar galaksinin köşelerinde gerçekleşse de insanlığın hep aynı yönde gerilediğinin göstergesidir. Şu güzel 19 Mayıs'a bu kitabın denk gelmesi de ayrı güzel oldu.

Seri:
Asi Gezegen Tyrran
Tanrılar Ve İmparatorlar
Uğursuz Gezegen Galaktika

Farrill Arz'da eğitiminin sonuna gelmiş birisidir. Bir gece yarasını vizifondan gelen sesle uyanır. Bir kumpasın içinde olduğu ve canına kastedildiğini çok geçmeden anlar. Babası Widemos Ranger'idir ve bu olayların babasıyla bağlantılı olduğunu söyleyen de arkadaşı Jonti'dir Arz'dan kaçması konusunda da yardımcı olacaktır.

İşte olaylar böyle başlar.

Bu güzel, güneşli 19 Mayıs'ta, bağımsızlık ateşinin 100. yaşında sürpriz kaçıran içerikle ilerleyeceğim.

Tyrran galaksiyi egemenliği altında tutmaktadır. Bunu da alışılagelmiş savaş taktiklerini değiştirerek başarmış insanlığa kendilerini kabul ettirmiştir. Korku tohumlarını da ekmiş zamanla herkes bunu kabullenmiştir.

Ancak bunu kabullenmeyenler de vardır. Tyrran her yerde bu grupları bulup sahneden indirmekle uğraşmaktadır. Yukarıdakilerin her zaman aşağıya düşme korkusu vardır. Haliyle Widemos Ranger'i peşindedir.

Asimov'un kurduğu evren aslında bizden hiç uzakta değil, tam dibimizdedir. Aktörler kah gezegenlerdir kah insanlar kah ülkeler kah organizasyonlar... Aktörlerin isimleri değişir ancak hedefler hep benzerdir. Gücü elinde tutmak isteyen bir güç, muhalif görünerek gücü eline geçirmeye çalışan bir başka akım, güce tapanlar, gücün insanın kendisinde olduğuna inananlar... Akımlar değişir, bu akımların aktörleri de hep sahnede yer alır.

Tyrran egemenliğinden kurtulmak isteyenler gizli bir şekilde çalışır hatta bunların saklandığı bir gezegenin varlığından şüphe duyulmaya başlanır. Bu gezegen fellik fellik aranır.

İnsan hiç masum değildir. Bundandır ki tarih tekerrürden ibaret hale gelmiştir. Gelecek aslında geçmiştir ve bu yüzden geçmiş hep unutturulur. O yüzdendir ki Galaksi İmparatorlukları'nda insanlığın Arz'dan galaksiye yayıldığı sadece bir efsane haline getirilmiştir ve insanlar buna inanmaz. Bunda şaşırılacak hiçbir şey yok! Yüzümüzüş şu andaki zamanımıza 2019 yılının Mayıs ayının 19. gününe çevirelim. Buraya gelinceye kadarki olaylar akışını inceleyelim.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 1919 yılında attığı ilk adımdan bu yüzyıllık zamana bakalım ve unuttuklarımıza bakalım. İşte bu çok daha şaşırtıcıdır. Bu kadar kısa sürede nereden geldiğimizi ve yönümüzün ne olduğunu unutup şaşkın şaşkın ortalıkta gezer olduk. Dünya'nın bizlere değil insanlığın geleceğine ait olduğunu unuttuk. Haliyle yurdumuza sahip çıkarken ödediğimiz bedelleri unuttuk. Kula kulluk eder hale geldik yine.

Unutmamak için yazı keşfedildi. Kalemin kılıçtan keskin olduğu defalarca ispatlandı. Yazdıklarından dolayı yazarlar öldürüldü bu dünyada.

Bu unutkanlık halinde küçük uyanışlar, küçük patlamalar muhteşem sonuçlar yaratmıyor ancak iyiye doğru biraz daha yaklaşıyoruz. Lakin Asimov'un distopyalarında bu iyileşmenin yüzbinlerce yıl alacağını görüyoruz. Öyle ki insanlık iyiye ulaşacak ve işte o zaman evrenin sonu gelecek sanırım. Ne olursa olsun sevgi kazanacak.

Umudun tükendiği anlarda Farrill umut buldu. Her şeyin çok güzel olacağına inandı.

19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk bağımsızlık ateşiyle, korkusuzca her şeyin güzel olacağını bilerek, milletle yola çıktı. Unutmuyoruz bağımsızlığı!

10 Nisan 2019 Çarşamba

Robot Öyküleri Antolojisi

0 yorum
Asimov'un eseri. Robot serisi içerisine katmadım. Asimov bu kitabında robotlar olan alakasını aktarmış. Bu ilgi ve alakasını aktarması arasında hikayelerine de yer veriyor.

Kitaba başladığımda Asimov'un önsöz yazdığını sanmıştım, ancak devamı da gelince kitabın dizilimin böyle olduğunu gördüm.

Asimov robot ile nasıl tanıştığını anlatarak kitaba başlıyor. Öykülerinin ardındaki kendi hikayelerini de anlatıyor.

İçerisindeki öyküler:
Robot Al-76 Başıboş Kalıyor
İstem Dışı Zafer
Birinci Yasa
Bir Araya Gelelim
Memnuniyetiniz Garantilidir
Risk
Lenny
Bakış Açısı

Birbiri ardına gelen öykülerin arasındaki ilişki Asimov'un düşünce yapısını da aktarıyor. Haliyle robot gelişimi ve öykülerin gelişimini de gösteriyor.

Kitabın yeni basımı maalesef mevcut değil.
Nadirkitap.com

9 Nisan 2019 Salı

Üç Cisim Problemi

0 yorum
Uzaklardan gelen bir bilim-kurgu kitabı. Adıyla dikkatimi çekti. Cixin Liu ile de bu kitap sayesinde tanıştım.

Oraların esintilerinden çok bir Batı polisiyesi okuyormuş havasında ilerleyen bir kitap. Ancak isimler ile karakterleri eşleştirmekte zorlandım. Çok fazla karakter olmaması okumamı kolaylaştırdı diyebilirim.

Hiçliğin ortasında bir kütle düşünün. Kendi halinde... Adına birinci diyelim. Yanına daha küçük bir kütle koyalım ve adına ikinci diyelim. Güneş ya da Dünya da olabilirdi isimleri. Ahenkle dans ediyorlar. Yanlarına Birinci'yle aynı boyutta bir kütle daha koyalım ve adı Üçüncü olsun. Nasıl bir dans olur?

Bilimadamları intihar etmeye başlamıştır. Bu biliminsanlarınin bir ortak noktası var, bir oluşumun içerisinde fikir sohbetleri gerçekleşmektedir. Bu oluşumun oynadığı da bir sanal gerçeklik oyunu vardır adı da tahmin edilebilir haliyle.

Hikaye iki koldan birlikte ilerliyor. Olayların geçmişini anlatırken diğer kol da olayların mevcutta ilerleyişidir. Haliyle bu iki kol hikayenin sonunda birbirine örtüşür ve gizemin sisleri dağılır. Bu anlatım şeklinde sanki çok uzun bir hikayeye giriş kısmı varmış gibi hissettiriyor. Haliyle isimlere de alışma süresi olduğu için bu giriş uzun oluyor hissiyatından kurtulmak kitabın sonuna yaklaşıldığında oluyor. Bu hissiyata eş olarak kitabı elinizden bıraktığınızda sonrasının merakı ile giriş kısmının çoktan geride kaldığı fark ediliyor.
"Çin'de cüret edip uğruna mücadele verdiğin her fikir yerin dibine batmaya mahkumdur." (Sayfa 13)
Ne kadar uzaklarda bir ülke gibi görünse de ülkenin ismini değiştirerek yerine Türkiye çok ilginç bir hale getiriyor cümleyi. Hele ki bolca saydığımız bu günlerde...
"İnsanlık ve kötülük arasındaki ilişkinin, okyanus ve üstünde yüzen buzdağı arasındaki ilişkiyle aynı olması mümkün müydü? Okyanus ve buzdağı, her ikisi de aynı maddeden oluşuyor." (Sayfa 24)
Buna rağmen medeniyet nasıl ilerlemiştir?

Buradan sonra kitap içerisinden çok fazla merak kaçıran bilgi gelecektir. Kitabı okumamışlar için tat kaçırabilir.

Oluşum içinde yer alan insanlar kötü müdür? Yahut kötülükle aynı maddeden gelmişlerdir? Kitap bilimkurgu temelinde iyi ile kötüyü veya vatansever ile haini ele alıyor. İnsanın kendisini, yapıldığı maddeyi kurcalıyor. Esas karekterin de nanomalzemeci olması ayrıca bir tat katmış buna. İnsanın umut ile dolu olması belki de medeniyetin bu kadar ilerlemesine neden olmuştur. İyiye olan özlem veya umut denebilir belki de. Bu iyi için yapılanlar kötülerden alınan öc müdür ya da iyi için yapılanlar mıdır? Cixin Liu bunları sormuyor. Sadece anlatıyor. Cevap vermek için 400 Dünya Yılı kadar bir zamanınız var.
"Dünya Trisolaris Hareketi'nin en şaşırtıcı yönü pek çok kişinin, insna uygarlığına olan bütün umutlarını terk etmiş, kendi türüne ihanet etmeye hevesli hale gelmiş olmasıydı."(sayfa 305)
 Bu makro durumda da mikro durumda da ele alınabilir. Burada sadece "yine" bencilce bir düşünce yahut kelimeyle yalnız insan ele alınmış. Dış akıllı varlıklar sadece "insanı" mı yok edecek yoksa tüm canlı cansız ekosistemi mi? "Kendi türü"nün ne olduğuna iyice kavramak lazım.

"Kendi türü"nü biraz daha özele indirelim. İnsandan yahut milletten yahut hemşehrilikten yahut komşuluktan yahut aileden yahut kendinden... İnsanın kendisi türünün temelidir çıkarımına ulaşabiliriz. Türümüz nedir ve türümüze karşı umudumuzu yitirmemiz ne anlama gelir?
Tek kollu kadın "Geçenlerde Maple adında bir film çıkmıştı. İzledin mi bilmiyorum. Filmin sonunda iç savaşlarda ölen bir Kızıl Muhafız'ın mezarı önünde bir yetişkin ve bir çocuk duruyordu. Çocuk yetişkin adama 'onlar kahraman mı' diye soruyor yetişkin 'hayır' diyordu. Çocuk 'peki düşmna mı?' diye soruyor, yetişkin yine 'hayır' diye cevap veriyordu. Bu sefer çocuk 'peki kim bunlar?' diye sorunca yetişkin adam 'geçmiş' demişti. (sayfa 291)
Kitap Zeynep Özmeral  çevirisiyle ilk baskısını Kasım 2015 yılında gerçekleştirmiş.

Kitap:
İthaki Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

31 Mart 2019 Pazar

Kurtarıcı

0 yorum
Asimov'un Robot serisindeki bir diğer kitabı. Bu kitabı İngiltere yolcuğunda bitireceğimi hiç düşünmemiştim. Pek de plansız gerçekleşen bir iş seyahati esnasında kitap tüm gerginliğime eşlik etti.

Robot Serisi:
Ben Robot
Çelik Mağaralar
Güneşin Tanrıları
Robotların Şafağı
Kurtarıcı

Kurtarıcı'da Elijah Baley ölmüştür. Fastolfe da ölmüştür.Elijah'ın hayalleri gerçekleşmiş; Arzlılar gezegenlere açılmışlardır, Göçmen olmuşlardır. Ancak Gladia hala hayattadır. Baley'nin alt ettiği de Auroralı-Kelden Amadiro- hayattadır. Kini sönmemiş bir şekilde yaşamaya devam etmektedir. Yanında Fastolfe'un kızının yanı sıra Gladia'nın da torunu Levular Mandamus da çalışmaya başlamıştır. Planları ise tamamen Arz'ın bitirmek üzerinedir.

Gladia'nın gezegeni Solaria'da ise kimse kalmamıştır. Oraya giden iki gemi ise parçalanmış, gezegene inen insanlardan da bir daha haber alınamamıştır. Daneel Giskard Baley yönetiminde bir gemi daha Solaria'ya ziyaret düzenlemek üzere hazırlanmıştır. Kaptan Baley yanlarına Gladia'yı da almak istemektedir. Kaptan Baley, Elijah'ın torunlarındandır. Gladia kendisine Fastolfe'tan miras kalan Daneel ve Giskard'ı da yanına alarak yola çıkar. Giskard'ın güçleri henüz hala kimse tarafından bilinmemektedir. Ancak Giskard durumu Daneel'e açıklamıştır.

Amadiro'nun kini ve Mandamus'un planları Arz'ın sonunu getirecektir. Daneel ise Giskard bir krizin yaklaştığını bilmektedir ancak bunun ne şekilde; nereden geleceğini bilmemektedir.

Asimov dünya içerisine dünya gizlemiş. Uzaycılar, Arzlılar, Göçmenler hangi topluluktan olursa olsun, aralarında milyarlarca ışık yılı uzaklık olsun, insan insanlığını gösteriyor. Giskard'ın insanlığın bağlı olduğu kuralları matametiksel bir gerçeklikle ortaya koyamasa da seziyor. Haliyle biz de seziyoruz. Bizi bizden iyi kim bilir?

Kitap bittiğinde kitabın bittiğini bir kaç dakika algılayamadım. Sanki biraz daha sayfa olması gerekiyormuş gibi kitaba bakıp durdum.Haliyle Asimov'un külliyatını biraz daha deşmem gerekecek.

22 Mart 2019 Cuma

Robotların Şafağı

0 yorum
Türkiye'de Robot serisi altında bulduğum bir başka kitap. Asimov'un kurduğu temiz nedensellik algoritmasının ardına saklanmış küçük sürprizler ile birlikte tadından yenmez bir başyapıt serisi çıkıyor.

Robot Serisi:
Ben Robot
Çelik Mağaralar
Güneşin Tanrıları
Robotların Şafağı
Kurtarıcı

Bir robot bir insanın dostu olabilir mi? Minvalde koşan Elijah Baley'nin değişimini de okuyoruz bir yandan da. Arz'ın çelik rahminden özgürlüğün gelişinin çark seslerini duyuyoruz. Dost kelimesini Türk Dil Kurumu aşağıdaki şekillerde açıklıyor:
1. isim Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı
"Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın" - Âşık Veysel
2. Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo
"Bir dostu vardı, belalı, çapkın bir delikanlı." - H. R. Gürpınar
3. Sahibine sevgi gösteren hayvan
"Köpek insan dostudur."
4. Bir şeye aşırı ilgi duyan, koruyan kimse
"Kitap dostu."
5. sıfat İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan
"Yüzleri tatlı, dilleri tatlı, dost insanlardı bunlar." - T. Buğra
Bu açıklamalar ışığında ve bir robotun hareket edebilen bir eşya olduğunu da göz önünde bulundurursak masa ile yahut armut koltukla bir insan arasında ne kadar dostluk olursa bir robotla bir insan arasında da o kadar dostluk olabiliyor. Ancak robot insana dostluk etsin diye tasarlanmış olabilir. Robot aslında işini yapıyor. Hissettiği için yapmıyor.

Robotların yapabileceklerinin bir sınırı var mıdır? Örneğin bir robotun çizdiği resim sanat mıdır yahut yazdığı bir öykü sanat mıdır? Tanımlamalar insanları kısıtlayan kıstaslar haline dönüşüyor. Robotlar kendi parmakizlerine -seri numaralarına- has pozitronik beyinlere sahipler. O halde her biri bir eşsiz birey durumuna dönüşüyor. Bu da onların yaptıklarının kabul edilmemesinin etnik köken ayrımcılığına doğru uzanan yolun başını oluşturuyor...

Asimov tanımlamaları yeniden yapıyor!

Aurora'da bir cinayet işlenmiştir. Ölen ise aslında hiç yaşamamıştır. Robot Jander'ın beyni durmuştur. Dr. Fastolfe'un robotudur ve Dr. Falstofe'tan şüphelenmektedirler. Bu da Arz ile Aurora arasındaki gerilimi tırmandırmıştır. Baley ya olayı çözecektir ya da gözden düşeektir... Zor bir görev Baley'nin Aurora'ya gitmesi için bahanedir. Uzayın yeni şafağı Arz'dan mı sökecek Aurora'dan mı...

10 Mart 2019 Pazar

Güneşin Tanrıları

0 yorum
Asimov'un robot serisinden bir kitap daha. Araştırdıkça altında başka kitaplar da çıkacak. Lakin bunların Türkçe baskısı var mıdır daha o kısmını araştırmaya zaman bulamadım.

Robot Serisi:
Ben Robot
Çelik Mağaralar
Güneşin Tanrıları
Robotların Şafağı
Kurtarıcı

Güneşin Tanrıları'nda Elijah Baley Solaria adlı bir gezegenden davet edilmiştir ve orada işlenen bir cinayeti çözecektir. Elijah Baley orada Auroralı R. Daneel Olivaw'ın onu karşılayacağını bilmeden yola çıkar.

Solaria, Nexonlular tarafından yazlık olarak kullanılan bir gezegen durumundan evrilerek insanların tek tek büyük malikanelerde yaşadığı bir gezegen halini almıştır. 20 bin nüfusa sahiptir. Kişibaşı 10bin robot düşmektedir. Yani toplam nüfus yaklaşık 200 milyondur. Bu kitapta Asimov kişilerin etrafındaki fiziki veya hayali duvarlara vurgu yapmaktaktadır. Keza Solarialı sosyolog da buna dikkat çekmiş ve Arz ile Solaria'nın birbirine ne kadar benzediğini ifade etmiştir.

Haliyle duvarların yıkılması yahut gözyüzünün varlığı 'özgürlük'tür yargısına ulaşılmıştır.

Solaria'da insanlar birbirlerini görmezler, sadece görüntülerini görürler. Bu yüzden 3 boyutlu iletişim teknolojileri çok gelişmiştir. Asimov'un burada Eflatun göndermesi de ayrıca hoşuma gitmiştir. Görülen idealin sasdece bir gölgesi, yansıması veya görüntüsü ise ideali gerçekten görmüş olur muyuz? Asimov bunu temel bir toplum sınırına indirerek sorguluyor. Görüşme esnasında çıplak olan bir insan gerçekten müstehçen bir konumda mıdır yoksa görülen sadece görüntünün kendisi olduğu için gizlenecek bir şey yok mudur? Haliyle burada insanların güdülerine de bir çağrı mevcuttur.

Rikaine Delmarre bir embriyo, fetüs haliyle çocuk mühendisidir. İnsanların temasını geçtim, doğrudan doğruya birbirilerini görmeleri Solarialılar için tiksinti uyandırıcı hatta müstehçen bir şey iken Rikaine Delmarre gerçekten nasırlaşmış bir göz ve kalp ile bu işi yapmaktadır. Ancak öldürülmüştür. Neden öldürüldüğüne dair bir sonuca ulaşılamamıştır. Tek şüpheli ise eşidir. Ancak cinayet silahı da bulunamamıştır.

3 Mart 2019 Pazar

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

0 yorum
Uzun öykü ile roman arasında bir yerlerde. Bir beye yazılmış bir mektuptu bu. Bay R.ye mi acaba? Bir kadın ne kadar aşık olabilir ve bu aşkı için ne kadar sabredebilir? Bir kadın aşkı için neleri göze alır? Asıl soru bir kadın için aşk ne demektir?

Stefan Zweig bir arayışı, bir bekleyişi, gerçek olmayacak bir umudun sadece varlığını anlatıyor.

Bir kadın ne kadar bilinmez onu anlatıyor.

Yeni bir beyfendi apartmana taşınır. Taşınma zamanı daha genç bir kız olan bilinmez kadın bu beyfendiye aşık olur. Beyfendinin gece geç saatte evine getirdiği kızları, konuşmaları duyar, görür...

Ancak beyfendinin ondan hiç haberi yoktur... Olmayacaktır da... Ta ki o elim duruma kadar... Peki bu aşk mıdır?

Erişilmezin varlığını Stefan Zweig'tan daha iyi kim anlatabilirdi ki? Erişilmezin neden erişilmez olduğunu yine ondan daha iyi kim gösterebilirdi?

Bendeki kitap İş Bankası'ndan Ahmet Cemal çevirisiyle Ocak 2019 tarihli 21. baskısı.

Çelik Mağralar

0 yorum
Isaac Asimov eseri. Yeni basksısı piyasada yok. Yazıldığı dönem ile okuduğum şu dönem arasındaki farka baktığımda hem yazının önemi hem de bilim-kurgunun gelecekle ilgili fikirleri ortaya atmasının gücünün yadsınamadığını gördüm.1950'lilerde ilk baskısını yapmış yaklaşık otuz yıl sonra Türkçe de basılmış bir kitabı ilk baskısından yarımyüzyıldan fazla bir zaman sonra ben okudum.

Tabi ki daha Robotik El Kitabı'nın 56. baskı yılına ulaşamadık ancak Ben Robot'ta anlatılan gelişimin başlangıç dönemindeyiz. Asimov sanki bana Einstein Paradoks'u yaşatıyor.

Elijah Baley 5. Seviye bir polistir. Uzaycılar tarafında bir cinayet işlenmiştir ve Elijah Baley bunu çözmek için Julius Enderby tarafından görevlendirilmiştir. Ancak yanına bir de Uzaycılar tarafından R. Daneel Olivaw da görevlendirilmiştir.

Arzlılar robotları pek de seven bir toplum sayılamazlar ve etrafı tamamen kapatılmış şehirlerin içinde yaşamaktadırlar ve bu durum onları güvenli hissettirmektedir. Ancak nüfus çok fazla artmıştır.

Kitabın harika yanlarından biri robotların bir tarafta bir im olması ve diğer tarafta birer gerçeklik olması.

Bu iki konunun harmanlanması bilimsel dengelerle birlikte felsefi bir dizilim izlemesinin yanında Baley'nin piposu çok tanıdık bir simaya işaret ediyor.

Sherlock Holmes ve bilim-kurgunun bir araya gelmiş halini Asimov bir arada sunuyor. Diğer yandan da toplumu ele alıyor. Bir Arzlı vatandaş "ben olsaydım onları (robotları) parçalardım" diyor ancak. Bunun o kadar sahte bir gerçeklik belki de riyakarlık yahut ikiyüzlülük olarak adlandırabilirim. Çünkü patron her zaman kar elde etmek ister. Kar elde etmek için maliyet düşürmek gerekli. En önemli iki maliyet kalemi hammedde ve işçilik. İşçilik maliyetlerinin düşürülmesi ile birlikte kar haliyetle artıyor. Haliyle herkes kendi ekonomisinin patronu olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Robotlar rakip durumunda olduğundan dolayı parçalama isteği Arzlılarda oluşuyor.

Bu kadar çok insan nüfusuyla birlikte bu kadar kolay robot üretilebilirken, nüfusun ve doğal kaynakların da dengeli kullanılması gerekmektedir. Aynı zamanda soyun da sürdürülmesi gerekmektedir. O halde doğan çocuklardan hangilerinin yaşayacağına ya da daha doğmadan hangilerinin Arz'a geleceğine karar verme yetkisi kimde olacak?

Geleceğin getirileriyle birlikte bozulmalarını da bu şekilde gözler önüne sermiştir Asimov. Ancak göz ardı ettiği yahut ideal olarak ortaya koyduğu düzendir. Suç çok azalmıştır. Tabi bir yandan da suç nedir tanımlamalarına başlamamız gerekmektedir.

Robot Serisi:
Ben Robot
Çelik Mağaralar
Güneşin Tanrıları
Robotların Şafağı
Kurtarıcı

Asimov evren içinde evren yaratmıştır.

10 Şubat 2019 Pazar

Ben Robot

0 yorum
Isaac Asimov kitabı. Yapay Zeka'yı iyice dillendirdiğimiz şu zamanlara Isaac Asimov 1950'li yıllarda gelişim tarihi ile birlikte görmüştü.

Kitap okuması çok keyifli bir kurguya sahip. Dr. Susan Calvin'in robotlar üzerine anılarını anlatması temeline dayanıyor. Bir zaman sonra bu anıların tarihi bir sırada olduğunu ve bu noktaların mihenk taşı olduğu anlaşılıyor.

Üç Robot Yasası'nı duymayan kalmamıştır:
1) Bir robot, bir insana zarar veremez ya da hareketsiz kalarak bir insanın zarar görmesine neden olamaz.
2) Bir robot, insanların verdikleri emirlere uymak zorundadır. Ancak bu emirler Birinci Yasa'yla çeliştiği zaman durum değişir.
3) Bir robot, Birinci ve İkinci Yasalarla çelişmediği sürece varlığını korumak zorundadır.
Robotik El Kitabı 56. Baskı. M.S. 2158

Bu kuralları okuyunca benim gözüme çarpan kuralların 56. baskıdan alınmış olması oldu. 56. baskıya kadar neler olmuştu? Kitabı bitirdiğimde bu sorunun cevabına ulaşırım demiştim ancak bununla ilgili bir bilgi yoktu. Tabi ki bundan sonrasını araştırmam gerekiyordu.

Haliyle bir şey farkettim. Ben Robot, bir evrenin başlangıcıydı yahut bir evrenin gelişiminin özetiydi. Bu evrene ait diğer kitapları toparlamam gerek. Bunun için de daha derin bir araştırma gerekiyor hissindeyim. Belli ki Asimov evreni ve bu evrenin felsefesini anlatmaya çalışmış. Haliyle ortaya çıkan eserleri tasnif edenler müritleri olmuş gibi duruyor. Bilgiler farklı ve süzülmeye ihtiyaç duyuyor. Kimileri Robot serisinin bu kitapla başladığını söylüyor, kimileri bu kitabı seriye bile dahil etmiyor. Tasnifleri gerçekleştirme işini kendime bırakıyorum. Daha sonrasında bu tasnif farklılıkların neden kaynaklandığına da kurcalayacağım.

Hikayeler:
Robbie
Köşekapmaca
Mantık
Şu Tavşanı Tut
Tony
Yalancı
Küçük Kayıp Robot
Kaçış
Kanıt

Kitap robot Robbie'nin öyküsüyle başlıyor. Robbie konuşamayan dadı bir robot. Küçük kızla oyun oynamalarında bir sahtelik gözükmüyor ancak mahalle baskısı da bir yandan artıyor. Hikayede bir çocuğun oyun arkadaşına saf bağlılığını görüyoruz. Robbie'nin bağlılığı ise kodlanmış bir bağlılık.

Köşekapmaca'da Gregory Powell ile birlikte Mike Donovan'la tanışıyoruz. Bu ikili daha sonra da karşımıza çıkacak olan robot uzmanları. Bu görevlerinde onlara eşlik eden
robot Hızlı'ydı. Gönderildiği görevinden çoktan geri gelmesi gerekiyordu ancak dönmemişti ve uzmanlar Hızlı'nın bir döngü içinde olduğunu tespit ettiler. Bu döngünün neden oluştuğunu çözme yöntemleri ile birlikte sorunun oluşmasının temelinde Üç Robot Yasası yatmaktadır. Asimov'un yarattığı evren tamamen bir mantık düzenine sahip. Makineler harika ancak insanların beşeri hallerinden doğan algoritmik düzensilik ve sezgisel iletişim makinelerin bozuk çalışmasına neden oluyor.

Mantık'ta yine Powell ve Donovan bir başka görevde buluyoruz. Bu görevde Şirin onlara eşlik ediyor. Ancak Şirin çok meraklı ve varlık felsefesi üzerine soruları var. Böylece belki de bir robot dini inanışıyla karşılaşıyoruz. Şirin'in kurduuğu mantık ve insanların kurduğu mantığın aynı olmasının robotları insanların inşa etmesine bağlamamak elde değil.

Powell ve Donovan bu sefer Dave ile çalışmaktadırlar. Dave çoklu robot çalışmasının bir sonucuydu. Dave beyin robottu ve kendisine bağlı başka robotlarla bir bütündü. Robotları yönlendiren bir robot ve robotların her biri fiziksel olarak birbirinden ayrı... Dave kendisine bağlı robotları asker olarak yetiştiriyor olabilir mi?

Tony ev robotu olarak tasarlanmış bir robot. Ancak ev sahibesiyle çok fazla yakınlaşmıştır. Tony tasarlandığı şekilde mi davranmıştır yoksa robotta hisler mi vuku bulmuştur? Daha da güzel olan bir insan bir robota aşık olabilir mi?

Yalancı öyküsünde Herbie adlı robotun öyküsünü okuyoruz. Herbie insanların zihninden geçenleri okuyabilmektedir. Bu beklenmedik özellik ilginç sonuçlara neden olacaktır.

Küçük Kayıp Robot'un adı Nestor'dur. Bu robotun birinci yasası biraz değiştirilmiştir. Bu robot diğer robotlardan bu sebeple farklı ve özel üretilmiştir. Bu bilgi de çok gizli tutulmuştur. Ancak bu tehlikeli robot kayıptır.

Kaçış öyküsünde Beyin ile tanışıyoruz. Beyin problem çözme üzerine kurulu bir robottur. Rakip firmanın robotu bozulmuştur ve bu firmadan yardım istemiştir. Soru galaksiler arası yolculuğa dairdir. Ancak işler Donovan ve Powell için soru çözümü kadar basit olmayacaktır. Bir taraftan da Dr. Calvin Beyin'den cevap almaya çalışmaktadır.

Bir belediye başkanı adayıdır Stephen Byerley. Ancak bir politikacı adayın robot olduğunu iddia etmektedir. Kanıt ise onun hiç yemek yerken görülmediğidir. Byerley'in robot olup olmadığının incelenmesi için Dr Calvin'den inceleme istenir. Byerley gerçekten robot mudur yoksa değil midir? Birisi kendisinin robot olmadığını ispatlaması beklenmektedir -belki de soru şu şekilde olmalı: birisi kendisinin insan olduğunu nasıl ispatlar?

Asimov bilim-kurguyla birlikte muhteşem bir felsefe ve polisiye eseri ortaya koymuş. Okumaya başladığınızda kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Kitap bir başucu eseri niteliğinde, tekrar tekrar okuyup Üç Robot Yasası temelinde insan olmayı sorgulatıyor.

Robot Serisi:
Ben Robot
Çelik Mağaralar
Güneşin Tanrıları
Robotların Şafağı
Kurtarıcı

Bendeki kitap Altın Kitaplar'dan Gönül Suveren çevirisiyle. Tabi ki baskısı mevcut değil, sahafları gezmekte fayda var:

Nadirkitap.com

8 Şubat 2019 Cuma

Veronika Ölmek İstiyor

0 yorum
Paulo Coelho kitabi. Veronika ölmeye karar verir ve bahenesi bir dergide Slovenya'nın neresi olduğu bilinmemesidir. İntihar mektubunde buna işaret eden yazılar yazar. Ancak kimse inanmamıştır. Veronika'nın neden ölmek istediği ise bir muallak iken başkalarına yaşama amacı vermeye başlar.

Veronika intihar girişiminde başarısız olur ve gözünü bir hastanede açar. Bu hastanenin bölgedeki meşhur akıl hastanesi olduğunu anlaması da çok uzun sürmez.

Paulo Coelho normal yaşam ile anormal yaşam arasındaki çizgiyi hastane bağlamında açıklamış. Herkes deliyse akıllılık deliliktir kültüne dayanmış. Belki de klişeleşmiş diyebileceğim deli kimdir akıllı kimdir tartışmasını kendi üslubuyla kurcalamış. Okuması keyifli bir kitap haline dönüştürmüş. Akıllılık delilik arasındaki çizgiye bir de birliktelik ve yalnızlık çerçevelerini ekleyerek romantik diyebileceğim bir kitap ortaya koymuş.

Doktor Igor karakteriyse Veronika'nın hayatını yönlendirmektedir. Doktor Igor'la birlikte Paulo Coelho bir konuya daha değinmiş ve geri çekilmiş: Bilim etiği ve bilim sınırları. Haliyle Doktor Igor böyle bir çatışma sununca ortaya çıkan güzel çatışma ortaya çıkıyor.

Doktor Igor Veronika'nın hayatına büyük bir etkide bulunarak, normal hayatın baskısından kaçan bir kişinin anormal insanlar içerisinde normalmiş gibi yahu normal bir yaşam sürmeye çalışırken, normal ile anormal insan kararı verebileceğine inanan bir doktor iki tarafında da aynı etkiyi gerçekleştirmesini bize sahneliyor. Anormal tarafın baskısıyla normal tarafın baskısı arasındaki fark aslında yok imiş. Yahu Dr. Igor'un tek derdi tezi?

Bendeki kitap Can Yayınları'ndan Haldun Pamir çevirisi.

Kitap:
Can Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

18 Ocak 2019 Cuma

İnce Memed 2

0 yorum
Yaşar Kemal'in İnce Memed'inin hikayesi devam ediyor. Abdi gider Hamza gelir. İnsanlarımızın çatışmalarının, korkularının ve savunmasızlığının hikayesi. İnce Memed efsanesinin insanlara nasıl da güven verdiğinin, ondan güç aldığının hikayesi.

İnsanlarımızın kendisini bilmeme hikayesi bu. Bir sel gibi set yıkmaya gittiklerinde neler olabileceğinin ama korkudan dolayı nasıl donduklarının hikayesi.

İlk kitaptaki toprak kokusunu bu kitapta o kadar alamadım. Bu kitap daha dikenli. Hamza'nın gelişinin umutsuzluğu en derinlerimize işledi. Aynı umutsuzluğu her gün uyandığında zoraki ağaların yanına gidenler hala hissediyor... Adına da pazartesi sendromu diyorlar.

Çukurova'nın üzerinde uçan şahinin ikinci kitabı.

Kitaplar:
İnce Memed-I
İnce Memed-II
İnce Memed-III
İnce Memed-IV

30 Aralık 2018 Pazar

Üstü Kalsın

0 yorum
Cemal Süreya'nın Yapı Kredi Yayınları'nda Doğan Kardeş şiir derlemesidir.

Şiir sevmeyen insan çok. Sevmemelerine hak verip vermemek ayrı bir tartışma konusu benim gözümde. Ancak şiir ifadenin en zor hali. İnsanın süzülerek son hale gelmesinin ışığıdır. Bu ışığı göremeyenlere, göstermemiz lazım. Ancak görmeye karşı olan müthiş dirence karşı ne yapılabilir hangi ortak noktada buluşulabilir; artık umutsuzluk içindeyim...

Kitapta seksenaltı tane şiir bulunuyor. Benim için ayrı yeri apayrı olan iki şiiri Resim ve Fotoğraf şiirleridir.

Cemal Süreya Fotoğraf şiirinde 3 kişinin hikayesini anlatmaktadır ki ben çok seviyorum bu hikayeyi. Ancak Cemal Süreya dördüncü kişiyi de oraya koymuştur. O dördüncü kişi olmanın sessizliğini seviyorum ben.

Resim'de ise nice kaybolan imzaların yoksunluğunun hissedilmemesini seviyorum.

Hamza Bey'in de yeri ayrıdır bende.

Şiir günümüzde meraklısına durumunda. Hele ülkemizde artık şiir nerede kaldı onu da bilemez oldum... Şiir söylemek genlerimizde varken kendimizi unuttuk. Ne manilerimiz kaldı, ne ağıtlarımız... İyice kuruduk.

Bir akşam elinde çıkageldi eşim bu kitapla. Birlikte söyleriz o halde: Üstü kalsın.

Bendeki kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan Doğan Kardeş seçkileriyle derlenmiş 2018 tarihli 31. baskısı

Kitap:
Yapı Kredi Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

20 Kasım 2018 Salı

İnce Memed 1

0 yorum
Yaşar Kemal'in ölümsüz kitabı. Ne zaman sarı toprak özlesem Yaşar Kemal okurum, ne zaman Anadolu özlesem Yaşar Kemal'e sorarım. Her seferinde de hem kızar hem de elimden bırakamam.

İnce Memed-I
İnce Memed-III
İnce Memed-IV

Toprağımızın insanını o yanar döner hallerini çok rahat anlatıyor. Bu rahatlık ve bu çatışmalar her seferinde de en içeriye dokunuyor.

Abdi'ye sinirlenmeyen yoktur! Ama Abdi'nin hikayesi? O kadar yanar döner topraklar o kadar içimize ilemiş bu haller. Bu topraklarda yetişen herkes haklı. Bi' Memed haksız. Herkes Memed'e muhtaç herkes Memed'ten kaçar. İşte böyleyiz, her zaman, her yerde. Böyle olunca ne Memed'le yaşayabiliyoruz ne Memed'siz.

Çalıştığınız ofiste, beklediğiniz durakta, cemiyette, düğünde, dernekte... Beyaz yakasından mavi yakasına, iliklerimize kadar böyleyiz. Eldekinden de olmamak için heralde.

Darlandıkça elime aldığım yazarlardan. Belki de betondan uzaklaşma hevesidir belki de kendimize bir ayna tutma çabasıdır.

Ha Çukurova'nın düzlüğü ha İstanbul'un tepeleri... Bu havayı soluyan insan her yerde aynı insan.

Memed'in sevdiği kızı beş köyün ağası olan Abdi'nin yeğenine vereceklerdir. Abdi ile Memed'in kovalamacasıdır İnce Memed-1.

İnce Memed kırganlığımızdaki közdür.

Kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan.
Yapı Kredi Yayınları
Idefix.com
Kitapyurdu.com


29 Ekim 2018 Pazartesi

Örneklerle Kolay Ekonomi

0 yorum
Mahfi Eğilmez'in harika kitabı. Türkiye'de yaşayan herkesin okuması gereken bir kitap. Kitap okuma oranımız ortalarda iken 19. baskısını yapması da ayrıca dikkat çekiyor. Bu baskılarla birlikte acaba gözünü açan daha çok insan olur mu? Ülkemizin konumu ve yöneticilerinin durumu ortadayken toplumsal yapının da durumu gittikçe kötüleşirken hala umut var mıdır diye düşündürmüyor değil.

Bugün Cumhuriyet'imizin yaşgünü! 95 yaşına gelmiş genç bir ülke bu kadar çok yoğun duyguyu bir arada yaşamış bir ülke haliyle daha yeni yeni dizlerimizin üzüne kalkmaya çalışıyoruz. Ama dahili ve harici bedhahlardan nefes alamıyoruz.

Oyunu kuralına göre oynamayı ve oyunun kuralsızlıklarını öğrenmemiz gerekiyor. Günümüz dünyası kapital ile geçiniyor, haliyle biz de kapitalizmi bilmeliyiz. Kapitalizmi öğrenmek için de ekonomi nedirden başlamamız gerekiyor. Bir zamanlar Ev Ekonomosi dersi vardı. Uçurtma falan yapardık. Ekonomi eşittir uçurtma dersi alan bizlerin kendi kendimize öğrenmesi gerekenlerdir bunlar. Hepimiz muhteşem ekonomist olmak hedefinde değiliz ancak sistemin çarklarını anlamamız ve buna göre ilerlememiz gerekiyor. Haliyle bu eser de bir başlangıç.

Kitabın başında ekonomi tanımlanırken ilkel insanların silah üretmesiyle üretimin başlamasının ifade edilmesi, insan ruhunun tezatlığı birkez daha gözler önüne serilmiş olur. İlk silahların hayvan öldürmekten ziyade insan öldürmek için yapıldığı kanaatindeyim. Çünkü insan bir şekilde hayvan avlayabiliyordu. O halde silah ihtiyacı avına göz dikmiş olan başka bir insandan kendini ve avını korumak için silaha ihtiyaç duymuştur. İlk üretim de böylece savunma sanayiinde gerçekleşmiştir düşüncesindeyim.

Ekonominin yeri işte bu kadar ortadadır.
Ekonomik amaçlar birbiriyle çelişir. Ekonomi politikası bu çelişkiler arasında bir amacı seçip onu yakalamaya çalışır. Siyaset ise seçilen amaç konusunda toplumu ikna etmeye çabalar. (Sayfa 21)
Ekonominin yeri bu kadar içimizdeyken ve bu ekonomiye batmışken ne tür bir çamur içerisinde yüzdüğümüzü de bilmemiz gerekir. Hem bireysel olarak hem de toplum olarak nasıl bir bataklıkta olduğumuzu anlamanın en iyi yolu da ekonomiden geçer düşüncesindeyim. Haliyle GSYH ile büyük ekonomiler arasına girerken insani gelişmiş endeksine göre yerlerde sürünmemizin nedeni de bataklıktaki gazların etkisi altında hayal gören güzel ülkemin tam anlayamadığım insanlarının hülyalar arasında kaybolmasıdır. Bu hülyaların devam ettirilebilmesi için de son 15 yıldır hiçbir öğrenci başladığı eğitim sistemiyle mezun olamadı.

Örneklerle Kolay Ekonomi Mahfi Eğilmez'in herkesin anlayabileceği bir ekonomiye giriş dersi niteliğindeki kitabı ve herkes tarafından okunması gereken bir kitap!

Kitap:
Remzi Kitapevi
Kitapyurdu.com
İdefix.com

28 Ekim 2018 Pazar

Beyaz Geceler

0 yorum
Dostoyevski kitabı. Biraz daha hüzün ve drama yüklü bir eseri. Bir gece vakti Nastenka ile karşılaştı. Bu onun hayatını değiştirdi, yahut değiştirdi mi sevgili okuyucu?  Yalnız bir adam. İşine gidiyor, çalışıyor ve Petersburg'un sokaklarında geziyor. Sadece bir hizmetçisi var. Hizmetçi doğru kelime midir bilrmiyorum ancak çevirisi bu şekilde yapılmış.

Karakterimiz olan beyfendinin hakkında adı hariç her şeyi biliyoruz, adını bilmememiz onu tanımadığımız anlamına gelir mi acaba? İşini de bilmiyoruz gerçi. Maaşını biliyoruz, yalnızlığını biliyoruz, sevdiği kadının adını biliyoruz, ona nasıl aşık olduğunu biliyoruz ama karakterimizin adını bilmiyoruz. Üç gece yaşadığı mutluluğu biliyoruz. Aramızda sessizce gezdiğini biliyoruz.

Beyfendimiz Nastenka'yı bir köprü üstünde ağlerken görür. O kadar çekingendir ki neyi olduğunu söylemeyez ve Nastenka hareketlenir. Beyfendimiz Nastenka'yı takibe başlar. Bu esnada bir sarhoş tarafından da Nastenka takip edilmektedir ve Beyfendimiz Nastenka'yı sarhoşun elinden kurtarır. İşte böyledir Nastenka ile beyfendinin tanışması.

Beyfendimiz, yalnızdır. Çok yalnızdır hem de... Bu yalnızlığı içerisinde mutlu mudur yoksa bilerek mi bu yalnızlığı seçmektedir? Hepsi bir yana beyfendimizin gördüğü bir şey var ki kesinlikle katılıyorum:
Ah, mutlu bir insan bazen ne çekil­mez oluyor!(sayfa 71)
Kitabı Mehmet Özgül çevirisiyle İletişim Yayınları'ndan okudum.
Biranızı veya kahvenizi alınız. İsteğe bağlı olarak da çay olur. Kitabın sayfalarını çevirmeye başlayınız, böyle rahat bir Dostoyevski kitabı için güzel bir haftasonu!

Kitap:
İletişim Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

 

27 Ekim 2018 Cumartesi

Dedektif Aguste Dupin Öyküleri

0 yorum
Edgar Allan Poe öyküleri. Bir çırpıda okunan, üç hikayeden oluşuyor. Sherlock Holmes ile yakınlığını da okurken göz ardı edemeyecek kadar göreceksiniz. Benzer hikaye yapısı, benzer hikaye anlatıcısı vs...

İlk hikaye Morgue Sokağı Cinayeti, Aguste Dupin ile tanıştığımız hikaye olarak çıkıyor karşımıza. Aguste Dupin'in metodolojisini de aktarıyor bize bu hikaye. Peşinden Marie Roget'nin Gizemi hikayesi geliyor. Bu hikayeye başlarken gerçek bir olaydan esinlenildiğini dipnot olarak görüyoruz. Bu da hikayeyi daha da çekici kılıyor. Son olarak da Çalınan Mektup hikayesi ile kitap bitiyor.

Dupin olayları sistemadik düşünce ile çözen, düşünce sistemleri ile ele alan bir dedektiftir. Aksiyona geçmesi demek olayın zaten çoktan çözüldüğünün işaretidir.

Muhteşem bir haftasonu kitabı durumunda. Kahvenizi, müziğinizi hazırlayın, İstanbul için güneşli olan bu günde kitaba başlayın ve başladığınız gibi kitabı bitereceksiniz.

Bendeki kitap İş Bankası Kültür Yayınları'ndan Memet Fuat, Yurdanur Salman, Deniz Hakyemez çevirileriyle 2010 tarihli 4. baskısı.

Kitabın bir diğer harika kısmı ise Hasan Ali Yücel'in önsözüdür.

Kitap:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

14 Ekim 2018 Pazar

Mahalleden Arkadaşlar

0 yorum
Selçuk Aydemir kitabı. Haftasonu için kahve kitap ve biraz da mizah üçlüsü için güzel bir seçim. Selçuk Aydemir kendi hayatından mahalle kesitini yansıtmış.

Dokuz yaşında bir yaz tatilinin mahalleden İsmet'e karşı kurduğu çeteyle uğraşırken geçişini okuyoruz.

Dönemin insanları olarak olduğu gibi o yaşntıyı bilenleri çocukluğuna götüren bir kitap. Sanki Selçuk, Serkan, Mete ve İsmet!i değil de kendi çocukluğumuzu tekrar okuyormuşuz gibi. O yüzden sıcak, o yüzden bizden.

Her mahallenin bir İsmet'i, bir Ekrem'i var... Hepimizin bir yaz tatilinde çeteleşme çalışması yaşamışlığımız vardır. Genel merkez oluşturma çabası da bunun yanında tatlıdır. Çete olmaz, ajanlık olur, ajanlık olmaz casusluk olur; olur da olur...

Küçük mahallenin büyük çalışmalarıydı, büyük güzellikleriydi. Belki de mahalle keyfi yaşayan son nesiliz bizler. Şanslıyız. Mahalle maçı yapmışlığımızdan, mahalle kavgasına gitmişliğimize kadar...

Mahalleden arkadaşlar işte bunlar. Bizden farklı bir şey anlatmıyor, yazılı hale getiriyor. Bildiklerimizi, günlük yaşantı içince hatırlamaya bile zaman bulamadıklarımızı resmediyor, hatırlatıyor, özletiyor.

Yaz tatili olsa da oynasak yine...
Özlediğimiz güzel zamanlara...

Kitap İnkılap Yayınevi'nin Sayfa6 Yayınları'ndan ilk baskısını 2015'te yapmıştır.

Inkılap Yayınevi
idefix.com
Kitapyurdu.com

23 Eylül 2018 Pazar

Çağlar Boyu Quidditch

0 yorum
Kennilworthy Whisp tarafından Harry Potter evrenine katılan kitap. J. K. Rowling dışında Harry Potter evrenini anlatan kitaplara pek sıcak bakmıyorum. Kanona dahil de etmiyorum. Bu tür kitaplar sadece hayran çalışmaları olarak görüyorum. Forumlarda rol yapma oyunu gibi de hissettiriyorlar.

Bu kitap da öyle. Hatta kitabın Albus Dumbledore tarafından yazılmış bir önsözü var! Hogwarts kütüphanesine ait olan kitabın hangi öğrenciler tarafından ödünç alındığını da gösterir küçük bir tablo mevcut.

Kitap aynı zamanda sosyal sorumluluk projesi. Comic Relief ile birlikte çalışılmış.

Kitap Quidditch'in nasıl bulunduğundan başlıyor, topların keşfedilişi ve snitch'in oyuna katılışını anlatıyor. Ardından kurallardan ve faullerden bahsediliyor. Süpürgeleri gelişimi anlatılmadan olmaz pek tabi ki. Bir kaç oyun taktiğinden de bahsedilen kitap büyü dünyasını özleyenleri pazar kahvesiyle birlikte o dünyaya götürebilir. Kitabı okurken Quidditch dünya kupasında yaşananları hatırlamamak elde değil.

Kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan tabi ki Sevin Okyay ve Gül Sarıoğlu çevirisidir. Yeşil kapaklı kitabı sahaflarda bulabilirsiniz. Yapı Kredi Yayınları kapağı değiştirerek yeni bir baskıya girmiş.

Kitap:
Yapı Kredi Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com


22 Eylül 2018 Cumartesi

Labirent Virüs Kodu

0 yorum
Labirent serisinin son beşinci ve son kitabı. Kitap James Dashner eseri

Labirent serisinin sırasıyla kitapları:
Labirent Ölümcül Kaçış
Labirent Alev Deneyleri
Labirent Son İsyan
Labirent Ölüm Emri
Labirent Virüs Kodu

Bu kitapta Dashner bize İsyan örgütünün dönüşümünü gösteriyor ve haliyle Thomas'ın nasıl Kayran'a girdiğini anlatıyor.

Serinin sıralaması yukarıdaki gibi. Ancak seriyi kronolojik olarak sıralarsak aşağıdaki liste çıkıyor:

Ölüm Emri
Virüs Kodu
Ölümcül Kaçış
Alev Deneyleri
Son İsyan

Serinin son iki kitabı, ilk üç kitaba açıklamalar getirmeyi hedefliyor. Haliyle ilk üç kitap kadar kendisini içine çeken kitaplar olmadı. Thomas ve Teresa ve Chuck arasındaki bağları son kitapta daha iyi görebiliyoruz. Kötü adam kim? Serinin en başından beri işlenen konulardan birisi de kötü adamın kim olduğu sorusu.

Kötü adam kim?

Son kitapta mevcut kopukluklar arasında gözüme bariz şekilde takılan Randall karakterinin varlığı. Serinin ilk üç kitabını da çok net bir şekilde hatırlamadığım için bu karakter benim için havada kalmış bir karakter oldu. Haliyle kitaptaki son sahnesinin gerekliliğini de sorgulamak ihtiyacı doğuyor. Son sahnede; İSYAN'ın Thomas ile Teresa arasındaki "telepatik iletişimin izlenip izlenmediği hep meçhul iken Randall sahnesinden sonra bu da sorgulandı.

Labirent serisinin açıkta kalan son kitabını da bitirmemek Kıymık gibiydi.

Kitap Pegasus Yayınları'ndan Gizem Yeşildal çevirisine sahip.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com

21 Eylül 2018 Cuma

Labirent Ölüm Emri

0 yorum
Labirent serisinin 4. kitabı. Yıllar önce 3. kitabı bitirmiştim. Son kitap olarak 3. kitapta bırakmıştım. Meğer James Dashner 4 yılda serisine iki kitap daha katarak 5 kitaplık bir seri tamamlamış.

Seri sırasıyla aşağıdaki gibidir.

Labirent Ölümcül Kaçış
Labirent Alev Deneyleri
Labirent Son İsyan
Labirent Ölüm Emri
Labirent Virüs Kodu


James Dashner bu kitapta Işıl'ın kaynağını ve Theresa'nın geçmişini bizlere sunmuş. Kitap çok derinlemesine gitmeyen, devamlı kavga dövüş şeklinde ilerliyor. Buradan da tabi ki kurtulacaklar diyerek kitabı bitirdim. Çok uzun bir giriş ve gelişmeye sahip bir kitap.

Sıkça işlenen bir konuya değinmiş James Dashner bu kitabında. Bu noktadan sonra keskin bir şekilde kitabın içeriğinden de bahsedilecektir. Kitabı okumamış olup da okuyacaklar için okuma zevkini kaçırabilir.

Güneş patlamalarından sonra doğal kaynaklar hızla tükenmektedir ve mevcut nüfusu besleyemeyecek duruma gelmektedir. Buna göre patlama sonrası kuralan bir komisyon insan nüfusunun azaltılması kararına varacaklardır. Bu karar doğrultusunda, çok hızlı bulaşan bir virüs salgını oluşturulacaktır. Bu virüs insanların beyinleri olduğu gibi kapatmaktadır. Ya da böyle bilinmektedir. İşte bu şekilde ışıl doğmuştur.

Azınlığın güvenliği için çoğunluktan vazgeçilebilir mi etik tartışmasına sadece değinmiş. Azınlığın güvenliği için çoğunluktan vazgeçilme kararı ve vazgeçilecek insanların kimler olacağı kararını veren kesime bu yetki kim tarafından verilmiştir? Yüzeysel olarak da bu konu da işleniyor.

Kitap önceki kitaplara göre biraz daha yüzeysel kalmış. İki günde bir delilerle veya başkalarıyla kavgaya tutuşan bu grup bir anda kendileri tuhaf bir görev edinirler. Durumu anlamak istemektedirler.

Kitabın olay örgüsü de kitabın ilk üç kitabına göre daha zayıf hissettirdi.Zaten hissettiğimiz ve bildiğimiz boşlukları doldurmak için bir ara kitap.

Kitap Pegasusu Yayınları'ndan Gizem Yeşildal çevirisine sahip.

Kitap:
Pegasus Yayınları
Idefix.com
Kitapyurdu.com

9 Eylül 2018 Pazar

Müjde Fanzin Sayı 1

0 yorum
Plansız bir günün sonunda tanıştım bu arkadaşlarla. Sessizce seslerini duyurmak için bekleşiyorlardı.

Zaten kapaklarında da;
Size söyleyeceklerimiz var!
diye bağırıyorlar.

Böylecek ne söylediklerine kulak vermek istedim.

Bahar 2018 Sayı 1. Bu ibareyle mevsimlik olduklarını hissediyorum. Belki de mevsimlik değildir.

Editör/Tasarım: Can Barlas olarak işaretlenmiş.
Yazarlar:
shin
Migh
Görkem
Lal Ertürk
Can Barlas
Nilüfer Kılık
Hüseyin Bilgehan Güven

İlk iki yazar dikkatimi çekti keza mahlas kullanıyorlar, bunun nedenini bilmiyorum.

Önsöz ile başlıyorlar. Eskiye takılıp kalmak yerine eskiyle köprü yaparak ilerlemek gerekliliğini ifade etmişler kısaca.

İçindekiler:
Maria O Gün Çok Sakindi - might
Geçmişe Mektup - Hüseyin Bilgehan Güven
Öteki Ben (Aslında Değil) - Can Barlas
Boz Mavi - shin
Kapanmayan Mevzu - Görkem
Adam Gibi Adam - Can Barlas
Fısıltıda Çırpınş - Nilüfer Kılıç
Plak ve Işık - Lal Ertürk
Listeler

Bu şekilde kapatıyorlar ilk sayılarını. İçindekileri söylemeye heyecanlarını oldukça yansıtmışlar. Öykü, deneme, şiir içerikleriyle başlamışlar. 2 sayıları da mevcut.

Böylece başlamışlar içindekeleri dökmeye.
İletişim kanalları:
E-Posta: mujdefanzin@gmail.com
Instagram: https://www.instagram.com/mujdefanzin/

Çimlerin İntikamı

0 yorum
Richard Brautigan kitabı. Öykülerinde semboller bolca yer alıyor. Gerçekten, gerçeküstüne geçişler o kadar sıradan ki yolunuzu kaybetmemenize olanak yok.

"Bu sizin için güzel bir şey elbette," dedi adam. "Ama tesisata, gerçek bir tesisata ihtiyacım var bu evde. Gerçek derken yaptığım vurguyu fark ettiniz mi? Gerçek. Şiir bunun üstesinden gelemiyor. Gerçekle yüzleş," dedi adam şiire. (Sayfa 52)
Kitaptaki öyküler;
Çimlerin İntikatımı
1692 Mather Haber Filmi
1/3,1/3,1/3
Bir Kaliforniyalının Baştan Çıkarılışı
Kaliforniya'da Çağdaş Yaşamla İlgili Kısa Hikaye
Pasifik Radyo Yangını
Elmira
Kahve
Amerika!da Alabalık Avı'nın Kayıp Bölümleri: "Rembradt Deresi" Ve "Carthage Yalağı"
San Francisco'da Hava
Karışık Bankacılık Sorunları
Singapur'da Yüksek Bir Bina
Sınırsız 35mm Film Tedariki
Scarlatti Tilti
Göğün Vahşi Kuşları
Kış Kilimi
Ernest Hemingway'in Daktilocusu
San Francisco Genç Hristiyan Erkekler Birliğine Saygı
Sevimli Ofis
Bahçelere Duyulan İhtiyaç
Yaşlı Otobüs
Tacoma'nın Hayalet Çocukları
Talk Show
Seni Birine Anlatmaya Çalışıyordum
Gemilerde Şekeryadasuluşaka
Böğürtlen Sürücüsü
Thoreau Lastik Bandı
44:40
Harika Bir Kaliforniya Günü
Doğu Oregon'un Postaneleri
Soluk Mermer Film
Çiftler
Birbirini Tanımaya Başlamak
Oregon'un Kısa Tarihi
İnsanlar Uzun Zaman Önce Amerika'da Yaşamaya Karar Verdiler
Kaliforniya'daki İnanışın Kısa Tarihi
Lanet Olası Nisan
1939'da Bir Öğlen Vakti
Onbaşı
Pamuk Tiftiği
Almanya Ve Japonya'nın Eksiksiz Tarihi
Açık Artırma
Zırhlı Araba
Kaliforniya'da Edebi Yaşam/1964
Kendi Tercihlerimin Bayrakları
Kaliforniya'da Şöhret/1964
Bir Kızın Hatırası
Eylül Kaliforniyası
Kaliforniya Çiçekleriyle İlgili Araştırma
İhanete Uğramış Krallık
Sabahları Kıyafetlerini Giyerlerken Kadınlar
Denver'da Cadılar Bayramı
Atlantisburg
Köpek Kulesinden Manzara
Greyhound Trajedesi
Çılgın Yaşlı Karılar Günümüz Amerikasının Otobüslerinde Geziyor
Doğru Zaman
Almanya'da Tatil
Kumdan Kaleler
Bağışlanmış
Amerikan Bayrağı Çıkartması
Birinci Dünya Savaşı Los Angeles Uçağı

Okurken o anın varlığı etrafınıza çöküyor ve öykünün içinde kayboluyorsunuz. Semboller diyarinda eriyen zamana bakıyorsunuz. Daha sonra gözlerinizi kitaptan kaldırdığınızda hangi dünyada olduğunuzu unutuyorsunuz.


Hayatımın geri kalanıyla ne yapacağım?

Bendeki kitap Altıkırkbeş Yayın'dan Kerem Uğur çevirisiyle Ocak 2016 tarihli ilk baskısıdır.

Kitap:
645dukkan.com
Idefix.com
Kitapyurdu.com

Orhan Veli'nin Gördüğü İstanbul

0 yorum
Nezih Başgelen'in topladığı Orhan Veli dönemi İstanbul fotoğraflarıdır. Orhan Veli'nin bu sokaklarda gezerken şiirler yazdığının hayali ile İstanbul'da gezmek bir başka oluyor. İşin tuhaf yanı, bu hayallere o sokoklardan arta kalan zamanlarda dalamıyoruz.

İstanbul başka bir İstanbul olarak gözümüze çarpıyor. Sabah işe gidip akşam eve dönenlerin İstanbul'u ile şiirlerin İstanbul'unun bu kadar iç içe olmasının hayret veriyor. Bir bardak çay ile birlikte pazar gününü süsleyen bir kitap.

Kitap Arkeoloji Ve Sanat Yayınları'ndan Nezih Başgelen derlemesidir.
Arkeoloji Ve Sanat Yayınları

3 Eylül 2018 Pazartesi

Tarihi Kartpostallarda Boğaziçi

0 yorum
Hayatımda sevdiğim sürprizlerden biri de kitaplığımda unuttuğum kitaplardır. Bir zaman karşıma çıkan düşünmeden edindiğim kitabı kitaplığıma yerleştirip zamanının beklemesidir. Edindiğim kitabı unutmak değil aslında bu, kitabın kendini gizlemesidir. Olmadık bir anda kendini göstererek göz kırpması, el sallamasıdır.

Bu kitap da öyle oldu benim için. Bir anda, bu kitabı ne zaman edinmiştim diye hafızamı yoklarken kendimi hayallerin içinde buldum.

Nezih Başgelen fotoğraflarla; unuttuğumuz bir İstanbul'u ortaya koyuyor. Önünden yüzüne bakmadığımız yapıları, bu fotoğraflarda görünce, kaç insanın yüzüne bakmıştır bu binalar diye düşünmeden edemiyorum.

Her bir sayfasında bir başka İstanbul çıkıyor. Şimdi ve o zaman arasında hayallerle dolu, gerçeğin acıtmadığı bir yolculuk.

Yıktıklarımız, yapmadıklarımız da, yaptıklarımız da bu karşılaştırmadan çıkıyor.




25 Ağustos 2018 Cumartesi

Deşifre Deha

0 yorum
Mai Jia adlı bir Çinli yazar ile tanıştım. Sırf meraktan başladığım bir kitap idi. Başladığıma pişman etti. Başta Doğu'nun üslubunu hissettirmişti. Sonradan beklediğimden çok uzak bir noktaya ulaştı kitap. Hayal kırıklığı olarak nitelemekten geri durmayacağım.

Çinli yazar hakkında güzel eleştiriler mevcut ancak benim gördüğüm Batılı harekete yaklaşmak adına bir üslup geliştirmiş. Bu da benim hiç hoşuma gitmedi.

Rong Jinzhen'in hayatını anlatan bir kitap. Muhteşem bir zekaya sahip yarı otistik bir kişilik Çin'in X Ülkesiyle olan savaşında kriptolog olarak gizli göreve alınıyor. Kitabı okurken Rainman'den başlayan benzerlikler John Nash'e uzanıyor. Oradan da Alan Turing'e selam veriyor. Öyle ki Rainman'den hatırlayacağınız kürdan sayma mevzusu Rong Jinzhen'de karınca saymaya dönüşüyor. Alan Turing'in çabaları, notları defterleri ile John Nash'in takıntılı halleri Rong Jinzhen'de tekrar hayat buluyor. Bir Çinli süperzeka romanı okumak isteyenler için birebir olan bir eser... Benzerlikler o kadar arttıkça okuma zevki de kalmıyor. Haliyle gizli düşmanların isimleri yok.

Üslup böyle bir kişinin var olduğunu ifade ediyor. Belli ki Çin, dünyaya açılmak için yeni yolları araştırmaya başlamış durumda. Bu da Batı tarzı hızlı tüketim romanlarının hedeflenmesiyle başlanmış.

Okumak, benim için bir zaman kaybı oldu maalesef. En azından dil bakımından bir özgünlük olsaydı o da mutlu edecekti. Özgün olmayan bir konu, özgün olmayan bir dil, aidiyetsiz bir roman.

Rong Jinzhen'in ve babasının tuhafkafatası yapısına da oldukça eğiliyor. Bu meyli de anlayamadım. Zeka ile kafatası yapısı arasında belli ki bir ilişki kurmuş Mai Jia...

Rong Jinzhen sonunda, defterini çaldırdığı için akıl sağlığını kaybetmiştir.

Dahası kitapta imla hataları da göze vurdukça, kitabı bir kenera bırakma isteğiniz daha da kabaracaktır. Başladığım kitabı bitirmek zaruriyeti hissedenlerdenseniz, sizi zorlu bir süreç bekliyor.

21 Ağustos 2018 Salı

Masumiyet Müzesi

0 yorum
İronik bir isim vermiş Orhan Pamuk kitabına. Beklediğimden iyi çıktı kitap. Üslubunun belirgin özelliklerini bu kitaba yansıtmış. Dönemin siyasi kargaşasının üzerinden geçmiş, insanlar üzerine gelen yansımalarını atlamış. Ancak Kemal Ben'in (kitabın baş karakteri) bu ortamdan korktuğunu ya da endişe duyduğunu biliyoruz. Ancak şu da bir gerçek ki Kemal Bey takıntılı bir biçimden Füsun'un peşinden koşmaktadır. (Esas kızımız) Bu körlük de belki de etraftan etkilenmesini önlemiştir.

Orhan Pamuk bu kitapta çevredeki siyasi kargaşadan çok çevrenin bakireliğe bakışına odaklanmış hissiyatını veriyor. Türkiye'nin seks tabularını dillendirdiği aşikar. Ancak kafamı kurcalayan bir husus şudur, gerçekten aileler bu şekilde mi tepki veriyorlardı o dönemlerde? Yetmişleri yaşamadığım için bilemeyeceğim. Bilenler de olayları bir şekilde sessizliğe gömdüğü için muğlak tatlı anılar olarak kalacak o dönemler belli ki.

Kemal Basmacı İstanbul'un zenginlerinden. Babasının kurduğu bir firmanın da başındadır. Sibel Hanım ile nişanlılığa doğru gidiyordur. Her şey Sibel Hanım'ın bir çanta beğenmesiyle başlamıştır. Çantayı ertesi gün almak için girdiği dükkanda eski uzaktan akrabası Füsun ile karşılaşır. Füsun büyümüş, serpilmiş ve güzelleşmiştir. Olaylar da bu şekilde gelişir.

Bu noktadan sonra kitaptaki karakterler hakkındaki düşüncelerime değineceğim, haliyle kitap içeriği ile ilgili bilgiler de olacaktır. 

Kemal Bey, bildiğin hırsızlık yapmaktadır ve bu hoş görülmektedir. Bunun sebebini düşündüm, insan gelen misafirinin hırsızlık yaptığını görerek neden ses çıkartmaz? Kaz geleek yerden tavuk esirgenmez diyerek mi sessizliğe gömülerek sadece üzüldüler? 8 yıl boyunca evinize gelen bir kişinin küçük küçük bir şeyler çalmasına ne derdiniz? Bu hırsızlıkların sonucu ortaya çıkan müzenin adının da Masumiyet olması ayrıca ironik benim için. 

Kitapta beni korkutan asıl nokta şudur: Kemal Bey'in bu saplantısının hastalık olarak sadece Sibel ile aralarında aldatma yerine kullandıkları zaman addedilmesidir. Ancak bu gerçek bir hastalıktır. Bunun da bir "aşkmış" gibi addedilmesi ve çevre tarafından kabullenilmesi, korkutucudur. 8 yıl boyunca kendi evinden çok başkasının evine gitme rahatlığını gösterebilmesine hayret ediyor, onu eve alan Tarık Bey'in sessizliğine şaşırıyorum. Kemal Bey benim gözümde nevrozlar içinde kıvranan bir hastadan öteye değildir. Buna karşı tez heralde "sekiz sene bekledi ama" olabilir. Bu anti tez değildir, sekiz sene boyunca taciz etmiştir. Beklememiştir. 

Tarık Bey, kitapta adı bir kere geçen karakterlerden bile daha silik bir karakterdir. Sadece vardır, etkisini hiçbir zaman hissetmediğimiz bir karakter. Dönemle en büyük ilişkisi ve belki de Orhan Pamuk'un dönem siyasi ve ekonomik şartlarına en çok girdiği an Tarık Bey'in bankerlere para kaptırması meselesidir. Bu kaybın da onun ölümüne yol açtığı sonucuna varmayı Türk filmlerindeki araba çarpıp kör olma olayına benzettim.

Nesibe Hala, tehlikenin kendisidir. Kısının peşinde koşturan bir adam. Kızı bu herif yüzünden zoraki bir evliliğe adım atmış ve hala olan bitene izin veren bir anne. Bu kişi ne düşünüyor olabilir? Kemal'i gerçekten çok seviyorduysa kızını neden korumadı? Adamın parası var diye miydi bu olanlar? Feridun'u düşünelim ve zengin bir film yapımcısı olmuş olsun. Kemal de sokakta gezinen figuranlardan. Kemal Füsun'un peşinden bu kadar koşsaydı Nesibe Hala ne yapacaktı? Füsun tabi bu arada Feridun ile evli durumda. 

Feridun, ipsiz sapsız bir arkadaşımız. Kemal'in parasıyla ihya oldu.

Garsoniyer sayılarının hatsafhada olduğu bir İstanbul, bir seks İstanbul'u anlatıyor bize Orhan Pamuk. Kitap Yeşilçam tadında, bir kitap. Hikaye örgüsü okuutyor ve işte böyle söyletiyor. Söyletmesinin sebebi de yine karakterlerin basiretsizliği yahut kabullenişliği. 

Tatil için kafa dökmeklik, uzaklaştıran, Yeşilçam filmi gibi bir kitap.
Sırada İstanbul'a döndüğümde müzenin kendisine gitmek var.

Kitap:

16 Temmuz 2018 Pazartesi

Huzursuzluğun Kitabı

0 yorum
Fernando Pessoa kitabı. Gerçek anlamda huzursuzluğun kitabıdır. Okurken sağlam durmanızda fayda var keza tüm hayatınızı, tüm ruh yapınızı tüm temellerini sarsacak karanlıkta bir kitap. Okudukça hayatın karanlık çemberinin giderek daraldığını hissedersiniz. Giderek daralan çemberin için nefes alacak bir yer ararsınız ancak nefes almaya çalıştığınız gerçeklik tam da bu gerçekliktir.
Redicto ad absurdum (sayfa 303) (Saçma olana indirgeme)
İşte hayat bu kadar. Kitaptan herkes kendi hayatına pay biçer. Pessoa'nın muhteşem eseri hepimizin huzursuz hayatını içine almış. Neresinden tutmuştur, neresinden bırakmıştır... Pessoa sanki oturmuş bizleri izlemiş... İnsanı izlemiş, kendini izlemiş... İzlediği yolun sonu da bir yere çıkmış gibi görünmüyor. Sadece parçalanmış hayatlarımızda umutlarımız için yaşıyoruz. Geriye bıraktığımız ise yaşanmamış hayaller yığını oluyor.
Ne uzun yaşadım hiç yaşamaksızın! Ne çok düşündüm hiç düşünmeksizin! (Sayfa 784)
Bu şekilde ilerleyen senfonide kreşendo benim için şurası olmuştur:
 Müzisyen olsam kendi cenaze marşımı yazardım, gayet de haklı olurdum! (sayfa 843)
Bendeki kitap Can Yayınları'nının Minikitap serisinden Saaden Özen çevirisidir.
Bu kitap vesilesiyle kitabın mevcut formuna yeni bir soluk getiren bu tipi de denemiş oldum ve oldukça memnun oldum. Arka cebe bile sığabilecek büyüklükte, taşıması muhteşem kağıttan ayrılamayanlar için enfes bir çözüm. Okuma zorluğu çekerim, aradaki satırlarda zorlanırım sanıyordum ancak incelikle düşünülmüş bir kitap. Dikişli yapısı da okumayı daha da kolaylaştırıyor. Tek bir eksi yön gördüm: Sayfalar oldukça ince, bu da kimi zaman arkada sayfadaki yazıların da görülmesine sebep olmakta. Ancak bunu da kitabın mini halde olabildiğince ince yapılması gayretine bağlıyorum. Kitabı edinirken incelediğim diğer nokta da tam metin kaygısı idi ki bunu da düşünerek tam metin ibaresini görünür şekilde vurmuşlar.


 
 

30 Haziran 2018 Cumartesi

Japonya Günlükleri

0 yorum
Richard Brautigan kitabı. Japonya seyahati esnasında hissettiklerini yazdığı anı-şiir kitabı. Bir anda bitiveriyor.Bittiğini bile anlayamadan kitap bitiyor. Ruhunuzun yalnız sokaklarında kendinizi arıyorsunuz.

Kitabın arka kapağında da zaten;
Yalnız uyuyacağım yağmurlu Tokyo gecesinde
diye alıntılanıyor Brautigan'dan.
Japonya'ya olan ilgisini çok ilginç bir şekilde anlatıyor. Edward Amcası'nın ölümüne Japonların sebep olduğunu anlatıyor kitabın girişinde.

Şiirlerinin başlıkları aşağıdadır:
Japon Haiku Şairi Issa'ya Saygı
Gibi Düşler
Çilek Haikusu
Son Moda Dashiell Hammett'in Gizemli Bir Öyküsü
Yok Oluş Üzerine Kısa Bir Çalışma
12.000.000
Ayakkabılar, Bisiklet
Yollarda Bir Çalışma
Yüzen Şamdanlar
Japon Kadınlar
Japonaya'da Gece Güneş Gözlüğü Takmak
Gelecek
Elektrikli Testere
Gece İçin Gündüz
Alpler
Kurbağasız Japonya
Pahalı Ve Oldukça Lüks Bir Kokteyl Salonunda Büyük Bir Piyano Çalan Genç Bir Japon Kadın
Kimsenin Kimseyle Sevişmediği Yağmurlu Bir Tokyo Gecesinde Kendi Kendine Orji
Tokyo'dan Osaka'ya Otobanda Yolculuk
Fragman #1
Ebedi Uçak Tutması
Nagara, Yellowstone
Kamusal Alanda, Kafelerde Barlarda... vs Şiir Yazmak
Tokyo/11 Haziran 1976
Başlangıç
Nereden Gelip Geçer
Dilin Sessizliği
Kalkma Vakti
Yatağıma Bakarken / 03.00
Taksici
Tokyo/24 Haziran 1976
Gerçekliği Gerçek Yapan
Karşılıksız Aşk
Geçmiş Geri Getirilemez
Fragman #3
Fragman #4
Taş (gerçek

Benim en sevdiğim şiiri Gece İçin Gündüz oldu. Yalnızlığı belki de en hazin hali bu.

Yukarıda arka kapağa alıntılanan mısra ise Kimsenin Kimseyle Sevişmediği Yağmurlu Bir Tokyo Gecesinde Kendi Kendine Orji şiirinden.

Bendeki Kitap Altıkırkbeş Yayın'dan Melis Oflas çevirisiyle ilk baskısı.

3 Haziran 2018 Pazar

Leviathan

0 yorum
Thomas Hobbes eseridir. Kitap benim için iki bölümden oluşuyor. Siyasetin sınıflandırılması ve Tanrı'ya olan imanın beyan edilmesi şeklindedir. Bu ikinci bölümü neredeyse hiç okumadan geçtim. İlk kısım müthiş bir bir sınıflandırma içermektedir. İkinci kısım ise imanın rasyonalize edilmesidir

Hobbes devlet ihtiyacını açıklıyor. Bu ihtiyacın doğmasına karşılık kurulan devletlerin varlığını anlatıyor. Burada Hobbes'un felsefesini değil de kitabı üzerinden ilerleyeceğim. Malum amaç kitabın kritiği. Kitabın üslubu inanılmaz hafif. Hobbes'un izlediği metot o kadar güzel ki okuyucuyu içine çekiyor. Tanımlardan başlıyor. Ardından yavaş yavaş yaşamı şekillendiriyor. Hobbes okuyucunun bir bebek olarak kitaba başladığını düşündüğünü sanıyorum. Emeklemeyi öğretmeden koşturmuyor.

Kitabı okurken benim üzerinde durduğum konu "özgürlük" konusuydu. Nedense ilgim ve dikkatim özgürlük üzerine gitti. Hobbes'un yazdıklarında özgürlüğü aradım.

Bendeki kitap YKY'den Semih Lin çevirisi.

Kitap:
Yapı Kredi Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

29 Nisan 2018 Pazar

Kaplan! Kaplan!

0 yorum
Alfred Bester'in kitabı. Bilim-kurgusu bir yana felsefesi çok ilginç bir kitap. Elime alırken bilim-kurgu diye almıştım. Çok hızlı akan bir kitap değil. Böllümler arasında geçişler jaunte'leme hızında olduğu için takipte zorlandığım anlar oldu. Belki de dikkatımı kitaba yoğunlaştıramamışımdır, emin değilim. Ama ilginç bir şekilde içine çeken bir kitap.

Gully Foyle adında bir hayvan  Göçebe adlı bir uzaygemisinde mahsur kalmıştır. Vorga adında kardeş bir gemi yanından geçmiştir ancak Gully Foyle'u kurtarmamışlardır. Bunun üzerine Gully kendine bir yemin eder ve Vorga'nın peşine düşer.

Gully Foyle için hayvan, tecavüzcü gibi yaklaşım ve tanımlama mevcuttur. Ancak Alfred Bester'in dilinde bu çok yerleşmemiştir. Karakterin tasvirinde bunların hepsi bir dış çerçeve olarak, zoraki olarak görünmektedir. Gully'nin nasıl bir karakter olduğunu kavramış değilim. Gully'nin bir kenar mahalle çocuğu, bir eşkıya olduğunu söylüyorlar ancak Gully bunlardan öte saplantılı bir davranışa bürünmüş durumda. Böyle ki nevrotik noktadadır. Gully'nin tek amacı Vorga'yı bulmaktır. Vorga saplantısı sayesinde uzayda tek başınayken kurtulmuştur. Vorga'nın ziyareti nevrozlarının başlangıcı konumundadır.

Jaunte'leme, zihinsel olarak yani sadece düşünce yoluyla bir yerden başka bir yere gitmektir. Bunun keşfi de Jaunte adında bir bilimadamının kazara masasını ateşe vermesiyle odada mahsur kalmasından kaynaklanır. O can havliyle kendini yangın söndürücünün yanında bulur. Araştırmalar bunun üzerine başlar. İnsanları hayati tehlike altında almaktadırlar. Zaiyat da bir o kadar fazladır tabii. Ancak sonunda insanlık zihin gücüyle seyahat etmeyi öğrenmiştir.

Kitabın sonuna geldiğimde kitabın aslında bir bilim-kurgu değil, Alfred Bester'in kendi sembolleriyle doldurduğu bir felsefe kitabı olduğunu anladım. Gully'nin de neden bu kadar anlamsız olduğu aşikar duruma geldi. Kendisini arıyor. Kendisinin ne olduğunu bilmiyor.
Ben evrenin garip bir hilkat garibesiyim... düşünen bir hayvanım... ve bu bataklıktan nasıl çıkacağımı bulmaya çalışıyorum.
Kitabın tamamı sondaki hesaplaşmaya hazırlanmaktadır.
"Suç ve ceza gibi çocukca şeyleri aştık," diye ekledi Dagenham.
"Hayır," diye itiraz etti Robin. "Günay ve affedilme her zaman olmalı. Bunu asla aşamayız."
"Kar ve zarar, günah ve affedilme, idealizm ve realizm," Foyle gülümsedi. "Hepiniz o kadar emin, o kadar basit, o kadar tek yönlüsünüz ki." 
Kitabın neredeyse tüm çerçevesi nevrotik bir konumda. Tek yönlü olmaktan bahseden kişi, saplantılı olan Foyle'un karşılaştığı olaylar sonrasında işin aslının öyle olmadığını görmesi sonucunda aydınlanmış halidir.

Bendeki kitap Altıkırkbeş Yayın'dan Serap Şenkul Tezcan çevirisiyle Mart 2000 tarihli 2. baskısıdır.

Kitap:
Kitapyurdu.com

9 Nisan 2018 Pazartesi

Harry Potter Ve Lanetli Çocuk

0 yorum
J.K. Rowling adı altında çıkartılmış bir oyun. İlk çıktığında koşarak gitmedim almaya. Beklentim çok düşüktü. J.K. Rowling'in neden bu işe kalkıştığını da anlamış değilim. J.K. Rowling'in adı altında iki isim daha var. Jack Thorne, John Tiffany.

Kapaktaki metin her şeyi yeterince açıklıyor:
John Tiffany ve Jack Thorne'a ait yeni bir özgün hikayeden Jack Thorne'a ait yeni bir oyun.
Yani kısaca telifli bir hayran çalışması. Daha da ileriye gidemez. Zira temel çatışma olarak zaman alınmış. Zaman çatışması üzerine inşa edilmiş bir hikaye. Konunun derinleştirme çabaları ise yetersiz. Cümleler de derinlik hissini zaten veremiyor.

Harry Potter'ın oğlu Albus Hogwarts'a başlar. Aynı zamanda Draco'nun da oğlu okula başlar. Bu iki çocuk yakın arkadaş olurlar. Albus'un babasıyla ilgili problemleri vardır. Bu noktadan sonra hikaye başlar.

Bu noktadan sonra metnin içeriğini fazlaca irdeleyeceğim. Bu nedenle okumamış olanlar için sürprizler kaçabilir.

Hikaye derinliği eksik demiştim. Derinleştirmek adına Draco Malfoy'un oğlu ile Harry Potter'ın oğlu arkadaş yapılmış. Ancak bu ilişki o kadar yüzeysel kalmış ki bu iki arkadaşı bir kaç kez sarılmalarını okuyoruz ve bunun altı çiziliyor. Kültürlerinde sarılmak pek olmasa da bunun altının birkaç kez çizilmesi yakınlıklarını ancak bu şekilde açıkayabildiklerine inandırdı beni maalesef.

Draco Malfoy ve Harry Potter arasındaki çekişmenin, düşmanlığın ve arkadaşlığın bu kadar iyi işleyebilen J.K. Rowling bu metne nasıl izin verebildi, şaşkınım doğrusu.

Harry Potter serisindeki arkadaşlık bağları üzerine inceleme yazıları çıkarken, Scorpius ile Albus'un arkadaşlığı sarıldık mı, sarılmak doğru mu sığlığında kalmış olması gerçekten hayal kırıklığı. Ayrıca Albus Dumbledore ve Gellert Grindelwald ikilisi diye bir gerçek var Haryy Potter dünyasında.

Diğer husus ise ana çatışma konusunun zamanda yolculuğa bağlanarak geçmişin değiştirilmeye çalışılması Daha sonrasında her şey eski haline dönmüş oluyor. Ortaya kötü karakter Kahşin çıkıyor. Voldermort ve Bellatrix'in kızıymış meğer. Babasına layık olmaya çalışıyor, Zaman Döndürücü ile onu geri getirmek istiyor.

Diğer bir değişim de Amos Diggory'de. Acının insana ne yaptıracağı belli olmaz lakin yıllar geçtikte Amos'un bir Harry Potter takıntısının oluştuğunu belki de deliliğin sınırlarında gezdiğini hissediyoruz.

Harry Potter'ın ise tamamen dağınık bir halde olduğunu görüyoruz. Savrukça hareket edişi, çevresindeki herkesi yok sayıp sadece Ron, Hermione ve Ginny'i dinlemesi gittikçe karakterlerin doğasına aykırı bir hava hissettirtiyor.

Kitabın ilk çıktığı zamanlar, sekizinci kitap olarak yansıtılmasına çok üzülmüştüm. Kitabı okuyunca üzüntüm gittikçe arttı. Sonra oyunla ilgili şunu hatırladım, metinden daha çok tartışılan seçilen oyuncu kadrosuydu...

İşte benim kitapta da gördüğüm maalesef bu oldu.

Kitapta bir Hortkuluk olarak Harry Potter'a da gönderme yapılmış. Harry Potter biçim değiştirerek Voldemort kılığına giriyor...

Harry Potter'ın rüyasından Voldemort geçse bile yaraizi acırken Voldemort kılığında rahatlıkla ortalıkta geziyor. Hadi bu çatışmaya soyundun diyelim, gönül isterdi ki Voldemort kılığındaki Harry Potter'ın iççatışmasını görseydik... O da yok...

Hayal kırıklığı oldu...

J.K. Rowling Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar'a hazırlık çalışması yapmış gibi. Ancak Harry Potter'ın sekizinci kitabı olarak Lanetli Çocuk'un çıkması benim için tam bir hayal kırıklığı oldu ve ben bunu serinin sekizi kitabı olarak addetmiyor, sadece bir hayran çalışması olarak görüyorum.

Kitabın çevirisi Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu'dan geliyor.

Kitap:
Yapıkredi Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
Dr.com.tr


15 Mart 2018 Perşembe

Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

0 yorum
Millennium üçlemesinin son kitabı:

Ejderha Dövmeli Kız
Ateşle Oynayan Kız
Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

Lisbeth'in devlet ile karşılaşmasının ikincisi. Lisbeth, Zalachenko'nun izini bulur ve peşinden gider. Ancak işler pek de istediği gibi gitmeyecektir ve yaralı halde Mikael'i arayacaktır. Mikael, Lisbeth'i ağır yaralı halde bulur ve polise haber verir. Böylece kayıp şüpheli yakalanmıştır. Ancak Niedermann bulunamaz. Olması gereken yerde iki polis öldürülmüştür.

Bublanski'nin karşısına çıkan iki farklı karakterde Lisbeth vardır. SAPO'nun içindeki yapılanmanın araştırılması için Mikael Blomkvist de SAPO'ya çağırılmıştır.

Stieg Larsson bu kitapta da akıcılıktan ayrılmadan olayı tüm hızıyla bizlere yaşatıyor. Türkiye'de okumaya başladığım kitap Japonya'da bitti.

İşin ilginç yanı, belki de komplo teorisine girecek, her ülkede buna benzer olayların mevcut olduğu hissine kapılmamak elde değil.

SAPO kimdir? Servis kimdir? Neye hizmet etmektedir?
"Sen ne kadar istersen iste devlet seni rahat bırakmaz."

Kitap:
Pegasus Yayınları
İdefix.com
Kitapyurdu.com

20 Şubat 2018 Salı

Ateşle Oynayan Kız

0 yorum
Millennium serisinin ikinci kitabı.

Ejderha Dövmeli Kız
Ateşle Oynayan Kız
Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

Mikael Blomkvist ve Erika Berger Millennium'un özel sayısı için çalışmaktadır. Bir gazetici, araştırdığı konuyu Millennium'da yayımlatmak ister ve aynı zamanda kitap da hazırlamaktadır. Bu gazeticinin akademisyen eşi de aynı konuyu başka bir açıdan inceleyerek doktorasına devam etmektedir.

Bir gece, Lisbeth bu çiftle buluşur. Aynı gece Mikael Blomkvist de bu çiftten dosya alacaktır.
Mikael çiftin evine vardığında çifti ölü olarak bulur. Bir anda Mikael Blomkvist kendisini bir cinayetin ortasında bulmuştur.

Lisbeth şüphelidir ve kayıptır.
İlk kitap gibi bir anda olayların koşturmasında, soru işaretlerinin peşinde buluyorsunuz kendinizi.
Suçsuz insan yoktur. Suçtaki sorumluluğu değişen insanlar var.
Kitap:
Pegasus Yayınları
Kitapyurdu.com
İdefix.com
 
Copyright © Kitaplık
S.Y.